Aşk Şemsiyesinin Altında Bir Salgın Eseri; Kolera Günle, Edebiyat, Mustafa ATALAY

Aşk Şemsiyesinin Altında Bir Salgın Eseri; Kolera Günlerinde Aşk yazısını ve Mustafa ATALAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden

Aşk Şemsiyesinin Altında Bir Salgın Eseri; Kolera Günlerinde Aşk

05.10.2022 09:00 - Mustafa ATALAY
Aşk Şemsiyesinin Altında Bir Salgın Eseri; Kolera Günlerinde Aşk

Aşk Şemsiyesinin Altında Bir Salgın Eseri; Kolera Günlerinde Aşk

Salgın hastalıklarla ilgili kaleme alınmış ve kurgu yönünden çok katmanlı şekilde oluşturulmuş roman türü eserlerde, yapısal ve düşünsel zeminin genellikle aşk, din, politika ve kültür gibi olgularla bezenmiş olduğunu görmekteyiz. Bu dört olgu aynı eserde hep birlikte kullanıldığı gibi, bir tanesi öne çıkarılarak eserin ana iskeleti tümüyle bu olguya da teslim edilebilmektedir. Bunların birbiriyle uyum içinde kullanımı, eserin anlam ve kurgusal pozisyonunu salgın hastalığın penceresine konan bir kuş gibi hafif ve özgür bir duruma getirmektedir. Salgın hastalıkla gerçekliğe kanat çırpılırken, kurgu ise böylece sağlam bir zemine ulaşma fırsatı elde etmiş olmaktadır.

Salgın hastalıkların tarihle iç içe boyutu, romanlardaki anlatıları da bulunulan tarihin içinde bir seyre zorunlu kılmaktadır. Mekân, konuşmalar, kavramlar, giyim ve kuşanış, günlük rutinler ve siyasi durum içinde bulunulan zamana uygun bir konuma getirilmelidir. Ev içi düzen, sokaklar ve esnafın durumu da yine bundan nasiplenmelidir. Bu yönüyle salgın hastalık eserleri olarak romanlar bir tarihin izlerini sonuna kadar taşımak zorundadır. Tarihsel perspektiften uzak eserler oluştururken bile, mecburen kırsal-kent ilişkisine girmek ve günlük rutinlerden bahsetmek gerekiyor.

Salgın hastalıkların tıbbi yönü romanların tıbbi gelişmeler ve yapılan işlemlerle ilgili yüzeysel de olsa bilgi içermesini zorunlu kılmaktadır. Romanlarda salgın, insan bedenine bulaş ve sonrasındaki tedavi süreçlerinin detaylı anlatımı bir kesim okur tarafından sıkıcı ve anlaşılmaz olabileceği için parça parça, tıbbi terimlere boğmadan ve anlaşılır olarak bu bilgileri sunmak gerekmektedir. Salgın ile ilgili bilgi verirken ana konudan sapmadan ve karakterleri salgının merkezine koyarak, bunları ya anlatıcı ya da yaşayan birer vesika kılmak eseri daha güçlü duruma getirecektir.

Eser ve Kolera

Gabriel Garcia Marquez'in Kolera Günlerinde Aşk adlı eserini, güçlü bir aşkın çıkmazlarını kolera hastalığının gölgesinde toplayan doktor bir eşin şahitliğiyle kaleme alıyor demek isterdim. Oysa aşkın gölgesinde koleranın kısa bir vakit dinlendiği, çaresizlik ve kabullenmişliğin ön plana çıktığı, evliliğin bir aşk için tek koşul kabul edildiği, beklemenin değil tensel arzunun ön planda olduğu bir kurgu oluşturulmuş. Eserin kolera hastalığıyla irtibatı kısıtlı, aşk kısmı başarılı, karakter tahlilleri ise kuvvetlidir. Anlatım sade, kurgu gerçekçi, betimlemeler dönemiyle uyumlu ve yerinde, üslup şiirsel ve teknik olarak bilinç akışı tekniği kullanılmıştır. Eserin çevirisi Şadan Karadeniz tarafından mükemmel bir üslupla yapıldığını da not olarak eklemeliyiz.

