Afrika’da Sömürgecilik Ve Eğitim Üzerine 1
Recep AYIK yazdı...
"Afrika, insanın ve insanlığın özetidir." (s. 7) Alıntıladığımız bu cümle, İsmail Aydoğan ve M. Sadık Fidan tarafından 3 cilt halinde hazırlanan Afrika'da Sömürgecilik ve Eğitim adlı eserin ilk cildinin ilk cümlelerinden. Ön sözünde bu kadar özlü ve tutarlı bir ifade ile kitabı açtıkları için yazarlara teşekkür etmek gerekiyor. Bütün bir cildi bu sözün gölgesinde okumak, okuyucu için önemli bir farkındalık oluşturuyor.
Afrika'da Sömürgecilik ve Eğitim, 3 cilt halinde hazırlanan müstesna Afrika çalışmalarından biri. Akademimizin çok geç başladığı Afrika çalışmaları adına da ümitvâr bir meşale. Akademik yönü ağır basan eser, başta Afrika ile ilmî düzeyde ilgilenmek isteyenler için derli toplu bir kaynak. Afrika üzerine düşünmek ve fikir sahibi olmak isteyenler için de önemli bir rehber olacak nitelikte.
Kitabın, mevzumuza konu olan kısmı, birinci cildi. İlk cildin diğer ciltlere nazaran en önemli farkı, giriş bölümüne derç edilen sömürgecilik tarihine dair bölümler. Sömürgeciliğin tarihinin konu edildiği bölümlerde, sömürgeciliğin kaynakları üzerine de bir yola çıkıyor okuyucu. Özellikle evrimle ilgili tespit önemli, Darwin böyle bir teori ortaya atmasa bile bir başkası böyle bir teori ortaya atacaktı ve sömürgecilerin neredeyse hepsi meşruiyetini evrime dayandırıyor, tespitleri kitabın yazılma felsefesini işaret ediyor. (s. 15-16)
Afrika ile sömürgeciliği ne yazık ki yan yana anıyoruz. Bu, acı gerçeğimiz. Sömürgeciliği konuşurken de genellikle maddi anlamda konuşuyoruz ama esasında sömürgeciliğin çok boyutlu bir işgal olduğunu unutuyoruz. Kitap, bize sömürgeciliğin eğitim yönünün diğer bütün yönlerinden daha baskın ve daha zalim olduğunu gösteriyor.
Sömürünün incelemesine geçmeden önce de sömürünün başrollerini tanıyoruz: Portekiz, İspanyol, Hollanda, İngiliz, Fransız, Belçika, Alman ve İtalyan aktörler karşımıza çıkıyor. Adeta bir olay hikâyesinin girişinde kötü karakterlerin en başta verilmesi gibi.
Birçoğumuzun bildiğini sandığı Afrika tarihinin, aslında çok eskilere dayandığını, Afrika'nın parlayan bir yeryüzü yıldızı olduğunu okuyoruz. Sömürgeciler gelmeden önce müreffeh ve mesut yaşayan Afrika'nın köklü bir tarihe ve geleneğe sahip olduğunu görüyoruz. Giriş bölümü, bize sömürgecilik, Afrika'nın sömürgecilik öncesi tarihi ve sömürgeciler hakkında özlü bilgiler veriyor.
Kitabın esas ve can yakıcı bölümü ise 2. bölüm olarak ifade edebileceğimiz Batı Afrika bölümü. Kitap, üç ciltten müteşekkil olduğu için birinci ciltte Batı Afrika ülkeleri ( Fildişi Sahili, Gambiya, Gana, Gine-Bissau, Gine, Liberya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Sierra Leone, Togo, Yeşil Burun Adaları, Benin, Burkina Faso) incelenmiş. Afrika'nın diğer ülkeleri diğer ciltlerde inceleniyor.
İncelenen ülke ile ilgili genel bilgiler verilmekle beraber, ülkenin tarihine değiniliyor. Ülkenin tarihinden sonra eğitim tarihine geçiliyor. Ülkenin eğitim tarihi verildikten sonra günümüzdeki eğitim sistemi hakkında bilgi verilerek bir kıyas imkânı sağlanıyor. En son bölüm ise dilek ve temenniler oluyor. Burası, kitabın en can yakan bölümü. Çünkü neredeyse incelenen her ülkenin eğitim meselesi şu minvalde bir cümle ile bitiyor: "Umarız, kendi benliklerine, tarihlerine uygun bir eğitim sistemi kurup sömürge kalıntılarından kurtulurlar." İncelenen 16 ülke ile ilgili bölümlerin hepsinde aynı temenni söz konusu.
Kitabın can yakıcılığı kısmına değinmek gerekirse… Eğer Allah korkunuz varsa, vicdan sahibiyseniz zulmün aynı kaldığını sadece coğrafyanın değiştiğini görüyorsunuz. Emperyalistler önce tanıyor, sonra savaşıyor, sonra zapt ediyor, sonra size ait olanın üstüne konup istediği gibi kullanıyor, sonra kendilerine bir uşak zümresi yetiştiriyor, sonrasında bu uşaklara işlerini emanet edip gidiyor, sonra uşaklar da onların yıllarca yaptığı zulmü eksiksiz bir şekilde devam ettirip uzaktaki efendilerine hoş görünmeye çalışıyor. 16 ülkenin hepsinde hikâye aynı, döngü aynı ve okuyucu aynı hızardan 16 kere geçmek zorunda kalıyor. Bu acı tabloyu 16 defa görmekle baş başa bırakılıyor okuyucu. Kitabın can yakıcılığı da buradan ileri geliyor.
Hâlbuki Afrika, sömürge öncesinde kendi eğitim sistemini kurmuş bir coğrafya. Bugün üzerine yeni yeni incelemeler yapılan "geleneksel eğitim" Afrika'nın neredeyse her bölgesinde var. Geleneksel eğitim sayesinde toplum kendini kalkındırıyor, işsizlik, yozlaşma, kâr hırsı gibi dertlerden olabildiğince uzak. Tabii ki İslamiyet'in Afrika'yı aydınlatmasıyla da geleneksel eğitim tavını buluyor. Bugün hâlâ bazı Afrika ülkelerinde varlığını muhafaza eden Kur'an Okulları, Afrikalının can damarı olmuş. Hem Kur'an öğretmiş hem de birçok bölgede sömürgecilere karşı mücadelenin de üssü hâline gelmiş durumda.
Kitabın sonunda verilen tablo (s. 516) içimizi parçalasa da bir gerçek. 16 Batı Afrika ülkesinin kabul ettiği ana diller, kimler tarafından sömürüldükleri, hâkim olan dinler ve bağımsızlık tarihleri gibi bilgiler yer alıyor.
Afrika üzerine akademik bir çalışma olan kitap, başta akademiye intisap etmiş araştırmacılar olmak üzere her kesimden okuyucuya hitap eder nitelikte. Afrika üzerine beylik birkaç söz değil de efendi gibi ihtisas üzere konuşmak isteyen herkesin el üstünde tutması gereken bir eser. Yer yer istatistiklere fazlaca dalması okuyucuyu yorsa da kıymetli bir inceleme. Son olarak biz de kitaptaki umuda yaslanalım. Umarız Afrika, yeryüzünün yeniden parlayan yıldızı olur ve sömürge artıklarından tamamen temizlenir.
Afirka'da Sömürgecilik ve Eğitim
İsmail Aydoğan - Mutlu Sadık Fidan
1. Cilt, 1. Baskı, Aralık 2022,
Hece Yayınları
Ankara.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 15.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.05.2024 14:57