Toplumsal Kıyamet- Hanifi tosun
Kıyamet denince hepimizin aklına aynı manzara geliyor. Aynı olgu canlanıyor zihinlerimizde. Kıyamet konusu hemen bütün inançlarda olan bir olgu. Kıyamet olgusuna yaklaşımlar tarihsel süreç içinde farklılıklar arz etmiştir. Bu farklılıklar birey ve toplumların inançlarından kaynaklanabildiği gibi, birey ve toplumların sosyo-psikolojik durumu ve siyasal yaklaşımları ile de direkt alakalıdır. Kıyamet olgusu farklı açılardan değerlendirilebilir. Toplumsal kıyamet kitabı kıyamet algısını sosyal yönü ile ele alan bir eser. Sosyal anlamda bozulmaların, ifsadın ve zulmün toplumların kıyameti olduğu tezini savunan bir yaklaşım ile kaleme alınmış.
Genel olarak Müslüman camianın kıyamet algıları ile ilgili bir kısım tespitlere yer verilip, müellife göre yanlış ve eksik olan bir kısım algılar eleştiriliyor. İfrat ve tefritten sakınılması gerektiği mutedil olan bir çizgide kıyamet ile ilgili yaklaşımların şekillenmesi gerektiği beyan ediliyor.
Kıyamet ile ilgili hadislere yaklaşım konusunda müellif, hadisleri sosyolojik bağlamda ele almamız gerektiği üzerinde duruyor. Peygamberlerin gelecek ile ilgili öngörülerde bulunmayacağı ile ilgili bir yorum bu kısımda dikkatleri çekiyor. Bu mesele üzerinde münazara edilebilecek bir meseledir. Peygamberler gelecekte olabilecek durumlar ile ilgili öngörüde bulunabilir görüşünün delilleri ile öngörüde bulunamaz diyenlerin delilleri yan yana getirilip net bir sonuç ortaya konabilir. Gelecek ile ilgili bir kısım hadislerin sıhhatlerinde sorun olduğu gerçeği yadsınamaz. Fakat gelecek ile ilgili bütün hadislerin problemli olduğu görüşü problemli bir görüştür.
Kitabın özellik ile değindiği bir mesele var. Bazı insanlar kıyametin kopmasını bekliyor hatta kıyametin kopması için çaba sarf ediyor, bazı insanlar da hiç kıyamet kopmayacak gibi davranıyorlar. Bu durumda olması gereken nedir sorusuna cevap aramak gerekiyor. Kişinin ölümü kendi kıyametidir gerçekliğine binaen kıyamete hazırlanmak gerekir. Kıyametin kopması ile ilgili sosyolojik tespitler yapıp bunların çözümlemelerini ortaya koymak güzel bir düşünce. Lakin kıyamet ile ilgili sosyolojik tespit yapalım derken, hadislerin zahir manada delalet ettiği anlamları da ıskalamamız gerekir. Zahir manadan kopmadan farklı tespitler yapmak daha yerinde olacaktır sanırım.
Toplumların kıyametlerinin kopmasının yönetim ile olan ilişkisi üzerinde kaleme alınmış iki makale gerçekten kayda değer yazılar. Yönetimin toplumların kaderi üzerindeki etkileri farklı bir pencereden değerlendirilerek okuyucuya sunulmuş. Bu durumda şu sosyolojik kaideyi hatırlatmak gerekiyor. İnsanlar gibi toplumlarında bir ömrü vardır. Bu ömrün nasıl olacağı bireylerin düşünce ve davranışları ile ilgili olduğu kadar, toplum yöneticilerinin düşünce ve davranışları ile de ilgilidir. Bir toplumun kıyametinin kopmaması için liyakatsiz yöneticilerin olmaması gerekir. Aynı şekilde şunu ifade edebiliriz. Bireyler nasıl ki yönetimi şekillendirir. Her topluluk hak ettiği şekilde yönetilir. Aynı şekilde yönetimlerde bireyleri şekillendirir. Toplumsal kıyametimizin kopmaması için yönetimimizi iyi seçmemiz gerekir.
Kitabın hatimesinde toplumsal sorumluklarımız başlığı altında dikkat etmemiz gereken hususlar ele alınmış. Bir toplumun kıyametinin kopmasının başlangıcı nemelazımcılık ve bencilliktir. Bu iki hastalık eğer virüs gibi her yere dağılmışsa o toplumun kıyameti yakındır demektir. Tedavisi mümkün olan bu hastalıkların çaresi vahiydir. İnsanların nemelazımcılık ve bencillik gibi hastalıklardan korumak istiyor isek, insanları Kur'an ve sahih sünnet ile tanıştırmamız gerekiyor. Bu toplum bizimde içinde olduğumuz bir gemidir. Bu gemiye/topluma zarar gelmesi demek hepimizin zarar görmesi demektir. Geminin zarar görmemesi için toplumsal kıyamet sebeplerini bertaraf etmek lazım.
Toplumsal Kıyamet
Hanifi Tosun
Çıra Yayınları
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 28.02.2012 12:02 - Güncelleme Tarihi: 22.11.2021 22:35