Akrep ve Yelkovanın Huzurunda, Edebiyat, Merve YURTSEVER

Zamanla baş eder insan. Zamanla değişir. Acıları, hayata bakış açısı, düşünceleri, hayalleri, amaçları, duyguları dönüşür. Süzülür insan hayatın içinde zamanın getirdikleriyle. Kimi zaman incelir kimi zaman sertleşir. Zamanla baş eder insan. Baş edemeyeceğini düşündüğü ne varsa gelir yaşamın merkezine konumlanır. İstesen de evrilirsin istemesen de.

Herkes acının içinde doğmaz ya da acıyı içinde doğuramaz. Acının içinde doğan için daha kolaydır her şey. Bildiğidir, zor da olsa. Oysa acıyı içinde doğuranlar için hiç kolay değildir onları anlamak, anlatmak. Dert edinmek gerek. Derdi olan, dert edinen, yazdıklarıyla dert edindiren bir yazar Ayşegül Genç. Ondandır insanın böylesine içine işleyen cümleleri.

Kuğu Boynu romanı ile 2016 yılında ESKADER Yılın Romanı Ödülü'nü almış. Bazı ödüllü kitapları okuyunca, neden ödül almış acaba? Benim göremediğim ne var? Diye sorguladığımız olur kendimizce. Ancak Kuğu Boynu kitabı ödülü sonuna kadar hak ediyor dedirtiyor insana.

Saatin içinde dönen çarklar gibi insanın içinde dönüyor kelimelerin sürüklediği duygu çarkları. İki bölüme ayırmış Ayşegül Genç kitabını. Birinci bölüm Başlangıç ile saatçi dükkânından giriş yapıyor. Her şeyin başlangıcı, tüm karakterlerin yaşamının bir yerlerinde onlara dokunan saatlerle, bir nevi ortak noktalarına en başında yer veriyor. İkinci bölüm ise Dönüşüm. Adım adım dönüşümlerini okuyoruz kahramanların, farklı başlıklar altında. Her başlıkta saatlerin bir parçası kişilerle bütünleştirilmiş.

Herkesin bir iç sesi vardır. Dış seslerden çok iç sesler duyuluyor Kuğu Boynu kitabında. Okuyucuyu da kendi iç yolculuğuna sürüklüyor aynı zamanda. Ortak noktaları olan karakterler her biri. Hepsinin yenilgileri ve kurguladıkları ihtimalleri var. Tıpkı yazarın kapakta verdiği ipucu gibi Kusursuz Yenilgiler İhtimali. Ve bununla birlikte hepsinin ölümle bütünleşen dönüşümleri var. Hepsinin yalnızlıkları ve arayışları var.

Hikâyede Mekân Ve Zaman

Hayatın içindeki tüm gerçeklikleri saatin içine işlemiş yazar. Kendisi de Maden Mühendisliği bölümü mezunu olan Ayşegül Genç, maden ocaklarının karasına bulanmış zamanın izlerinde yürütüyor bizi. Her cümlesinden taşlar oturuyor okuyucunun yüreğine. Düşünce yolculuğuna sevk ediyor okuyucusunu yazar. Farklı yaşantılardan kopan ortak dertlerin bir araya getirdiği bir mahallede toplanmış kahramanlar, kusursuz yenilgiler için.

Ömrü beklemekle geçen insanlar vardır. Zamanla derdi olan insanları zamanın mekânı saatçi dükkânında buluşturuyor. Yenilgilerin insanı karakterler kurgulayarak, her sonun bir başlangıç olduğunu hatırlatmak istemiş Ayşegül Genç. Akrep ve yelkovanın kovaladığı imtihanları farklı karakterle bütünleştirerek bize sunmuş.

"zaman hem durur hem de aklına bir şey gelmiş gibi delice koştururdu. Ne akmasını ne durmasını isterdim."

