Anadolu'da Dini Yayıncılık Üzerine Söyleşi

Anadolu’da dini yayıncılık yapmanın birçok sorunları olmak ile birlikte Anadolu insanının özünü muhafaza etmesine büyük bir katkısı olan bir sektördür. Anadolu’da dini yayıncılığın tarihsel süreci Osmanlı’da başlamak üzere günümüze kadar gelmiştir. Hilafetin ilga edilmesi ile birlikte Cumhuriyetin ilk dönemlerinde dini yayıncılık daha çok dergi ve gazeteler üzerinden devam etmiştir. İlmi ve dini eserler el yazması olarak çoğaltılırken matbaada çoğaltılan eserler de vardır. Dini yayınların çokça yayınlandığı ilk dönem olarak 60’lı yılların ortası ve sonları olduğu söylenebilir. 70’li yıllarda tercüme eserlerin artması ile birlikte Anadolu’da dini yayıncılık yeni bir boyut kazanmıştır. Günümüzde ise hemen her ekolün onlarca yayınevi mevcuttur. Çok kaliteli eserler neşreden yayınevleri olmak ile birlikte toplumu uyutan, sadece para kazanmak için kitap işine giren, sahih din anlayışını bozan eserler neşreden yayınevleri de mevcuttur.
Dini yayıncılık yapmanın birçok sıkıntıları var. Bu sıkıntılar erbabı tarafından malumdur. Bu sıkıntılar nasıl ortadan kaldırılabilir ile ilgili görüşler bu meyanda daha değerlidir sanırım. Anadolu’da dini yayıncılığın serencamı ile ilgili olarak dini yayıncılık ile bir şekilde ilişkisi olan güzel insanlara bu konu ile ilgili görüşlerini sorduk. Bakın neler çıktı ortaya?
Davut Güler (Çıra yayınları sahibi)
"Biz Anadolu çocuğu olsakta İstanbul'dan yayıncılık yapmaya çalışıyoruz."
ÇIRA YAYINLARI 2002 de üç arkadaş tarafında kuruldu. Bizi yayıncılığa iten sebepler; akidemiz ve fikriyatımızdan neşet etmiştir.
Bir mücadelenin sürdürüle bilmesi için fikri bir temele dayanması lazımdır. Yine sürdürülebilir bir mücadele kendi ilim ve fikir adamlarını yetiştirecek bir iklimi oluşturmak için bir kaynağa ve merkeze ihtiyaç duymaktadır. Bu gibi gerekçeler bizi yayıncılığa itti ve bir baktık ki Çıra Yayınları ortaya çıktı.
Yayınevimiz önce kitap yayınlamakla işe başladı 2004 de süreli yayın olan Özgün İrade dergisini Mayıs ayında çıkartmaya başladı. Bu gün itibarıyla dergimiz 12. Yılına girdi. 12 yıldır hiç bir sayısı aksamada yayınına devam etmektedir.
Yayınevimiz süreli yayın açısından önemli bir adım daha attı. 2009'da Eylül ayında haftalık ÖZGÜN DURUŞ gazetesini bir gurup aydın ve aksiyon adamıyla ilk sayısını çıkardık.
Özgün Duruş ancak 108 sayı yaşayabildi. Yaşanan olumsuzluklar yeterli sahiplenmeye engel oldu. Gazetemiz ömrünü 2 yıl sürdüre bildi.
Yine süreli yayıncılıkta bir girişimiz oldu. Üç aylık Özgün Düşünce isimli 3 aylık periyotla yayınlanan Ümit Aktaş'in yayın yönetmenliğinde 6 sayı yayınlana bildi.
Bu güne kar irili ufaklı 500 adet kitap yayınlama imkanı bulduk. Bu açıdan da bakılırsa Yayınevimiz önemli bir konuma sahip. Belki şöyle bir soru sorulabilir;
Yayıncılığın hakkını verebildik mi?
Tabii ki cevaplaması zor bir soru, her ne kadar önemli teşebbüslerimiz ve yaptığımız işler olsa da bizim yayıncılığımız amatörlükten öteye gidememiştir.Profesyonel yayıncılık yapanlar büyük sermayeye dayanan yayınevleridir.
Kitap dediğinizde telif veya tercüme kitaptır. Kitap eğer tercümeyse mütercim bu işe ne kadar ehildir. Redaksiyon yapan hakeza ne kadar ehil, mizanpajından kapağına, basımına ve okuyucuya kavuşturulmasında birinci rol oynayan dağıtım, kitabın tanıtımı gibi etkenler her biri kendi açısında önemlidir.
Bu bağlamda yayıncılığa baktığımızda sizin tarifinizle Anadolu yayıncılığının problemleri çoktur. Genel yayıncılık açısından elimizde bir istatistik veriler olmasa da önemli bir yerimiz olmadığını düşünüyorum.
Daha çok yol almamız gerektiğini bilmemiz lazım..
Selam ve dua ile.
Fatih Pala (Redaktör, Yazar)
Dini yayıncılığın serencamı ile ilgili düşüncem: Anadolu’da tabi ki zayıf bir vaziyette yürüyor İslami yayıncılık. Gerek maddi, gerek ihtiyaç olarak görmemek, gerek bu işin Ankara-İstanbul gibi batı şehirlerine hasmış gibi telakki edilmesi gibi birkaç sebep sunabiliriz bu zayıflık durumu için. Tabi çoğaltılabilir de.
Esasen Anadolu’da daha büyük bir özveriyle bu iş yüklenilir. Batıya doğru gidildikçe durumun büyük oranda ticaret yönüne kaydığını gözlemliyoruz. Vakıa, “okunur mu, faydalı olur mu, bir derde çare olarak görülür mü”den ziyade, “satılır mı, satılırsa ne kadar satılır ve ne kazandırır”a dönüşüyor.
