Bektaşiliğe Tarihsel Bir Yaklaşım, Düşünce, Murat DENİZ

Bektaşiliğe Tarihsel Bir Yaklaşım yazısını ve Murat DENİZ yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Bektaşiliğe Tarihsel Bir Yaklaşım

10.02.2017 09:00 - Murat DENİZ
Bektaşiliğe Tarihsel Bir Yaklaşım

"Geleneksel Algıdan Gerçekliğe Hacı Bektaş Velî Tarihsel Bir Yaklaşım" adlı eser üç bölümden oluşmaktadır. Yazar eseri sade bir dil ile yazmıştır. Eseri elinize aldığınızda ilk gözünüze çarpacak olan akademik duruşudur. Yazar eserle ilgili tüm kaynakları teker teker açıklamış olup tenkitini yapmış ve okuyucuya açık kapı bırakmıştır. Alana ilgisi olanların okuması gereken bir kitaptır. Biz eseri iki başlık altında inceleyip, eser hakkında bilgi vereceğiz.

Hacı Bektaş Velî'yi anlamak için onun yaşadığı yüzyılın şartlarına; sosyal, siyasal ve kültürel durumuna bakmak gerekir. Unutmamak gerekir ki hiçbir olay ve kişi zamanından ayrı düşünülmez, olaylara sebep olan bireylerin yanında, her zamanın ve olayında ortaya çıkardığı bir şahsiyet vardır. Eserin bu bölümünde Hacı Bektaş'ın yaşadığı devir ele alınıp, zaman ve mekan değerlendirilmiştir.

XIII. yüzyıl Anadolu'yu sosyal, siyasal ve kültürel olarak değiştiren olayların yaşandığı bir zaman dilimi olmuştur. Bu süreçte bilindiği üzere Anadolu topraklarında bir Türk devleti olan Anadolu Selçuklu Devleti vardır. Selçuklu Devleti'ni zor duruma sokan ve yıkıma götüren olaylarda özellikle bu zamanda yaşanmış ve izleri uzun süre devam etmiştir.. Anadolu Selçuklu Devletinde ortaya çıkan en önemli olayların başından Babaîler ayaklanması gelir. Bu ayaklanma Anadolu'nun kültürel ve sosyal yapısından büyük değişimlere yol açmıştır. Baba İlyas ve Baba İshak'ın öncülük ettiği bu ayaklanmanın en büyük destekçileri konar-göçer Türkmenler olmuştur. Türkmenlerin bu ayaklanmaya destek vermeleri sadece duygusal bir bağ ile anlatılacak kadar basit değildir. En önemli sebepler arasında konar-göçer Türkmenlere göre; Fars medeniyetinin etkisi altına giren Selçukluların Türkmenleri dışlaması ve konar-göçer olup yerleşik hayata geçmemelerinden dolayı hakaretlere maruz kalmalarıdır. İslam'ın tam anlamıyla yaşayamayan ve bilemeyen Orta Asya'daki yaşayışları ile İslam'ı birleştiren bu kanar-göçer Türkmenler bu ayaklanmaya büyük destek vermiş ve yayılmasında temel unsur olmuşlardır. Zor dahi olsa bastırılan bu ayaklanma dahi büyük sorunlara zemin hazırlamıştır. Moğollar ayaklanmanın bu kadar uzun süreli ve yıkıcı olmasından güç alarak, enerji kaybına uğrayan Anadolu Selçuklu Devleti'ne saldırmışlardır. Bu saldırı beraberinde Anadolu'ya yıkımı ve fetreti getirmiştir.

