Bana Çocuk Edebiyatının Resmini Çizer misin Zeynep Yeşi, Söyleşi, A. Erkan AKAY

Bana Çocuk Edebiyatının Resmini Çizer misin Zeynep Yeşilmen? yazısını ve A. Erkan AKAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyab

Bana Çocuk Edebiyatının Resmini Çizer misin Zeynep Yeşilmen?

01.03.2023 09:00 - A. Erkan AKAY
Bana Çocuk Edebiyatının Resmini Çizer misin Zeynep Yeşilmen?

Bilinçli, nitel, kayda değer, saklanmaya değer ilk çiziminizi hatırlıyor musunuz? Ne zaman, nerde, ne çizmiştiniz? Şimdi nerde, ona ne oldu?

Çizdiğimiz her resmi saklanmaya değer bulsak da, çok azını muhafaza edebiliyoruz, İlkokul 4. sınıfta anımsadığım bir çizimim vardı; bir köy resmiydi, hem perspektif hem de renklendirme açısından bilinçli bir çalışmaydı. Maalesef zihinde kalmış sadece. İllustrasyon olarak ilk yaptığım çizim ise lise yıllarında kendi yazdığım bir şiirden esinlenerek çizdiğim bir portre çizimi idi. Şiirlerimi yazdığım defterlerden birinin arasında duruyor olmalı. Sizin bu sorunuz vesilesi ile ilk illustrasyon çalışmamı anımsamış oldum. Tabii o zamanlar illustrasyonun ne olduğunu dahi bilmiyordum.

Yeteneğinizi nasıl geliştirdiniz? Çocuk kitaplarına çizimlerinizle katılma fikri/fırsatı nasıl doğdu? Kendinizi bu piyasaya nasıl kabul ettirdiniz?

Çocukluğumdan beri çizmeyi seviyordum, liseye kadar hep kendi kendime çizdim, (Bob Ross'un tv programını izlemeyi katmazsak) hatta liseden sonra önce Nusaybin'de ardından da Mardin Abbara içinde kardeşimle ilk kişisel yağlı boya sergimizi açtık. Bu hem Nusaybin için ilkti hem de Mardin Abbara (kubbe şeklinde alt geçitler) içinde ilk açılmış sergiydi. Sanırım sonrasında da olmadı. Resmimi geliştirmek için liseyi bitirdikten sonra İstanbul'a geldim. 2002 yılının sonlarıydı. Cağaloğlu Hoca Galeri'de Rahmetli Mustafa Diken ile ayak üstü tanıştım. İstanbul'a geliş nedenimi anlatınca aşk var deyip o an galeride masa başında çalışan Reza Hemmatirat Hoca'yı göstererek "hoca orda" dedi ve bizi tanıştırdı. O günden sonra Reza Hoca ile temel resim derslerine başladık. Dersleri Hoca Galeri'de işliyorduk fakat bir gün Reza Hoca derslerimize Erdem Yayınları'nın binasında devam edeceğiz dedi. Bu vesile ile Erdem Yayınları ile tanışma fırsatımız oldu. Ama kitap resimleme mevzusunu hiç düşünmemiştim çünkü tamamen farklı alanda çiziyordum. Bir gün Reza Hoca çocuklar için yazmamı söyledi. "Yetişkinler için deneme veyahut şiir yazıyorum ama çocuklar için hiç düşünmedim." dedim, "sen yazdığın şiirleri Melike Abla'ya göster" diye tekrar vurgulayınca ben de Hocayı kırmamak adına biraz da çekinerek Melike Hanım ile görüştüm. "Reza Bey diyorsa yaz bakalım." dedi. Birkaç metin yazdım, kendilerine teslim ettim, olumlu olumsuz bir dönüş olmadı. Metinlerin basılması ile öğrendim onaylandığını. İlk kitaplarımı Ender Dandul, sonrasında çıkan Doğa Öyküleri'mi de Rahmetli Şafak Tavkul resimlemişti. İlk fikir, kitapların çıkmasıyla beraber Melike Hanımın "kendi kitaplarının çizimini sen neden yapmayasın" demesi ile oluştu. Daha sonrasında "gel buraya, Reza Hoca da burda, kütüphaneden faydalanırsın buranın bütün imkanlarını dilediğin şekilde kullanabilirsin" diyerek bana çalışma fırsatı verdi. Bu konuda da sürekli teşvik etti ve zaten çizmeye ilk Erdem yayınlarında başlamış oldum.

