15 Maddede Asaf Halet Çelebi
1. Asaf Halet Çelebi, bence sadece Cüneyd şiiri ile de şairdir. Cüneyd şiiri, geçmiş, alegorik, sembolik ve tasavvufi atıflarla yüklü önemli bir şiirdir: "Bakanlar bana/gövdemi görürler,/Ben başka yerdeyim, /Gömenler beni/Gövdemi gömerler,/Ben başka yerdeyim. /Aç cübbeni Cüneyd,/Ne görüyorsun?/Görünmeyeni./Cüney nerede/Cüneyd ne oldu/Sana bana olan /Ona da oldu/Kendi cübbesi altında/Cüneyd yok oldu/
2. Miyasoğlu'na (1994, s. 30) göre Asaf Hâlet'in şiirlerindeki mistik temayüllerin Budizm'e bulanışı, Mısır ve Asur medeniyetlerine yer verişi, İslam tasavvufu kadar Hind mistisizmine de yönelmesi, yaşadığı dönemle ilgili bir husustur.
3. Kırımlı ise (2000, s. 86) "Asaf Hâlet'in Avrupaî hayat tarzına da yabancı olmayan, Osmanlı- İslam kültürünün yaşandığı bir çevre içinde yetişmiş olması, tasavvufa aşina insanlarla olan yakınlığı, tasavvuf, Budizm ve kâinatın yaratılışıyla ilgili teorilere alaka duyması, şiirlerinin muhtevasına etki etmiştir" Tasavvuf ve Budizm etkisini şiirlerinde imler olarak kullanan bir şairdir.
4. 27 Aralık 1907 yılında İstanbul'da Cihangir semtinde doğdu, Asıl adı Mehmet Ali Asaf'tır. Babası Mehmet Sait Halet Bey'dir. Babasının Mevlana'ya olan muhabbetinden dolayı Çelebi soy ismini almışlardır. Bir süreliğine Galatarasay Lisesi'nde öğrenciliği denedi sonra bir süre Fransa'da eğitimine devam etmeye çalıştı, Güzel Sanat Akademisini denedi, yine olmadı, en son Adliye Meslek Mektebi'ni bitirmesi gerektiğini anladı. Asaf Hâlet, Üsküdar Adliyesi'nde zabıt katipliği yapmış buradan ayrılarak Osmanlı Bankası, DDYİ'de ve Edebiyat Bölümü Psikoloji Seminer Kitapllığı'nda çalıştı, ilk eşi bilinmese de ikinci evliliğini 1945 yılında dayısının kızı Nermin Çelebiler ile yapıp Beylerbeyi'ne yerleşmiştir. Hayatının sonuna kadar da buradaki köşkte kalmışlardır. Asaf Halet'in köşk şeklinde olan evinin bahçesinde misafirleri eksik olmamıştır. Bugün Hasip Paşa Köşkü olarak bilinen bu köşk, 22 dönüm arazi üzerine kurulu, zaman içinde yıkılmaya yüz tutmuştur. Asaf Halet, bu köşkün bahçesini irem bahçesine benzeterek içini sayısız çiçekle süslemiştir. 15 Ekim 1958 yılında bu köşkte vefat etmiş, Sütlüce Mezarlığı'na defnedilmiştir.
5. Mine Nihan Doğan, Asaf Halet hakkında yazdığı bir makalede
"Asaf Hâlet Çelebi'nin Platonist şiir evreninde kurguladığı "görülür dünya" ve"düşünülür dünya" anlayışları, tasvir edilen bir dünya düzeni ve tabiat betimlemelerinde kendini gösterir. Platon'un meşhur mağara alegorisinde mağaranın içinde bulunan ve kendilerine gösterilen gölgeleri gerçek sanan insanın kurtuluşu ve özgürleşmesi, onun şiirlerinin /kaçış/ izleğidir. Mağaradan 'kaçarak' gerçek dünyaya erişen insan figürü; 'adalet, özgürlük, güzellik ve iyilik' ideleriyle meydana gelen dünyadan pay almış bir dünyanın üzerinde
yaşamaktadır. Kendine gösterileni, aynaların yansıttığını, rüyaların ona kanıtladığını görmemektedir. O insan, Platon'un mağarasındaki gölgeleri gören insandır. Ne zaman ki şairin anlatıcı kimliği devreye girer, şair okuyucusunu iki farklı dünya algısını göz önünde bulundururarak 'pencere' göstergesiyle dış gerçekliğe açar. Buna ek olarak okuyucuya yol gösteren bir diğer önemli gösterge ise 'güneş'tir. Bu göstergeler aracılığıyla şiirlerinin tamamında iki dünya arasındaki geçişi, bazen ölümü çağrıştırmak bazense sevgilisine seslenmek gibi gündelik konular üzerinden aktardığı görülür. İnsanları "görülür dünya"dan kaçarak "düşünülür dünya"ya ulaştırmayı hedefleyen Platon gibi Asaf Hâlet Çelebi de şiirlerinde görülenin arkasındaki gerçekliği okuyucusuna fark ettirip 'mağara', 'saray', 'ev' kapalı uzamları ve 'şehir' açık uzamıyla oluşturduğu şiirlerinde /fenomen/-/numen/ ayrımı yaptırmak istemektedir" İfadelerini kullanır.
