Edebi Felsefe Yahut Sartre’ın Edebiyatı, Düşünce, Ülker GÜNDOĞDU

Edebi Felsefe Yahut Sartre’ın Edebiyatı yazısını ve Ülker GÜNDOĞDU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Edebi Felsefe Yahut Sartre’ın Edebiyatı

08.10.2020 09:00 - Ülker GÜNDOĞDU
Edebi Felsefe Yahut Sartre’ın Edebiyatı

Sözcüklerin bir araya gelmesiyle gürül gürül akan bilgi kaynağıdır, kitaplar. Besler, büyütür, olgunlaştırır. Dünyayı dolaştırıp etkisine alan fikir gücüne sahiptir. Kitaplar zihnin merdivenidir, her kitapta zihin bir basamak daha yukarı yükselir, yükseldikçe görüşünüz genişler ve ufkunuz açılır. Her şeyi bildiğini düşünenler için hiçbir şeyi bilmediğinin aydınlanmasını yaşatır. Yirminci yüzyılın en etkili düşünür ve yazarlarından Jean-Paul Sartre’nin kültleşmiş kitaplarından biri Edebiyat Nedir? Tam da böyle bir yapıttır.

Kuram ve eylem niteliklerini birleştiren yazar, aydın kimliğiyle 1940’ların sonlarında tartışmalara yol açan bu kitabında “edebiyat” kavramını masaya yatırır. Yazar, kendini görev olarak okuru bilinçlendirme faliyeti içerisine koyar. Asrının dünyasına duyarsız kalmayan yazar, gerçekleri ve çıkmazlarından yola çıkarak “kuram ve eylem”ini belirleyip bunu eserleriyle ortaya koymaktadır. Bireyin kökten özgürlüğünü savunmaktadır. Varoluşçuluğun sözcüsü, özgürleşme sürecine taşınmasının aydının görevi olarak “yazarken değiştirmek, yazarken özgürleştirmek” diye tanımlamaktadır. Eserleri okurken, sorguladığım “Edebiyat Nedir?” Sorumun cevabını bana Sartre, Edebiyat Nedir? Kitabı ile vermiştir. “Eser inanılmaz biçimde detaylı ve yoğun bir anlatım ile sunulmaktadır.”

Eser, ilk olarak yazarın bütün yoğunluğunun “anlamlar” üzerinde olması üzerinde durmaktadır. Doğruluk anlayışının peşi sıra farklılaşanın biçim değil öz olduğuna dikkat çekmektedir. Özü anlatan kelimeler birer gereçtir. İm’in (anlam) belirsizliği bakışı gerçekliğe çevirip nesne olarak görebilmesine neden olmaktadır. Anlam gerçekleştirilmiş olduğu için sözcüğün yönü ona yansır anlam da sözel bedenin imgesi olarak işlemektedir. Aynı zamanda onun imi olarak sözcükler yaratılmaksızın var olduğundan sözcüler mi şeyler için, şeyler mi sözcükler için var olmaktadır. Kimse bilememektedir. Dünya başarının gereci olmaktan çıkınca, başarısızlığın aracına dönüşmektedir. Yazar gösterir, kanıtlar, buyurur, reddeder, çağırır, yalvarır, söver, inandırır ve aşılamaktadır. Her sözcük açık ve toplumsal anlamı, kapalı tınlamalar fizyonomisi için kullanılmaktadır. Düz yazı anlamlı nesnelerin adlandırılmasıdır. Dilin içindeyiz duyumsarız onu. Düşünceyi anımsarız aktaran sözcükleri anımsamayız bile.

“Yazar ne amaçla yazar? İletilmeye değecek bir şeyi mi var? Dünyayı hangi yönde açığa çıkarmayı istemektedir? Açığa çıkararak dünyada neyi değiştirmek istemektedir, siz okurlar bunları düşünerek mi okumaktasızın?” Güdümlü yazar, sözün eylem olduğunu ve açığa çıkarmanın değiştirmek olduğunu bilmektedir. Bakışı; nesneyi dondurur, yıkar, yontar ya da sonsuzluğun yaptığı gibi değiştirmektedir. Edebiyata “Güdümlülük” kavramı açısından yaklaşmaktadır. Aydınlanma çağını öven Sartre, gerçekliklerini sevgide, nefrette, öfkede, kaygıda, sevinçte, hoşnutsuzlukta, hayranlıkta, umutta, umutsuzlukta açığa vurmaktadır.

