Baldır Bacak İşlerinden Korkuyu Beklerken’e
"YERMÜK VE TRAFALGAR BALDIR BACAK İŞLERİ" ROMANI İLE "KORKUYU BEKLERKEN" ÖYKÜSÜ'NÜN MUKAYESELİ OKUNMASI
Bazen okuduğumuz kitaplar zihnimizin en karanlık odalarında pusuda bekliyor, hele de çok sevip etkisinden kurtulmakta güçlük çektiklerimiz ufacık bir çağrışımla "buradayım" diye haykırıyor. Oğuz Atay'ın "Korkuyu Beklerken" eseri de benim için öyledir. Özellikle de kitaba adını veren Korkuyu Beklerken öyküsü. Çok etkilendiğim, üzerine günlerce düşündüğüm bu öykü Serdar Uslu'nun "Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri" romanını okurken de birden kendini hatırlattı. Bu iki eser arasında özellikle tema ve kahramanların ruh halleri bakımından benzerlikler olduğunu düşündüm. İki kahramanın bunca müşterek yanını görmezden gelemedim. Bu iki eseri, tema, kahramanlar ve üslup bakımından bu yazımda biraz irdelemek niyetindeyim.
Korkmak Dışa Dönük Bir Eylemdir
"Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri" romanında Ali Ulvi, kendi halinde, edebiyatla meşgul, emekliğini bekleyen bir devlet memurudur. Oğuz Atay'ın öyküsünde adı geçmeyen kahramanımızla müşterek özellikleri: içe dönük, takıntılı hatta obsesif denecek kadar olayları büyüten, hayalperest, entelektüel olmaları. Tüm bu özelliklerin üstünde bu iki kahramanı bu yazıda bir araya getiren temel özellik ise korkaklıklarıdır. Aman canım ne var bunda hepimiz biraz korkağız diye düşünmeyin. Bu korkaklık onların hayatlarını alt üst edecek ve diğer insanlarla, dış dünyayla olan bağlarını koparacak raddededir. Hepimiz hayat maceramızda başımıza gelen türlü olaylara karşı korku hissederiz hatta korku ve şaşkınlığı bir arada yaşayarak dehşete kapılırız elbette. Bazen tedirgin olur zaman zaman da ürpeririz olaylar karşısında. Bu kahramanlarımızın korkuları onların normalden sapma göstermelerine neden olacak derecede büyüktür ve iki kahramanın da korkuları bir zarfla başlar.
Ali Ulvi'nin bir gün eline bilmediği kişiler tarafından bir zarf tutuşturulur. Bu zarfı şube müdürüne vermesini ve verirken de "düttürü dubara züttürü zubara" demesini isterler. Ali Ulvi'nin hayatı tanımadığı bu kişiler yüzünden alt üst olur. O anda iki seçenek vardır onun için. Ya bu saçlığa gülüp geçecek, ciddiye almayacak ya da önemseyip deneni yapmanın yollarını arayacak. Birinci seçenek cesurların ikincisi ise korkakların işi gibi görünür. Ali Ulvi bu zarfı da ve sonra başına gelen her şeyi oldukça önemser ve böylece "korku" başlar.
Oğuz Atay'ın hikâyesinde de korku bir zarfla başlar. Kahramanımız bir gün evinde bilmediği bir dille yazılmış mektup bulur. Zarfla evine bırakılan bu mektupla beraber bir tarikat ya da gizli örgütün onun peşinde olduğu fikriyle de onun "korku"su başlar.
Bu tematik yakınlık kahramanların karakterlerinde de görülür. Bir zarfla başlayan gizli örgütlerin, tarikatların peşlerine düştüğü iki kahraman da teslim olmayı seçer, doğru mu diye sorgulamaz. Ve korkunun kollarında geçen diğer olaylarla artık iki kahramanın da kabullenişi ve kırılan cesaretleri adım adım işlenir.
"Korkuyu Beklerken" öyküsündeki kahramanımız yalnız yaşar. Paranoyak ve takıntılı bir kişidir. İnsanlardan kopuk kendi iç dünyasına dönmüş bir adamdır. Ali Ulvi de yalnız yaşar. İkisi de bekârdır, hayatlarında sevdikleri bir kadın yoktur. Rutin düzenleri dışına çıkmak ikisini de korkutur. Kahramanların iç sesleri dış seslerinden çoktur. İçlerinde yoğun olarak yaşadıkları endişeleri, takıntıları, korkuları dışarıdan daha sakin ve dingin bir imajla gizlenir. İki kahraman da düşüncelerinin ağırlığıyla bedenine yenik düşer. Taşıdıkları derin korkular ve endişeler ikisini de hasta eder. Ayrıca tüm bu paranoyak buhranlardan uyuyarak kaçarlar. İkisinin de uyuyakalmaları, yığılıp kalmaları, yarı baygın ve çok derin uyumaları vardır.
"Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri" romanında Ali Ulvi diğer kahramana göre daha sosyal sayılabilir. Çünkü işe gidip gelir. Dış dünyayla mecburi bir bağı vardır. Dostu ve ahbabı daha çoktur. Fakat "Korkuyu Beklerken" deki karakter mecbur kalmadıkça pek kimseyle görüşmez. Fakat başlarına gelen bu olay karşısında ikisi de arkadaşlarına danışmayı ihmal etmez. Burada da benzer tepkilerle karşılaşırlar. Açıktan alay etmeseler de çevrelerinde onlara inanan pek yoktur. Bırakın inanmayı onlar kadar bunu önemseyen, ciddiye alan hele hele korkan kimseyi göremezler. Fakat "Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri"nde Ali Ulvi'nin başına gelenlerin benzerini ev sahibi gibi yakınındaki kişilerin de başına gelir. Onlarla esir alınır ve onlarla benzer muamele görür. Fakat çözüm aramak konusunda giriştiği mücadelede yalnızdır ve pek taraftar bulamaz.
Bu iki eserin müşterek yönlerini tespit ederken dikkatimi çeken başka bir nokta kahramanların dış dünyadaki algılanış biçimiydi. Eserlerin ben diliyle yazılması ve olayları hep kahramanın gözünden görmemiz, onların dış dünyada nasıl algılandıklarına dair fikir yürütmemize mani olur.
Dil Ve Üslup Açısından
Oğuz Atay'ın "Korkuyu Beklerken"i 1975'te yayımlanır. Elbette Atay'ın kullandığı teknikler ve üslubu döneminin çok ötesindedir. Kendi çağdaşlarından oldukça farklı bir yaklaşımla modernist imajları pek çok kişiden önce kullanmış ve edebiyatımızda bir mihenk taşı olmuştur.
"Korkuyu Beklerken" kitabında sekiz farklı öykü yer alır. Hepsinde bilinç akışı ve iç çözümlemeler ağırlıklıdır. Kahramanların ruh durumları üzerinde yoğun bir anlatım söz konusundur. Kitaba adını veren Korkuyu Beklerken öyküsünde de uzun uzun korku halini ve korkunun insanı nasıl diğerlerinden (korkmayanlar yahut korktuğunu belli etmeyenlerden) ayırdığını gösterir. Atay, kahraman dış dünya ile olan çatışmasını yer yer ironik bir üslupla anlatır. Fakat Oğuz Atay dili ciddidir. İronisinde bile düşündürme ağır basar. Kahramanın yaşadığı korku karşısında eve kapanıp günlerce aklını yitirecek raddeye gelmesiyle okur da endişeyi hissetmeye başlar. Atay bunu öyle ustaca yapar ki okur, hikâye boyunca kahramanın zihninde kalır. Bu karmaşık akıl hareketlidir. İleri gidişler, geri dönüşler, hayaller, gerçekler iç içedir.
"Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri" romanı 2022'de yayımlanmıştır. Serdar Uslu felsefe eğitimi almış bir yazar olduğundan mıdır yoksa Oğuz Atay'ı da iyi bildiğinden midir eserinde belirgin bir ironi vardır. Okurken hem güler hem düşünür hem de bu akıcılık karşısında mest olursunuz. Eserde Ali Ulvi'nin toplumla olan çatışmaları çok iyi anlatılmıştır. Olaylar II. Dünya savaşı sonrasında geçer. Hitler ve onun adamlarının tekrar dünyaya hâkim olma çabası işlenirken tıpkı Atay gibi sosyolojik göndermeler sıkça yapılır.
İyi De Hepsi Rüya Mı?
Oğuz Atay'ın kahramanı, zamanla korkuyu yenmez, giderek artan bir korkuyla dış dünyayla olan bağını koparma noktasına gelir. Fakat sonra tekrar evden çıkar. Bu bir uyanış halidir ama korku dolu bir uyanış. Kendisi ile başkalarını mukayese eder. Dışarıda insanların korkmadan yaşamasına kızar, sığ ve sıradan hayatları karşısında öfkelenir. Mektubu gönderenler yakalanır. Fakat olay ciddi midir şaka mıdır önemsenmeye değer mi bilinmez. Okura bu netliği sunmaz Atay. Zaten gerek de yoktur. Çünkü burada asıl mesele mektupların gerçek olması değil korkuların gerçekliğidir.
Ali Ulvi ise başka insanlardan çok kendisiyle meşguldür. Onun korkusu daha fazla aksiyon içerir. Çünkü savaş sonrası tekrar diriltilmek istenen ideolojiler vardır. "Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri"nde olaylar bir patlamayla sonuçlanır. Yine gerçek mi değil mi meselesi havada kalır. Tıpkı "Korkuyu Beklerken"deki gibi.
Son Söz
Serdar Uslu bu ilk romanında ironik dili, akıcı anlatımıyla ustaca bir iş çıkarmış. Bu bağlamda "Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri" hem teknik kusursuzluğu hem de tematik özgünlüğü bakımından oldukça iyi bir eser. Ben Ali Ulvi'yi Atay'ın kahramanına çok benzettim. İkisini okurken de benzer kişiler canlandı muhayyilemde. Belki benim gibi bu müşterekliği yakalayanlar vardır?
Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri
Serdar Uslu
Timaş Yayınları
İstanbul, 2022
Korkuyu Beklerken
Oğuz Atay
İletişim Yayınları
İlk yayınlanma, 1975
Yazar: Tuba YAVUZ - Yayın Tarihi: 19.05.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 19.05.2023 15:30
Tuba hanım, kaleminize sağlık. İlgi çekici anlatımınızla değerlendirmeniz bir öykü tadındaydı.