Ali Ayçil - Kovulmuşların Evi
Esra Şen, kitaphaber okurları için kaleme aldı.
İlk basımı 2007 yılında yapılan bir ekim çocuğu "Kovulmuşların Evi"…
Ali Ayçil'in kelimeleri yormak yerine kendini yormayı seçerek kaleme aldığı deneme türündeki kitabı bir nevi yazarın hayat kılavuzu, bir nevi hayat analizi.
Kitabın içindeki otuz dört başlık da tek bir başlıktan besleniyor aslında;kovulmuşların evi olarak nitelendirdiği "dünya" ve ondan türemiş yaşanmışlıklar.
İnsanın eksik bıraktıklarını tamamlayacağını umduğu kitaplar vardır hani; okunup bitirildiği vakit rafa kaldırılamayan, cepte saklanılan cümleleri doğru zaman geldiğinde çıkarılıp dostlara sunulan; işte öyle bir hissiyata düçâr olabilirsiniz kovulmuşların evi'ni elinize/hayatınıza aldığınızda.
Yaşamın ne çok penceresi olduğuna şaşıp o zamana dek hiç bakmadığınız birtanesinden izleyebilirsiniz gökyüzünü.
Hiç görmediğiniz bir satırın peşine takılıp sürüklenebilirsiniz aşina olmadığınız zamanlara.
Altını çizerek okuyabileceğiniz çok cümle ile karşılaşabilirsiniz.
Yerinizden kalkıp not almak isteyebilirsiniz uzunca bir süredir aralamadığınız alıntılar defterinize.
Yazarın birbirinden güzel betimlemelerine tüm benliğiniz ile katılabilirsiniz yada hayatınızın telaşesine/koşturmasına kurban gitmiş bir gerçekle yüzleşebilirsiniz.
Ali Ayçil'in eylemleri/ayak izleri/hayata bıraktığı tatlar çok "siz"den gelebilir.Karşıt olabilir içinizin tanımlanması güç hallerine.Karşıt;yani iki karşı uç değilsinizdir,muhatap/dost/karşı yaka olarak sığınabilirsiniz birbirinize.
Şaşırabilir,şaha kalkabilir,hüzünlenip mutlu olabilir/boynunuzu büküp içinize çekilebilirsiniz.Kaç ruh halini çıkarıp kullanacağınızı bile bile satırları alıp üzerinize kuşanabilirsiniz ve bu kuşanma halinin ardından kitap ve siz bir bütün olabilirsiniz.
…
Eve geldiğinizde sizi kapıda karşılayan annenizi niçin sırf bunun için hiç öpmediğinizi düşünebilirsiniz mesela.
O titrek el o kapıyı her açtığında,aslında hiçbir yere uğurlanmadığımı,onun, bütün bir dünyayı koca bir ana rahmine dönüştürerek beni yorulmadan içinde taşıdığını hissettim. (s.17)
Babanızın, yok olma ihtimalini hiç düşünmemiş olduğunuzu farkedebilirsiniz yada.
Baba "baba" demeye başladığımız günden itibaren sürekli karşımızda duran bir alışkanlıktır. (s,19)
Ölümün "bu sürgünün bir süreği" olduğuna hakikaten inanıp inanmadığınızı sorgulayabilirsiniz veya.
Herkesin ölümle ilişkisi başka başkaydı; insanların ölümle aralarındaki mesafeyi, dünyayla ve birbirleriyle olan mesafeleri belirliyordu… (s,26)
Nedenli nedensiz uzak kaldığınız dünya ile aranızdaki mesafenin sebebini bulabilirsiniz bir satır arasında.
Tabiatımda açılan yara,yaralayıp durmaktadır çevremdeki tabiatı! (s.32)
Sorunlarınızın kaynağına ulaşabilirsiniz.
Dinlenmiş bir bedeni değil, bir geç kalma korkusunu uyandırıyoruz nicedir. Zamanı dünyevileştirdiğimiz için, ne kadar erken kalkarsak kalkalım, bir türlü yetişemiyoruz meleklerin dağıttığı rızka. (s,80)
Aradığınız çıkışın nerede olduğunu görebilirsiniz.
Gidip,küçük bir caminin iki vakit arasındaki tenhalığına bağdaş kurduğumuzda,bizden başka kıskanılacak kimse yoktur… (s,36)
Elinizden geldiğince insan olduğunuz taktirde dâhi elinizden gelmeyen şeyler olduğunuda farkedebilirsiniz.
Hangi mimar, son taşını tutkuyla yerleştirdiği köprüden,bir zalimin geçmesini engelleyebildi… (s,104)
İnsanın taşıdığı büyük yükün sorumluluğunun farkındayken dâhi ne kadar aciz kalabildiğine, ne kadar muhtaç olabildiğine hayret edebilirsiniz.
Elimize tutuşturduğumuz onca kullanma kılavuzu, onca yol haritası, onca şema ve onca grafiğe rağmen, kuşluk vaktinin içimizde yeşerttiği tabiatın sırrını çözemiyoruz hâlâ. Hâlâ kederli ve şaşkınız bir yaprağa dokunurken. (s,108)
…
Birgün "Ahh bu satırları elimdeki o ince ve özel kitaptan bilmem kaç defa okudum." diyebilirsiniz.
Ve bu kelime birikintilerini zaman zaman borç almak isteyebilirsiniz Ali Ayçil'den.
Bilemiyorum, bunların hiçbirini yapmayabilirsinizde.
Zira iyi yazarların anlattıkları her cümleden her okuyucu farklı bir anlam çıkarabilir;onları özel yapanda budur zaten.
Ali Ayçil
Kovulmuşların Evi
Timaş Yayınları
Bu yazı Şehrengiz Dergisinin Mart-2010 sayısında eş zamanlı olarak yayınlanmıştır.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 02.02.2011 18:08 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 14:43