z1_1 Çizdiğiniz bir çocuk kitabını elinize aldığınızda kendinizi eserin neresinde hissedersiniz? Mesela kitabı bir film gibi düşünsek, rolünüzü nasıl tanımlarsınız?

Sanat Yönetmeni ya da bir tiyatronun sahne tasarımcısı olarak da düşünebiliriz. Metinde belirtilen mekanı, ortamın ışığını, renklerini, karakterleri, kostümleri ile beraber o anki metne uygun pozisyon ve duygu durumunu yansıtmaya çalışırız, bazen de metinde olmadığı halde ortama zenginlik katacak ayrıntılar eklenir.

Yöntemlerinizden ve prensiplerinizden biraz bahseder misiniz? Bir proje önünüze geldiğinde hangi şartları öne sürersiniz? Ya da size sunulduğunda kabul etmediğiniz şartlar nelerdir?

Çizimlerimde çoğunlukla suluboya ve karışık teknik kullanıyorum, bir teklif geldiğinde ilk talebim metni görme isteği. Zaman kavramı da mühim; ne kadar süre verildiği. Çünkü bazen çizim işini çok dar bir zamana sığdırıyorlar, o tür kısıtlamalarda yetiştirme telaşı ile verimli çizemeyebiliyoruz. Genelde yönergeli metinleri kabul etmiyorum. Bazı istisnalar hariç.

Yazarak derdini anlatanlara çizerek destek veriyorsunuz. Yaptığınız iş kimi zaman hayali somutlaştırmak, kimi zaman gerçeği soyutlaştırmak. İlk adımıysa sanırım görünmeyeni görebilmek. Dolayısıyla çocuk edebiyatına baktığınızda bizim göremediğimiz ama sizin gördüğünüz sorunlar var mıdır diye merak ediyorum. Gerek okur açısından, gerek yazar veya çizer açısından sizce neler iyi gidiyor, nerelerde aksıyoruz?

z1_10 Okur olarak ele aldığımızda severek okuyabileceğimiz edebi eserler yok denecek kadar az, sürekli yeni kitaplar çıkıyor hatta tabiri caizse önüne gelen kitap çıkarıyor, özellikle medya popülerliğinin etkisiyleyle de... Herhangi bir alanda ihtiyaca binaen kitap yazdırılıyor, bu şekilde ısmarlama eserlerden ne kadar edebi eser ortaya çıkabilir ki? İçten gelen nitelikli eserler değil miydi okura verimli olacak? Çocuk kitaplarını çok yakından takip ediyor, fırsat buldukçada okuyorum. Misal; islam büyüklerini tanıtma amacıyla bütün yayınevleri seferber olmuş gibi fakat tarih bilgisini az bir anlatım arasına sığdırmaktan öteye geçememişler genel olarak. Bütün bilim adamlarını, bütün Türk kahramanlarını kaleme almak için yazmışlar. Görünürde çok eser var fakat okuyup bir çocuğun eline verebileceğimiz nitelikte değil. Kitapların görsel içeriğine değinecek olursak, çizerliğe çokça bir rağbet oluştu. Tabii ki hem artıları hem eksileri olacaktır. Bu tamamen yayıncının titizliğine kalmış bir şey. Fakat genel olarak çizimler tek bir elden çıkmış gibi dijital ortamda kopyalama ya da taklit edilerek çiziliyor. Farklı kitaplarda aynı karakterleri görebiliyoruz. Tıpkı sinemada aynı oyuncunun onlarca filmde farklı karakterleri canlandırması gibi. İyi şeyler olmuyor mu; tabii ki de hiç olmadığı kadar çocuk edebiyatına bir merak oluştu, özellikle illustrasyon alanında kitaplarda daha bir önem verilmeye başlandı. Hatta metinler kadar özeniliyor. 2000'li yıllarda Yayınevleri çizer bulmakta zorlanıyordu. Şuan piyasada çok iyi illustrasyoncular var. Çocuklar için çokça yazıldıkça zamanla arada kayda değer eserler de çıkar diye umuyoruz.

