Romeo Güreşçi: “Sultan”, Sinema, Necla DURSUN

Romeo Güreşçi: “Sultan” yazısını ve Necla DURSUN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Romeo Güreşçi: “Sultan”

08.06.2020 09:00 - Necla DURSUN
Romeo Güreşçi: “Sultan”

“Güreş Spor değil içindeki benle savaşmaktır.” cümlesiyle başlayan “Sultan” filminin başrollerini Salman Khan ve Anushka Sharma paylaşmaktadır. 2016 yılında vizyona girmiş Bollywood yapımı film spor dram türünde olup yapımcılığını ve senaryosunu Aditya Chopra üstlenmiştir. Filmin müzikleri Vishal-Shekhar imzası taşımaktadır. Yönetmen koltuğunda ise Ali Abbas Zafar bulunmaktadır.

2 saat 50 dakikalık filmin “profesyonel ve kişisel hayatında sorunlarla boğuşan dövüşçü Sultan Ali Khan'ı temel almaktadır” cümlesiyle tanıtımı yapılmıştır. Konunun ve karakterlerin hayal ürünü olduğu, gerçek kişilerle benzerlik taşımasının tesadüf olduğu ilk görüntülerde seyirciye iletilmektedir.

Sultan Ali Khan (Salman Khan) Hindistan’da küçük bir kasabada yaşayan geleneksel Hint kum güreşinde bölgesel şampiyonluklardan sonra olimpiyat şampiyonu olmuş ve artık güreşmeyen eski bir sporcudur. Film, ülke çapında düzenlenecek “yeni nesil” güreş müsabakalarında güreşmesi için teklif alan Sultan’ın bu teklifi reddettiği sahnelerle başlamaktadır. Ardından gelen ikna çabaları kapsamında flashback sahneleriyle de karakterler işlenmeye başlar.

Kırmızı Uçurtma

Sultan TV çanak anten kurulum servisi olarak hayatını kazanmaktadır. Bir gün, çanak anten kurduğu bir evin çatısındaki uçan kırmızı uçurtmayı yakalamak isterken hayatının aşkı Aarfa (Anushka Sharma) ile karşılaşır ve görür görmez aşık olur. Aarfa iyi eğitim almış, babası güreş antrenörü olan, ülkesindeki kadın güreşçiler adına kendisine hedefler belirlemiş ve bu yolda sıkı çaba sarf eden bir sporcudur.

Sultan aşkına karşılık bulamayınca Aarfa için değişmeye karar verir. Aarfa bir güreşçidir ve O’nun gözünde saygınlık kazanmayı amaçlayan Sultan güreşçi olmaya karar verir. Güreşe başladığında hem güreş sporunu severek icra eden bir sporcuya dönüşür hem de benliğini keşfederek kendisini tanıma fırsatı bulur. Zorlu bir süreçten geçse de sonunda Aarfa ile yuva kurar. Sultan, iyi bir sporcu olmak için sarf ettiği çaba ve azmiyle sporun içine çekilirken, güçlü kurgulanmış iyi bir senaryo izlemekte olan seyirci de filmin içine çekilmektedir.

Sultan filmde mert, örnek alınan güçlü birisi olarak nitelendirilmektedir. Ancak kazandığı müsabakalarla fazlaca özgüven sergileyen basın açıklamaları ve tavırları (bir süreliğine de olsa) seyirciye sahip olduğu erdemleri unuttuğu izlenimi vermektedir. Aynı dönemde önemli bir müsabaka için Türkiye’de bulunduğu günlerde üzücü bir ailevi olay yaşarlar. Bu olay sonrası film kendisini daha iyi betimlemeye başlıyor. Büyük aşkı ile arasında uçurumlar oluşur ve hayatını devam ettirmek için spor dışında bir amaç benimser. Tekrar güreşmeyi ise aklından bile geçirmemektedir.

Sultan'a yeniden güreşmesi, O’nun özel dünyası ile temas kurulması sayesinde gerçekleşmektedir. Film bu noktadan sonra ivme kazanır. Artık büyük aşkı Aarfa’yı ve tabii kendisini yeniden kazanmak için güreş teklifini kabul etse de büyük bir şaşkınlığın içine düşer. Çünkü spordan uzak kaldığı süre içinde güreş camiası büyük bir değişim yaşamıştır. Artık tekmeleme, boğma, yumruklama, ezme gibi fiiller normal karşılanmaktadır. Sultan yeni düzene ayak uydurmak için yeni bir antrenörle çalışmaya başlar. Tam bu sahnelerde Rock ve Karate Kid filmlerindeki başrollerin verdiği çaba akla geliyor, hatta bazı sahneleri öylesine çağrışım yapıyor ki, nostalji yapıyor izleyici.

