2020’yi İntro* Gibi Yaşatan Bir Yıl: 2021
Geçtiğimiz yıl 6 Şubat'ta www.kitaphaber.com için "Death to 2020- Bit Artık 2020" adlı yapıma dair değerlendirme yazımın girişi şöyleydi: "Felaketlerle dolu bir seneyi geride bırakalı bir ay oldu. Küresel salgın, deprem, yangın-sel-çığ gibi doğal afetler, patlamalar, düşen uçaklar, göçmen krizi, bölgesel savaşlar…" Hatırlanmak dahi istenmeyecek bir sürü gerçek yaşanmışlık sığdı 365 güne. "Çok şükür geride kaldı." demeye ve bittiğine inanmaya duyduğumuz ihtiyacın yoğunluğundan olsa gerek, 2021'e bir sürü görev yükledik. Bir anlamda yeni doğan bebekten piyano çalmasını, amuda kalkmasını bekler olduk. Garibim 2021'in tüm bu beklentilere nasıl cevap vereceği merak konusu."
2021 geldi de geçti bile. Güneş 365 defa doğdu, gün 365 defa battı. Öyle hızlı geçti ki; henüz 11 yaşında olan kızım bile 2021 için "hayatımın en hızlı geçen yılıydı" yorumunu yaptı. Henüz hayatından 11 yıl yaşamış bir çocuk için ifade ettiği buyken yetişkinler için ve dünya için 2021 nasıl geçti diye soracak olursak "buyurun buradan yakın" derim.
Sıklıkla yaşattığı korkular ve ara sıra yaşattığı sevinçlerin senaryolu skeçlerle servis edildiği "çok yakın" tarihimizin son bir yılını konu alan, "Netflix özel komedisi" olarak lanse edilen, gerçek görüntüler eşliğinde mizahi yaklaşımı ve efektleriyle alışılmışın dışında "motor" diyen "Death to 2020- Bit Artık 2020"den sonra; "Death to 2021- Bit Artık 2021" isimli devam yapımı geçen hafta bekleyenleriyle buluştu. Zira Aralık ayı yapımın yayın tarihinin öğrenilmesine yönelik bi' dolu soru işaretiyle geçmişti.
Mockumentary - Sahte Belgesel
Netflix orijinal yapımı "mockumentary - sahte belgesel" türünde hayata geçirilen yapımın ikincisinde değme dizi yapımcı ve senaristlerinin bile aklına gelmeyecek felaketlerle dolu geçen 2021'i anlatılıyor. Bu bölümde yine şaka gibi gerçekleri izlemeye devam ediyoruz. Jim Carrey'in ünlü filmi "Turuman Show" un içinde olduğumuzu sanacak kadar kötü geçen 2020 ve 2021 seneleri tüm dünyaya çok çektirdi. Hayali/temsili görüntüleri, sesleri ve röportajları gerçekleriyle harmanlayarak izleyiciye sunan yapımda, ilkinde olduğu gibi yine derine inmeden basit ve gerçekçi yaklaşımda bir üslup benimsenmiş. Yetişkinlik düzeyi +16 olan yapımın başlangıç cümlesi ise son iki yılın özeti gibi: "2020'yi giriş bölümü gibi bırakan bir yıl: 2021". Gerçekten de izledikçe bu kanaate varıyor izleyici.
İzlerken, "tarihçi" rolündeki İngiliz oyuncu Hugh Grant'in yüzünde zamanın acımasız elinin marifetini görmeye devam ederken gözlerimiz Samuel L. Jakson'ı arasa da bu arayış nafile bir sonuç veriyor. "Sıradan vatandaş" rolündeki Diane Morgan bu bölümde yine öylesine gerçekçi ki, basit bir günlük sohbetin gizli kamerayla kayda alındığını düşündürmeye devam ediyor. Aklı bir karış havada laborant rolündeki Samson Kayo'nun geçen yılki bölümden akıllara kazınan "floss dansı" nın muadili olarak yine film müzikleriyle ilintilenen skeçinde mimiklerini konuşturmaya devam etmiş.
