Bir Beyt’tir, Beyt’ten İçeri, Düşünce, Mustafa ATALAY

Bir Beyt’tir, Beyt’ten İçeri yazısını ve Mustafa ATALAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Bir Beyt’tir, Beyt’ten İçeri

21.10.2020 09:00 - Mustafa ATALAY
Bir Beyt’tir, Beyt’ten İçeri

-Işk imiş her ne var Alem’de

İlm bir kîl ü kâl imiş ancak (Fuzulî)

Bir beyti yorumlarken; beytin yazıldığı zamanı, beytin kavram derinliğini, kavramların geçmiş ile kurduğu bağları, bu bağların hangi mısdak üzere kurulduğunu, beyti yazanın geçmişle ve bulunduğu yerle irtibatını, yazanın kavramları kullanma biçimi ve bu biçim üzerinden verdiği mesajları değerlendirmeden bir yorum yapabilmek oldukça meşakkatlidir.

Oysa bu meşakkati göz ardı eden bir yorum, ilmi, bir “kîl u kâl”, bu mezkûr mefhumu da “dedikodu” olarak tanımlayıp, bunu Fuzuli’nin bir hakikati olarak sunmaya çalışır. “İlim Çin’de de olsa alınız” diyen bir Peygamber’in izini takip eden bir nesil, bu anlamı elbette gözden geçirmeli ve kullanılan mefhumlara tezekkür, tedebbür, taakkul ve nihayet tefekkür gözlüğüyle derinlemesine bir okuma ile bakmalıydı.

-İhsan Fazlıoğlu ve Bir Beytin Kitabı

İhsan Fazlıoğlu hoca “Fuzuli Ne Demek İstedi?” adlı eseriyle, göle düş-üret-en bir beytin dağılan kavramlarının oluşturduğu helozonik yayılımları kadim düşünce içerisinde izlemenin önemini ortaya koyuyor. Özellikle de bir beyti doğru anlamaktan ziyade, yanlış anlamaya bir kapı aralamamak adına nelere dikkat edilmesi üzerine geniş bir okuma perspektifi sunuyor.

Kendi ifadeleriyle bu eser, İslam-Osmanlı-Türk entelektüel tarihine ilişkin okumayı bir beyit üzerinden göstermektedir. Bu okuma, mısdakları olmadan kavramlar üzerine konuşulmayacağından hareketle, öncelikle kavramların göldeki yansımalarını, bu gölün tanımlayıcıları olan ekoller (meşşaî, işrakî, kelâmî, irfanî ve sufî) üzerinden ele alıyor.

Eser dört ana bölüm, bu bölümlerle ilgili sonuç ve üç ekten müteşekkildir. Sohbet usulünde ele alınması daha önce bir sunum olarak beytin ele alınmasından ötürüdür. Dili veya kavramları ağır diyecek olanlara İhsan Hoca, bu durumun kendi medeniyetine ve isimlerine yabancılaşmanın bir derecesini ifade etmek olduğunu belirtir.

Öncelikle kavramları kadim öğretiler ışığında inceleyen İhsan hoca, daha sonra bu kavramların bulunduğu öğreti içinde ne anlamda kullanıldığını, Fuzulî’nin bu öğretiler içindeki konumunu, bütün öğretilere nüfuz eden İbn Sina dizgesindeki kavramların konumunu ele alarak sonuç bölümüne adım adım ilerler.

-İlim, Işk, Âlem, Kîl ü Kâl

Önce ilim kavramını inceleyen Fazlıoğlu, kavramın bugünkü anlamından yola çıkarak, terimsel anlamına eğiliyor ve bu anlamın Fuzulî’nin dünyasındaki yansımalarını ele alarak kavramı eşelemeye başlıyor.

Bütün kavramlara, nazarî, irfanî, işrakî ve sufî pencereden bakmaya çalışarak halkaları genişletiyor. Kimi zaman konunun belirsizleştiği bir anda, tekrar içine doğu kapanan halkalarla kavramın beyit ile irtibatı korunmaya çalışılıyor.