Elbette bu işi yapanlar zarar etmemeli, ekmeğini çıkarmalı yaptığı işten. Ancak işin içinde din olunca, inanç olunca, hayatın bizatihi kendisi olan bir olgu olunca, maslahatın ağırlığı dünyadan çıkıp ahiretten yana basmalıdır, düşüncesindeyim âcizane.
Bu sözlerden olarak, -özellikle belirtiyorum- Anadolu’da mukim olan Anadolu insanı, bu işe öncelikle samimiyetini ve yüreğini kor ya da koymalıdır. Böyle olursa olur olacak olanlar. Böyle olursa muvaffak olunur. Böyle olursa özlem duyulan geleceğe varılır kanaatindeyim.
Selim Sağır (Araştırmacı)
Ben İstanbul'da yaşıyorum. Tatillerde Anadolu'ya gidiyorum. Tatillerde memleketim olan Maraş'ta gördüğüm manzara pek iç açıcı değil. İstanbul'da istediğin kitaba ulaşabilirsin. Bulamazsan kitapçıya söyleyip getirtebilirsin. Aynı zamanda kitap çeşitliliği yönünden fevkalade zengin bir yer İstanbul.
Elbette kültürümüzün başkentiyle Maraş ya da herhangi bir Anadolu şehri kıyaslanamaz. Ancak Maraş için söylemem gerekirse ne kitap çeşitliliğinden bahsedilebilir ne de kitaba ulaşımdan. Bazı cemaat ve tarikatlara ait kitapçılarda var fakat haliyle kendi inanış ve ideolojileri dışındaki eserlere yer vermiyorlar. Üstelik ikinci el kitaba ulaşmakta çok zor, buna ehemmiyet verilmiyor.
Ercan harmancı (Eğitimci Yazar)
Belki bu konuda en son konuşması gereken biri olduğumu biliyorum. Sorulunca soruya icabet etmek de adaptandır. Yazmak öncelikle şunu söyleyeyim bedel ödenmeden yapılmaya başlandı. Bunda insanların “ben yazamam” korkusunu kırması kadar; bilgiye daha hızlı ve kolay ulaşabilmesi etkili olmuştur.
Dini yayıncılık ya da yazılanlarla insanlara dinin hatırlatılması eksenli yayıncılık ne durumdadır? Yazanlar ve okuyanlar kendilerine sorumluluk yüklemeyecek alanlarda yazmayı tercih ediyorlar. Bunun en somut şeklini özellikle ülkemizde Aşk motifli eserlerde görmekteyiz. Aşk motifli edebiyatın talep görmesinin bir sebebi de bana göre budur. Yaşamadığın bir dini anlatabilir hatta o dinin en büyük hayranı sen olursun ama yaşamamak insanı rahatsız etmez hatta bu konuda istekli de olmazsın. Anladım “Ben sadece yazarım” diyorsun. Buraya bir tebessüm ekleyelim…
Ülkemizde hem bir sosyo-siyasal gerçek hem de bir mit olarak oldukça toplumda etkili olan 28 Şubat algısı sonucu Aşk edebiyatı üzerinden din anlatan edebi eserleri de bu durumu tetikledi diye düşünüyorum.
Bir kaç dakikalık için insanları etkilemek isteniyorsa güzel cümleler kurulmalıdır. Bir hafta hatta bir ay etkilemek isteniyorsa onlara güzel şeyler göstermelidir. İnsanları hatta nesilleri etkilemek istiyorsanız güzel şeyle yazmalısınız. Yazmak ne zaman güzeldir? Yaşadıklarınızı tavsiye ettiğinizde güzeldir. Kısacası ben yazdıklarımın okuyucularımın dilinde duaya dönüşmüyorsa yazma eylemini bir angarya olarak görüyorum. Yazmak zor bir süreçtir ve sadece bunu yayıncıdan alınan para karşılığı bir eylem olarak düşünülürse o zaman daha kazançlı işler yapılabilir deyip buraya da bir tebessüm ekledikten sonra teşekkür ediyorum…
Abdulkadir Seven (Yazar)
Sevgili dostum gördüğüm kadarıyla Anadolu’da Yayıncılık iller bazında düşündüğümüzde çok yerel ve dar çerçevede kalıyor buda bölgelerin imkanları ve bulundukları coğrafi konumla ilgili
Her ilin kendi içinde yerel dernekleri ve cemaatleri kendi yayıncılığını oluşturmaya çalışmakta ve buda zaten ilin nüfusunu göz önünde tutunca tek yayıncılık onları kurtarmadığı gibi kırtasiye ve yan gelirlerle hareket edilmekte.Ankara Konya Kayseri ve buna benzer illere baktığımızda yayıncılar İstanbul gibi bir bütün çarşıda toplanmaya çalışıp merkezileşme yoluna gitmektedir.
İlginçtir İstanbul yayıncılığı çok güçlü olmasına rağmen kitap okuru İstanbul’da çok zayıftır. Okuyucu kitlesi genellikle doğuya kaydığından bu da ister istemez İstanbul yayın piyasası Anadolu'dan kazancını sağlamaktadır. Okuyucu kitlesi Anadolu'da çok fazla bu da aslında Anadolu'nun İslami ağırlığıyla birlikte uygulanan jeopolitik ortamda buna zemin hazırlıyor.İşsizlik ve İslami duyarlılık insanları bir nevi kitapla daha da bütünleştiriyor, hassasiyet ve İslami duyarlılık birde ortamın getirisi göz önüne alınınca okur yazar oranı Anadolu'da bayağı revaç bulmakta, İstanbul biraz bitkinlerin ve yorgunların şehri.
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 12.08.2015 10:00 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2021 01:44