15 Temmuz Dosyası: Bendeki 15 Temmuz
Türk tarihi kazanılan parlak zaferlerle olduğu kadar darbeleriyle de önemli bir tarihtir. Bu iş bütün Türklerin atası sayılan Oğuz Kağan'a kadar gider. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de tarihi akışı etkileyen darbeler vardır. Osmanlı'da Fatih'e karşı yapılan Buçuk Tepe İsyanı, 1703 Feyzullah Efendi olayı, 1876 Sultan Abdülaziz'e karşı darbe, 31 Mart Vakası, Bab-ı Ali baskını vb. Cumhuriyet döneminde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz.
15 Temmuz halkın ve siyasetin son kez karşı karşıya geldiği darbe girişimidir. Tam anlamıyla bir askerî darbe girişimi olan bu kalkışma, TSK içerisindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu bir grup subay tarafından, TSK'ya ait teçhizat ve imkânlar kullanılarak başlatılmış tır. 24 saat bile dolmadan devletin kolluk kuvvetleri ile vatandaşın aktif katılımıyla kontrol altına alınmış ve akamete uğratılmıştır. 249 kişi şehit, 2 binden fazla kişi gazi olmuştur.
Bu yakın tarih meselesine kendi açımdan bakmak sanırım en doğrusu olacak. Uzun yıllar yaşadığım şehrin önemli STK'larında bir sebeple bulunmuş olmaktan dolayı şehrin nabzını tutma imkânım oldu. Bu süreç içerisinde hem öğretmen olmamdan hem de STK faaliyetlerim dolayımında bu cemaat görünümlü CIA'in bir kol faaliyeti olan Fetö mensuplarıyla yolum çok kez kesişti.
Bizim kuşak, 1988-92 arasında MGV'nin salonlarında Fetö'ye dair çok video izlemiştir. Fetöcü figürlerin fıtrata aykırı şekilde sakin oluşu, adeta bir mağazanın vitrinindeki cansız mankenler kadar içeriyi öne çıkaran tavırları, bu tavırların başka bir ajandaya dayalı olduğunu düşündüğüm için her seferinde yapmacık gelmiştir bana. Dolayısıyla hem çalıştığım kurumlarda fetöcü figürlerin para toplamasına (kurban vb.) sözüm yettiğince engel olmaya çalışmak, hem yer aldığım STK içerisinde bunlara sempati duyan (özellikle Türkçe şarkı söyleyen zenci çocuklar üzerinden yapılan algıya kapılan) arkadaşları bıkıp usanmadan uyarmak bende vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmüştü. Bazı dostlarımız bu figürasyondan F35 kodlamasıyla bahsediyor ama onların yeme içmeli toplantılarına katılmakta beis görmüyorlardı. 15 Temmuz gecesi o gün 10 yaşında olan oğlum tv izlemek isteyince ona izin vermiştik. Oğlum program bulmak için kanallar arasında dolaşırken, akan KJ'leri fark eden, o zaman 14 yaşında olan kızımın "baba darbe oluyormuş" uyarısı oldu. Sanki çok eski bir asırdan fantastik bir mesele vardı karşımızda. Bir anlık bir donup kalma sonrası sosyal medyadan hakaret ve küfürlerle dolu cümleler paylaştım, hazırlanıp vazoya koştuk. 10 dakikalık bir otomobil yolculuğunu her sokak başında yolum kesilecekmiş duygusuyla yaptım. Belki hayatımın en zorlu yolculuğu idi.
Meydanda sanırım 200 kişi kadar vardı. Ancak birkaç dakika içerisinde meydana bağlanan 5 ana cadde üzerinden oluk oluk akan insanlar meydanı doldurdu. Pek çok tanıdık insanla karşılaştık. Bir kısmı benim yazdığım cümlelerden sonra harekete geçtiğini söylediler o akşam. Bazı arkadaşlar da helallik istedi. Bunun sebebi, bendeniz fetöcülere saydırdıkça onların hakkına girdiğimi, fitneye sebep olduğumu vb düşünmüş olmaları. İş darbeye evrilince cemaat görünümlü yapının CIA şubesi olduğunu anlamışlar benim haklı olduğumu kabul etmişlerdi. 17-25 Aralık sürecinde sosyal medya üzerinden bana linç girişiminde bulunan birkaç kişinin o gün yazdıkları yorumları ne zaman sildiklerini fark edemedim elbette. O gönderilerde sadece benim yorumlarım duruyor ve inanın o kadar bağlamsız ki! Çünkü hepsi birer saldırıya cevap niteliğinde idi.
Bu yazıyı hazırlarken 15 Temmuz dolayımında başka şeyler de geldi aklıma. Bu işin cefasını çekenler, aylarca hastanelerde tedavi görenler ve bu işten nemalananlar… Çünkü bir hassasiyet oluştu ve milletin hassasiyetini gıdıklamak her zaman maddi ya da manevi bir çıkara dönüştürülmelidir(!). Bu meyanda pek çok dergi özel dosya ya da sayı hazırladı. Bendeniz de Muhammed Cihad Akkaya ve diğer yiğitlere ithafen "Şiir Yazılırsa Kurtulur Vatan" adlı bir manzume yazıp Yedi İklim dergisinde yayınladım. Bir işgüzar, ismi lazım değil gerekli de değil figürün, 15 Temmuz Şiirleri Antolojisi yapmak gelince aklına dergileri tarayıp şiirleri seçmiş. Bazı şairleri arayıp izin de istemiş. Benim şiirimi ise izinsiz almış, açıkçası çalmış. Ben bu antolojiyi aylar sonra Bursa'da rahmetli Yasin Doğru'nun bürosunda gördüm. Şoke oldum. Hatta şehit ve gazilerin hatırasını kirletmiş gibi hissettim. İsmi gerekli olmayan, o sıralarda Bursa'da belediyenin kültür işlerinin peşinde nema koşturan figürle de hiçbir bağlantım ve tanışıklığım yok. Sosyal medyada bu durumu anlattım. Ama yine bir linç girişimi ile karşı karşıya kaldım. Elbette hepsinin cevabını verdim. Ertesi gün fake hesaplar açılıp hakaret edildiğini öğrendim. Sonra o figür Messenger uygulamasından tonlarca küfür etti şahsıma ve kaçtı. Bendeniz ona mukabele edemedim. İfade ve dava süreci de oldu. Sonra bunu da şehit ve gazilerin hatırasını kirletmek gibi alımlayıp arabulucuya istediği cümleleri söyledim. O figür önemsizdi elbette ama Milli Eğitim Bakanlığında önemsiz bir göreve getirilip merkez teşkilata alındı. Hikâye böyle bitti benim açımdan ama o önemsiz figür açısından kötü sonuçlanmış. Yakınları fetö irtibatı sonucu KHK ile ihraç olmuş. Kendisi de sakalı bıyığı kesmiş ve artık her gün hükümete küfrediyormuş. Öyle duydum günahı boynuna.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 16.07.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.07.2024 22:17