Bana Çocuk Edebiyatının Resmini Çizer misin Osman Büyükmutlu?
Bilinçli, nitel, kayda değer, saklanmaya değer ilk çiziminizi hatırlıyor musunuz? Ne zaman, nerde, ne çizmiştiniz? Şimdi nerde, ona ne oldu?
Ortaokul yıllarında evde çocuk-genç odamızda asılı bir rock yıldızının posteri vardı. Bir akşam adeta sezgisel bir dürtümlemeyle karakalem portresini çalışmış, benzediğine kendim bile şaşırmıştım. Aynı resmi sürekli çizmeye ve (Kayseri'li olarak) sınıf arkadaşlarıma 25 kuruşa satmaya başlamıştım.:)) Şimdi o resim nerededir bilmiyorum ama kendi çizgim net bir şekilde aklımda
Yeteneğinizi nasıl geliştirdiniz? Çocuk kitaplarına çizimlerinizle katılma fikri/fırsatı nasıl doğdu? Kendinizi bu piyasaya nasıl kabul ettirdiniz?
Ortaokulun son yıllarında bir Resim Atölyesinde birebir klasik resim eğitimi almaya başladım ve uzun süre devam ettim. Daha sonra güzel sanatlar fakültesinde görsel iletişim bölümüne başlayarak alaylı serüvenim okulluya inkilap etti. (Yanlış hatırlamıyorsam) pandemi süreciydi, instagramdan görerek online çocuk kitabı resimleme atölyesine katıldım. Oradan keşfetmiş olacaklar kısa süre sonra bir yayınevinden telefon aldım.
Çizdiğiniz bir çocuk kitabını elinize aldığınızda kendinizi eserin neresinde hissedersiniz? Mesela kitabı bir film gibi düşünsek, rolünüzü nasıl tanımlarsınız?
Küçük yaşlardan itibaren izlediğim filmler vs sonrasında ekseriyetle hiperaktif başrollere hiç özenmedim. Daima 'usta' statüsünde, geri planda ve durağan karakterleri benimsedim. Bu nedenle bugün çocuk kitabı yahut yarın başka bir projede kendimi daima perde arkasında kritik işleri halleden biri olarak görürüm. Kitabı elime aldığımda çocuğum olmuşcasına duygulanırım.
Yöntemlerinizden ve prensiplerinizden biraz bahseder misiniz? Bir proje önünüze geldiğinde hangi şartları öne sürersiniz? Ya da size sunulduğunda kabul etmediğiniz şartlar nelerdir?
Yazar ve yayınevi kritik önem taşıyor diyebilirim. Çünkü her metni çalışmak istemem. Belli yazar ve yayınevleri zaten beklemediğim bir metni ekseriyetle sunmaz. Bunun dışında hem zaman noktasında hem de çizim noktasında sıkıştırılmaktan hoşlanmam. Gereksiz revizeleri sevmem.
Yazarak derdini anlatanlara çizerek destek veriyorsunuz. Yaptığınız iş kimi zaman hayali somutlaştırmak, kimi zaman gerçeği soyutlaştırmak. İlk adımıysa sanırım görünmeyeni görebilmek. Dolayısıyla çocuk edebiyatına baktığınızda bizim göremediğimiz ama sizin gördüğünüz sorunlar var mıdır diye merak ediyorum. Gerek okur açısından, gerek yazar veya çizer açısından sizce neler iyi gidiyor, nerelerde aksıyoruz?
Yazar olmayanların yazarlık, çizer olmayanların çizerlik yapması naçizane beni rahatsız ediyor. Sanki Kitaplar pişmiyor da salt üretiliveriyor, bu beni üzüyor. Bu iyi yazar, çizer, editör vs ve kitapların perdelenmesine, okuyucu tarafından görülmemesine sebebiyet verebiliyor kanaatindeyim.
Yazarlarla aranız nasıl? Çizimini yaptığınız eserin sahibi ile hangi düzeyde bir iletişim kurarsınız? Hangi kafa yapısındaki yazarlarla çalışmak kolay, hangileriyle çalışmak zordur?
Yazarlarla aramın iyi olduğu kanaatindeyim. Kendi yazdığıyla başta kendi heyecanlanabilen yazarları seviyorum. Ayrıca bendenizin karakter özelliklerine yahut tanımlanan bir mekana vs yani metne müdahale ettiğim olur. Buna müsaade eden hatta mutlu olan yazarlarla çalışmayı eğlenceli. Görsel öğeleri kendi kafasında netleştirip çizeri sıkboğaz eden yazarları sıkıcı buluyorum.
Yayınevleri ile aranız nasıl? Muhatabınızdan ne bekler, ona ne avantajlar sunarsınız?
Yayınevleriyle de aramın iyi olduğu kanaatindeyim. Yaptığım iş çizgiyle hikaye anlatmak, çizgilerin hikayeye en iyi hizmeti sunması. Bu açıdan kendi tatmin olmadığım çizimi editöre sunmuyorum. Hatta eskiz aşamasında kendimce onayladığım ancak renklendirince tatmin olmayıp sil baştan yaptığım sayfalar oluyor. Son tahlilde editöre "revize veremeyeceği" işler sunmayı amaçlıyorum. Belki ütopik gelecek ama yayınevinden de benim 'revize veremeyeceğim' zaman ve ücret teklifi yapmalarını beklerim.:))
Çocuklarla aranız nasıl? Onlardan fikir alır mısınız?
