Ahmet Köseoğlu’nun Kaybolmayan Şehirleri
Kültür ve medeniyetimiz için müstesna şehirler, bu şehirlerle birlikte zikredilen - şehirle özdeşleşmiş kültür insanı profilleri vardır. Müstesna şehirleri Mekke ve Medine'den başlayarak sayarız ve bir noktada Konya bulunur. Mesela, Mekke'den Saraybosna'ya bir çizgisellik üzere düşünürsek bu çizginin ortasında Konya, Kütahya, Bursa ve İstanbul vardır. Benim için İstanbul Eyüp Sultan, Bursa Emir Sultan, Kütahya Sunullah Gaybi, Konya Mevla'nadır. Bu son cümlenin güncellenmiş hali şu: İstanbul Üstad Karakoç, Bursa Yasin Doğru, Konya da Ahmet Köseoğlu'dur.
Ahmet Köseoğlu tek kelimeyle bir "kültür" adamıdır. Bu bağlamı kültür ve hizmet adamı olarak genişletebiliriz. Hem TYB, hem Konya TYB, hem Konya'nın genel anlamda kültür faaliyetleri için ve hem de belediyecilik için "her şehirde bulunması gereken nadir adam" formatındadır. O belediyecilik deneyimini aynı zamanda kültürle özdeşleştirmiş müstesna bir değerdir. O bütün uğraşını bir değerler manzumesini gerçekleştirmek adına yapmaktadır. Kendini Arayan Şehirler kitabının girişinde söylediği üzere "ruh şehrini" aramaktadır. Bunu giriş yazısında Hz Mevlana'dan aktardığı cümleye bağlar "İnsan, aradığıdır." Bu arayışın uzantısı olmak kabilindendir, öyle sayılmalıdır onun hizmeti. Ruh şehrini aramak, önce iki asırlık bir inkırazla kaybedileni bulmayı gerektirir. Kaybedilen yalnız ülkenin şu an mevcut büyüklüğü değil, şu anki mevcudun Lozan'da hukuken verilen on katı da değildir. En büyük kayıp ruh kaybıdır. Ruh kaybı ve o ruhu yeniden kazanma, şu bağlamda değerlendirilmelidir: Batıda insan insanın kurdu, Doğuda insan, insanın en büyük derdidir, olmalıdır. İnkırazdan önce durum budur. Bu inkırazın son bulması için de olması gereken budur. Üstad Sezai Karakoç "ufuk şahsiyetlerden ilham alabilen Müslüman aydın, önce kendini diriltip sonra Ortadoğu'yu her türlü batıl etkiden kurtarmalı, Afrika'ya ışık olmalı" der mesela. (Karakoç, 2000). İlk bölümde saydığımız üzere, Konya için Mevlana'dan, Şems'ten, Konevi'den, Celaleddin Karatay'dan ilhamla çalışmaktadır Köseoğlu. Elbette arayışı için Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aktardığı sağlam bir cevabı da var Köseoğlu'nun: "Bilmiyor muyuz ki bir medeniyet, her şeyden evvel derin maziden gelen bir kültür yığılması, bir kültür toplanmasıdır. Bu yığılmanın başında şehir ve mimarî eserleri gelir. Çünkü nesilleri asıl terbiye eden onlardır." Naçizane gördüğüm bu minvaldedir.
