Aile Albümlerinden Aile Filmlerine

Geçenlerde aklıma eskiden çektiğimiz bir fotoğrafı görmek için günlerce beklediğimiz geldi. Fotoğrafları stüdyoya götürür ve tab ettirirdik. Fotoğraf makinasına yerleştirdiğimiz 24'lük yahut 36'lık film şeridine kayda aldığımız anları fotoğrafçılara götürüp karanlık odasında yıkaması için teslim ederdik. Aynı gün almak mümkün olmazdı. 'Yarın öğleden sonraya hazır olur' demişse fotoğraf stüdyosu kendimizi şanslı sayardık. Çünkü normali iki ya da üç gündü. Fotoğraflarımızı almak için stüdyoya gittiğimizde 'Sizin şeritten 6 fotoğraf yanmış' yahut 'Sizin şerit güneş ışığına maruz kalmış, tüm fotoğraflar yanmış' derse o an başımızdan kaynar sular dökülmüş gibi hissederdik. Düşünsenize; düğün, sünnet, doğum günleri gibi önemli bir ritüelinizin fotoğrafının bu duruma maruz kaldığını. Bunu defalarca yaşamış biri olarak oldukça üzücü olduğunu söylemeliyim.
Basılan fotoğrafları stüdyodan alır almaz hatta kapısından çıkmadan şöyle kabaca bakardık. Baktığımız ilk yer gözler olurdu. Çünkü bazen flaşa maruz kalan gözlerimiz gözüne ışık tutulan tavşanınki gibi kırmızı çıkardı. Bazen de kapalı çıkardı. Öyle olunca 'Aaaaa ama ben uyumuşum bu fotoğrafta' derdik. Bir fotoğrafa sahip olmak engelli koşu gibi bir şeydi. Birini aşınca diğer engelin önünüze geldiği. İşte tüm bu süreç sonunda elde edilen fotoğraflar özenle saklanırdı. Albümlerse bu özenli saklamanın mekânlarıydı. Üzerine büyük ve altın yaldızlı harflerle 'Aile Albümü' yazan deri kapaklı albümler. Fotoğraflar zamanla birbirine yapışmasın diye her sayfasının arasında beyaz pelür kâğıtlar olan albümler. Her ailenin vazgeçilmeziydiler. Hatta zihinlerimizdeki aile imgesinin olmazsa olmazıydı. Misafir geldiğin de açıp açıp bakılan, eski günleri yad ettiren. Şimdilerde fotoğraf albümlerini bitpazarında eskici tezgâhlarında görüyoruz. Bu durum, hızla geçen zamanın olduğu kadar en az onun kadar hızla yaşanan değişimin bir sonucu.
'Aile albümü' bazen bana 'aile hekimi' ve eskiden pastanelerin ikinci katına çıkan merdivenin başında yazan 'aileye mahsustur' sözcükleriyle 'aile filmi' tanımını hatırlatır nedense. Ancak çocuklarım olduktan sonra 'aile filmi' tamlamasının hayatıma muhteşem bir giriş yaptığını söylemeliyim. Tüm aile bireylerinin izleyebileceği film olarak tanımlanan bu kategorinin kahramanları bazen köpek, kuş, kedi gibi hayvanlar olur. Bu nedenle çocuk filmi kategorisine daha yakın bulurum bu filmleri.
Görsel bir sanat olan sinemada bazı kavramlar öne çıkar. Bunlardan biridir 'aile filmi'. Bir kitle iletişim aracı olan sinemada üretilen bazı yapımlarda toplumların sahip oldukları farklılıklar aile ekseninde ele alınır. Böylece her toplumun ve kültürün kendine has aile yaşantısı yansır beyaz cama. Ailelerin kendi köklerinden gelen kabullerinin ve kutsiyetlerinin olduğunu görürüz. Kültürel dinamikler ve sosyalleşmenin küresel boyutta meydana gelmesi ailelerin yapısında değişimlere neden olsa da aile filmi kavramının değiştiği söylenemez. Ailenin temel görevlerinden birinin çocukların zararlı olabilecek şeylerden uzak tutmak olması ve 2025 yılının aile yılı olarak kabul edilmesiyle bu yazımda size 3 aile filminden söz edeceğim.
Gerçek hayat hikâyesi olan filmler beni hep çok etkilemiştir. Çünkü onların ilham verici olduğunu düşünmekteyim. Bu nedenle 2025 Aile Yılı'nda izlenmek üzere tavsiye edeceğim filmlerden Eddie the Eagle- Kartal Eddie ve Ballon-Balon bu özelliğe haizler.
Eddie the Eagle- Kartal Eddie
Eddie the Eagle- Kartal Eddie isimli film 2016 yılı yapımı. Süresi 106 dakika. Yönetmeni Dexter Fletcher. Oyuncuları ise Hugh Jackman, Christopher Walken, Taron Egerton, Jessica Williams, Tim McInnerny. Film, Büyük Britanya'nın Kış Olimpiyatları'na katılan ilk kayak atlamacısı olmak için mücadele vererek üstün bir başarı elde eden Michael Edwards'ın hayatını konu alıyor. Olimpiyatlara katılmak Michael'in çocukluk hayalidir. Bu hayalinin peşinde koşan namı diğer 'Eddie the Eagle- Kartal Ediie' yi Taron Egerton canlandırmış.
