İki Dil Bir Bavul, Sinema, Misafir Köşesi

İki Dil Bir Bavul yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

İki Dil Bir Bavul

11.03.2015 10:00 - Misafir Köşesi
İki Dil Bir Bavul

Betül Süslen, Kitaphaber için kaleme aldı...

- Dediğimden hiçbir şey anlamıyorsunuz değil mi?
-...
- Anlamıyor musunuz hiçbir şey?
-...
- Öyle gülüyorsunuz. Bende sizi anlamıyorum zaten...

Denizlili Emre öğretmen ile öğrencilerinin arasında geçen ve filmi özetlemeye yeten bu diyalogla başlamak istedim. İlk görev yeri olan bu köyün olanakları Emre öğretmen için oldukça kısıtlı ne yazık ki. O kadar kısıtlı ki tek kelime Türkçe bilmeyen öğrencilere matematik, sosyal bilgiler ve fen bilimleri öğretmesi gerek. Zira öğretmek için geldi...

Film iki dakikalık bir prolog ile başlıyor. Bir valiz ve uzunca bir yol. Kamera dolmuşun içini çekiyor. Objektife yansıyan poşulu esmer amcayı görüyoruz ve anlıyoruz ki farklı bir coğrafyadayız. Kamera dolmuşun içini tarıyor hiç o bölgeye ait olmayan bir sima ile karşılaşıyoruz. Kamera diğerlerinden farklı olan bu simaya zoom yapıyor. Evet, bu sima Emre öğretmen. Bir valizin içine toplamış bütün heyecanını, umudunu ve hayallerini. Uzunca da bir yol var önünde kat etmesi gereken. Yolun uzunluğu Emre öğretmeni bekleyen zor süreci anlatıyor. Sabır ve emek isteyen bir yol bu...

Köye yetiştiklerinde tahminlerimizde yanılmadığımız bir Kürt köyünde olduğumuz fikrinde netleşiriyoruz. Kim bilir bu kaçıncı öğretmen bu köye gelen. Kalacağı evi ve okulu gösteriyorlar öğretmene. Emre öğretmen ilk olarak kalacağı eve bakıp valizini bırakıyor. Hiç iç açıcı bir manzara yoktur evde. Ardından okula gidiyor kilidi açıyor ve sınıfını geziyor. Gezerken kendisini nasıl bir eğitim yılının beklediğini düşünüyor.

Film Denizli'den gelen ve ilk görev yeri Doğuda bir Kürt köyü olan Emre öğretmenin bir yıl boyunca Türkçe tek kelime bilmeyen öğrencilerle yaşadıklarını, Doğunun çetin şartlarını ele almış. Yarı kurmaca tadında olan bu belgesel o kadar doğal, o kadar sade ki sizi alıp içine çekiveriyor. Oldukça minimalist bir tarzla çekilmiş olan filmin Yönetmenleri Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan filmde yakaladıkları o doğallığı şöyle anlatıyorlar: " Kimseye bir şey sormadık. Kaydedildiklerini biliyorlardı, bizden bir zarar gelmeyeceğini anladılar. Karşılıklı iyi niyetle yakalanmış bir doğallık ve gerçeklik var filmde." Film tamamen gerçek bir hikâye. Emre öğretmen o köye atanmış ve 1 yıllık eğitim süreci kaydedilmiş.

Filmin çekildiği o coğrafya ve o imkânsızlık tüylerimizi ürpertiyor. 2000'li yılların Türkiye'sinde "hala böyle ücra yerler var mı" diye düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Doğunun o iç acıtan vahim durumu içinizi burkuyor. Kamera köyden kareler yansıtırken siz derin düşüncelere dalıyorsunuz. "Yokluğun göbeği dedikleri yer tam da burası" diye düşünüyorsunuz. Derede yıkanan çamaşırlar taşlar üzerine serilerek kurutuluyor. Su ise bidonlarla yine dereden taşınıyor. Bu kadar yokluğu hak ediyor mu bu insanlar?

Türkçe bilen daha doğrusu bir kaç kelam edebilen sayısı bir elin parmağını geçmez sanırım. Bu yüzden Emre öğretmen sık sık işaret diline başvuruyor. Tek tek öğrencilerini buluyor sabah okula gelmelerini tembihliyor. İlk ders günü ise oldukça sessiz. Neden mi? Çünkü ortak bir dil yok. Henüz Türkçeyi bilmeyen sabilere matematik nasıl anlatılabilir ki... Emre öğretmenin tek gayesi o yıl sadece Türkçeyi öğretmek.

