Arınma Durağında Tahrip Olan Toplum, Düşünce, Misafir Köşesi

Arınma Durağında Tahrip Olan Toplum yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Arınma Durağında Tahrip Olan Toplum

12.03.2025 09:00 - Misafir Köşesi
Arınma Durağında Tahrip Olan Toplum

Birsen ÇAY yazdı…

Kuramlar birbirini besler. Hiçbir kuram bütünü tamamlayamaz eksik bir parçası kalır. Doğacak yeni kuram o eksik parçanın eseridir. Birbirlerine karşıt olarak devam ederler fakat tamamlanamazlar. Her birinin bireyde ve toplumda tezahürleri vardır ancak toprağın altında kendini saklı tutan ve zamanını bekleyen tohumlar, içlerinde yeni bir bilgi ile topraktan fışkırır ve bu bilgi kendisine gelen bilgileri çürüten istisna olur, ya da gerçek. Zaman akar, olay ve olgular dizilir, bilgi çoğalır, birey taşır ve toplumlar değişir. Kuramcılar bu değişimler aracılığı ile toplum laboratuvarı inşa eder. Bir kadavradır birey ve toplum sosyal bilim uzmanları için. Ve bu kadavranın sağlıklı ve çürüyen organlarını inceler. Byung Chul Han'ın tabiriyle "Organ lehçeleri" dayanak olan biricik kaynaktır.

Byung Chul Han, Palyatif Toplum eserinde metaforlarını tıbbi terimlerden alarak içinde bulunduğumuz çağın birey ve toplumunu sedyeye yatırmış, hasarlı organlara projektör tutmuştur. Anlatımının psikoloji, felsefe, edebiyat ile harmanlanması incelemeye deneme tadı katıyor. Etkisi altında bıraktığı kavramları ve kuramları ile farkındalık oluşturuyor. Altını çizmediğim cümleler, altını çizdiğim cümlelerin dörtte biri ölçeğinde. Kültürel bir doyum yakalamanın yanı sıra farkındalığın getirdiği sancı, paket halinde zihne ve gönle yerleşiyor.

Yaptığı kültür okumaları adeta bir yarış gibidir. Zamanın ellerinden tutmuş, koşuya çıkmışlar birlikte. Han, zamanın hikâyelerini, soluksuz kültür okumalarına nefes saymış. Daha çok koşmuş. Koşarken manzarayı kaçırmayan bir sosyolog oluşana gıpta etmemek elde değil.
Byung Chul Han'ın Türkçe'ye çevrilmiş yirmi bir kitabı bulunmaktadır. Yalnızca isimleri ile akademik alanın halka olan uzaklığını ters köşe ederek, gündemi yakalayan, güncel sorunların okumasını yapabilen ve yazabilen Güney Koreli kökenli bir filozofun düşünce dünyasında giriş yaparak tanış oluyoruz. Türkçeye kazandırılmış eserleri arasında Palyatif Toplum kitabı 2024 yılında basılmış son kitaplarındandır. Yetmiş yedi sayfalık mini gibi görünen ama her paragrafında bir duraksama, düşünme gerekliliği hissettiren eseri yazar on bir bölüme ayırmış.

1- Algofobi/ Acı korkusu 2- Mutluluk zorlaması 3-Hayatta kalma 4- Acının anlamsızlığı
5- Acının kurnazlığı 6- Hakikat olarak acı 7-Acının poetigi 8- Acının diyalektiği
9- Acının ontolojisi 10-Acının etiği 11- Son insan

Palyatif; köklü bir çözümü olmayan, geçici olarak işe yarayan, geçiştirici anlamında TDK sözlüğünde. Palyatif kavramı gibi Han, eserinde tıbbi kavramları metafor olarak kullanıyor ve esasen bu sorunun daha görünür olmasına sebep oluyor. Tıbbi anlamına baktığımızda ise Palyatif; temeldeki hastalığın tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın şikâyetlerini, esas olarak da acılarını gidermeye yönelik tedavidir.