Onu 1988 Calgary Kış Olimpiyatlarına hazırlayan antrenörü Bronson Peary'i ise Hugh Jackman. Çocukluk hayaline ulaşması hiç de kolay olmayan Eddie birçok olumsuz olaya maruz kalıyor. Hatta antrenmanlarda defalarca kırılan kemiklerine rağmen pes etmiyor.
Babası, diğer sporcular ve Britanya Olimpiyat Federasyonu dahi onu dikkate almazken kalın çerçeveli şişe dibi kadar kalın camlı gözlüklerinin ardında kendine inanan, azmi göz bebeklerinden okunan cesur bir sporcuyu izlemek isterseniz bu film tam size göre. Oldukça sıra dışı bir sporcu olan Eddie'yi ailece izlemek sadece çocuklara değil her yaştan okura ilham olacak nitelikte.
Balloon- Balon
Ballon- Balon isimli film gerçek bir olaydan beyaz perdeye uyarlanmış. 2018 yılında vizyona giren yapım Strelzyk ve Wetzel ailesinin Doğu Almanya'dan Batı Almanya'ya kaçma girişimini konu alıyor. Almanya yapımı Balon, 125 dakikalık süresiyle nispeten uzun bir film. 1979 yılının yazında, Doğu Almanya'nın Thüringen şehrinde yaşayan iki aile Batı Almanya'ya kaçmak için bir plan yaparlar. İşinde başarılı bir elektrikçi olan Peter Strelzyk (Friedrich Mücke), ambulans şoförlüğü yapan Günter Wetzel (David Kross) ün rol aldığı filmin en büyük oyuncusu; ev yapımı bir sıcak hava balonudur. Uzun emekler sonucunda dikilen balonla kaçış girişimi, sınıra metreler kala yağan yoğun yağmurla ağırlaşan balon sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanır. Düşen balondan sağ salim kurtulmuş olunsa da balonun düştüğü yerdeki kalıntılar polisin bu kaçma girişiminde haberdar olmasına ve tekrar deneneceğine dair güçlü tahminlerde bulanmalarına sebep olur. Oldukça heyecanlı, kendini izleten, insanoğlunun azminin sınırsızlığını gösteren filmdeki özgürlüğe yolculuk hem çocukları hem yetişkinleri sarıp sarmalayan türden.
Bal Kaymak
Balkanlara olan özel ilgim ve Balkanlı aile köklerim bu listeye bizim ellerden bir film ilave etmeme sebep oldu. Filmin adı; Bal Kaymak. Makedonya'daki Lazarapole Köyü' nde, UNESCO tarafından koruma altına alınan 'cennetten düşen bir damla' olarak tariflenen gölüyle ünlü Ohrid'de ve İstanbul'da çekimleri gerçekleştirilen filmin süresi 90 dakika. 2018 yılında gösterime giren yapımda Tarık Ünlüoğlu, Sabina Toziya, Beren Gökyıldız, Kenan Çoban, Filiz Ahmet, Yunus Emre Yıldırımer ve Melissa Yıldırımer rol almış. Yönetmen Onur Tan'ın 10 yıllık senaryo çalışmasının ardından yönetmenliğini de üstlendiği filmde oğlu Ömer Tan ana karakterlerden biri. Başrol oyuncularına eşlik eden yardımcı rollerden birinde sevimli bir köpek bulunuyor. Adı 'Dobro' olan Saint Bernand cinsi köpek çekimler için Amsterdam'dan getirilmiş.
Ayrıca Avrupa'nın En Güzel Köpeği unvanına sahip. Yaşadıkları köyü ikiye bölen inatlaşmalarıyla bir Adem ve Havva filmi olan 'Bal Kaymak' ta küçük oyuncuların oluşturduğu büyük heyecanda internetsiz bir köy yaşamı ve iyimserlik mevcut. Eski Türk filmlerindeki samimi, neşeli, eğlenceli ve duygusal aile atmosferinin izlerini taşıyan yapım, bir parça Heidi'yi anımsatırken, turşu suyunun limonla mı yoksa sirke ile mi yapıldığı hususunda fikir birliğine varamayan Neşeli Günler'in Adile Naşit'ini ve Münir Özkul'unu çağrıştıran keyifli bir seyirlik.
Sonuç
Aile, ev dışındaki her türlü soruna karşı sığınak olan, bireylerin huzur bulduğu korunaklı bir yerdir. Genel olarak sinemada da böyle resmedilir. Elbette ki bu anlatının zıddı olan yapımlar yok değildir. Özellikle 2000'li yılların başlarından itibaren yayınlanan sinema filmlerde ailenin temelinin kökten sarsılmaya başlandığı gözlenir. Bu tarihlerdeki yapımlarda aile evinin korunaklı bir alan olmaktan ziyade çeşitli travmaların ve çatışmaların yaşandığı, sarsıcı sırların saklandığı bir yer olduğu görülür. Her mecrada olduğu gibi sinema konusunda da doğru seçimlerin yapılarak çocuklarımızın dünyasına armağan edilirken onların gelişimine, gelecek planlarına ve hayal dünyasına tesir ettiği hatırlanmalı. Yeryüzünde sevginin en güçlü halinin aile sevgisi olduğunun tekrar altını çizerken Aile Yılı olarak ilan edilen 2025'in ve sonrasındaki tüm yılların sevgi dolu olmasını dilerim.
Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 04.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 24.03.2025 11:26