Eserde daha çok bir doktor olan baba-oğul Juvenal Urbino ve babası Marco Aurelio Urbino üzerinden kolera hastalığı aktarılmaktadır. Baba Urbino Asya kolerasına karşı mücadele vermiş ve bu uğurda hayatını kaybetmiştir. Bulunduğu dönemin şartlarında hastalığın seyrini takip etmiş ve engellenmesi için de çalışmaları koordine eden tek otoriteydi: "Çalışkan, özverili ve her şeyden çok da yürekliliğiyle kent yıkımın etkilerinden sıyrıldığında ona verilen birçok onur payesini hak ediyordu. (S.147)" Oğul Urbino babasının bu meziyetlerini genç yaşta üzerinde bulunduran ve babasının salgın zamanlarında yaptığı hataları irdeleyip bunlardan ders çıkaracak kadar da işinde maharetli bir hekimdi. Babasının ölümüne neden olan koleranın bütün ayrıntılarını öğrenmek için o günlerin salgın hastalıklar uzmanı olan iyi bir hocanın öğrencisi oldu. Bütün bu bildikleri, bir gün kente geri döndüğünde farelerin çokluğu, kapalı bir kanalizasyon sisteminin kurulmamış olması, pazaryerinin pis kokusu ve su birikintilerinde oynayan çocukların varlığıyla birleşince, onu koleraya davet çıkaran nedenleri düşünmeye itiyordu. Mücadele vermeliydi ve bu mücadeleyi vermek için yetkililerle defalarca görüştü. Sonuç: "Böyleydi onlar: Soy soplarıyla, kentin tarihsel değerleriyle, kalıntılarının paha biçilmezliğiyle, yiğitliği ve güzelliğiyle övünerek geçiriyorlardı yaşamlarını, ama yılların yıpratıcılığı karşısında kördüler. (S.145)"

rosana-soul_-gabo_-04222014 Yeryüzünde düzen değişmezdi. Olacak olan şeylerin alt yapısı gerçekleştikten sonra sonuç kaçınılmazdı. Bir yıl geçmişti ki ilk kolera vakası, hastanedeki öğrencilerinin gelip bakmasını rica ettikleri Doktor Juvenal Urbino tarafından konulacaktı. Hastanın geldiği gemi acilen karantina altına almış, sıkıyönetim ilan edilmiş ve yine barut kokusuyla hastalığın geçeceği sanılarak top atışları yapılmıştı. Yalnız oğul Urbino bu son yöntemin işe yaramadığını bilerek daha sıkı tedbirlerle süreci yönetiyordu. Hastaların vücudu enfeksiyondan dolayı mavimsi bir renk almakta ve hastalar beyaz tanecikli bir kusmuğun esiri olmaktaydı. Urbino'nun aldığı sağlık açısından kısıtlama ve tedbirler babasının yanlışlarından çıkardığı derslerle oldukça iyi gitmişti. Kolera vakası gerilemiş ve ölümler azalmıştı. Eserde baba-oğul kolera tedbirlerinin bir karşılaştırmayla aktarılması; gelişen biyolojik, sosyal çalışmaların ve zamanla biriken tecrübelerin analiz edilmesinin yeniden karşılaşılabilecek bir salgında, daha tedbirli ve hızlı hareket etmeyi kolaylaştıracağını göstermek içindir.

Bir bakteri olan Vibrio Cholerae; kanalizasyon suları, bu suların bulaştığı besinler veya kontamine olmuş deniz ürünlerinin tüketimi ile insana ulaşan ve enfeksiyona yol açan bulaşıcı bir özelliğe sahiptir. Yeterli hijyenin olmadığı ve su kaynaklarının sıkıntılı olduğu yerde dışkı kanalıyla insandan insana bulaşması gerçekleşir. Kusma ve ishalle karakterize bir şekilde etki gösteren kolera, vücuttaki su kaybından veya kusmukla boğulma sonucunda ölümle sonuçlanan bir seyir gösterir.

Romanda Doktor Urbino, bulaşıcı bir enfeksiyonu çağıran nedenleri kente ilk ayak bastığında dile getirse de arkadaşları ve çevresi tarafından dikkate alınmaz. Salgın geldikten sonra merkezi otoritenin Urbino'nun tavsiyelerini dinlemesiyle en azından hastalığın yayılma süreci kontrol altına alınmış olur. Romanda merkezi otoriteyle sağlık otoritesi çatışan değil, birbiriyle uyumlu bir süreç izlemiştir. Genelde merkezi otoritenin hastalığı saklaması, toplumsal yağmanın olması, dini otoritenin kaderci çizgisi ve karantina süreçlerinin topluma kabul ettirilmesinin zor olması gibi nedenler bu romanda anlatılan toplum için sorun teşkil etmemiştir.

Doktor Urbino'nun imkânsız aşkın taraflarından Fermina Daza ile tanışması da yine kolera hastalığı sayesinde olur. Genellikle kentin kenar mahallerinde ve zenci nüfusun yoğun olduğu yerlerde çıkan kolera, kutsal eski kentte oturan birinde çıkabilir miydi? Bundan şüphelenen arkadaşı hemen doktoru çağırmış ve bu hastayı muayene etmesini istemişti. Eski kutsal kente bulaşma sorunu ile aklı dolu olarak hastaya giden doktor, bunun bir bağırsak enfeksiyonu olduğunu görmüş ve basit bir tedaviyle hastayı şifaya kavuşturmuştu. Bu karşılaşma aralarında bir çekim oluşturmuş ve doktorun bu günden sonra Fermina Daza'ya, bayan Daza'nın da Urbino'ya karşı yüreğinde derin hisler oluşmaya başlamıştı.

