Değişen Ortadoğu'da Kürtler - Altan Tan, Düşünce, Misafir Köşesi

Değişen Ortadoğu'da Kürtler - Altan Tan yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Değişen Ortadoğu'da Kürtler - Altan Tan

18.04.2011 14:02 - Misafir Köşesi
Değişen Ortadoğu'da Kürtler -  Altan Tan

Ferit Genç, Kitaphaber için kaleme aldı...

Altan Tan'ın "Değişen Ortadoğu'da Kürtler" isimli son kitabı Çıra Yayınları'ndan çıktı. "Değişen Ortadoğu'da Kürtler" 19. yüzyılın sonlarından bugüne değin süregelen Kürt sorununa değinmektedir. Kürt aydınlarının kendi talep ve isteklerini bir bütünlük için de arz edememeleri ve bu yüzden hala bir sonuca varılamadığı halde kartopu misali gün geçtikçe büyüyen bir halkın isteğidir. Eserdeki her bir yazı, gerek Osmanlının son zamanlarından olsun gerekse AKP'nin başlattığı Açılım Politikasına kadar olan bir bütünlüğü arz etmektedir. Dolayısıyla bu kitap soruna ilişkin bir çerçeve oluşturmakla beraber, gelişmenin seyrini yakından takip eden bir tanıklığı da ifade eder.

"Kürt" kelimesi denilince "Kürtçe dil" konuşan bir halktan bahsedilmektedir ve bu halk sorunun hem öznesi hem de nesnesi konumundadır. Kürtler binlerce yıl önce (bazen bunun 3000 yıl öncesine kadar gidildiği de söylenir) üzerinde yaşadığı coğrafya, Ortadoğu ve İslam dünyasının kalbini teşkil eder. Dünyanın birçok yerine dağılmakta olan bu halk tahminen dünya üzerinde 30 milyon nüfusa sahiptir. Ve hemen hemen her ülkede bir takım sorunlar yaşamaktadırlar. Bu sorunlar gerek Türkiye de olsun gerekse Irak, İran, Suriye vb ülkelerde sürekli çatışmalara yol açmıştır. Her çatışmada ölenlerin bilânçosu ise haddi hesabı yoktur. Türkiye'de çatışmalar devam edip kalıcı bir çözüm bulunmadıkça sivil, siyaset, askeri vesayetten, anti demokratik müdahalelerden kurtulamayacaktır. Kürt sorunu, siyaset dışı güçlerin sivil siyasete müdahale etmelerinin en kullanışlı aracı, etkili enstrümanı olarak fonksiyon görmektedir.

Kürt sorununda hak talep eden ülkeler, kendi içlerinde belli bir çizgide buluşmazlar. Bu sorunların ülkeler arasında farklılıklar göstermesidir. Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Rusya gibi Kürt halkının sorunları bazen benzeşirken bazen de birçok noktada farklılıklar göstermektedirler. Bunun böyle olması sorunun siyasi, sosyal ve ekonomik boyutlarının her ne kadar önemini korumaya devam etse de zamanla giderek çıkılmaz bir hal almasına neden olmaktadır. Türkiye içindeki politika ister bölgesel isterse uluslararası olsun sorun doğrudan doğruya Kürt sorununa değinmektedir. Bu Batılıların Türkiye üzerinde kullanmış oldukları bir politikadır. Türkiye ve bölge ülkelerini zaafa uğratmak isteyenler için Kürt sorunu son derece kullanışlı bir araçtır. Söz konusu sorun çözülmedikçe ne Türkiye, kendisinden beklenen performansı gösterebilir ne bölgede herhangi işe yarar bir adım atılabilir. Geçmişe dönüp baktığımızda 1. dünya savaşının çıkmasında birbirlerinin kanlarını emen Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa devletleri bugün kendi aralarındaki sınırları kaldırırlarken Türkiye üzerindeki emellerini politika üzerinden yoğunlaşarak yürütmektedirler.