Filmde dikkatimi çeken bir kare daha var: Yaşadıkları yerin Türkiye olduğunun farkında bile olmayan öğrencilere andımızı öğretmeye çalışan Emre öğretmenin tahtaya yazdığı " Ne mutlu Türküm diyene" yazısını anlamaya çalışan Kürt çocuklar… Oldukça manidar bir sahne... Türk olmayan bir millete " Ne mutlu Türküm diyene" dedirtmek " Varlığım Türk varlığına armağan olsun" dedirtmek biraz tezat geliyor bana. Lakin 2015'in Yeni Türkiye'sinde andımız okuma zorunluluğunun kalkmasıyla bu trajikomik durum da son buluyor. Sınıfta en çok Rojda ve Zülküf'ün isimlerini duyuyoruz. Zülküf Türkçeyi sökme konusunda hayli gayretli. Bu Emre öğretmeni sevindiren, yüzünü güldüren bir olay.

Tam bir yıla tanık oluyoruz. Her mevsimin ayrı bir meşakkati var bu köyde. Kışı ayrı zor, yazı ayrı. Her daraldığında annesini arayan Emre öğretmen alışmış görünüyor bu coğrafyaya. Bir velinin evinde misafirdir Emre. Misafirlikteki diyaloglar dikkatimizi çekiyor:

"İş için evrak dolduruyordum. Yabancı diliniz diye bir kısım vardı. Türkçe yazdım ben de oraya." diyor ev sahibi ve ekliyor " Bizim ana dilimiz Kürtçedir. Biz Türkçeyi anca 15 yaşında öğreniyoruz. Bizim için yabancı dildir." işte bu diyalog durumun ne kadar vahim olduğunu özetliyor. 15 yaşında Türkçeyi öğrenen Türk vatandaşları… Ama suç onlarda değil ki. Onları bu derece kenara iten bizler sorumluyuz bu durumdan. Doğuya atanıp 2. yıl terk eden, doğuyu vatandan saymayan sözde milliyetçi vatan sevdalısı geçinen ama sevdalı olduğu vatanı doğu-batı diye bölenlerin suçunu ne yazık ki Zülküfler, Rojdalar çekiyor. Filmde bunu net ve tarafsız bir gözle görüyoruz.

Bir yıllık eğitim dönemi sona eriyor. Kimisi okumayı öğreniyor, kimisi hala çırpınıyor. Emre öğretmen karneleri dağıtıyor. Matematik öğretemese de Türkçeyi öğretmiş olmanın verdiği, daha doğrusu seneye geldiğinde sınıfta iletişim kurabileceği öğrencilerinin olacağı düşüncesi onu mutlu ediyor. Öğrenciler buruk çünkü ikinci sene gelen öğretmen pek nadir buralarda. Ama "Geleceğim" diyor Emre öğretmen o minik gözlere bakarken.

Karnelerini ailelerine heyecanla veriyor öğrenciler. Ailelerin ise yüzlerindeki o sevinç ve gurur izleyenleri duygulandırmaya yetiyor.

Filmin titrajı akarken dalıp gidiyorsunuz. Rojda ve Zülküf belki de bugün Ankara'da İstanbul'da ya da Denizli'de... Onlar da herkes kadar geleceğin Emreleri, hekimleri, mühendisleri. Her şeyden mühimi onlar da bu vatanın evladı. Olağanca sadeliğiyle İKİ DİL BİR BAVUL daha nasıl anlatılabilirdi ki...

Vizyon Tarihi: 23 Ekim 2009
Yönetmen: Orhan Eskiköy, Özgür Doğan
Tür: Belgesel
Süre: 77 Dakika
Çekildiği Yer: Şanlıurfa'nın Siverek ilçesine bağlı Demirci Köyü

Ödüller:

  • 16. Adana Altın Koza Film Festivali'nde Yılmaz Güney Ödülü
  • SİYAD Jürisi Ödülü
  • 46.Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi İlk Film Ödülü
  • ZagrebDocs Film Festivali'nde En İyi Genç Yönetmen Ödülü
  • Saraybosna Film Festivali'nde EDN Talent Ödülü

Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 11.03.2015 10:00 - Güncelleme Tarihi: 12.05.2022 00:16
5634

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1014 yazı bulunmaktadır.