Anadolu farklı kültür medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Türklerden önce Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler ve Gürcüler gibi farklı toplumlar bu topraklarda yaşamışlardır. Ama Türkler bilindiği üzere İslamiyet'ten sonra değil İslamiyet'ten öncede bu topraklara gelmişlerdir. Ama kalıcı olarak Tuğrul ve Çağrı Bey vasıtasıyla bu toprakları yurt bellemişlerdir. İslamiyet'in ve Türklüğün sonsuz kudretiyle bu toprakları şereflendirmişler. Bu kadar farklı milletlerin olduğu bu topraklarda doğal olarak faklı dinlerde hüküm sürmüştür.

Moğol hâkimiyetiyle birlikte bu topraklarda Şii dervişlere de rastlamak mümkündür. Ama bunlar çok fazla hâkimiyet alanı bulamamakla birlikte ilk başta çok göze batmamışlardır. Çünkü anlattıkları şeyler Sünni inancının içinde barındırdığı Hz. Ali ve Ehlibeyt sevgisidir. Bilindiğinin aksine konar-göçer Türkmenler arasındaki din anlayışı da Şiilik aksine Orta Asya din inanışıyla İslam'ın bir sentezidir.

Tarihte Hacı Bektaş Algısı Ve Kimliği

Alevî/Bektaşi çevreleri Hacı Bektaş Veli'yi Velâyet-nâme adlı esere göre algılamış ve tanımışlardır. Hacı Bektaş'ın özellikle şahsiyeti menkıbevi şekilde anlatılmıştır. Velayetname'de 13. yüzyılda ve 14. yüzyıl başlarında yaşamış Âhi Evren, Fatma Bacı, Ahmed Yesevî, Baba İlyas, Muhlis Paşa, Barak Baba, Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Yunus Emre, Şems-i Tebrizi, Sarı Saltuk, Seyyid Mahmud Hayrâni, Hacım Sultan ve Taptuk Emre gibi şahıslardan bahsedilmesinden anlaşılacağı üzere, eser 14. yüzyılın ikinci yarısında yazılmıştır. Velayet-nâme'nin sonunda Hacı Bektaş Türbesi'ni II. Murat'ın yaptırdığı, II. Bayezit'in de kubbeyi kurşunla örttürdüğü rivayetine bakılırsa, eser II. Bayezid devrinde kaleme alındığı düşünülebilir.

Velâyetname'de Hacı Bektaş-ı Veli'nin Osman Gazi'yi tekkeye nasıl aldığı da anlatılır. Buna karşın tarihçi Aşıkpaşazâde, Osman Gazi ve onun soyundan kimsenin Hacı Bektaş-ı Veli ile ilişkisi olmadığını belirtir. Hacı Bektaş-ı Veli'nin Babai ayaklanması sırasında Anadolu'ya gelmiş olması ve Osman Gazi'den önceki kuşaktan kişilerle olan yakınlığı, onun Osman Gazi ile görüşmesi hikâyesini imkânsız kılmaktadır.

Yine Hacı Bektaş'ın izinde giden yeniçerilerin yaşayışları ve düşünceleri de bize algısal durumu gösterir. Sonradan Müslüman olanlar dini daha mitolojik ve rahat yaşama arzusu ile bu safa geçerek kendilerine bir tarik belirlemişlerdir. Bu durum Hacı Bektaş ile ilgili net bilgi vermese dahi onun nasıl bir izlenim bıraktığı ya da bıraktırılmak istediği bize gösterir.

Hacı Bektaş Velî'nin Anadolu'ya gelişi Bektaşî çevrelerce metaforik olarak "güvercin donu" ile kabul edilir. Bu eserde açıklanmış olup burada bir barış ve hoşgörü düşüncesi ortaya çıkar. Tabi bu düşünceyi ortaya çıkaranda yine zamanın şartları ve sosyo-siyasal durumu olabilir. Burada bir Baba İlyas ismi de ortaya çıkıyor. Bilindiği üzere Baba İlyas Anadolu'da ortaya çıkan ve Moğol saldırısının başlamasını sebep olan bir ayaklanmanın lideri ve önderidir. Burada ortaya çıkan bağlantı bu şekilde bir durumdan daha öte heteredoks yapının Bektaşilikte de olabileceğini bize göstermektedir. Eserimizde bu iyi bir şekilde incelemiştir.