Roman, Doktor Urbino'nun papağanını yakalamak üzereyken merdivenlerden düşmesi sonucu vefat etmesiyle başlamaktadır. Daha sonra Fermina Daza ve ilk duygusal hisler beslediği, kendisini olabildiğince seven Florentino Ariza arasındaki ilişkiyle devam eder. Bu ilişki Daza'nın babasının bu birlikteliği istememesi üzerine yarım kalır ve roman boyunca da bu imkânsız aşk kaleme alınır. Romanın gelişme bölümü kolera hastalığı üzerinden Doktor Urbino'ya bağlanır ve doktor ile Daza'nın ilişkisi evlilikle sonuçlanır. Karakterlerin birbirleri üzerinden hayallerini gerçekleştiren bir evliliklerinin olması gerçek bir aşk yaşadıklarını göstermez. Sonuçta elli bir yıl dokuz ay dört günlük bekleyiş ellerinin birbirlerine kavuşmasıyla son bulur.

Koleradan Geriye Kalan Yine Aşk

Romanda kolera hastalığı doktor kente döndükten sonra, doktor ile eşinin bir balon gezisinde ve en son doktorun ölümünden çok sonra Florentino Ariza ve Fermina Daza'nın çıktıkları gemi yolculuğunda rahat olabilmeleri ve kimsenin onları rahatsız etmemeleri için bulundukları gemide salgın hastalık olduğunu gösteren sarı bayrak çekmelerinde gündeme gelmektedir. İlkinde ayrıntılı bir şekilde doktorun babasını da işin içine katarak hastalık aktarılırken, ikincisinde sadece bir bölgede devam eden ve insanları öldürerek savuran "çok özel bir kolera türü(S.289)", üçüncüsünde ise yolcu almadan bir gemi yolculuğu yapabilmek için salgın hastalığı kullanarak: "Kuramsal olarak," dedi, "hiç durmadan, yük ya da yolcu almadan, hiçbir limana uğramadan bir yolculuk yapılabilir mi?(S.435)"

Aşkın imkânsızlığı ve sürecinin belirsizliğini, salgın hastalığın amansızlığı ve belirsizliğiyle özdeşleştirerek aktarır yazar. Yazarın salgın hastalığa sığınma gayreti de bu yüzden olsa gerektir. Zira yazar, salgın hastalığı sadece üç kırılma yerinde kullanır; ilki Florentino Ariza ile Fermina Daza'nın ayrılması, ikincisi Doktor Juvenil Urbino ile evliliğinin oturması, üçüncüsünde ise tekrar ilk aşka dönüş. Özellikle son kısım birden biten evlilik gibi, yine birden biten salgın hastalıkla bağ kurularak aktarılır. Böylece aşkın gerçekçiliği salgın hastalığın sahteliğinde bir ironiden beslenerek vücut bulur.

Esere genel olarak salgın çerçevesinden bakmaya çalışırken, aşkın sınırlarını zorlayacak hatta yer yer uygun olmayacak bir anlatının da olduğunu belirtmeliyiz. Romanda yaşanan tensel arzuların detaylarını bir tarafa bırakırsak, sınırları zorlayan ve pedofiliyi çağrıştıran bir hikayeye yer verilmesinin ne aşk ne de sevgiyle bağdaşmadığını belirtmeliyiz. Esere bir okuma yaş aralığı vereceksek bunun yetişkin seviyesinde olduğunu ifade etmeliyiz.

Kolera Günlerinde Aşk

Gabriel Garcia Marquez

Çeviri: Şadan Karadeniz

Can Yayınları

442 Sayfa


Yazar: Mustafa ATALAY - Yayın Tarihi: 05.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.10.2022 23:40
1194

Mustafa ATALAY Hakkında

Mustafa ATALAY

Bir gölün kıyısında 88 yılının Temmuz sıcağında hayata gözlerini açtı. Eğitiminin büyük bölümünü burada geçirdi. Bir denizin kıyısında 2007-2012 yılları arası Üniversite eğitimiyle birlikte hayat eğitimi de aldı.

Bir gölün kıyısına döndüğü yaşamını, 2012 Ağustos'undan bu yana 'Lale'lerle bezeli düşüncelerle 'Eczane'sinde devam ettiriyor.

Okuyor, yazıyor, çalışıyor ve başka alanlarda eğitimine devam ediyor.

Daha önce Üniversite bünyesinde çıkarılan Sentez Dergisi'nin editörlük ve yazı işleri sorumluluğu görevlerini üstlendi. Kardelen Derneği Bülteni'nin editörlüğünü yaptı. Dernek ve Vakıf bültenlerinde ara ara göründü, Alıntılar Mektebi'nde talebe oldu, Yolcu Dergisi'nde nefeslendi, on5yirmi5.com'da uzun bir serencamı oldu. Kitaphaber.com.tr'yi ise evi gibi görüyor...

Mustafa ATALAY ismine kayıtlı 115 yazı bulunmaktadır.

Twitter Facebook Kişisel