Kaplumbağa Terbiyecisi Osman Hamdi Bey - Emre Caner
Enes Yaşar, kitaphaber okurları için kaleme aldı.
Lale devrinin eğlence unsuru olan ateşböceği kaplumbağalarını, Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi" resmiyle yeniden biçimlendirilerek farklı ifadelere ve sembollere bürüyen bu eser, Osman Hamdi Bey'in hayatını ve medenileşmek (batılılaşmak) için vermiş olduğu mücadeleleri yansıtmak adına roman şeklinde hazırlanmış olan biyografik bir taslaktan oluşmaktadır.
"Kaplumbağa Terbiyecisi" resminin hâl tercümesiyle cümlelere yansıtılmış olan kitap, ilk olarak Osman Hamdi Bey'in izlenimlerindeki toplumun değişmek istemeyen kısımlarını kelimelerle zihnimize çizmeye çalışmaktadır. Ve geride bırakmış olduğumuz her sayfa, zihnimizdeki kaplumbağa sembolünü şekillendiren bir anlam ifade etmektedir.
İlerleyen sayfalarda ise Abdulaziz, V. Murat ve II. Abdulhamit dönemlerine tanıklık etmiş olan Osman Hamdi Bey'in Paris tasvirli izlenimleri yer almaktadır. Ve bu izlenimlerin ardından Paris'le karşılaştırılarak yapılan İstanbul tasvirine yer verilmiştir. Osmanlı yaşantısını, sabadat eğlencelerinin renkli manzaralarından ibaret olarak gösteren bu ifadelerin ardından, sanatçı kimliğinin yanı sıra birey olarak da değerlendirmelerde bulunmaya başlayan Osman Hamdi Bey'in batılılaşmadan anladığı bireysel görüşleri devreye girmektedir. Ki bu bölümlerdeki kaplumbağa sembolündeki dönemin siyasal değerlendirmeleri, okuyucuyla Osman Hamdi Bey'in ters düşeceği ilk kısımları oluşturmaktadır. Çünkü Osman Hamdi Bey'den farklı bir kimliğe sahip olan her okuyucu, batılılaşmaktan değişik anlamlar çıkaracağı için Osman Hamdi Bey'in tüm görüşlerine katılması mümkün ve de zorunlu değildir. Bu yüzden de Osman Hamdi Bey'i değerlendirirken sanatçı yönünün ve kişiliğinin ayrı ayrı ele alması gerekmedir.
Osman Hamdi Bey sanatçı kimliğiyle Osmanlı için büyük çalışmalar yapmış ve saygı duyulması gereken bir aydın olmasına rağmen günlük yaşantısında ise hayal kırıklığı uyandıran bir yaşantıya sahiptir. Fakat her okuyucunun kendisine göre ayarlayabildiği düşünce süzgecinden geçen fikir sancıları, okuyucuyu bu konu üzerine değil de asıl dikkat kesilmesi gereken noktaya yani Osmanlının çalınmaya ve yok edilmeye çalışılan tarihi üzerinde yoğunlaşmasını sağlamaktadır.
Sonraki bölümlere geldiğimizde ise Paris dönüşündeki birikimlerini özellikle doksan üç harbi sonrası resimler yaparak, sergiler açarak göstermeye başlamış olan Osman Hamdi Bey, ilerleyen yıllarda Müze müdürlüğüne atanmasıyla birlikte Osmanlı topraklarındaki kayıp tarihi gün yüzüne çıkarmaya başlamıştır. Ve bu değerlere sahip çıkabilmek adına yeni bir çığıra öncülük yaparak, ilk sanat akademisini kurmuştur. Tabi tüm bunlarla birlikte toplumun bazı değerlerini de hiçe saydığını göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Öyle ki Osman Hamdi Bey'in batılı bir anlayışa sahip olması, zaman zaman Osmanlı kültürünün batılaşamadığı için geri kaldığını öne sürecek kadar ileri gitmektedir. Bu yüzden de okuyucunun Osman Hamdi Bey'i değerlendirirken kaçırmaması gerektiği en önemli ayrıntılardan bir tanesi de budur. Öyle ki bazı gelişmelerde geri kalınmış olunsa da bunu batılı bir yaşantıya sahip olmamaya bağlamak kanımca pek doğru bir düşünce değildir.
Son olarak ise "Kaplumbağa Terbiyecisi" resmi, her ne kadar batılılaştırılmaya çalıştırılan muhafazakâr bir toplumu ve değişime direnenleri sanatla dahi eğitmeye çalışmanın iğneyle kuyu kazmak kadar zor olduğunu yansıtsa da değerlendirmeyi bir de Osmanlı zihniyetiyle yapmak gerektiği kanaatindeyim. Şayet resmi bir de tersten okuyabilirsek karşımıza bambaşka bir tablo çıkacağı muhakkaktır.
Kaplumbağa Terbiyecisi
Osman Hamdi Bey
Emre Caner
Kapı Yayınları
342 sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 02.11.2012 11:04 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 11:18
hımmmmm
Rezil bir değerlendirme. Osmanlının gelişmemesi tam anlamıyla batılılaşmamaya ve yeniliklere ayak uyduramamaya bağlıdır.