Geçen yıl yapımın ilk sahnelerinde Avusturalya'daki yangına yer verilirken bu defa dünya çapında gelişen olaylardan bir kolaj yapılmış. Geçmiş yıllara nazaran çok daha fazla kıyameti andıran bir yıl olduğunun altı çizilerek: küresel salgında ölenlerin mezarlıklarından aşı karşıtı gösterilere, dönme dolaba binmiş radikal dinci Afganların kahkaha krizlerinden fareli pizzaya kadar birçok görselden karışım yapılmış. Devamında; tahmin edilemez ve tuhaf olaylarla canlı yayınlarda yaşanan absürt durumlar sıralanmış. Geçmişte eşi görülmemiş şekilde basında yer alan akademisyenlere, gazetecilere, TV sunucularına, milyarder teknoloji devlerine, kültür yorumcularına, internet fenomenlerine ve sıradan vatandaşa ulaşarak yayınlar yapıldığı ifade edilirken bu dikkat çekme neyin gerçek neyin kurgu olduğunu anlayabilmek adına seyirciyi tetikte tutan bir unsur olmuş.
Eski başkan Trump'ın hileli seçim iddiaları devamında Washington'daki protesto gösterileri ve bunu destekleyen kurgusal medya çalışanlarının "Just asking questions! –Sadece soru soruyorum!" cümlesini sıkça tekrar ederek iddiaları gündemde tutma yolu tercih edilmiş. Gerçeklerin şakayla karıştırılarak servis edildiği filmde enteresan karakterlerden biri de yine bu dönem yapıma dahil olan TV sunucusudur. Sürekli "sadece soru soruyorum" diye programını bitiren sunucu bir anlamda antipatik gerçek karakterlere atıfta bulunur gibidir.
ABD seçimleri, protestocuların ABD Kongre Binasını basmaları, uzaya yapılan özel seyahatler, gecikmeli yapılan olimpiyatlar, Afganistan kaosu, aşı, yeni virüs varyantları gibi konulardaki, değinilerle; iyimser bir havayla ve beklentiyle başlayan 2021 in umutları boşa çıkardığını gözler önüne sermektedir. Bastırılmış bir travma olarak betimlenen aşılanmaya özellikle vurgu yapılırken "genç, deli fişek siyasetçi Joe Biden" olarak anons eden dış sese eşlik eden yürümekte güçlük çeken Biden'dir. "Aciz!?" görüntülerin eşliğinde işitilenle görülenin zıtlığına şahit olunmaktadır. Yapımın bu dakikaları; "bölünmüş" olarak nitelediği ABD'nin iyileşmesinin bu "hasta" izlenimi veren kişi tarafından mümkün olacağını sübliminal bir mesaj gibi zihinlere yerleştirmek niyeti olarak yoruma açıktır.
Barışçıl bir destek için ABD Kongre Binası baskınına katılım sağladığını söyleyen "sıradan ABD vatandaşı" rolündeki Cristin Milioti geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yapımda riyakârlıkta zirveye oynamaktadır. Anlamını dahi bilmediğini itiraf ettiği, "ifade özgürlüğü" nü kullanan bir vatandaş olduğunu, yanlış zamanda yanlış yerde olduğunu, bunu adına açılan davada yargıca söylediğini ve onun da kendisine inandığını söyleyen karaktere aslında durumun böyle olmadığının ispatı olan ayak bileğindeki elektronik kelepçe hatırlatıldığında, onun kalp ritmini ve tansiyonunu ölçen bir cihaz olduğunu söyleyecek kadar riyada sınır tanımamaktadır. O anda çay içtiği mugun üstünde "best mom - en iyi anne" yazısı ise oldukça dikkat çekicidir. Bu bahiste belki de hiciv dozu en yüksek, incitici ve düşük seviyeli olan case - durum ise bir diğer sıradan vatandaş Gemma rolündeki Diane Morgan'a aittir. Kongre Binası baskınını; ülkenin bir süre başkansız kalmasını isteyen halkın isteğini dile getirme şekli olduğunu, bunun normal karşılanması gerektiğini söylemektedir. Gemma, ne yapılması gerektiğine karar verilene dek işleri yürütsün diye yaşlı bir bakıcı tutulduğunu söylemektedir. Bu durumda "yaşlı bakıcı: Biden", "bakıma muhtaç bebek: ABD halkı" olmaktadır. Fakat tüm bunları izlerken ve işitirken bu yapımın gerçekle kurmacanın karamelize edildiği bir komedi yapımı olduğunu hatırlayınca izleyici rahat bir nefes alsa da dış sesin yorumları nedeniyle yapıma hâkim olan kişilerin Trump taraftarı olup olmadığı sorusunu güçlü bir şekilde sordurmaktadır.
