15 Maddede Nusret Özcan, Kara Tahta, Bilal CAN

15 Maddede Nusret Özcan yazısını ve Bilal CAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

15 Maddede Nusret Özcan

16.06.2025 11:21 - Bilal CAN
15 Maddede Nusret Özcan

1. Yakın çevresi tarafından gümüş sakal olarak anılan Nusret Özcan 25 Kasım 1958'de İstanbul'un Eyüp semtinde dünyaya geldi.

2. Eğitim hayatı badireli bir şekilde tamamlanır. Gümüşsuyu İlkokulu'nu bitirir, Gaziosmanpaşa İmam-Hatip Lisesine kaydolur, buradan İstanbul İmam-Hatip Lisesi'ne geçer, okulda uyumsuz ve aykırılığı ile nam saldığı için Tekirdağ İmam-Hatip Lisesi'nde gönderilir. Fakat bir sonra okula geri dönerek lise öğrenimini burada tamamlar. Üniversite hayatı de dönemin anarşi ve siyasi sorunlar nedeniyle sekteye uğrar, Yüksek İslam Enstitüsü ve Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne kaydolur fakat tamamlayamaz. En son Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü tamamlar.

3. Lise öğrenimi sırasında bir tiyatro ile ilgilenmiş, Milli Türk Talebe Birliği'nce düzenlenen tiyatrolarda oyuncu ve yönetmen olarak faaliyetlere katılmıştır.

4. Çok kısa bir dönem öğretmenlik yapsa da asıl mesleği gazetecilik ve yayıncılık olmuştur. 1981'de Millî Gazete'de çalışma hayatına başlar. Ayrıca TGRT ve Müsiad'da çalışır. Yeni Şafak Gazetesi'nde editör olarak çalışır. Uzun bir süre radyo programcılığı da yapmıştır. Kurmuş olduğu Nüve Ajans (daha sonra Ümit Ajans olmuştur) da dizgi, baskı, reklam işleri yapar.

5. 12 Eylül cuntasının baskıcı yönetiminin hüküm sürdüğü 25 Mayıs 1983'te vefat eden büyük şair ve mütefekkir Necip Fazıl'ın cenazesinde gözaltına alınan gençler arasındadır. 15 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

6. Edebî çalışmaları ve yazıları izlenim, Kayıtlar, Dergibi, Kafdağı, Kitle, Cemre, Semerkand Aile ve Bizim Market gibi dergilerde ve Yeni Şafak gazetesinde yayınlandı. Şiir, hikâye, roman ve deneme türünde eserler verdi. Çok önem verdiği, titizlendiği ve bir kısmını da "olmaya" bıraktığı şiir çalışmalarını kitaplaştırmaya fırsat bulamadı.

7. Yayınlanmış Eserleri: Birkaç düzel Gün (çocuk romanı, 1998; 2002 baskısında adı Bizim Mahalle olarak değiştirilmiştir) Mustafa Kutlu Kitabı (Kemal Aykut'la birlikte, 2001) Sokak Sesleri (belge‐anı, 2003) Beşir Ayvazoğlu Kitabı (Kemal Aykut'la birlikte, 2004) Leyla ile Mecnun (roman, 2005) Kar Kelebekleri (uzun hikâye, 2006) Bir Hüzün Yolcusu (hikâye, 2007, vefatından sonra yayınlanmıştır.)

8. Kendisi hakkında yapılan Hayy'dan Hû'ya Nusret Özcan kitabı, Dostların Kaleminden, Kendi Dilinden, Kendi Kaleminden ve Not Defterinden başlıklarından oluşan kapsamlı bir eser. Ayrıca Ahmet Uysal'ın Ben de Çay Parası Ödüyorum isimli eserinde Edebî Bir Karizma: Nusret Özcan, Çay ve Kitaplarla Başlayan Dostluklar, Nusret Ağabey'in Ünye Seyahati başlıklı yazıları dikkat çekmektedir.