Kendini Arayan Şehir (Köseoğlu, 2022) kitabı için, yazarıyla özdeş olmasını da dikkate alarak, nev'i şahsına münhasır bir kitap diyeceğim, ki yazarı da öyledir. Bazı tabirler, kalıplaşmış bütündür ve bazı özel durumları ya da kişileri anlatmak için kullanılır. Bu kalıplaşmış söz gruplarında yer alan kelimeler tek başına da karşımıza çıkabilir ancak tam anlam ifadesi için bütün kullanmak doğrudur. Nevi şahsına münhasır kelime grubu, kendine özgü özellikleri, stili, karakteri ve davranışı olanlar için kullanılır. Mesela, kitap hem bir seyahatname, gezi yazısı hem de değil. Yazar hem seyyah hem de değil. Üslubunun yer yer hatıra, deneme ve söyleşiye dönüştüğünü ifade etmem gerekir. Bu durum olumsuz değil, çünkü ifade edilenden maksada ulaşmak, aklı o meselede sürat ettirmek için gereklilik. Kitap boyutu da içeriği de bu kapsamda. Kitap, 16X24 cm ebadında çünkü. Ön kapakta, David Roberts (1796-1864)'a ait bir Kudüs resmi yer alıyor. Arka kapakta, yazarın, gezi değerlendirmesi var. Kapak tasarımını Harun Tan yapmış. Kitap, Çizgi Kitabevi'nden çıkmış. İçerikte, anlatıma konu olan şehirlerle ilgili oldukça fazla resim yer almış. Doğal olarak da fotoğrafların temin edildiği kurum ve kişilere teşekkürle başlanılmış.
Şehirleri gezme ve onları anlatma noktasında bir usul geliştirmiş Ahmet Köseoğlu. Bu usulü kendim dâhil herkese öneriyorum: "Şehrin hafıza mekânlarını aradım seyahatlerimde. Şehrin hafızası ne kadar diriyse şehirlinin de hafızası o kadar canlıdır. Bilinmelidir ki şehirle şehirlinin ilişkisi mekânlardan vareste değildir. Şehrin dünüyle bugününü bir köprü gibi birleştiren mekânları korumanın toplumsal hafızayı korumakla eş değer olduğunu herkesin anlamasını istedim." Bunu biraz daha açmalıyız. Ülker Gündoğdu bu kitap çevresinde yazdığı yazıda yazarın bu tavrına yönelik olarak şunları söylüyor: "Eser, Köseoğlu'nun kendi ruhunda varlık bulan şehirlerin yaşam izleriyle aktarılmıştır. Ruhunda yer edinen şehirleri, dünü ve bugünüyle ele alırken geleceğe kaynak değerinde bir titizlikle aktarılması bu konu üzerine uzun uzadıya düşünüldüğünün göstergesi olarak okunabilir. Bir şehre neden gidilir; düşüncesini en geniş perspektifiyle okura kazandırılmaktadır." (Gündoğdu, 2022)
Eserde uzun bir teşekkür faslı var, kitapta yer alan fotoğraflar için özellikle alındığı belediyelere ve kişilere yönelik olarak. Kitap üç ana bölümden oluşur. İlk bölüm olan Gökte Yapılan Şehirler başlığı altında Kudüs, Konya, Şam, Şanlıurfa, Bursa; ikinci bölüm Umran Şehirler olup Üsküp, Kütahya, Aksaray, Tokat, Amasya, Balıkesir; üçüncü bölüm Şehirden Uzakta Şehre Yakın olup İznik, Tuz Gölü ve Ereğli anlatılır. Benim memleketim olan Kütahya'nın da bu kitapta yer almasından ve şehrimden güzel izlenimlerle bahsedilmesinden dolayı gurur duyduğumu ifade etmeliyim. Özellikle de Umran Şehirler başlığı altında yer alması çok hoştu. Çünkü umran TDK'ye göre "Bayındırlık, mamurluk, uygarlık, ilerleme, refah ve mutluluk" anlamlarına geliyor… Ahmet Köseoğlu adeta bir tür "veri madenciliği" yapmış. Gittiği şehirlerde bu madenciliğe dair güçlü veriler elde etmiş. Bu veriler, tarihi birikim, manevi hazine, görsel ihtişam ve değerler… Kütahya için "Bu dünyanın cennet köşelerinden olan Kütahya" demiş ki bu su götürmez bir gerçeklik; şehrin tarihi için de "yorgun tarih" demiş. Bu durumu da sanırım, Selçuklu ile Bizans arasında gidip gelen bir şehir olmasıyla; Osmanlı'nın kuruluşu (Domaniç) ve yıkılışıyla ve yeni devletin kuruluşu olan İstiklal Savaşı'nda Kütahya'nın kilit olmasıyla açıklayabiliriz. Kütahya'nın tarihi şahsiyetleri Gedik Ahmet Paşa, Fuat Paşa, Kanuni'nin damadı Rüstem Paşa ve Evliya Çelebi'den; edebi şahsiyetleri (Evliya Çelebi'den aktararak) Şeyhi, Ahmedî, Ahmedi Dâî, Sunullah Gaybî'den, güçlü müziği ve Mevleviliğin önemli bir merkezi oluşu gibi özellikleriyle anlatıyor. "Tanpınar, Beş Şehir'ine yeni şehirler katmak arzusuyla yazmaya devam etseydi herhalde yedinci şehir de Kütahya olurdu. Selçuklu şehri Sivas'ı gelecekte altıncı şehir olarak yazılacağını (hissikablelvuku) bilirdi.", "Evliya'nın Çinili Şehri derdi" demektedir.
