Algoritmik Politika
Her şey yapay zekâ tarafından işlenebilen bir veriye dönüştüğünde, özne olan insanı nasıl konumlandıracağımız en büyük sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hele ki öznesi laboratuvara hapsedilmiş tarih ve felsefeyi, algoritmalar ile kurtarmaya çalışıyor görünmek krizi daha da derinleştiriyor. İnsan, sınırsız veri akışının içinde kaybolmuş ve yapay zekâ tarafından sınırsız biçimde işlenebilen bir datayı oluşturuyor ve tüketici etiketini göğsünde gururla taşıdığından beri, tüm davranışlarıyla programlanabilen bir algoritmadan başka bir şey değil.
İnsan, kendi hikâyesinin başrolünde olduğunu zanneden, fakat ona başkasının yazdığı hikâyede bir figüran rolü verilen sıradan bir teknolojik dekor görevini sürdürüyor. Gerçekte ise enformatik bir paradoksun içinde bir çelişki olmaya devam ediyor. Nitekim Chul Han'ın Enfokrasi adlı eserinde tartıştığı ve insanlığın içinde bulunduğu, çözümsüz ve engellenemez olarak kabul ettiği dijitalleşme krizi de bu durumun bariz örneklerinden.
Chul Han, toplumsal, iktisadi, politik süreçler üzerinde belirleyici bir etkisi olan ve giderek bir tahakküm rejimine dönüşen 'enformasyon rejimi'ni özellikle tartışıyor. Bedenler ve enerjileri sömüren disiplin rejimlerinin aksine, enformasyon ve verileri sömüren diji-iktidarın, davranış kontrolü için bir gözetim kapitalizmiyle insanlığı veriye ve tüketim hayvanına dönüştürdüğünü dile getiren Han, disiplin toplumunun uysal bedenlerinin yerine, kendini özgür zanneden tüketim canavarının bir ideal olarak pazarlandığını söylüyor.
İnsanlık, ona göre dijital bir hapishanede enformasyonların esiridir, çünkü her şey her an enformasyon olarak hazır olmalıdır. Toplumsal gözetim için akıllı sistemler ve araçlar, 'kolaylık' adı altında yaşamlarımıza sızar ve bu akıllı konfor alanı için gerekli olan veri sorunsuz aktarılırken, hükmeden rejime karşı hiçbir direniş oluşmaz. Hayatlarımız, psikopolitik davranış denetimine bağlı bir veri olarak tamamen kayıt altına alınırken biz özgür olduğumuz hayal ederiz.
Han, dijital medyanın bir dijital sürü insanı ürettiğini, ancak bu insanın kimliksiz olduğunu dile getirir. Çünkü dijital medya, kitle insanı çağına son verir. Bu insan bir hiç kimsedir. O, dijitalleştirilmiş yerkürenin bir 'hiç kimse'sidir. O, sanal bir profilli olan ve enformasyon rejimi tarafından davranış profilleri kontrol altında tutulan bir veridir.
Yaşamın engellenemez biçimde dijitalleştiğini ifade eden Han, dijitalleşmenin ciddi bir demokrasi krizi doğurduğunu ve bunun sebebinin ise enfokrasiye dönüşen dijital tahakkümün, özellikle kamusallığı yok ederek bunu başardığını dile getirir. Ona göre dijital tahakküm, kamusallığı dijital veriler halinde işliyor ve seçmen davranışı üzerinde etkili olmak için bu verileri kullanıyor. Zaten sanal bir profil olan seçmenin oy verdiği kişi, lider yerine bir algoritmaya dönüşüyor ve bu tahakküm, kimse farkına varmadan kamusallığı önemsizleştiriyor.
Chul Han, bu durumun yeni yayılmaya başlayan yeni bir nihilizm olduğunu ifade ediyor ve ona göre bunun ortaya çıkmasının sebebi dini inançların ya da geleneksel değerlerin önemini kaybetmesi değil. Bu yeni nihilizm, 21. yüzyılın bir fenomenidir ve enformasyon toplumundaki patolojik kırılmalardan biridir. Fakat bu durum, asıl olarak bir hakikat krizi ortaya çıkarıyor ve her şey enformasyona veya veriye dönüşünce, insanın kendisi de bir veri olarak gerçeklikten kopmuş bir halde hiper-gerçek bir uzayda dönüp dolaşıyor.
Enfokrasi, bugünün 'gerçek' sorununu 'gerçekçi' bir perspektifle çözümleyen bir eser ve Chul Han'da içeriden bu sorunun kritik yaparak, görülmek istemeyen problemi başarılı bir şekilde görünür kılıyor.
Enfokrasi
Dijitalleşme ve Demokrasinin Krizi
Byung-Chul Han
Çev. Mustafa Özdemir
Ketebe Yayınları
İstanbul, 2022
66 Sayfa
Yazar: Uğur CUMAOĞLU - Yayın Tarihi: 13.01.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.03.2024 09:19