On bir bölüme ayırdığı eserini ikiye ayıracak olursak algofobiyi sebep, diğer bölümleri sonuç başlığında işleyebilirdik. Bahsi geçen konuların temeli acı korkusuna dayanmaktadır çünkü. Acı korkusunun aşkın anlık hazlara indirgenmesinden, ilaç sanayinin politikasından aşinalığımız vardı ancak özellikle siyaset, rejim, psikoloji üzerinde acı korkusunu işleyişi dikkati cezbediyor. Acı korkusunun getirisiyle tek tek işlediği dijital dünya, kitle iletişim araçları, yapay zekâ, pandemi, pozitif psikoloji, sosyal medya ile sınırlarımızı aşındırma gibi değişimlerin siyaset, sistem temelinde oluşuna örneklik sunuyor. Toplumu kontrol etme yetkisine sahip devletin, halkını iyi okuma yolunu iktidarda kalma amacıyla yapıyor olması, kaybolan değerlerimiz başlığını işlemek durumuna getiriyor. Ne var ki bu kaybolan değerlerimiz dahi iktidarın kendine uyumlu bir tarife çıkarmanın paketi oluyor. Çatışma için güzel bir neden. Devrim için iyi bir fırsat. Mücadeleci bir ruh ve hareket için katıksız bir gerekçe. İşte orada "pozitif psikoloji" acının üstünü örterek daimi iyilik hissi ideolojisiyle bireylere anestezi verir ve iktidar zihni uyuşmuş bir topluma baskı yapma gereği duymadan kendini esarete bırakan özgür bir topluluğu oluşturur. Gözetim ve denetim eşliğinde kendisi, her şeyden haberdardır. Kendini özgür sanan birey ya da toplum gözlemlenebilir, yönlendirilebilir oluşunu beğeni butonuyla hürriyet görünümlü esaret içinde bırakır. Oysa "acılar şifrelerdir." S.13 "Acı bağdır." S.42 "Acı farktır." S.42 "Acı gerçekliktir." S. 43 "Acı öz algılamayı hassaslaştırır."s.43

Günümüz toplumunun çürüyen organlarını dile getiren Byung Chul Han'ın sağlam olan organları görmezden geldiğini sanmıyorum. Kendine misyon olarak ve aciliyeti açısından önceliği bu yönde olması makuldür. Açıkçası bu eseriyle, tüm eserlerini alıp okuma iştihası kazandıran yazarımıza bazı yerlerde yaptığım sorgulamaları tuhaf bulmadım değil. Ama bu sorgulamalar dahi eseri yetersiz göstermez kesinlikle. Yazarın acının göstergesi muhalif hareketi önemsediği noktada bencileyin amacına ulaşmışta sayılır.

"Aynının cehennemi" etkileyici ve sıklıkla bahsettiği söylemlerindendir. Mutluluk zorlaması bölümü ben yorgunluğunun gelişme sürecine bir cevap niteliğinde. Bu bölümün adı "ben yorgunluğu" da olabilirdi. "Acıya hep hazırlıklı olmak" tan bahsettiği yere katılmıyorum yazarın. Çünkü insan hayata karşı her zaman idmansızdır. Eleştirdiği Home Office'e dair; dezavantajlarını da yaşadığımız (özellikle eğitim alanında) pandemi sürecinde home office, zamandan ve mekândan bağımsız ekonomik fırsatlar sunarken tasarımının kişiye ait olabilme seçeneği, baskıdan uzak, daha verimli, hayatı kendi koşulları, kuralları içinde şekillendirdiği yeni bir çalışma alanı sunması açısından avantajlar listesinde neden olmasın. Pandemiyle gelişen politik denetimlere eleştiri getirirken "korkusu büyük olanın denetimi de sıkı olur!" Cümlesini paragraf yanına not alırken "Denetim konusundaki yetersizlikle çok mu cesur ülkeyiz acaba" diye düşünmeden edemedim. "Acının anlamını hepten yitirdiği" şeklinde kötümser bakış açısına katılmıyorum. Öz saldırganlık yerine öz denetimden süzülen acının çıkardığı eserler bunun kanıtıdır. Modern hastalık olan "can sıkıntısı"nın zaman içerisinde acının çözülüşünden başka bir şey olmadığını belirtir. "Canım sıkılıyor!" diyen birine "Ne acın var?", "Yük nerede taşınıyor?" Şeklinde sorabileceğime dair kendime not düştüm. S.43'te " Anestezi altında bir toplumdaki insanlara canlılık hissi verebilmek için giderek daha güçlü uyaranlar gerekir." Cümlesi "Pornografinin artışının sebebi nedir?" Sorusuna birincil cevap kıymetindedir.