Bilindiği üzere tarikatlar esası gereği mürid-mürşid ilişkisi ile varlıklarını idame ettirirler. Birinin mürşid olabilmesi için önce mürid olması ve kendisine sunulan manevi yolda ilerlemesi gerekir. İste burada da Hacı Bektaş'ın manevi mürşidi olarak kaşımıza Pirlerin piri Hoca Ahmed Yesevi çıkıyor. Bektaşî çevrelerce ve var olan eserler ışığında bu böyle kabul edilse dahi eleştiriye açıktır. Çünkü yaşadığı tarihlerde farklılık olmasına rağmen ileri sürdükleri tasavvufi ve dini anlayış arasında bir bağın varlığı da inkâr edilmez.

Bu durumlara rağmen Bektaşîlere hiçbir zaman Şiî diyemeyiz. Tam aksine onlar İslam ile geleneksel Türk kültürünü sentezleyerek ortaya yeni bir anlayış çıkarmışlardır. Ama buna bir din değil bir tasavvufi görüş dememiz daha uygun olacaktır. Bu düşünce ile Anadolu'nun İslamlaşmasına katkı sağlandığı unutulmamalıdır. Bektaşilik sayesinde Anadolu'dan Balkanlara kadar İslam yayılmış ve buraların Türk yurdu olması ve Türk adı ile anılmasına katkıları tartışılmaz bir gerçektir.

Geleneksel Algıdan Gerçekliğe
Hacı Bektaş Velî Tarihsel Bir Yaklaşım
Harun Yıldız
Çizgi Kitapevi Yayınları


Harun Yıldız: 1973 yılında Samsun'da doğdu. 1982-83 öğretim yılında Samsun'da Necatibey İlkokulu'ndan mezun oldu. 1988-89 öğretim yılında Samsun 50. Yıl Lisesi'nden mezun oldu. 1994 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 1994 ile 1997 yılları arasında Van ve Samsun'da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. 1997 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne Araştırma Görevlisi olarak atandı. 1998 yılında "İlk Dönem Haricilerinin Doğuşunu Etkileyen Sosyo-Kültürel Faktörler" adlı tezi ile Yüksek Lisans'ını tamamladı. 2003 yılında "Amasya Yöresi Alevileri Tarihçesi, İnançları, Örf ve Adetleri" adlı tezi ile doktorasını tamamlayarak Bilim Doktoru unvanını aldı. 2005 yılında askerlik görevini Şanlıurfa'da yerine getirdi. Aralık 2008'de doçent ünvanını aldı. 2015 yılı Ocak ayında Profesör oldu. Yine 2015 yılında İngilizce'sini geliştirmek ve sahasında araştırma yapmak üzere İngiltere'de bulundu. Halen Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir. İngilizce ve Arapça bilmektedir. Birçok dergide Hakem Kurulu üyeliği bulunmaktadır. Pek çok sempozyum ve konferansa katılan yazarın yayınlanmış kitaplarının yanında, çeşitli makale ve çevirileri vardır. Evli ve iki çocuk babasıdır.


Yazar: Murat DENİZ - Yayın Tarihi: 10.02.2017 09:00 - Güncelleme Tarihi: 24.11.2021 00:34
3267

Murat DENİZ Hakkında

Murat DENİZ

2015 yılında Dumlupınar Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Yine aynı üniversitede yüksek lisansını “51 Numaralı Tapu Tahrir Defterine göre Ergani Sancağı” isimli teziyle tamamladı. Özellikle Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, Osmanlı toplumunda tasavvuf ve sufiler ve Osmanlı sosyo-iktisadi üzerine çalışmalarını sürdürüyor.

Murat DENİZ ismine kayıtlı 18 yazı bulunmaktadır.