Hâsılı kelam, netice-i meram: ruhunu koruma iştiyakı olan şehirler zamana ayak uydurmaktan kaçınır. Zamanenin baskısıyla çehresi değişse de, yapısı, yolları, meydanları, içinde yaşayan toplumlar değişse de şehrin ruhu kalır. İşte ruhunu korumaya çalışan şehirleri anlatıyor; "Kendini Arayan Şehir." Bu kitabında yazar Ahmet Köseoğlu kaybettiğimiz ruhu arıyor. Bu cümle, kitapta yer alan şehirler bağlamında ifadesini bulmaktadır. Bahse konu şehirleri anlatırken metin türü ve anlatım tarzı da çeşitlenmektedir. Bazen bir gönül ehli, bazen değme bir edebiyat adamı ve bazen de tecrübeli bir belediyeci olduğunu hissettiriyor yazar. Mustafa Uçurum bu noktaya şöyle dikkat çekmiştir: "Düz bir anlatımı yok Köseoğlu'nun. Duygularını şehrin havasıyla buluşturuyor ve bu heyecanın size de geçmesini sağlıyor." (Uçurum, 2022). Bu anlatıma ulaşırken kullanılan dil saf bir Türkçedir. Sade, anlaşılır bir dili var eserin. Sonuna kadar aynı hızla okuyabileceğiniz bir kitap.
Diğer yandan, yazdığı şehirlerin tanıtımını yapmış, bir şiirden epigraflar koymuş yazıya. O şehrin tarihini, kültürünü aktarmış. Ayrıca, tedariki meşakkatli olan, kaliteli resim, fotoğraf ve minyatürlerle süslemiş sayfaları. Bu büyük kültür hizmeti için Teşekkürler Sayın Köseoğlu.
Kaynakça
Gündoğdu, Ü. (2022). kitaphaber.com.tr.
Karakoç, S. (2000). Ruhun Dirilişi. Diriliş.
Köseoğlu, A. (2022). Kendini Arayan Şehir. Çizgi.
Uçurum, M. (2022). tybkonya.org.tr.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 17.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.10.2022 23:02
Gerçekler daima entellektüel bir zümrenin kelamı olacaktır. Cahilin sözü geçerli değildir. Siz ve sizin gibi yazarlarımızın güçlü kalemi var oldukça da gerçekler geçerli olacaktır. Gerçek, entellektüel bir zümrenin iradesindedir. Bunun için hakikatleri söz edinmek yanlışları yırtıp atacaktır. Okura doğruyu gösteren, her düşünceye saygılı olan, tarafsız olan, duru kelamınız var olsun. Düşüncelerime yer veren desteğinize, mahcubiyetimin minnetiyle Değerli Ethem Erdoğan’a ve Kıymetli Ahmet Köseoğlu’na saygılarımla.