6. Yayın tarihlerine göre Asaf Hâlet Çelebi'nin kitapları şunlardır:
- Mevlâna'nın Rubâîleri (1939)
- Mevlâna, Hayatı, Şahsiyeti, Eserlerinden Parçalar (1939)
- Molla Câmi, Hayatı, Şahsiyeti, Eserlerinden Parçalar (1940)
- He (1942)
- Konuşulan Fransızca (1942)
- Eşrefoğlu Divanı (1944)
- Lâmelif (1945)
- Seçme Rubâîler (1945)
- Pali Metinlerine Göre Gothama Buddha (1946)
- Mevlâna Djelâleddin-i Roumî, Roubâiyât (1950)
- Om Mani Padme Hum (1953)
- Divan Şiirinde İstanbul (1953)
- Naimâ, Hayatı, Sanatı, Eserleri (1953)
- Ömer Hayyam, Hayatı, Sanatı, Eserleri (1954)
- Mevlâna ve Mevlevîlik (1957)
Hakkındaki önemli eserler şunlardır:
- Beşir Ayvazoğlu, He'nin İki Gözü İki Çeşme (2014)
- Bilâl Kırımlı, Âsaf Hâlet Çelebi (İstanbul 2000)
- Mehmet Can Doğan, A'dan Z'ye Âsaf Hâlet Çelebi (İstanbul 2000)
- Can Şen, Âsaf Hâlet Çelebi'nin Şiirlerinde Şahıslar (Ankara 2014)
- Emel Koşar, Âsaf Hâlet Çelebi'nin Şiirlerinde Masal Rüzgârı (İstanbul 2017)
- Uğur Soldan, "Âsaf Hâlet Çelebi'nin Şiir Dünyası (Kaşgar, S 24, Kasım-Aralık 2001, s. 109-117)
- Mustafa Apaydın, "Âsaf Hâlet Çelebi'nin 'Nûrusiyah' Şiirine Bir Bakış", (İlmî Araştırmalar, S 12, 2001 s.17-29)
- Mehmet Narlı, "Âsaf Hâlet Çelebi'nin Poetikası" (İlmî Araştırmalar, S 22, İstanbul
2006, s. 165-186) - Mehmet Can Doğan, "Acayipler Diyârı Âsaf Hâlet Çelebi" (Merdivenşiir,
S 12, Şubat-Mart 2007, s. 104-119) - Hazal Bozyer, "Âsaf Hâlet Çelebi'nin Kaynakları
Üzerine Bir Deneme" (Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, S 13, Ocak-Haziran 2015, s. 155-180)
7. Abdullah Uçman; "Asaf Hâlet Çelebi burada peygamberimiz Hz. Muhammed'in, "Muhakkak ki Allah'ın, arşın altında anahtarları şairlerin dilleri olan birtakım gizli hazineleri vardır." sözlerini zikrederek "Şairlerin dillerini anahtar gibi kullandıkları bu hazineler saf şiir mücevherlerini saklayan arşın altındaki hazinelerdi. 'Şiirden başka bir lisan tekellüm eden' Peygamber, şiirin, bilhassa saf şiirin ilâhi bir menşei olduğunu da bize öğretiyordu." diyerek, bir bakıma kendi şiirinin de ilahi kaynaklı olduğunu sezdirir. Ayrıca ona göre, devrin şiiri "anecdotique" ve "romantique" unsurlardan temizlenmiştir." İfadelerini kullanır.
8. Mehmet Kaplan, Edebiyatımızın İçinden eserinde "Om Mani Padme Hum" hakkında değerlendirmede bulunurken şunları aktarır: "Musee de l'homme"dan çıktıktan sonra içimizde kalan garip, zengin, karışık intibalara benzer bir intiba bırakıyor. Gariplik ve acayiplik güzellik duygusuna galabe çalıyor. Fakat yer ter ahenkten, masaldan, sembolden ve Ahmet Haşim'in şiir için zaruri gördüğü "mübhemiyet"ten geken yeni bir şiir duygusu aldığımızı da inkar edemeyiz. Çoğu alalede ve sığ olan ihsas şiirlerinden sonra derin ve kuvvetli bir tarafı var bunların" [1] açıklamasında bulunur. 1946 yılında milletvekili adaylığını açıklar, seçilemeyeceğini bile bile meydanlarda yüksekçe bir yere çıkıp uzun nutuklar atar. Seçim konuşmalarının birinde "size parlak ve süslü vaatlerde bulunmak değil, ancak haksızlıklarla mücadele edeceğimi söylemek isterim. Bu mücadelem memlekette yerleşmiş zorbalık ve derebeylik zihniyetinin kat'i surette silinmesi ve hür, iradeli bir demokrasi havasının yerleşmesi için olacaktır" [2] ifadesi siyaseten etik bir mücadele içerisinde olduğunu göstermiştir.