9. Ebubekir Kurban ile yapılmış Gerçek Hayat Dergisi'nde yayınlanan bir röportajında: Doğunun en büyük aşk hikâyesi Leyla ile Mecnun'u yazdın. Neden? Bu bir aşk hikâyesi olduğu kadar aşk hikâyeleri içerisinde de aşkın murâdına uygun olan bir hikâye. Zira çok temiz. İnsanın murâdı iyi, güzel ve doğruya ilişkin değerlerle yaşamak. Onlarla birlikte hemhâl olmak. Leyla ile Mecnun hikâyesindeki neredeyse hiçbir unsur kötülüğü murâd etmez. Ama yine de, bu hikâyede dahi trajedi dediğimiz bir açmaz vardır. Aşkı güzelleştiren de aslında odur. Dolayısıyla hem aşkı duyma adına, hem aşkın murâdı adına çok uygun bir hikâyedir Leyla ile Mecnun. O yüzden işte Leyla ile Mecnun'u ele aldım. İyi ki de yazmışım diyorum. Kalbin Şehrayini isimli eserinde şunu yazar: "İnsan anne ve babasına da aittir evet, evlatlarına, akrabalarına ve sevdiklerine de… Her erkek biraz Hz. Âdem'dir baba… Her kadın da biraz Havva… Hz. Âdem'in anne ve babası yoktu ama Havva'sı vardı… Havva annemizin de Âdem'i… Onun için bizler çok hususi bir biçimde, ebeveynimiz ve diğerlerinden çok Havvalar'ımıza ve Âdemler'imize ait hissederiz kendimizi…"

10. Sokak Sesleri'ni sayfalara taşıyan adamdır, sayfalarca sesi, tınılarıyla duyuran usta bir gözlemci, dikkatli bir kulak, sesleri birbirinden çok iyi şekilde ayıran itinalı bir yazardır:

"İstanbul benim bahtım...
ne kadar değişti,
ne kadar değişecek
daha kim bilir...
şahit olunanlar ve
olunmayanlarla birlikte,
yaşanmışlığı hiç
değişmeden bir yerlerde
kalacak çok şükür...". Mehmet Nuri Yardım bu eseri hakkında Somuncu Baba Dergisinde şunları aktarır: Sokak Sesleri, doğma büyüme İstanbullu bir gazetecinin bütün bir hayatını ihtiva eden gözlemlerinden oluşan bir sesler bütünüydü. Gözlerini Eyüpsultan'nda açan Nusret Özcan, dağarcığında biriktirdiği sesleri yıllar sonra hatıralar, intibâlar eşliğinde bizlere de aktarıyordu.

11. 22 Haziran 2007 tarihinde vefat etmiş, Eyüp mezarlığında Necip Fazıl Kısakürek ve Hilmi Oflaz'ın yakınında toprağa verildi Dergâh Dergisin 1996 yılı Mayıs sayısında yayınlanan şiirinde "ölüm" üzerine şöyle seslenmiştir: Sesin karlı buzlu kış geceleri/Keskin ayazlar sesin/Dağların doruğunda uğuldayan bir rüzgâr/Buz tutmuş aynasında yapayalnız göllerin/Titreyen ayışığı/Yüzyıllar ötesinden elenir gelir sesin/Ve karanlıklar kadar derin/Öyle meçhul, öyle kimsesiz/ Bildik bir hikâyeyi fısıldar/ Öleceğiz... öleceğiz. Mustafa Kutlu, Nusret Özcan'ın vefatı üzerine Yeni Şafak Gazetesi'ndeki köşesinde şu yazıyı yazar: "-Efendim, bakınız, meselenin aslı şudur. Gümüş sakal öldü diyorlar. İnanmıyorum. Onu Ümmî Sinan Tekkesi'nde, Eyüp Sultan Stadyumunda, üstadın mezarı başında, İskeledeki kayıkçılar ile sohbet esnasında, İslâmbey Camii'nde çocuklara Kur'an öğretirken, Erenler'de Burhan'a kafa tutarken, Hakkı Yanık ile Yeni Şafak sayfalarından birini hazırlarken görenler var. Gümüş sakal aramızda yaşıyor, dolaşıyor. Son kitabımı imzalarken "Beni duadan unutma" diye yazmıştım." Hul

Hulusi Üstün ise Nusret Özcan Mersiyesi isimli yazısında şunu yazar: "Öleceğim galiba!" diyordu. Kariye civarının tanış biliş esnafına hayırlı sabahlar der gibi rahat bir ses tonuyla, çocuklarına sitem eder gibi, bir İstanbul türküsünün nakaratını mırıldanır gibi söylüyordu bunu. "Öleceğim galiba, eş dostla muhabbet ederken vedalaşır gibiyim…" Ölüme gülüyordu, çocuğunu izleyen bir baba şefkatiyle aydınlanıyordu ışıltılı yüzü. Ölümü özlüyordu. Allah diyordu, Resul diyordu, eren, evliya, ecdât diyordu. Bu gün ölmüş… Bir hastane odasının penceresinden bu susuz, bu cehennemî sıcağın içine düşmüş bir kar kelebeği gibi kanatlanmış ruhu. Cânım boğaz sularında bir vapurun köpüğüne değip serinlemiş, sonra saray burnundan Haliç'e dönmüş. Her bir minarenin ucundan son kez hayran hayran seyretmiş İstanbul'u. Sonra Eyüp Sultan'da yeşil Çınar dallarının arasında sır olmuş.

