Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma - M, Düşünce, Sait ALİOĞLU

Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma - Muhammed Âbid el-Câbirî yazısını ve Sait ALİOĞLU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com

Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma - Muhammed Âbid el-Câbirî

29.07.2011 20:17 - Sait ALİOĞLU
Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma - Muhammed Âbid el-Câbirî

Dinin hikmetini, bugünden baktığımızda bile kendi döneminin şartlarında 'en üst" seviyede anlamaya, anlatmaya ve onu yaşamaya koyulan ve Allah"a kul olmanın tarifi imkânsız mutluluğunda, özgürlük sadedinde idrak ve temsil ettiğine şahitlik/tanıklık ettiğimiz Endülüspratiğinin günümüz temsilcilerinden adettiğimiz Mağribli 'üstad" Muhammed Âlbid El-Cabiri ülkemizde, var olan ıslah çevrelerinde popüler bir özelliğe sahiptir.

Dinin var olan ve her zaman keşfedilmesi gereken dinin hikmetinin hilafına, kendi öznel şartlarında oluşan totaliter yapılı yaşamsal ve yorumsal yönü olan sözde temel İslami formların Şiilik, Sünnilik vb.- algılatmaya çalıştığı 'gerçekler"in aksine konusunda bizlere güven vermede ve geleceğimizi oluşturmada 'İnsan-Allah; insan-toplum/çevre ve insan-eşya" ilişkilerinde bir 'eskimeyen 'yeni" perspektifi sunmaktadır.

İşte bu konuda bu ekolün çağdaş bir temsilcisi konumunda olan Cabiri Türkçe literatüre kazandırılan/çevrilen bir yığın eserinin yanında, yeni bir çalışmayla da yeniden buluştu. 'Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden yapılanma" Adlı eser Düşün yayıncılık tarafından, yayın evinin 186. eseri olarak raflardaki yerini aldı.

Yaklaşık on beş küsur yıldır eserleri Türkçeye kazandırılan Cabiri"nin bizce en önemli vasfı Müslüman Arap aklından yola çıkarak, Arap aklının yeniden oluşturulması ve dolayısıyla da o noktadan hareketle Müslüman aklın 'yeni bir dil, yeni bir söylem ve üslup ve anlatım"la ortaya koymasını arzulamaktır.

Cabiri bu kitabında "Kimlik, Şeriat"ın tatbiki, din-devlet ilişkisi, demokrasi, toplum sorunu, kültür ve milliyetçilik" konularını işlemektedir.

Cabiri adı geçen bu eserin önsözünde süregelen 'kapsamlı bir kriz"den bahsederek "İslam dünyasının maddi ve beşeri olanakları, halklarının beklentileri ve devlet adamlarını arzuları, bu krizin varacağı noktanın krizde boğulmak değil, onu aşmak yönündedir." Deyip hem temsil ettiğini belirttiğimiz Endülüs ekolünün ve hem de zıtlıklara rağmen elde bulunan malzemenin akıllıca ve bir hikmete mebni olacak şekilde kullanımı sonucu var olan krizin aşılacağını bizlere haber veriyor.

Kimlik bahsinde 'Araplık ve İslam" bağlamında öteden beri dile getirilen 'tezler ve antitezler" özelinde duruyor. Arapların yaşadığı bölgeden hareketle "Bu bölge insanların kimliklerinin tespitinde ilk ve temel belirleyici 'Araplık mı, İslam mı"" "Önce Araplık!" mı, yoksa tam tersine "Önce İslam!"mı" "Önce Araplık!"mı" Hatta öncede İslam sonrada İslam mı"" sorusuna yöneltmektedir.(s.19)

Bizce Araplık diğer kavmi kimlikler gibi seküler algıyı besleyen modernizm ve onun paradigmalarından olan ulusçuluk öncesi kendi tarihsel, toplumsal, iktisadi, kültürel ve dini fenomenlerinin harmanlanması sonucu kavmilik ve fıtrilik bağlamında oluşan temelli bir kimliktir. Dine karşı değil, bilakis ondan yola çıkarak tarihi süreçte müspet bir biçimde oluşmuş ve bugünlere kadar gelebilmiştir. Şeriat"ın tatbiki konusunda döneminin Arap gazetecisi Ahmed Bahauddîn"in el-Ahram"da çıkan bir makalesinde şeriatın tatbiki konusunu tarihi süreçte farklı bir şekilde dile getirdiğini belirtmektedir. Bu konuda adı geçen gazetecinin muarızları tarafından itirazlara uğradığı ve söylemi ile ilgili reddiyelerin kaleme alındığını belirtmekte ve "Öyle ki, üstad Bahauddîn, İslam hukukunun Hz. Peygamber ve Raşid halifeler dönemi gibi kısa bir süre dışında, hiçbir zaman tam olarak tatbik edilmediğini ve delil göstererek sözkonusu reddiyelere cevap vermek zorunda kalmıştı." Demektedir.(s.92)