Kesedeki Kum

Filmin devamında azimli çalışma sahnelerinin montajı izlenmektedir. Mantık hataları var olsa da karakterin duygu değişiminin güzel işlendiği sahneler olmuş. Karakterin hissettikleriyle empati kurmak başrol oyuncusunun hüneri sayesinde hiç zor olmuyor. Filmin son yarım saatindeki uzun güreş sahneleri bu duygu değişimlerinin net görüldüğü sahneler oluyor. Filmde Sultan karakterinin değişimi öyle güzel işleniyor ki bu sahnelere kadar oyuncunu Aarfa'ya olan aşkını, güreşe olan sevgisini, hayat felsefesini kolayca anlıyor izleyici. Bir de şu var ki bu güreş sahnelerdeki müzik Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın “Dila Hanım” filminin müziklerini çağrıştırdı bana. Emin olmak için aynı bölümü üç defa izledim, sonuç değişmedi.

Tüm müsabıklarında mindere çıkmadan önce avuçlarında ezdiği kum; ülkesindeki antrenman yaptığı sahanın zeminindendir. Kendine has selamı ve bir kese dolu kumun metafor olarak kullanıldığı filmde Sultan’ın ana sponsoru düdüklü tencere firmasını içeren sahneler seyircinin gülümsemesine sebep oluyor.

Salman Khan bu filmde sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da Sultan karakterini çok iyi canlandırmış. Eşine olan aşkı nedeniyle fanları tarafından “Romeo Güreşçi” tezahüratlarının yapılmasına sebep olan Aarfa’yı Anushka Sharma canlandırmaktadır. Diğer bir ünlü Hindistan filmi PK’deki sevimli rolü ile biliyoruz O’nu. PK’deki Jaggu rolünde de iyi bir performans sergileyen oyuncu, 8 yıl ara verdikten sonra güreşe geri dönen azimli sporcu rolünü bu filmde de oldukça başarılı icra etmiş.

Sonuç olarak

İzlerken aklınızda soru işareti kalmayacak şekilde güzel kurgulanmış ve montajlanmış bir film Sultan. Slowmotion sahneleri uzun olsa da… Sultan’ın bir doğum günü partisin playback yaptığı erkek sesinin tizliği ile gelişkin sporcu vücudu ve keskin bakışları örtüşmese de… Sultan karşılaştığı zorluklara ve içine düştüğü zor durumlara rağmen, geçmişte yaptığı hataların üstesinden gelerek hem minderde, hem de özel hayatında gerçek bir dövüşçü gibi mücadele edebilmenin mümkün olduğunu kanıtlıyor. Bu kanıtı dünya şampiyonası için güreştiği müsabakanın son raundundaki cümlelerine sığdırarak şöyle diyor: “Ben hayata dair üç şey öğrendim. 1-Güreş minderde verdiğin mücadele değildir, bunun çok daha ötesindekiler için verdiğin savaştır. 2-Gerçek bir güreşçi madalya kazanan değildir, hayat denen zorlu oyunda galip helmesini bilendir. 3-İnsan kendi izin vermediği sürece hiçimse onu mağlup etmeyi başaramaz.”

Sultan hayata dair çıkarımlarını maddeler halinde sıralarken benim kulaklarımda babasının şu repliği çınlıyor: “Kimi zaman saygı kazanmak için biri tarafından aşağılanmış olmak gerekir.”


Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 08.06.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.06.2020 08:58
8977

Necla DURSUN Hakkında

Necla DURSUN

1976 Sakarya doğumludur. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yerel Yönetimler Anabilim Dalı Küresel Şehirler ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı’nda Yüksek Lisansını “Kuzguncuk Semt Tarihini İnsandan Okumak; Bir Seçki ile Şahsiyetler” konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır. Finans sektöründe çalışmakta ve İstanbul’da yaşamaktadır.

Necla DURSUN ismine kayıtlı 94 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Facebook Instagram YouTube Kişisel Kitap Satış Sitesi