Yazar Tasarlayandır

Herkes Yazdıklarımı Okursa Ne Olur? Yazarın; dünyayı, insanı, başkaları için açığa çıkarmayı seçtiği bunu sorumluluklarını üstlenmelerini sağlamak için yapmaktadır. Tümcelerin dengesi okurdaki tutkularını düzene koymaktadır. Estetik, haz düzyazının çabası olamaktadır. Toplumsallığın ve doğa ötesinin yenilenen gereklilikleri; yazarı yeni dil, yeni teknikler bulmaya çağırmaktadır. Yazarın görevi okurlarına mesaj vermektir. Mesaj nedir? Sözcüklerin bir araya geldiğinde kalıcı anlam bırakabilmesidir. Gökyüzünün görüntüsünü, havasını yazıya aktarabilirsem ürettiğimin bilincene de varabilmekteyim. “Bunu ben mi yazdım?” Sorusuna cevap bulup şaşırmadığı sürece yazar, bu asla demektir çünkü kendi yaptığına başkasının gözüyle bakması yarattığı şeyi açığa çıkarması gerekmektedir.

Anlam; sözcüklerin toplamı değil, doğal bütünlüğüdür. Yazıda gerçeklik ve doğruluk düzeyi verilmez: okurun yazılı şeyi sürekli aşarak hepsini icat etmesi gerekir, yazar okura kılavuzluk etmektedir. Okumaya yönlendirilen bir yaratıcılıktır. Sözcükler duygularımızı uyandırıp biçimlendirir, adlandırır, düşsel bir varlığa yüklemektedir. Onlara nesneler, perspektifler, bir ufuk kazandırmaktadır. Okumak özgürlüktür. Annenin dayıyla yeğen arasında aracı konumunda olduğu anasanlı [Matronymat]düzende, sanlarla erklerin aktarımına benzemektedir. Yazmak bir biçimde özgürlüğü istemektir. “Kimin için yazılır?” Evrensel okur için tüm insanlığa yazılmaktadır.

Yazar, okurun ortaklaşa yaşadığı bütün dünyaya başvurmaktadır. Özgürce tasarladığım ve belli bir talebi karşılaması gereken ve belli bir toplumsal işlevle donatılan bir insana dönüşmektir yazarlık. Okuma bilgilenme aracı, yazma iletişim aracıdır. Her düşünce ürünü naziklik edinimidir, biçem de yazarın okuruna karşı sergilediği en yüce nazikliktir. Yazar yazdığı sürece okur da okuduğu sürece bu dünyadan kopar; katıksız bakışa dönüşmektedirler. İnsanın tutkularından arınıp daha önce duyduğu tutkularına da bağışlayıcı bir aklıbaşındalıkla bakabildiği yaşam sürecine ermiş okur, yüreği gece gibi dinginleşmektedir. Değişimin dingin imgesi, duygularla edinimler çoğunlukla yüreğin uyduğu kuralların, örnekleri olarak sunulmaktadır.

Edebiyatın Konusu: “Yalnız İnsan” İmgesi

Edebi yapıtlar toplumun içinde bütünleşmiş ve mücadeleci bir işlevi yansıtmaktadırlar. Edebiyatın konusu her zaman “yalnız insan” olmuştur. Her kitap çağrı içeriğine göre, varlığın farkına varılmasında kendinin aşılmasıdır. Edebiyat özü gereği sürekli bir devrim halinde, bu devrim süreci bir şeyleri yıkıp başka bir şeyleri kurmakla oluşmaktadır. Buna bir tür “ikame” süreci de denilebilir, toplumun öznelliğine yaslanan edebiyat, onun nesnelliğine vurgu yapmakta. Bu durum belki de insanlığın medenileşme süreci dahilinde okunabilir. Yazar, okurun özgürlüğüne seslenir ve kitaplarının belli bir etki uyandırabilmesi için okurun koşulsuz bir kararla benimsemesi gerekmektedir. Bir bilgi girişimi olarak geleneksel düşünce ve duyumsama biçimleriyle ilgili her şeyin yeniden bulgulanması gerekmektedir. Edebi ortam, düzeni benimsemiş, aşırıcılar ve köktenciler, tuhaf, akıldışı, çelişkili düşünceyi oluşturmaktadır.