Yapımın yeni katılımcılarından biri olan Stockard Channing, "Penn Parker" adlı bir kültür yorumcusuna hayat vermiş. Onun kısa fakat enteresan yorumları izleyeni güldürürken düşündürmektedir. 93.Akademi ödülleri covid protokolleri ve salgına uygun kıyafet kuralları nedeniyle oldukça kasvetli ve sıkıcı geçtiğinden dem vurulmaktadır. "Squit Game" dizisi de anlatımda yerini alırken geçen yılki yapımda sıra dışı multi milyoner teknoloji şirketi CEO'sunu andıran benzer bir karakterin kendisine ikram edilen suyu "Dünya suyu mu?" diye sorması ve içmeyi reddetmesi narsistlikte liste başı gibidir.
İlk yapımda Trump dönemini TV dizisi zannederek izleyen sıradan vatandaş Diane Morgan'ın bu defa "çevrimiçi flört" ünü anlattığı anlar ise oldukça komiktir. Üzüntülü hali iç burksa da çöpçatan sitesinden uygun adayları belirlerken virüs bulaşmasın diye profil fotoğrafı maskeli olanları tercih ettiğini söylemesi virüs tedbirlerini kendince uyguladığına işaret etmektedir. Bendenizin geçen yıl en çok güldüğü "your majesty" hitabını duymayınca soruları da duymazdan gelen Kraliçe Elizabeth tiplemesi bu dönem yapımda yer almayınca Diane Morgan'la teselli buldum.
İzleyecek olanların merakını ve ilgisini azaltmamak adına yazımızda son olarak dünya gündeminden düşmeyen aşı hususuna değinmekte fayda bulunmaktadır. Aşılanma oranlarını yine sadece ABD çerçevesinde değerlendiren yapımın geçen yılki bölümünde yıllık 16 mio USD kazancı olduğunu beyan eden influenceri canlandıran Joe Keery 'nin aşı şirketlerinin kendisine reklam vermediğini söyleyerek kendi aşısını üreten bir "butik aşıcı (?!!) " ile yaptığı işbirliğini dinlerken gerçek olmadığını bilse de insanın gözleri yuvalarından fırladığını belirtmeden edemeyeceğim.
Simüle Edilmiş İronic Drama
Karantina dönemi uzadıkça dizi ve film izlemeye yönelenlerin film platformlarına olan ilgiliye ayrılan bölüm en ironik bölüm olmaktayken yapımın büyük bölümünün yine Amerika'ya ve seçimlerine, Minnesota eyaletine bağlı Minneapolis 'te beyaz bir polis tarafından siyah George Floyd'un öldürülmesi gibi vakalara ayrılması, dünyada gerçekleşen diğer olaylara yeterince yer verilmemiş olması geçen yıl yapılan eleştirilere kulak tıkandığının ispatıdır. Yüksek dozda hiciv içeren yapımda dünyanın kalanında yaşananlara da değinilseymiş daha kapsayıcı bir nitelik yakalanmış olacağı kanaati güçlüdür. Sürekli ABD 'den bahsedilmesinin izleyiciye bıkkınlık verdiği bir gerçektir. Bu hususta bir tüme varıma gidilecek olursa o da bu belgeselin dünyadaki olayların etkisiyle sadece Amerika'da yaşananlara ait bir yapım olduğudur. Siyasilerin TV 'de Z Kuşağını aşıya ikna etmek için fast food yemesi, Krispy Krem isimli gıda zincirinin aşı olanlara ülke genelinde bedava donut ikram etmesi ve bu girişimlerin tip-2 diyabetine yol açacağı söyleviyle dile getirilirken sanırım "biz" yani dünyadaki diğer ülkelerin vatandaşları bu anlatılanları merakımızdan izliyoruz.
