Anlatının Bilimi Yahut Nasıl Anlatmalıyım?

Modern ve geleneksel anlatım tekniklerinde anlatıcının genel geçer yöntem ve teknikler hakkında sahip olduğu birikim, metni güçlü kılan en önemli işlevlerden biridir. Anlatıcı, anlattığı hikâyenin hangi türe uygun olduğuna bakmaksızın o türün var olan tekniklerini nasıl kullandığıyla paralel olarak sağlam eserler verebilmektedir. Bu bağlamda anlatmanın da bir biliminin olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir.
Bir anlatıyı oluşturan şeyler nelerdir? Anlatının, anlatı sayılabilmesi için neler gerekir? (Jahn, 2015, s. 12) gibi soruların cevabını bulmak için ulaşabilecek kaynaklar bu kadar sınırlıyken, bu eserle karşılaşmış olmak benim için büyük bir şans oldu. Anlatıcılığın hâkim süren kalıp yargılarının temellendirildiği ve bir anlatı da bulunması gereken neredeyse tüm öğelerinin geniş açıklamalarla açıklandığı bu eser, bu alanda belki de büyük bir boşluğu kapatacak etkiye sahip.
Bir metnin anlatım sayılabilmesi için bir öykü içermesi gerekir. Bu öyküyü aktaran anlatıcı öyküde iki şekilde kendini gösterebilmektedir. Bunlardan ilki 'birinci şahıs anlatıcı' ikinci ise 'üçüncü şahıs anlatıcısı'dır. Bu anlatıcılığın diğer adları homodiegetik (öykü içi) ve heterodiegetik (öyküdışı)'tir. Bir öyküde eylemler arasında birinci şahıs zamiri içeren cümleler var ise, homodiegetik, üçüncü zamir içeren cümleler var ise heterodiegetik yapıdadır (Jahn, 2015, s. 18-19). Homodiegetik anlatı, kişisel tecrübeleri konu edinirken; heterodiegetik, başkalarının tecrübesini konu edinir (Jahn, 2015, s. 21)
Anlatı Düzeyleri:
Sayısız öykü anlatım biçimleri vardır ama en çok başvurulan yöntemlerden bir kaçına değinilen kitapta, anlatımın derinleşmesi ve farklı boyutların ele alınması için verilen başlıkları örnek metinlerle desteklenmektedir. 'Hikâye içinde hikâye ve onun içinde hikâye' karmaşık durumları genel bir çerçeveyle sunmak için başvurulacak yöntemlerden biridir. (Jahn, 2015, s. 55) Hikâye içinde hikâye anlatısını temsil eden matris anlatısı, içinden başka bir şeyin türediği anlatım anlamına gelmektedir. Bu anlatım tekniğinde başvurulan yöntemler, asıl itibariyle her hikâyenin bir hikâyesinin olabileceği, o hikâyenin de başka bir hikâyesi olabileceği gerçeğini göz önünde tutmaktadır. Bu da biten bir öykünün aslında yeni bir öykünün başlangıç cümlesi olduğu anlamına gelmektedir.
Anlatma, Odaklanma ve Anlatı Durumları
Metinde 'kim konuşuyor? Metindeki anlatım sesi kime aittir? 2 sorunun cevabı anlatıcının seçtiği anlatıcı sesini kim olduğunu bize gösterir. Açık anlatıcı; kendine birinci şahıs kullanarak gönderme yapan, dolaylı ve dolaysız olarak dinleyene hitap eden, öyküye müdahale eden anlatıcı sesi türüdür. Kapalı Anlatıcı: bunun aksine ne kendine gönderme yapar ne de herhangi bir dinleyiciye hitap eder, neredeyse nötr, bir sese ve üsluba sahiptir (Jahn, 2015, s. 63-64). Metinlerde bu sese ne kadar yaklaşabilirsek aslında okuyucuyla aramızda oluşabilecek o sessiz duvarı aşabilir ve onu anlatım ile baş başa bırakabiliriz. Ayrıca Bakthtin'e göre anlatıya dayalı bir metnin esas özelliğini ortaya koyan iki temel ses etkisi vardır: bunlar monolojizm ve diyalojizm'dir. Monolojizmde, bütün sesler sanki tek bir ses gibi geliyorsa bu etki yaratılmış demektir. Diyalojizm ise metnin anlatıcıya karektere ve duruma göre sürekli farklı sesler içerdiği bir etki söz konusudur (Jahn, 2015, s. 67).
Metinlerde temel olarak dört odaklanma biçiminden söz edilebilir: Sabit odaklanma: Anlatısal olgu ve olayların, tek ve sabit bir bakış açısıyla sunulmasıdır. Değişen odaklanma: öykünün farklı bölümlerinin farklı odaklayıcıların gözünden sunulmasıdır. Çoklu odaklanma: bir olayı her seferinde başka bir iç odaklayıcının gözünden tekrar tekrar sunma tekniğidir. Ortak odaklanma: çak sayıda anlatıcı sesinin biz anlatıcısı vasıtasıyla sunulmasıdır (Jahn, 2015, s. 70).
Anlatı durumları dört başlık altında toplanabilir: Biz-anlatısı; Anlatıcının kendi tecrübe ve yaşantıların odaklandığı anlatım durumlarıdır. Sen-siz-anlatısı; başkahramana ikinci şahısla atıf yapılan anlatıdır. Eş-zamanlı anlatma; anlatıcının öykü anlatırken aynı zamanda öyküdeki olayların da eş zamanlı olarak ilerlediği bir anlatı biçimidir. Kamera gözüyle anlatma; olayların tamamen dışsal ya da davranışçı tarzda yansıtılması, kamera tarafından yapılmış bir kaydın kopyası gibi anlatılması biçimidir (Jahn, 2015, s. 81).
Kitapla İlgili Genel Değerlendirme
Anlatı türü içerisinde yer alan ve geçmişteki meddahlıktan, günümüz modern türlerin çoğunu oluşturan bu türün, bir bilim olarak adlandırılması zor ve emek isteyen bir uğraştır. Bu uğraşın aslında tür olarak neredeyse edebiyat, müzik, tiyatro, sinema gibi birçok sanat dalının içinde kendine yer edinmiş olmasından kaynaklanıyordu. Anlatıcı anlattığı öykünün hangi türe uygun olduğunu seçerken kendi tecrübelerinden ve kendi kurduğu dilin çizdiği yoldan ilerlemektedir. Ancak diğer birçok alanda olduğu gibi anlatının da teorik olarak kurallar ve sistemsel bir temeli olduğu gözlerden kaçırılmaması gereken önemli hususlardan biridir. Bu amaçla dilimize kazandırılmış bu eser, bu alanda kendinin geliştirmek isteyen herkesin dikkatle okuması gereken bir eser olma özelliğine sahiptir.
Bu alanda ulaşılabilecek kaynakların bu kadar az olduğu göz önünde tutulursa dönüp tekrar okunup ve altı çizilen yerlerin birden çok tekrarla üzerinden geçilmesi gereken bir eser. İçeriğinde onlarca terimin açıklaması örneklendirmelerle beraber verilirken, sizi yönlendirdiği kaynakçalarla da doyuracak bir eser.
Anlatıbılim
Anlatı Teorisi El Kitabı
Manfred Jahn
(Çev: Bahar Dervişcemaloğlu)
Dergâh Yayınları
2.Baskı, Ağustos 2015
174 Sayfa
APA: Jahn, M. (2015). Anlatıbilim. (B. Dervişcemaloğlu, Çev.) İstanbul: Dergâh Yayınları.
Yazar: Enes CAN - Yayın Tarihi: 09.03.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.03.2022 01:24