Edebiyatın konusunun yalnızca esinden hareketle, dile sığmaz, bir anlatım biçimi, olduğunu ve edebiyatın özü gereği gerçekleştirilemez olanı imgesel anlamda gerçekleştirilmesi olduğu düşünülmektedir. Edebiyat katıksız nedensizliktir. Öğretimdir; yalnızca kendini yadsıyarak ve küllerinden doğarak var olur. O olanaksız olan, dilin ötesinde anlatılamaz olandır. Belli bir kitlenin gereksinimleri konusunda aydınlatmaya çalışıp tatmin etmeye çabalamaktır. Kalıcı her yapıt bir giz taşımaktadır. Evrensel ilişkilerin, ölümsüz doğruların sezilmesi sağlanmaktadır. Yazmak yaşamaktır.

Yazarak yaşamı okura aktarmak, okurda oluşan anlam ile yaşamın anlamını bulmaktır edebiyat. Yazar, gerçeği yazarak okura geçirir. Gerçeğin peşine düşen okur, yapıtın gizine sahip olur. Yazardan akan kaynaktan kana kana beslenen okur gelişmektedir. Bilgi ile beslenen okurların mutlaka faydalanacağı eser okurunu edebiyat konusunda aydın bir bilgeye dönüştürmektedir. Şahsım adına kazancım çok, yazı yazmakla yaşam bulan, okumakla anlam bulan bireyleri oluşturmaktadır. “Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur,” diyen Dostoyevski’nin sözlerinin kanıtı niteliğinde bir eser yazan Jean-Paul Sartre zihin açıcı bu yapıtı okur nezdinde edebiyatın konuşulmasını, farklı alanlarda değerlendirilmesini ve çalışılmasına neden olan ilham verici bir eser. Sartre’ın felsefeci gözlüğüyle edebiyat, edebiyatçı gözüyle felsefeye olan ilgisinin bir sonucu olan bu eser, edebiyatın salt kurgusal eser üretim yeri değil, bir tür düşünce yuvası olduğunu da gözler önüne sermektedir.

Edebiyat Nedir?
Jean Paul Sartre
Can Yayınları
İstanbul 2015


Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 08.10.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.10.2020 15:01
3976

Ülker GÜNDOĞDU Hakkında

Ülker GÜNDOĞDU

1977 yılının Ocak ayında Konya Ereğli’de dünyaya geldi.  Ereğli Lisesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına; Ankara’da IBM Bilgisayar Satış Temsilcisi olarak atıldı. İstanbul’da kendi şirketlerini kurana dek çeşitli işlerde çalıştı. İstanbul’da yaşamakta. Kütüphanesini oluşturduğu yirmi üzeri alandaki, beş bini aşkın kitabının anlamını, canına okudu. 

Bilgisayar, dil, gitar, estetisyenlik alanlarında eğitimler aldı. Yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yirmi şehri, kültürel gezme imkanı buldu. Kitaplara, yazmaya, tablolara, eski ve yeni objelere, tüm renklere ve dört sitil yüzmeye tutkun. “O kadar derinim ki” diyen okyanusu kıskanmakta.

18.08.2020 tarihinde Kitap Haber ailesine katıldı. Kitap Haber Kültür Sanat Editörü olarak biteviye yazmaya devam etmekte. Kitap Haber Dergisi, Yolcu Dergisi, Şehir ve Kültür Dergisi, Teferrüc Dergisi, Aydos Edebiyat Dergisi’nde yazdı ve yazmakta. İlk yazmaya amatör olarak bir roman ile başladı. Şu ana kadar bir roman, bir deneme, bir öykü, bir Kadıköy’ün Semtleri, iki değerlendirme dosyaları; en güzel haliyle gün yüzüne çıkmak için naçizane enikonu hazırlanmakta. 

1998’de evlendi. Bir oğul ve bir kız evladı var. Ailesi ve kitaplarıyla huzurlu bir yaşamın diğerkâm ve müptezel yolcusu. Bibliyomani değil sadece bir kitap daha okuyacak…

Ülker GÜNDOĞDU ismine kayıtlı 140 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram LinkedIn Kişisel