Acıya övgü tadında olan Acının poetiği bölümde, (Byung Chul Han'daki donanımına atfen) farklı usta kalemdârların acıya bakış açılarından yola çıkarak daha çok örneklere yer vermesini beklerdim. Düşünmeyi yapay zekâdan ayıran acıdır diyerek zekânın ruhsallık kazanabilme aşamasına ışık tutar. Bataryası acı olan ruhun yapay zekâ karşısında ele geçirilmez ayrıcalığı kötümser bir tabloda yorulmuş yüreğe ferahlık kazandırıyor. Çöken, düşüşte olan ruh hali için, hâkimiyet yoksunluğu şeklinde açıklamasıyla bir soru sormayı daha öğrendim: "Neye hâkim olmadığını düşünüyorsun?"

"Son İnsan" kavramı, kuşak isimlendirmesi gibi politik amaçlı gelir bana. Rahmetli babam Z Kuşağı kavramı için; "Neden Z kuşağı diyorlar. Alfabenin son harfi. Neslin sonu ve dünyanın son insanı mı? Sonu kim belirler? Kıyamet saatini kim bilebilir? Kıyamet vakti bilinmiyorsa neslin sonundan da söz edilemez" Demişti. Haksız da görmem. İlahiyat alanında "Son peygamber", "Ahir zaman" öğretileri geliyor bunu yazarken. Ve peşi sıra "kıyamete bir gün kala olsa bile fidan dikin!" hadisiyle "son" sözcüğünün Nietzsche'nin kastettiği "Son insan" manasından ayrıştığını anlamak mümkün.

Yaşamaktan bıkmış, risk almayan, yalnızca huzur ve güvenliğini düşünen son insan hangi çağda yoktu ki!

Byung Chul Han'ın günümüzde acıyı ele alışı hemen hemen kötümser bir tablo içinde arz edilir. Palyatif toplumun acı eşiğinin düşük olması, hoşnutluğun nesrine yer verir evet, gün ışığında yazmaya yer verir evet ancak şu geliyor akla acının değeri üzerine yapılan bunca anlam sonrası; "Acıya hayatın anlamı olarak baktığımızda, Yahudilerin "israf" değerini kapitalizme kazandıran zihniyet, "acı" değerini, savaşın ve savaş sonrası esaretin meşruluğuna zemin hazırlamaz mı? Şiddeti gerekçelendirmez mi?

Hikâyedir. Padişahlardan biri bir esnafın karpuzlarını parçalar. Esnaf, "Padişahıma fedadır!" der her karpuzun parçalanması sonucunda. İkinci yıl aynı cevap. Üçüncü yıl aynı cevap. Dördüncü yıl gelir. Padişah esnafın karpuzların birini parçalar ve esnaf padişaha öfkelenir. Padişah sevinir ve derki: İşte şimdi savaşa çıkabiliriz!

Palyatif toplum; savaş sevicilerine, şiddet tanrılarına imanı ve itaati reddetmenin bir yolu olamaz mı?

Palyatif Toplum / Günümüzde Acı

Byung Chul Han

Metis Yayınları
Çeviren: Haluk Barışcan
Sayfa: 77


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 12.03.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.03.2025 11:09
757

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1205 yazı bulunmaktadır.