Kürtler, gerek Selçuklu devleti zamanında gerekse Osmanlı imparatorluğu zamanından bu yana binlerce yıllık tarihlerinde durgun halde yaşamalarına rağmen bugün hak talep etmektedirler. Bunun sebebi geçmişten bu yana yaşanan acı olaylardan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kürt olmak bir insanın sonradan kazanmış bir statüsü değildir. Bu ancak atfedilmiş bir statüdür. Hiç kimse doğmadan önce nerede doğmak istediğine karar veremez. Doğuda doğup kendi ırkını inkâr etmesi çoğu kimsenin kabullenmediği bir olaydır. Kürtler yaşadıkları coğrafyada doğduklarından dolayı on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilmesine, binlerce köyün tahrip edilmesine karşı yapılan onca zulme karşı yapılan bir halk direnişi ve halkın talebidir.

Kürt meselesi; toplumu laik, anti-laik ayrımına sürükleyen fikir ve inanç hürriyeti sorunu, ülkede kapitalist sistemin allak bullak ettiği gerek ekonomik problemler olsun gerekse bürokratik yapı, eğitim vb kurumların baştan aşağıya yeniden düzenlenmesi adına yapılan bir çözüm meselesidir.

Bugün geçmişte yaşanan acı olaylar sadece bir film şeridi gibi izlenmektedir. Ve böylece devam edecek gibi görünmektedir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu gibi. Sorun Türkiye açısından sadece Kürt meselesi ile bitmiyor. Geçmişe bakıldığında yaklaşık 200 yıl gibi bir dönem öncede hak, hukuk, adalet, hürriyet gibi kavramların tartışılması yapılmaktaydı. Çözüme ulaşılmayan bu sorunlar günümüzde hala da tartışılmaktadır. Bu tartışmalarda ne arandığı bilinmiyor ya da çözüm olarak doğru bir yer ve zemin bulunmuyor olabilir. Her ne kadar demokratik bir ülkede yaşadığımızı sanıyorsak ta hala da ülke içinde bir "Kürt" kimliğiyle serbest hareket edilmediği bir ülkede yaşamaktayız. Türkiye devleti Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçirmiş olduğu 87 yıllık geçmişinde her yıla bir serencam eklemiş bir geçmişe sahiptir.

Tan, bugün BDP'nin Meclis'te bulunması demokrasi ve açılım politikası açısından bir şans olarak nitelendirmektedir. BDP'nin hak ve istek talebini istemesi mecliste bulunmasıyla gerçekleşir. Meclis dışına çıkıldığı müddetçe hak ve istek talebinden uzaklaşacaktır. AKP'nin de demokratikleşme sürecinde başlatmış olduğu Açılım Politikasının üzerine gitmesi ülke içinde huzur ve refahın daha da iyi olacağını, ırkçılığın yerine barış ve kardeşliğin yaşanılacağı bir ülke olacağını söylemektedir. Çünkü demokrasi demek en aykırı fikirlere bile tahammül etmek demektir.

Kürt Sorununda Çözüm

Kürt sorunun ilk başlangıcı Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 2005 yılında Diyarbakır'da yapmış olduğu bir konuşmasında: "Sorunun adı Kürt sorunudur. Benim sorunumdur. Ben çözeceğim. Devletler de bazen hata işler, gerektiğinde halkından özür diler" diyerek Kürt sorunun çözümünde bir başlangıç yapmıştır. Tan, Kürt sorunu başlıklı yazısında Kürtlerin birlikte yaşama projesinde istemiş oldukları birkaç takım taleplerine değinmiştir.

1. Vatandaşlık kavramı:
Burada Türkiye Cumhuriyeti içinde her ırktan milletlerin var olduğu şüphesiz doğrudur. Çünkü geçmişini Osmanlı imparatorluğunun bir devamı olarak devam eden Türkiye, içinde Kürt, Alevi, Çerkez, Bulgar, Sırp, vb. çeşitli ırktan milletler yer aldığı için, herkes "Türk kabul edilir" söylemi yerine herkes "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır" Şeklinde değiştirilmesidir.

2. Okullara Kürtçe seçmeli ders olarak konulmalı:
Kürtçe eğitimden kasıt, var olan bir dilin değerini kaybetmemesidir. Bugün Türkiye de bazı okullarda İngilizce ve Almanca dil eğitimi verilirken bunun yanında neden Kürtçeye de izin verilmediğidir.

3. Değiştirilen köy-kasaba-şehir adlarının iade edilmelidir:
Türkiye de hala her ne kadar resmi dilde Tunceli denilirse dahi o şehirde yaşayan halkın Tunceli yerine "Dersim" demesi ve Bitlis'in Güroymak ilçesinin de içinde yaşayan halkı "Norşin" diye kullanmaktadırlar.

