İbn Teymiyye Fütuhul Gayb'a şerh yazar mı!
İslam düşünce tarihinde iki farklı ekolün öncüleri konumunda olan insanların birbiri ile olan pozitif ilişkilere baktığımızda günümüzde bu ekollerin takipçileri olan insanların öncülerini çok iyi tanımadıklarını, fikirlerini tetkik etmediklerini görüyoruz. Bu anlamda mevcut eksikliklerin ümmet arasında ayrım ve ayrışmalara sebep olduğunu görmekteyiz.
Enteresan bilgiler vardır, duyduğunuz vakit şaşırdığınız, zihninizdeki bilgi kodlamalarına uymayan, şaşırdığınız bilgiler. Yeni ve farklı bilgiler düşünce dünyanızı sürekli güncellemenize vesile olur. Eski bilgilerin geçerliliği yeni bilgilerin öğrenilmesine kadardır. Bir konu hakkındaki yeni/farklı olan bilgi sağlam ve sıhhatli bilgi ise bilgi dünyanızın zenginleşmesinin, ilerlemesinin, gelişmesinin alametidir. Bir yönü ile insanı okumaya ve öğrenmeye yönelten etkenlerin başında gelir yeni bilgiler edinme arzusu. Yeni bir bilgiye ulaştığınızda verdiğiniz bütün zamana/emeğe değmiştir. Bir maraton bitmiştir ve yeni bir maraton başlamıştır. Yeni bir umut, yeni bir heyecan başlamıştır.
İslam düşünce tarihinde iki farklı ekolün öncüleri konumunda olan insanların birbiri ile olan pozitif ilişkilere baktığımızda günümüzde bu ekollerin takipçileri olan insanların öncülerini çok iyi tanımadıklarını, fikirlerini tetkik etmediklerini görüyoruz. Bu anlamda mevcut eksikliklerin ümmet arasında ayrım ve ayrışmalara sebep olduğunu görmekteyiz. Ümmet arasındaki ayrım ve ayrışmalara karşı, ümmetin birliğine katkı sunacak bir konuda bilgi paylaşımının önemli olduğunu düşünüyorum.
Tasavvuf ekollerinden Kadirilik tarikatının kurucusu olarak kabul gören Abdulkadir Geylani’nin meşhur eseri Fütuhul Gayb adlı eserine, Selefi ekolün kurucusu olarak kabul gören İbn Teymiyye şerh yazmıştır. İbn Teymiyye’nin şerh ettiği bu eserin Türkçe baskısı Gelenek Yayınları tarafından neşredilmiştir. İlk etapta insanı şaşırtan bu bilgi hakikat olarak ortada iken, tasavvuf karşıtı olarak Teymiyye’ye dil uzatılması, Selefiye karşıtı olarak Geylani’ye dil uzatmak bu mevzulardaki cehaletin göstergesidir.
İbn Teymiyye, eserlerinde vahdeti vücut anlayışına karşıtlığını ve bidatlere karşı olan net duruşunu ortaya koyar. Bununla birlikte zühd hayatı yaşayan bir alim olarak kendisine özgü bir manevi ilmi disiplin meydana getirmiştir. Kendisinin Takva yolu ve Dua ve Tevhid adlı eserlerinde ( her iki eserinde Türkçe tercümeleri Pınar yayınları tarafından neşredilmiştir) islamın manevi donanım boyutu, irfan yönü, zühd boyutu ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Guraba yayınları tarafından neşredilen Kalp amelleri adlı eseri de İbn Teymiyye’nin irfan mektebinin müfredatı mahiyetindedir.
İlk dönem Selefi ekol ile Tasavvuf ekolü arasındaki ilişki günümüzde var olan neo-Selefilik ile bir kısım bidat ve hurafeleri içeren tasavvuf ekolü arasındaki ilişki birbirinden çok farklıdır. İlk dönemlerde ekoller bilgi ve deliller üzerinde tartışıp, şahıslar üzerinde çok durmadan, faili değil fiili eleştirirken günümüzde ise bilgi/fikir ve delillerden ziyade kişi ve kurumlar üzerinden birbirini yıpratmaktadırlar. Günümüzdeki sorunların çözümlerini geçmiş dönem ekollerin temsilcileri arasındaki ilişkileri analiz etmek ile mümkündür.
İlk dönem zahid alimlerden Haris El Muhasibi hem tasavvuf ehli tarafından hem de selefi ekole yakın duran çevreler tarafından sahiplenilmektedir. Muhasibi’nin eserleri her iki ekol tarafından neşredilip okunmaktadır. Faruk Beşer’in Türkçeye tercüme ettiği Nun yayınlarından çıkan Selefi Tasavvuf adlı Haris El Muhasibi’nin eseri bidat ve hurafelerden arındırılmış bir tasavvuf anlayışını işleyen eserde ilk dönem alimlerin deliller ile islamın manevi boyutu ile ilgili görüşlerini görmek mümkündür. Bu esere notlar eklemek sureti ile katkıda bulunan Abdulfettah Ebu Gudde çizgisi ilk dönem ekollerin hassasiyetlerinin günümüzdeki yansımalarını görmek açısından önemlidir. Delillere dayalı olarak islamın manevi boyutunun ihyası, irfan boyutunun önemsenmesi, zühd yönünün ihyası ile birlikte, bidat ve hurafelerden arındırmak sureti ile orta yolun bulunulabileceğini Ebu Gudde’nin ortaya koyduğu yaklaşımlardan öğreniyoruz.
Günümüz Müslümanları arasındaki fikri ve zihni ayırımların bu kadar derin olmasına baktığımızda geçmişten günümüze İslam düşmanı Emperyalistlerin işlerini ne kadar iyi yaptığını görüyoruz. Emperyalistler bugün de müslümanlar arasında çatışma ve ayrışmaların artması için var güçleri ile çalışıyorlar. Müslümanlar arasındaki ihtilafların bir kısım sebepleri kendi iç işlerinden kaynaklansa da bu ihtilafların esas önemli sebepleri Emperyalistlerin müslümanlar arasına ektiği nifak tohumlarından kaynaklanmaktadır. Müslümanların artık ayrım ve ayrışmalara karşı birlik ve dirlik olmak için ellerinden geleni yapmaları gerekir. Ümmetin birlik ve dirliğine katkı sağlayacak bilgileri ümmet ile paylaşmak sureti ile birliğin oluşmasına katkı da bulunmak gerekir.
Unutmamak gerekir ki; müslümanın müslümandan başka kardeşi, dostu, sırdaşı, gönüldaşı, davadaşı yoktur.
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 14.08.2013 10:53 - Güncelleme Tarihi: 19.11.2021 08:10