9. Döneminde pek anlaşılmayan, halen de tam olarak anlaşılamamış, kıyıda köşede kalmış fakat çok derin anlamlara sahip, büyük şiirlerin şairidir Asaf Halet Çelebi. Yazdığı dönemlerde yazdıkları dolayısıyla kendisiyle dalga geçmiş bir edebî güruha karşı çizgisini bozmadan devam etmiştir. Edebiyat kitaplarına alınması, şiirleri üzerine konuşulması çok sonraları olmuştur. Edebî kanon sanki ona düşman gibidir.
10. He'nin İki Gözü İki Çeşme eserinde Ayvazoğlu, şairin ölümünü duyururken şunları aktarır: "Evet, şair ölmüş, Beylerbeyi Camii'nde ikindi vakti eş dosttan oluşan küçük bir cemaatle kılınan cenaze namazından sonra Küplüce Mezarlığı'nda toprağa verilmişti. Sadece şiirleriyle değil, her şeyiyle alay ettikleri şairin Cüneyd gibi cübbesinin içinde yol oluverdiğini görenler onun aslında yaşadıkları hayatı ne kadar zenginleştirdiğini ve bıraktığı boşluğun ne kadar büyük olduğunu fark ederek hayretler içinde kalmışlardır. He'nin iki gözü iki çeşme"ydi"[3].
11. Asaf Halet, yaşadığı dönemin ilginç insanlarından biridir. Yaptıklarını ilginçlik olsun diye yapmaz, öyle yapılması gerektiği için yapan dervişmeşrep biridir. Şairin tuhaflıklarından biri yanında oturanlara kakule ikramı yapmasıdır. Özellikle Şirket-i Hayriye Vapuru'ndaki yolculuklarında yanına oturanlara "Mideye küşayiş verir, beyefendi, almaz mısınız?" sorusuyla kakule ikramları meşhurdur. Ceketlerinin cebi küçük bir aktar ve nefaset dükkanı gibidir. Küçük antika kutular içerisinde ayrıca nemse kimyonu, safran, frambuazlı şeker ve kaya tuzu taşıdığı görülmüştür.
12. Görüntü olarak "Hintli baharat tüccarlarına" benzeyen Asaf Halet Çelebi, bıyığı, kravatları ve giyiniş tarzıyla nev-i şahsına münhasır biri olup, bu durumu onu ilk defa görenler için tuhaf, yakınında olanlar için artık normalleşmiştir. Dar paça pantolon modasını kimse sahiplenmezse, bunu Asaf Halet'e verebiliriz. Rengarenk gömlekler giyen, farklı kumaşlardan kravatlar takan bir şairdi. Hayat tarzı, düşünce biçimi, yaklaşım biçimi ile ilginçliklerin bütünleşmiş halidir Asaf Halet. Ürettiği metinlerle hayatı doğru orantılı, çalışma hayatıyla ise ters orantılıdır.
13. Bir masal dünyasında yaşıyor gibi yaşadı, kütüphane memurluğu yaptığı dönemde geçim sıkıntısı yaşasa da kitaplar arasında kurduğu dünyada mutlu, huzurlu bir şekilde ilerledi.
14. Şiir kitapları dönemin önemli ressamları olan Bedri Rahmi, Fahrünnisa Zeid, Selim Turan, Arif Kaptan gibi ünlü ressamlar tarafından resimlendi. Ultra Modern, bobstil şair olarak anıldı, nargile tiryakisiydi.
15. Asaf Halet her şeyiyle eleştirilen bir isimdir. Şiirlerinde Sanskritçe, eski Mısırca, Rumca kelimeler kullanması yoğun şekilde eleştirilen yanlarındandır. Bu bağlamda poetikasını yazan ilk şairlerdendir. "Benim Gözümle Şiir Davası" başlıklı yazısında kullandığı bu yabancı kelimeleri "şiirde ritm"i amaçladığını, "Hakikî şiir kelimelerin lügat mânalarından ziyade onların tılsım formülleriyle açılır sihir kâr bir bahçe" yaklaşımı sergilemesi ve "anlaşılırlığın, açıklığın göreli olduğunu düşünüp kimse için değil, kendi iç dünyasını incelemek, içindeki mağaradakilere ayna tutmak amacıyla" şiirler yazdığını ifade etmiştir.
[1] Mehmet Kaplan, Edebiyatımızın İçinden, Dergâh Yayınları, İstanbul 1978, s.170
[2] Asaf Halet Çelebi, Bütün Yazıları, Yapı Kredi Yayınları, 2004, s.520
[3] Beşir Ayvazoğlu, He'nin İki Gözü İki Çeşme, Kapı Yayınları, 2014
Yazar: Bilal CAN - Yayın Tarihi: 06.11.2024 11:59 - Güncelleme Tarihi: 09.11.2024 00:01