4. Yerel yönetimlerin yetkileri artırılmalı, eyalet sistemine geçilmeli ve valiler seçimle belirlenmelidir:
Yerel yönetimlerden kasıt Adem-i Merkeziyetçiliktir. Osmanlı imparatorluğunun hasta adam konumundan çıkarmak için ilk defa Prens Sabahattin bu önergeyi Osmanlı imparatorluğuna çözüm kurtuluşu olarak sunmuştur. Ama nitekim bu çözüm önerisi kendisini sürgün bir yaşama mahkûm etmiştir. Bu görüşün önemi yıllar sonra ilk defa gönümüzde gün ışığına çıkmaktadır.

5. Dağdakileri, cezaevlerindekileri ve yurt dışındakileri (Avrupa) birlikte kapsayan bir siyasi genel af çıkarılmalı:
Türkiye yaklaşık 30 yıl bir süreç öncesinde yurt dışına birçok önemli şahsiyetlere Türkiye ye giriş yasağı getirmiştir. Bugün ise tabiri caizse eşekten düşmüş kadar bir pişmanlık içindedir. Kimilerinin değerini öldükten sonra anlamıştır (Ahmet kaya, Nazım Hikmet vs.), kimilerinin ise hala tam bir çözüme kavuşturmuş değildir.( Şiwan Perver vs.)

6. Farklı din, dil ve mezheplerin varlıkları, kabulü ve kendilerini ifade etmeleri anayasal teminat altına alınmalı:
Günümüzde hala birçok kişi açıkça "ben kürdüm" diye kendi ırkını söylemekten çekinmektedir. Oysaki Türkiye Cumhuriyeti Modern-ulus bir devlet modelidir. Modern-ulus bir devlette Özgürlük kavramı en önemli haktır. Ve her türlü doğru-yanlış ya da saçma-sapan söz bile Modern devlette söylenebilir bir sözdür.

7. Mevcut 45 dakika–1 saat ile sınırlı Kürtçe radyo ve TV yayınları özel kanallarda süresiz olarak serbest bırakılmalıdır:
Eğer Türkiye'deki bütün kanalları yabancı dilde yayınlatılmasına izin verilirse ülke içinde bir kaos meydana gelir. Çünkü çoğu kimsenin yabancı dil bilmediğinden dolayı TV de ne anlatıldığını bilemezler. Bu durum bugün Kürt halkı içinde geçerlidir. Türkiye'de Türkçe konuşmasını bilmeyen bir suru halk/millet vardır. Ve bunlar Türkçe konuşmasını bilmedikleri için TV kanallarında ne anlatıldığını bilmemektedirler. Onun için Kürtçe TV ve radyo yayınlarının olması en azından bazı Kürt halkının/milletinin ne dinledikleri ya da izlediklerini anlamalarına yardımcı olacaktır.

8. 12 Eylül Diyarbakır Askeri Cezaevi kapatılarak insanlık müzesi haline getirilmeli.

9. Sosyal rehabilitasyon/iyileştirme projesi uygulanmalı, boşaltılan 3 bin köy ve göç eden 3 milyon insanın yaşadığı travma, kadın intiharları, fuhuş, uyuşturucu, eğitimsiz genç, işsizlik, çarpık kentleşme gibi sorunlar çözüme kavuşturulmalı.

Kürt Sorunu üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Yazar Altan Tan'ın "Değişen Ortadoğu'da Kürtler" isimli kitabı 338 sayfadan müteşekkil kitap, toplam yedi bölümden oluşuyor. Eserde, Kürt Sorununa ilişkin önemli tespitler yer alıyor. Kitapta gerek yapmış oldukları tespitler gerekse bizzat kendisi gidip gördüğü olaylar üzerinden yola çıkmıştır. Ve yine de şuan iktidarda bulunan AKP hükümetine de yer yer demokratikleşme sürecinde açılım politikası hakkında göndermelerde bulunmaktadır. Kitabın son bölümü ise Tan kendisi ile yapılan röportajlara yer vermiştir.

Değişen Ortadoğu'da Kürtler
Altan Tan
Çıra Yayınları


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 18.04.2011 14:02 - Güncelleme Tarihi: 12.05.2022 00:41
5410

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1014 yazı bulunmaktadır.