Zamanı anlattığı zamansız bir kitap diyebiliriz aslında. İnsan ne kadar değişse de duygular sabittir insan üzerinde. Sevgi bugün de sevgidir, acı yarın da acı olacaktır, beklemek bugün de sancılı, yarın da sancımayı sürdürecektir. O yüzden zamanı anlattığı zamansız bir kitap yazmış diyebiliriz yazarımız. Kütüphanemde torunlarımın da okuyup altını renkli kalemlerle çizeceği duygu yükleri dolu sayfalar.

Okuyucuya yansıyan karakterler

Yenilen, yenilenen ve yeniden doğan insanlar. Bozuk bir saati acemice toplamaya, düzeltmeye çalışıp, beceremeyen çırak gibi sunulmuş insan ömrü. Saatin içinde yerine yerleşmeyen parçaları, başıboş serserice dolaşmak isteyen insan kimliğine büründürmüş yazar. Arada kalmaları, ölüp dirilmeleri, babadan yadigâr duygu ve sorumlulukları, saatlerle insanların bağı olarak ilgi çekici bir halde sunmuş. Çekiliyor insan saatlerin içine, oradan da kendi içine. Geçen zamanda, geçmiş zamana akıyor ruhu okuyucunun. Büyülüyor Ayşegül Genç okurunu akreple yelkovan huzurunda, karmaşık huzursuzlukların en anlaşılır haliyle. Koşan zamanda duran insana şaşırtıyor. O insanlardan biri kendisi olurken, kendine bir de saat çerçevesinden bakmayı deniyor okur. Sebeplerinin, bahanelerinin önünde kalakalıyor.

İnsanın duyduklarıyla duymak istedikleri çelişir bazen. Afallar kalır, ne sözü birbirine uyar, ne düşü. Umursamaz tavırların içindeki umurları yansıtıyor Kuğu Boynunda yazar. İnce ince işliyor insanın içine. Acıya saplanan isyankâr değil, acıyla var olan kabullenişler hikâyesi sunuyor. İçine döndüren ancak içinde boğulma diyen bir kitap aynı zamanda. Dışına yansıttığın kadar anlaşılırsın mesajını ustaca işliyor insanın zihnine.

Düşünce yolculuğuna sürüklüyor kitap. Evet, ama ya konuşmak... Konuşmak... Sahip olanın sessizliğe büründüğü, noksan olanın bir ses için can attığı gerçeğiyle yüzleştiriyor aynı zamanda yazar. Düşüncenin sese bürünen halinin önemini hissettirmek istemiş anlaşılan.

"Kelimeleri istiyorum Atilla. Kelimeleri düşünmekten bıktım, kelimeleri dişlerim ile öğütmekten bıktım. Harfleri istiyorum. Kelimeleri, cümleleri..."

İçimizde tuttuğumuz, olumlu ya da olumsuz duygu ve düşünceler birikintisi yorar bizi. Yaşam kalitemiz düşer. Düşünce havuzunun içinde boğulur insan. Paylaşmanın, düşüncenin dışa vurumunun en az düşünce kadar önemli olduğunu fark ettirmek istemiş Ayşegül Genç.

Oldukça etkili bir kurguda zamanda sürüklenen hayatları birleştirmiş, her bir karakteri zamanın göstergesi saatin bir mekanizmasıyla bütünleştirmiş. İstemiş ki Kuğu Boynu satırlarını okuyan kişi, aynı kişi olarak devam etmesin hayatına. Bir düşünce yolculuğuna sürüklensin, kusursuz yenilgiler ihtimallerini kurgulayıp dönüşsün. Ve kitabın son sayfasını kapatırken umudu içinde doğursun. Her son bir başlangıçtır desin. Ayşegül Genç tüm bunları başarıyla ve samimiyetle yansıtmış kitabında.

Okuru bol, eseri çok, yolu uzun olsun.

Ayşegül Genç

Kuğu Boynu

İz Yayıncılık

136 Sayfa