9. Hariciye Koğuşu Üzerine Anlamlar ve Hayaller
Değerli olan her şey en güçlü kayalıkların içine veya engin denizlerin derinliklerine saklanmıştır. İnsan, daima değerli olanı arar ve bulmak için dibe dalmayı veya kazıyı göze almalıdır. Gayret ve uğraş vermeden değerli olana ulaşılamıyor. İnsanın enginliğine saklanan ruh nasıl açığa çıkarılır ve insan ruhuna nasıl ulaşılır? Ruhun coğrafyasının haritasını çıkarıp kitaplara dökebilen usta yazarlar sayesinde ulaşılabilir. Cevheri elde ettiğimizde hassasiyet ile işlenmelidir... Her kitap cevher ihtiva eder. Okura cevheri açığa çıkarıp hassasiyetle işlemek düşer. Türk Edebiyatı sayesinde okur alanında tek sayılabilecek franşman bir cevhere ulaşabilmektedirler.
Kendi kendisini yetiştiren Peyami Safa, İstanbul’da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa’nın oğludur. Öğretmenlik, gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Gazete ve iki dergi çıkardı. Peyami Safa edebi değeri olmayan 80’i bulan eserlerini “Server Bedi” imzası ile yayımladı. Bu eserleri arasında Cumbadan Rumbaya romanı ve Cingöz Recai polis hikâyeleri en ünlüleridir. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Fıkra ve makalelerinde sağlam bir mantık dokusu ve inandırıcılık görülür. Romanlarında olaydan çok tahlile önem vermiştir. “Toplumumuzdaki ahlak çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı, nesiller ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı dile getirdi. Zıt kavramları, duygu ve düşünce tezadını ustalıkla işledi. Romanları arasında Şimşek, Sözde Kızlar, Mahşer, Fatih-Harbiye… gibi eserlerinin yanı sıra hikayeleri, oyunları, inceleme ve denemeleri Türk Edebiyatında önemli bir yere sahiptir.
İnsan ruhu, aynı nokta üstündeki ısrarından yorulmamaktadır. İsyansız gayretiyle beşeri ihtiraslarına yenilir. Yenildikçe umudun yegâne kaynağı doğadan kuvvet alarak yeniden büyük kavgaya girişmektedir. Bu duruma Goethe, hayatın düsturu olabilecek bir söz bırakmaktadır. “Az ümit edip çok elde etmek hayatın hakiki sırrıdır”
Kitabın Düşündürdükleri
Istıraptan korkmamanın tek ilacı ıstıraptır. Umudu ve umutsuzluğu, sevinç ve kederi, olumlu ve olumsuz duyguların bütünlüğüyle yaşanmalıdır hayat. İnsan ruhunun derinliklerinde yaşanan kederi sentimentalite ile hafifletebilmek için doğayla bağımızı koparmadan yaşam sürmelidir. İnsan haraketlerin, seslerin ve bakışların dilini sadece ruhu ile anlamaktadır. Ruha hitabın anlamı büyüktür. Hakikat, yalana karşı mücadeleye ruhu mecbur etmektedir. Münakaşadan doğan çirkin çocuğun sükûtu ruhu acılaştırır. Melankoli süreklileşir ruhu her an susturan ve sarartan derin elemler kendi kendisini iç âleminden uzaklaştırır. Kendi hudutlarının dışına çıkamayarak metanete ulaşamaz. Yalnız “Tevekkül” ile ruhu çektiği azaptan kurtulabilir.
Her insan doğası gereği arzular. Ruh dünyada eşini arar durur. Bulduğundaysa teselli bulur. Nüzhet’e âşık olan karakterimiz âşık olduğunu kendine itiraf edemiyordu. Gizli ve meçhul ümitlere sarılmıştı, aldanırsa mahvolacaktı. Genç yaşında kuvvetli acıların verdiği geçici sağırlık ve körlük içindeydi. Kendi kendini taşıyacak dermanı bulamıyordu. Etrafında esrarlı hadiseleri seziyor ama idrak edemiyordu. Ruhu içinde ikinci bir ruh her şeyi anlıyor fakat ona anlatmıyordu. Muammanın derinliklerinde boğuluyordu.
Ruhun derinliklerine dalarak ulaşılamamaktadır ne yazık ki. Peyami Safa’nın şaheserlerinden Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, İnsan ruhunun derinliklerinde ve labirentlerinde gezinerek insanı insana anlatmakta, insana dair önemli ayrıntıları derin psikolojik tahlillerle ortaya koymaktadır. Hayatın ruh üzerindeki iyi ve veya kötü etkilerini gözler önüne seren yazar, özgürlüğe gidilen yolun ruhsal dinginlikle, mücadele ve pes etmemekle ortaya koymaktadır. İnsanın başına gelen olayların ruhta anlam kazanarak insana kattığı değerin nasıl işlenmesi gerektiği hakkında okura yol göstermektedir.
Peyami Safa
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Ötüken Yayınları
112 Sayfa
Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 02.11.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.10.2020 11:29