Delilik Ülkesinden Notlar, Edebiyat, Misafir Köşesi

Delilik Ülkesinden Notlar yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Delilik Ülkesinden Notlar

17.11.2014 09:29 - Misafir Köşesi
Delilik Ülkesinden Notlar

Ayşegül Uyar, Kitaphaber için kaleme aldı...

Ayşe Şasa...

Köklü ve zengin bir ailenin ilk çocuğu. Partiler ve eğlencelerle lüks içinde geçen dalgalı bir hayatın onu bıraktığı sakin liman: Hidayet

1970'lerden bu yana hidayet öykülerimiz genel olarak bu minvalde ilerlemiş. Şasa'nın tarihçe-i hayatını benim için diğerlerinden özel kılan hiç şüphesiz onun böyle tanımlanamayacak bir hayata sahip olması. Kendi deyimi ile hayatının ¾'ünü şizofreni gibi tedavisi neredeyse imkânsız bir hastalığın ağır buhranları altında geçirmesi.

Evet; Şasa da gününün şartlarında elit diyebileceğimiz bir ailenin Rus dadılar, Alman mürebbiyeler eşliğinde büyümüş ilk çocuğudur. 2. Dünya Savaşı sonrası geniş aileden çekirdek aileye hızla geçen, anane ve örfi değerlerden koparak kendi geçmişine dair her şeyin hilafına bir duruş sergileyen kafası karışık Türk insanının heba ettiği ilk nesle mensuptur o da.

Onun farkı ateizmin kıyısında gezindiği dönemlerde bile o parıltılı hayattan hiçbir ışıltıyı üzerinde taşımayışıdır. Evladını yabancı (ama her şeye ve her yere yabancı) dadılara teslim etmiş modern anne motifinin hemen arkasında tam bir Osmanlı hanımefendisi olan annâne vardır. Küçük Ayşe için evin bir köşesine serilen seccade ve dildeki dualarla huzurun pınarı olan. İmrenilecek bir hayatın ortasında hassas ruhu giderek daha çok örselenen bir çocuk ve rahmet yağmurlarını gör(e)meyince fırtınaların kırıp kopardığı, savurduğu gencecik bir fidandır Ayşe Şasa. Maddi ihtiyaçları eksiksiz karşılanmıştır karşılanmasına ama ya ruhu? Daha küçücük yaşlarda entelektüel bir merakla ontolojik sorular sormaya başlamıştır bile. İçinde bulunduğu muhitin gençlerinden farklı, farklı olduğu kadar kenarda, yalnız, bu sebeple giderek daha çok okuyan, okudukça bocalayan, koca bir girdabın içinde biteviye dönen bir ruhtur artık o. Ona dair tek bir cümle söylenecek olsa: Hep bir arayışın, hakikat arayışının özetidir aslında onun hikâyesi.

Tazecik ömrünün baharında Şişli'de özel bir akıl hastanesinin önünden geçerken gayri ihtiyari dilinden dökülüvermiştir şu sözler: "Hakikate vasıl olmama vesile olacaksa, yolumun bu hastaneden geçmesine razıyım."[1]

İçinde bulunduğu buhran o denli marazidir ki hakikate dair sorularının cevabını bulmak için her şeyi göze almıştır. Hayatın acı, insanlardan uzak, tutarsız ve yalnız tarafıdır onun sığınağı. Uzandığı her dal eline paramparça gelince hastalık bir akşam vakti patlak verir. Bir çocukken acı içinde kıvranan ruh kaydettiği her şeyi gün yüzüne çıkarır bu bahiste. Şasa, o hayretle baktığı hastanenin kapısından içeri girecektir. Artık hayat bir kez daha zorlaşır lakin bu sefer yalnız ona değil, itibarlarını(!) düşünen bütün bir aile çevresine. Doktorlar, tedaviler, ilaçlar... Tekrar eden ataklar, ağırlaşan nöbetler, şizofreninin tüm aşamaları, bilincin bir insana edebileceği tüm oyunlar, sanrılar artık onunladır. Artık herkes ve her şey ona karşı inceden inceye planlanmış bir komplonun parçasıdır. Doktorların tedavisi, eline aldığı telefon, şifa bulacağı ilaçlar hatta gün gelecek boğazından geçecek su bile zehir olacaktır. Ne ateist olan çevresi, ne de ona çok uzak olan müminler içinde derdini anlatabileceği biri vardır. Günlerce çık(a)madığı odasında yalnızca başucunda duran kitaplar, kâğıtlar vardır aşina gelen.