12. Dostları ve yakın çevresi tarafından hakkında söylenilenlerden yola çıkarak söylenebilir ki Nusret Özcan, Anadolu irfanını özümsemiş, dervişmeşrep, kalendermeşrep bir özelliğe sahiptir. Anadolu'da "ocak" olarak anılan kişiler zümresinden sayılabilir. Çünkü onunla bir şekilde yolu kesişenler onun vesilesiyle gazeteciliğe, radyoculuğa başlamış, dokunduğu kişilerde ufuk açmıştır.

13. İstanbul sevgisi onda çok farklı bir boyuttadır. Bunu Sokak Sesleri eserinde yoğun olarak görmek mümkündür. Ayrıca birçok defa bu sevgisini dillendirmiş, şu şekilde ifade buyurmuştur: "Ben İstanbul'la zehirliyim, mecbur kalmadıkça sur dışına bile çıkmıyorum" ayrıca "Rabbim beni çok sevmiş olmalı ki; Türkiye'nin İstanbul'unda, İstanbul'un da Eyüb'ünde halketmiş. Bir masal zenginliğinde geçtiğine inandığım çocukluğumun İstanbul ve Eyüb'ü artık çok değişti. Bu değişmeyle birlikte bize o masal zenginliğini yaşatan birçok şey de hayatımızdan çıktı gitti." İfadeleri önemlidir.

14. Nusret Özcan, hayatı boyunca çok güzel dostlar biriktirdi, çok güzel dostlarla birlikte oldu, "Allah iyilerle karşılaştırsın" duasının yansıması gibi, "Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" düsturunca, iyilerle oldu, iyi oldu ve iyilerden anılan bir isim idi Nusret Özcan. Sevdiklerine "sevgilim" demesi, onun dostane muhabbetine, yürekten sevmenin ne olduğuna dair bir işarettir.

15. Çok geniş bir okuma kültürü olan, farklı düşünce biçimlerini kıyaslayabilen, ufku açık bir yazardır. Musikiden, tasavvufa, sanattan edebiyata değin geniş yelpazede bir okumalar yapar. Şiir hep ilgilendiği alan olsa da şiirini tamamlayamaz, yarım kalmış birçok projesinden biri de şiirleri olmuştur. Eserlerinin bir kısmı halen ulaşılabilir olsa da bir kısmının ise baskıları tükendiği için ulaşılamamaktadır.

Son söz bir Nusret Özcan gazeli ile olsun:

"Menendsiz ehl-i ışkız sırrımızdan bahtiyar

Söylense dile gelse rindân-ı cihân ağlar"


Yazar: Bilal CAN - Yayın Tarihi: 16.06.2025 11:21 - Güncelleme Tarihi: 16.06.2025 11:27
189

Bilal CAN Hakkında

Bilal CAN

Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji lisansını tamamladıktan sonra yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamladı. Sosyolojik çalışmaları mekân, kent, şehir ve edebiyat sosyolojisi üzerine yoğunlaşmıştır. Şiirleri, denemeleri, kitap değerlendirmeleri ve eleştirileri bir çok dergide yer aldı.

Kitaphaber.com.tr sitesinin kurucuları arasında yer alıyor ve 2015'ten itibaren genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Evli ve 2 çocuk sahibidir. 

Yayınlanmış Kitapları

- Anlam Krizi- Gündelik Sosyolojinin İzleri, Mostar Yayınları, 2025.

- Diriler Evinden Notlar, Ahenk Kitap, 2024.
- Bir Kuşu Taşlarla Bu Çöle Bağladılar, Hece Yayınları, 2023.
- Zaman İçinde Mekân, Hece Yayınları, 2021. (TYB 2021 Şehir Kitabı Ödülü)
- İnsanlığın Ağlama Tarihine Bir Giriş, Hece Yayınları, 2021.
- Kebikeç, İzdiham Yayınları, 2019.
- Kentle Kavga: Mustafa Kutlu Öykücülüğünde Mekân, İzdiham Yayınları, 2017.

Bilal CAN ismine kayıtlı 382 yazı bulunmaktadır.

Twitter Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com