Simüle edilmiş bu ironik drama, çok sayıda yetenekli oyuncunun canlandırdığı kurgusal karakterin aralıklı arşivlenmiş çekimleri ve yorumları eklenince Türkiye versiyonunun çekilebileceğini geçen yıl düşünmüş hatta yazmıştım. Ancak Ocak ayının ilk yarısını geride bıraktığımız şu günlere kadar yayımlanan bir çalışma olmadı. "Keşke olsa" diyorum hala. Bu husustaki tek tesellim yapımın 13.dakikasında nefis bir İstanbul Boğazı manzarasını görmek oldu.
2020 yılında yaşanan ve derin izler bırakan olayların üzerinden bir yıl, 2021 'in ise henüz günler geçmemişken gelecekte tekrar tekrar izlendiğinde hayrete düşürücü özelliğini koruması sebebiyle arşivlik bir yapım olan "Death to 2020- Bit Artık 2020" ve "Death to 2021- Bit Artık 2021" serisi gelecek yıllarda da devam ettirilmelidir.
Sonuç
Netflix'in "hatırlamak istemediğimiz yılda asla unutmayacağımız bir komedi" olarak tanıtımlarını yaptığı geçen yılki belgeselin ardından ilkini bir intro gibi nitelediğini beyan ettiği serinin ikincisi: "Yılı başladığı gibi bitiriyoruz. Kutuplaşmış ve bölünmüş halde. İlericilere karşı muhafazakârlar, aşılılara arşı aşısızlar, bilime karşı bilimle zıtlaşanlar. Bazıları bir kültür savaşı yaşadığımızı söylüyor, bazıları buna katılmıyor. Ama hala umut var. Her şeyi normale döndürememiş olsalar da aşılar bizi yeni normalin en normale benzeyen haline döndürdü. Yaşamak, öğrenmek ve hatta aşık olmak için bir şans verdi." değerlendirmesinde bulunmaktadır. Yapımın sonundaki bu cümlelere ek olarak sıradan ABD vatandaşı Gemma'nın evinin duvarındaki "live laugh love - yaşa gül sev" yazısı aynı umut dolu mesajı veriyor izleyene. Tıpkı karakterlerine olmadık dramı yaşattıktan sonra mutlu sonla biten filmler gibi.
"2021 den neler öğrendiniz?" sorusuyla final yapan yapımda karakterlerden farklı farklı yanıtlar alınmaktadır. Kafamızın içindeki sesi duyabilecek kadar az sosyalleştiğimiz 2020 'den, sıkıntıdan patlayanların evin dışına akın ettiği 2021 'ye kadar geçen süreçte tüm dünyanın öğrendiği bizlere sorulacak olsa yegane cevap: yeni varyantlarıyla virüsün trend topic 'te ilk sırada kalmaya devam edeceğidir. Onu izleyen ise; baş etmekte güçlük çektiğimiz hayat pahalılığı olacaktır.
Konuya dair son sözüm;
Üçüncü bölümü görmek nasip olursa daha iyi şeyler yazmayı dilemek üstüne olsun.
Adı: Death to 2021- Bit Artık 2021
Süre: 60 dk
Yapımcı: Netflix Orijinal Yapımı
* İntro: videonun başlangıcını oluşturan görsellerdir
Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 14.01.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.01.2022 00:00