İlim bölümünün bamteli, Fuzulî’nin ilim kavramı hakkındaki tasavvurunun okunmaya çalışıldığı dilimdir. Bu dilimde, ilim-marifet üzerinden ehl-i nazar ile ehl-i keşfin yaklaşımları ele alınırken, Fuzulî’nin, Tanrı’nın bilinmeyi, dolaysıyla da bizatihi bilgiyi sevmesini vurgulaması ilim kavramına yüklediği misyonu açıkça göstermektedir.

Işk bölümüne, ilmi önceleyenler ile ışkı önceleyenler arasındaki irtibatı konumlandırmak ve ayrılış noktalarını su yüzeyine çıkarmak hususunda bir kıyas ile başlanılıyor. Sühreverdi’nin akıl ve bilgi üzerinden bir perspektifiyle konuya girizgah yapan İhsan Hoca, Işk vurgusunu başlatan Horosan SufÎ’leri ile konuyu daha başka bir aleme taşıyor. Davud Kayseri ile “muhabbet” kavramı ile konu derinlemesine irdelenirken, Tehanavi ile bu derinlikten “hüsn” kavramı ile çıkmak için çaba gösterilip, en son Fuzulî üzerinden bir okumayla konuyu nihayetlendirir: “Sıhhat ve Maraz adlı eserlerinde Fuzulî, ilk olarak ruhun yaratıldığını; dolaysıyla aklı/ilmi değil, ruhu/ışkı önceler.”

Âlem bölümünde, öncelikle kavramın tanımı üzerinde durulur: “Tanrı’dan başka her şey, ister cevher ister araz, tüm var-olanlar(mevcûdât) ve tüm yaratılanlar (mahlâkât).” Usul, bütün kavramlarda olduğu gibi yine aynı minvalde ortaya konulur. Fuzulî bu kavram noktasında irfani geleneğin tanımına yakın bir duruş sergiler.

Eserin kaleme alınış nedeni olan “kîl ü kâl” üzerinde diğer kavramlardan farklı olarak, öncelikle kavramın “dedikodu” yorumu üzerinde duran yazar, bu yorumun neden yanlış olduğu üzerine açıklamalarla konuya başlıyor. Bu noktada “hâl ehli” ile “kâl ehli” arasındaki münasebeti, bu münasebetin kavramların anlanması hususundaki farklı bakış açıları, bu bakış açılarının damıtılmasıyla kavramın “dedikodu” değil, “ilim” kavramının anlama ameliyesindeki bir seyrüsefer olduğu belirtiliyor.

-İbn Sina; Gölün Kaynağı

Yukarıda ele alınan kavramların dönemin meşşaî felsefe dili çerçevesinde ele alan İbn Sina üzerinden, kavramsal bir okumanın yapıldığı bu bölüm eserin en dikkat çekici bölümüdür. Burada İbn Sina için olmazsa olmaz hususu belirten İhsan Hoca, beyti bir de bu noktayı nazardan okumaya başlar: “İbn Sina için en önemli amaç, aklın nazarî ve amelî güçlerinin kemale erdirilip, nefsin maddi dünyadan kurtularak ilahi dünyaya dönmesidir, ebedi mutluluk budur. Nefsin ebedi olarak yaşayacağı bu dünya, bilgi ve ışk ile elde edilir.”

İbn Sina’nın kurmaya çalıştığı birleştirici dili, Aristo ve Platon’un fikriyatları üzerinden örneklendiren Fazlıoğlu, İbn Sina’ya göre ışk kavramının Tanrı’nın gerçek özünü verdiğini belirtir. Bu şekilde varlık sahnesindeki yaratılmış olan her şey bir şekilde “ışk”a bulaşmıştır. Bütün bu süreci İhsan Hoca şöyle yorumlar: “İbn Sina, aynı anda paralel işleyen ve birbirini tamamlayan iki dizge geliştirmiştir; örnek olarak bu birleşik dizgenin felsefi ayağında Tanrı anlaşılan/bilinen bir şey iken, irfani ayağında müşahede edilen bir şeydir… Böylece Tanrı’nın akli yanı dolaylı idrak edilirken, ışk yanı doğrudan deneyimlenir.”