Öteden beri dilin tüm imkânlarını etrafındakileri hayrete düşürecek kadar güzel kullanan bu gencecik şizofreni hastası için yazının farklı, bambaşka bir kapısı açılmıştır. Neye, kime, niçin yazdığını bilmeden ama büyük bir vecd ile yazmaya başlar büyük bir nöbetin hemen ardından. Kendi deliliğinin kıyısında oturup kendi ruhu ile söyleşmek, bir bakıma Allah'a dair hiçbir telkine muhatap olmamış bir biçarenin garibliği ile rabbine tazarru ve niyazda bulunmaktır yaptığı. Geriye dönüp baktığında yer yer utandığı, tutarsız, kopuk, durmadan kendi içine dönük kendini ve kâinatı sorgulayan bu metinler manzumesi bir güncenin parçalarıdır esasında. Bedeni milim kıpırdamazken, ruhu zaman- mekan- aidiyet üçlüsünün olmadığı bir düzlemde uzayvâri bir boşlukta salınmaktadır ve o, satırlara geçirir her bir ayrıntıyı. Kendisinden başka kimselerin inanmak istemediği Delilik Ülkesi'nin sahiciliğini böylece kendine bir kez daha ispat edecektir. Hem tüm bu idrak dışı metinler elbet birilerine fayda da verecektir zannı galibi ile yazar, yazar... İlahi takdirin usulca işlediği günlerdir bu demler, pençesinde yıllardır kıvrandığı ağır hastalık ona şifanın kapısını da gösterecektir. "Her derdin dermanını kendi içinde halk etmiştir rahman" düsturu bir kez daha tecelli edecek ve belki sağlıklı bir insanken hiç aklına gelmeyen sorgulamalar delilik sonunda, ebedi bir hayat bilinci olacaktır.

İlerleyen günlerde ilahi rahmet tecellisi ona bir kez daha göz kırpacak "Az çok bir felsefe temelim olduğu için o derinlikli kavramları birazcık idrak edebiliyordum."[2]Dediği Füsusul Hikem'i idrakinin biraz daha kendinde olduğu bir vakitte kitaplığın rafından indirip okumaya başlayacaktır. Kolej günlerinden ölümüne kadar bir baba şefkati ile ona hikmetin kapısını aralayan Kemal Tahir'in açtığı, şizofreninin yoğurup derinleştirdiği arayış yatağını İbn Arabi ile yapılan Füsus okumalarının bereketli yağmurları coşturacak, gözlerinden akan yaşlar ruhu kadar bedenini de tedavi edecektir 18 yılın ardından.

Tüm bu acı, yorgun, kırık dökük ama bir o kadar rahmet veçheli serüvenin üzerinden yıllar geçince günceler sararmış yapraklardan matbu kâğıtlara geçecek, Vahid-i Mutlak'ı arayan biri ne tür bir gerilime muhataptır en vazıh hali ile serilecektir gözler önüne. Böylece bir zamanlar sahibi bilinmeden yazılan yazılar, akl-ı selime kavuşan, imanın hakikatine doyan bir gönlün kaleminden dökülen metinlerle birleşecek, insan aklının tüm çeperlerini imkânı kadar imkânsızlığını da gösteren bir kitap düşecektir bahtımıza: Delilik Ülkesinden Notlar adı ile.

Kitabı kapatırken muhtemeldir tek bir cümle benim gibi sizin de dilinize yar-ı güzin olacaktır. "İnsanlığın tüm serüveni, milyonlarca, milyonlarca yıllık aşamalar, bir delilik nöbetinin tek bir dakikasında yaşanabiliyor..."[3] [1]Ayşe Şasa, Bir Ruh Macerası, s:14
[2]Ayşe Şasa, A.g.e., s.127
[3]Ayşe Şasa, Delilik Ülkesinden Notlar, s.114

Not: Yazı daha önce 7İklim'in Nisan 2014 sayısında yayınlanmıştır.


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 17.11.2014 09:29 - Güncelleme Tarihi: 11.05.2022 23:57
3988

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1014 yazı bulunmaktadır.