Yazarlarla aranız nasıl? Çizimini yaptığınız eserin sahibi ile hangi düzeyde bir iletişim kurarsınız? Hangi kafa yapısındaki yazarlarla çalışmak kolay, hangileriyle çalışmak zordur?

z1_11

Yazarlardan ziyade hep yayınevi çalışanları ile muhatap oldum. Birkaç istisna dışında. Yazar çoğunlukla yazdığı eseri kurgularken sadece kelimeler ile inşa etmez, görsel olarak da bir inşa söz konusu oluyor. Ve çoğu yazarın beklentisi hayalindeki sahnelerin birebir tasvir edilmesi oluyor. Bu yüzden yazar ile gerekmedikçe muhatap olmama taraftarıyım. Yazar hiç çizimden anlamadan metin tasviri dışında her şeye doğrudan müdahil olduğunda kendinizden bir şey katmıyor, metinden de kopuyorsunuz çünkü sizi metin değil yazar yönlendirmiş oluyor. Bazen olmadık şeyleri sorun edebiliyorlar. Misal yazar bir rengi hiç sevmediğini özellikle vurgulayıp, rengin o tonunu benim de kullanabileceğim ihtimaline karşı uyarabiliyor. Oysa o rengi belki ben seviyorum ya da çocuklar seviyordur. Daha önce de çocuk renkleri isteriz diyen oldu. Benim düşünceme göre çocuk rengi, yetişkin renkleri diye bir ayrım yapılmamalı. Misal gri belki bana bulutların yağmur yağdırmaya hazır halini yansıtıyordur. Kocaman bir filde olabilir bu gri, evet şuan kedi olmuş bir gri de gördüm. Siyah renk mi, gecede Ay ve yıldızlara zemin, siyah çakıl taşları. Siyah kuşlar da gördüm kanat çırparken, gerçekten bu renkler kimseyi dinlemiyorlar. Renklerin metin içinde duygu durumunu yansıttıkları kompozisyon içindeki bütünlükleridir mühim olan. Sadece canlı renkler olunca mı çocuğa hitap etmiş olacağız? Tabii ki metinle bütünlük sağlayarak, bazen metinlerde yazar özellikle renkleri belirtebilir ama bunlar istisna. Her koşulda çizim bitiminde Çizimlerin hem yazar hem de editörler tarafından tekrar değerlendirilmesi gerekir ki, çizim esnasında bizim gözümüzden de kaçan ayrıntılar olabiliyor.

z1_12 Tercih etmeyeceğim en belirgin yazar profili, çizim bilgisi olmayan, en basitinden iyi ve kötü çizim ayrımını yapamayan fakat buna rağmen çizere sadece metin ile alakalı değil, çizim konusunda da müdahale edip, yönlendiren yazarlar.

Yazarla birebir çalışma adına birkaç istisna oldu. Olumlu yönde tecrübe ettiğim çalışmalardı.

Hangi yazarla çalışmak kolay derseniz yazar olduğunun farkında olup tamamıyla çizerin yerine geçmeyecek, işini kolaylaştıracak kişilerle derim. Çünkü daha iyi bir iş ortaya çıkartmak adına, içeriğe faydası olacak yönde karşılıklı ve mümkün yönlendirmelere dayalı olduğu sürece yazar-çizer ortaklığından verim alınabilir.

Yayınevleri ile aranız nasıl? Muhatabınızdan ne bekler, ona ne avantajlar sunarsınız?