Bu konuda gerek her iki zatın ve gerekse de Müslümanların yüzlerce yıllık tarihleri boyunca şeriatın tatbiki konusu gerek örfi hukukun öne alınması ve gerekse de değişen ve gelişen şartların kendini dayatması sonucu tatbik konusu büyük oranda kesintiye uğramış bulunmaktadır.

Din-Devlet bahsinin bir yerinde, birçok tartışmaları aktardıktan sonra "Tek yol İslam!" siyasi sloganına, sahibi tarafından yüklenen içerik(ler) ne(ler)dir" Burada, araştırmacı, sorgulayıcı, bunları izleyen kişi ve şu ya da bu biçimde bu sloganla ilgilenen herkes kendisini bir boşlukta bulacağını (s.108)

Cabiri burada gayet haklı olarak tek düzeliğe ilkesel olarak karşı çıkmakta ve her konuda olduğu gibi bu konuda da bir eksikliğin ve sığlığın altını çizmektedir, kanaatimizce...

Ki bu konu insanın refahına ve mutluluğuna yönelik olduğundan bilinen gerçeğin(!) aksine sistematik olduğu kadar da çetrefilli olmayacak oranda da sade ve basit ögeler içerir. Hele ki klasik döemlerde devlet felsefesi ile uğraşan 'bazı" ulemanın fikri mülahazalarına baktığımızda devlet idaresinin tabiri caizse bir 'teklif ve kabul"den ibaret olduğunu; bunun yanında o konuyu ilkeler bazında, insanın kendi kendisini yönetmesinden ziyade bu işin neredeyse bizzat Allah"ın hükümranlığı temelinde totaliter bir çerçeveye oturtan ulemanın da olduğu bir vakıadır.

Ki, bu klasik gelenek günümüzde batı kaynaklı seküler zeminlerde adeta mitleştirilerek sürdürülmektedir!

Cabiri 'Şura"nın demokrasiden başka ve farklı bir tarz olduğu" vurgusunu öne çıkarmakta ve 'bir dostum" dediği bir arkadaşıyla kendi görüşlerinden yola çıkarak kendisine yöneltilen itiraz içeren soruları ve o sorulara vermeye çalıştığı cevapları anekdot şeklinde aktarmaktadır.(s.158-162)

Bu bahiste Arap-İslam dünyasında bir talep olarak demokrasiyi, demokrasinin beşeri egemenlikte ortak olduğunu belirttikten sonra 'tarihsel blok oluşturmaktan başka bir çarenin olmadığı vurgusunu öne çıkarmakta...

Yukarıda adı geçen kitapta 'toplum sorunu, kültürel sorun ve milliyetçilik sorunu" üstadın ustalığıyla irdelenmekte, ele alınmakta ve özgürlükçü bir bakış açısıyla konuların bütünlüğüne yaklaşım sergilemekte...

"Bu kitaptaki metinler, güncemizin dinamikliğini oluşturan kav ram ve tasavvurların... olduğu haliyle realiteye uyum sağlayacak şekilde yeniden yapılanması amacıyla bizzat geleceğin kendisiyle, kendi potansiyelleri ve insanoğlunun bu potansiyelleri kullanmasıyla şekillenecektir.(Arka kapak yazısı"ndan...)

Endülüs ekolünün günümüz temsilcilerinden sayılan Cabiri yine bu eserinde beyin fırtınaları oluşturmakta, ufkumuzu açmakta ve tabiri caizse cins ve düşünen bir kafa olduğunu öne çıkarmakta...

Çağdaş Arap-İslam Düşüncesinde Yeniden Yapılanma
Muhammed Âbid el-Câbirî
Düşün Yayıncılık


Yazar: Sait ALİOĞLU - Yayın Tarihi: 29.07.2011 20:17 - Güncelleme Tarihi: 22.11.2021 23:23
4031

Sait ALİOĞLU Hakkında

Sait ALİOĞLU

Araştırmacı yazar. haberdurus.com'un editörlüğünü yapmakta olup çeşitli konuları içeren yazı ve araştırma çalışmalarını sürdürmektedir.

Sait ALİOĞLU ismine kayıtlı 80 yazı bulunmaktadır.

Twitter Facebook