-İnsanın Saadet Selamet Yolculuğu, Başka Göller, Ekler

Kavramlardaki yolculuğu kısmen sonlandıran İhsan Hoca, gölün kıyısından gölün derinliklerine bakan insanın, üç yer idraki (nereden, nerede ve nereye) üzerine enfes bir yolculuk başlatır. Nazarî, keşfî ve sufî bakış açısına göre konuyu yorumlarken, son sözünü faal aklın öldüğü ve insanların ışka sığındığı, bunun ise insanı selametin kapısına getirdiğini hatırlatır.

Başka Göller, Başka Dertler bölümünde, özellikle ışk kavramının Helenistik Dönemde, Orta Çağ Avrupa Felsefesinde, Yeni Çağ Batı Avrupa tarihinde ve Modern/Çağdaş Avrupa metinlerinde nasıl kullanıldığını örnek yazarlar üzerinden ortaya koyar.

Ek kısmında iki soru üzerinden girizgahta belirtilen İslam-Osmanlı-Türk entelektüel tarihine ilişkin bir okuma örneği ortaya konulur.

Sonuç

Eser büyük hacimli olmamasına rağmen, anlam derinliği geniş ve büyük olduğu için, hem yazılan tanıtım hacimce fazla oluyor hem de eserin kendisi insanın düşünce dünyasında fazlaca yer ediniyor.

Bu eseri “dili ağır, okurken dikkatli olun, kendinizi paralamayın” şeklinde anlatmak yerine, okurken sabırlı olalım, kadim medeniyetimizin birikimlerini fark edelim, bu birikimleri doğru metotla okumanın hazzını yaşamaya çalışalım diyebilirim.

İhsan Hoca’nın metin dilini, konuşma dilini ve kavram kazılarını doğru idrak edebilmek için, öncelikle diğer eserleriyle yola başlamanın, en azından acemilik yaşamamak için elzem olduğunu da belirtmeliyim.

Sonsöz, Fuzulî’nin bir beyti böyle bir anlam derinliğine sahipse, Fuzulî’nin gönlü ne ola ki…

Fuzuli Ne Demek İstedi?

İhsan Fazlıoğlu

Papersense Yayınları

160 Sayfa


Yazar: Mustafa ATALAY - Yayın Tarihi: 21.10.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 19.10.2020 10:55
3547

Mustafa ATALAY Hakkında

Mustafa ATALAY

Bir gölün kıyısında 88 yılının Temmuz sıcağında hayata gözlerini açtı. Eğitiminin büyük bölümünü burada geçirdi. Bir denizin kıyısında 2007-2012 yılları arası Üniversite eğitimiyle birlikte hayat eğitimi de aldı.

Bir gölün kıyısına döndüğü yaşamını, 2012 Ağustos'undan bu yana 'Lale'lerle bezeli düşüncelerle 'Eczane'sinde devam ettiriyor.

Okuyor, yazıyor, çalışıyor ve başka alanlarda eğitimine devam ediyor.

Daha önce Üniversite bünyesinde çıkarılan Sentez Dergisi'nin editörlük ve yazı işleri sorumluluğu görevlerini üstlendi. Kardelen Derneği Bülteni'nin editörlüğünü yaptı. Dernek ve Vakıf bültenlerinde ara ara göründü, Alıntılar Mektebi'nde talebe oldu, Yolcu Dergisi'nde nefeslendi, on5yirmi5.com'da uzun bir serencamı oldu. Kitaphaber.com.tr'yi ise evi gibi görüyor...

Mustafa ATALAY ismine kayıtlı 115 yazı bulunmaktadır.

Twitter Facebook Kişisel