Çocuklarla aram fena değil.:) Çizdiğim kitaplardan genelde çevremdeki çocuklara hediye ediyorum. Ayrıca çocuklar beni çalışırken izlemekten büyük keyif alıyor ve belli ki şaşırıyorlar. Çizim aşamasında metni görmeden çizimden ne anladıklarını yahut hangi karakterlerin nasıl özelliklere sahip olabileceklerini tahmin etmelerini istiyorum. Ve dönüşlerinden çizimlerin işlevselliğini tartıyorum.
Bir çocuk kitabını çizerken hedefiniz nedir, hangi konularda kendinizi sorumlu hissedersiniz?
Samimiyetin önemine ve sevgiyle pişirilen bir yemeğin daha lezzetli olacağına inanırım. Bu nedenle işi büyük bir titizlik ve şevkle yapmaya gayret ediyorum. Ayrıca mümkün mertebe gündelik mekan ve objeler ve "ideal" olmayan vücutlara sahip karakterler kullanmaya çalışıyorum. Neticede okuyucunun çizimlerden yabancı bir çizgifilmden fırlamışcasına karakterler objeler vs değil yerli ve milli etkiler almasını beklerim. Bu nedenle obez anneler cılız babalar, çaydanlık yahut çaylar, kepçe kulaklı büdü kaşlı çocuklar… çizimlerimde sıklıkla rastlanılabilir öğelerdir.
İyi bir okur musunuz? Çizime başlamadan önce metni nasıl okursunuz? Sonrasında işiniz bitene kadar, kaç defa daha okursunuz? Bu işi yapıyor olmak okuma alışkanlıklarınızı etkiledi mi?
Çizime başlamadan kitabın ana temasını, karakterleri ve mekan tasvirlerini yeterince anlayacak kadar hızlıca okuyorum. Gerekirse ufak not aldığım da oluyor. Çizime geçince ise yalnızca editör notlarına odaklanıyor, gözümden detay kaçmaması adına çizim esnasında ara ara kontrol ediyorum.
Çocuk kitaplarını çizerken sizi en çok zorlayan nedir? Tıkandığınız olur mu, sizi neler besler?
Sezgiye ve ilhama inanırım. Bu nedenle bazı günler adeta kalem elimi kontrol edercesine pratik bir şekilde referanssız işler ortaya çıkarırken bazı günler hiç bir şey çizemeden beyaz ekranla bakışıp tablet başından kalktığım olur. Bunun dışında içerik konusunda pek sıkıntı yaşamam, yaşasam da kısa sürede çözülür.
Okuyup çizmemeye karar verdiğiniz ya da istemeyerek çizdiğiniz metinler oldu mu? Olduysa size bunu hissettiren neydi?
Henüz okuduktan sonra çizmeyi reddettiğim metinler olmadı. Ancak sevmeyerek çizdiğim çok metin oluyor. Çocukların dilinden yazmak, eğlenceli ifadeler kurmakla saçmalamanın, basitleşmenin arasında ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum.
Bugüne kadarki en iyi işinizi görmek istesek bize hangi kitabın ismini verirsiniz?
Melih Tuğtağ'ın kaleme aldığı "Obur Dünya".
Metinlerinden en çok keyif aldığınız yazarlar, çizimlerini en çok beğendiğiniz çizerler kimlerdir?
Melih Tuğtağ ağabeyin kullandığı dil açık ara favorim diyebilirim. Çizmek bir yana okurken de büyük keyif alıyorum. Ayrıca bir dergide Zeynep Eyüpoğlu'nun başka bir dergide ise Abdullah Harmancı'nın yazdığı köşeleri çiziyordum. Onlar da hatrımda kalan yazarlar oldular. Çizimde ise karikatür tarzı çok hoşuma gidiyor. Bu anlamda Esra Gözde ve Yavuz Girgin'in çalışmalarını keyifle takip ediyorum.
Hayalinizdeki proje/iş ya da mesleğinize dair en büyük hayaliniz nedir? "Ben yapsaydım" dediğiniz işler oldu mu? Hadi aksini de düşünelim; işinizin geleceğine dair endişeleriniz var mı?
Daima iyi insanlarla güzel işler yapmak için fiili yahut kavlî dua ederim.
Çizgiroman işleri beni heyecanlandırıyor (üzerinde çalıştığım bir proje var).
"Ben yapsaydım" dediğim işler olabiliyor. Bunun sebebi bazen yazarla tanışma imkanı ve birlikte iş yapma heyecanı bazense güzel basılmış, güzel yazılmış bir kitabın çizerini naçizane yetersiz bulmam. Bunun dışında animasyona dair adımlar atmak da isterim. StoryBoard çizerliğini kendime yakın buluyorum.
Çocuk kitabı çizerliği anlamında belki endişelenilebilir. Ancak resim serüveni yahut hikaye anlatıcılığı form değiştirse de daima devam edecektir kanaatindeyim.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 05.04.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.02.2023 23:23