Asıl Firak Ümmetten Ayrı Düşmektir
İlk baskısı 1978'de Akabe yayınları tarafından yapılmış bir kitap. Hece yayınları ise bu yıl (2013) neşretmiş Firak'ı. Atasoy Müftüoğlu'nun neşredilen ilk kitabı olma özelliği taşıyor. On dört denemeden müteşekkil, ağır ve derin cümleler ile düşünce dünyasında perdeleri aralayan edebi bir çalışma.
Horasan erenleri gibi, bütün Anadolu sathının tekrar değerlerine kavuşması için çalışmamız gerektiğini ifade eden cümlede "Horasan erenleri" teşbihi özellikle dikkatimi çekti. Yaklaşık bir ay önce Adıyaman'da verdiği bir konferansta çok çalışmamız gerektiğini, durmadan ve yorulmadan çalışmamız gerektiğini, mutlaka yapacak bir şeyler olduğunu söylediğinde ilk dönem İslam öncüleri ile tarihsel süreç içinde islamın toplum hayatında söz sahibi olması için çalışmalar yapan öncüler aklıma gelmişti. Kitapta geçen bu ibare güzel bir tevafuk oldu.
Emperyalizme karşı olan duruşu, materyalizm ve kapitalizme karşı olan söylemleri ile o günden bugüne çizgisini devam ettirdiğinin işaretlerini veriyor Atasoy Müftüoğlu. İnsanlığın yaşadığı sorunların temelinde fıtrattan uzaklaşmanın ve tevhid bilincinden yoksun olmanın olduğuna vurgu yapıyor. Tevhidilik kavramını sık sık kullanıyor olması dikkatimi çekiyor. O günlerde belki de nadir kullanılan tevhidilik kavramının zaman içinde kabul gören bir kavram olup günümüzde bazı ekoller tarafından özellikle tanımlama amaçlı kullanıldığını ifade edelim. Gerçi Atasoy Müftüoğlu'nun yüklediği anlam ile tevhidilik ile bugün kullanılan anlamdaki tevhidilik birbirinden farklı anlamlar taşımaktadır. Bir yönü ile tevhidilik kavramının anlam genişlemesi veya anlam değişmesine maruz kaldığını söyleyebiliriz.
Tarih yaprakları arasında bunalımlı ve buhranlı dönemlerde sürekli öze dönüş çağrıları yapılmıştır. Denemelerinde insanların yaşadığı bunalımın çözümünün inanca dönüş olduğunu ifade eden Müftüoğlu, arınmış bir tevhidi inancın ancak dertlere derman olacağını, bunalım ve buhranları sona erdireceğini ve karanlıkları aydınlığa çevireceğini ifade ediyor. Toplumların yönetimsel anlamda İslami kurallara göre yönetilmesinin gerekliliğine işaret eden cümleler o günlerin söylem ve tespitlerinin bugünlerin düşünce ve uygulamalarına alt yapı oluşturduğunu gösteriyor.
İnsanların maddi ve manevi olarak Hiroşima ve Nagazaki türü saldırılara maruz kaldığını, başkalaştığını, emperyalistlerin sürekli bozgunculuk yaptığını bu ifsada karşı ise Müslümanların bir güç oluşturamadığını, bu ifsada karşı durulması gerektiğini ta o günlerde (yani yaklaşık 35 sene öncesinden) söylüyor Müftüoğlu. Umudu yüklenip, kitabı kuşanarak bu ifsada karşı mücadele etmemiz gerektiğini öğreniyoruz Firak'ta.
İnsanın eşyalaşması, yabancılaşmanın yerlileşmesi, toprağın açlığı diyor Müftüoğlu. Eşyalaşmadan, yabancılaşmadan, makineleşmeden bir hayat yaşamanın gerekliliği, özgün bir düşünce geliştirmenin gerekliliği, mücadele etmenin gerekliliğine vurgu yapıyor.
Bir kalem uygarlığı kurmamız gerektiğini öğreniyoruz. Bilginin gücünü, düşüncenin önemini, kendi medeniyetimizi kurmanın gerekliliğini öğreniyoruz. Yazmak zorunda olduğumuzu, yazmaktan çok okumak zorunda olduğumuzu, farklı bakmayı öğrenmemiz gerektiğini, büze düşündürülmek istenenler dışında düşünebilmemiz gerektiğini, bilmemiz istenilenler dışında bilmemiz gerekenleri öğrenmemiz gerektiğini öğreniyoruz.
Emperyalistlerin, İslami olana tahammül edemediklerini, Batı karşısında tek alternatifin İslam/müslümanlar olduğunu ve bu farkındalık ile yol almamız gerektiğini anlıyoruz. Biz bu zamanın çocukları olarak emperyalizme karşı kitabı ve kalemi kuşanarak mücadele etmeyi bir erdem bilmeliyiz.
Firak
Atasoy Müftüoğlu
Hece Yayınları
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 03.06.2013 09:44 - Güncelleme Tarihi: 19.11.2021 08:05