Genel olarak Yayınevleri ile aram iyidir. Onların da benimle arası iyidir diye umuyorum. Muhatabımdan özellikle ilk etapta emeğime saygı gösterilmesini isterim. Ne kadar ticari boyutu olsa da, sonuçta emek verilerek ortaya konulan işler. Misal; çoğu yayınevi çizerin örnek çizimlerinden yola çıkarak iletişim kurar. Fakat metin için bir kaç yeni örnek çizim talebinde bulunur. Tabii ki de doğal hakkı çünkü yeni bir metin yeni çizimler demek, fakat çoğu yayıncı çizimler istedikleri gibi olmayınca iletişime geçtiği yazara dönüş yapma gereği bile duymuyor. Oysa kendisi için çalışmış, eser ortaya koymuş, bazen bir çizimle yetinmeyip iki örnek talebinde bulunabiliyorlar. Bu konuda çizer hakkını gözetmeleri gerekiyor. Dönütler emek veren kişinin şevkini kırmayacak şekilde olmalı. Bunu genel bir sorun olarak çizer arkadaşlar adına vurgulamak istedim. Bazı yayıncıların başka bir çizerin çizimlerini misal gösterip aynısını istemesi de anlaşılır bir durum değil. Çünkü herkesin kendine göre bir tarzı var.

z1_13 Bir yazar bir eseri aylarca, belki de üzerinde senelerce çalışıp yayınevine sunar ve en kısa sürede çıkması talebinde bulunur. Çizer için daima bir zaman belirlenir; bir hafta, bir ay... Oysa bu da yazı kadar mühim, üzerinde düşünülecek, karakter oluşturulacak. Çok kısıtlı zamanda güzel işler bekleniyor. Çizim için makul zamanlar belirlenmeli. Bir eser teslim aldığımda, daima elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışır ve beklenilen tarihte verme gayreti gösteririm.

Çocuklarla aranız nasıl?

Çocuklar ile vakit geçirmeyi seviyorum. Özellikle sürekli sorgulayan meraklı halleri ile hayret uyandırıyorlar insanda. Hiç aklımıza gelmeyecek şeyler keşfediyor, cümleler kuruyorlar. Onlar ileyken bir yetişkinden ziyade kendi seviyelerinde -ki bence bu üst seviyedir- davranmak samimiyeti artırıyor. Kendim de yerine göre dört yaşında çocuk olduğum için çok rahat anlaşıyoruz. Bazı çocuklar ile aram çok daha iyi, bunlar genelde daha çok oyun arkadaşlarım, çocuğa göre masal anlatıcılığı, doğa gezileri, saklambaç, maç derken aranız doğal olarak iyi oluyor.

Bir çocuk kitabını çizerken hangi konularda kendinizi sorumlu hissedersiniz?

İlk başta bu metnin çocuğa katkısı ne olur, olumlu veyahut olumsuz yönde oluşabilecek etkileri nelerdir, metin ilk başta bu yönü ile değerlendirmeli ki en büyük sorumluluk budur. Çizerin çocuğu olumsuz etkileyecek bir metni çizmemesi gerekir. Metinden sonra çizer olarak yansıttığı karakter çizimleri dahil her çizginin çocuk üzerinde ne gibi etkiler bırakacağını ön görerek çizmek sorumluluktur. Özellikle okul öncesi çocuklar için görsel metinden önce geliyor, çocuk metinden bağımsız resimlerden öykü oluşturuyor, bu durumda çocuğun ruh dünyasına birebir etki edecek çizimlerde daha çok hassas olmak gerekli. Çocuğu kitaptan uzaklaştırmayacak sevimli karakterler oluşturmaya özen göstermekle beraber metinle uyumlu çizimler ortaya koymaya çalışırım.

z1_17 İyi bir okur musunuz? Çizime başlamadan önce metni nasıl okursunuz? Sonrasında işiniz bitene kadar, kaç defa daha okursunuz?

Şu şekilde ifade edersem daha net belirtmiş olacağım; iyi bir çizerden ziyade çok iyi bir okurum, okumayı çok seviyorum. İlk teklif geldiğinde kabul etmeden önce metni detaylı okurum, içerikte kriterlerime uymayan, çocuklar için sakınca arz edebilecek bir şey var mı diye, sonuçta her metin resimlenmez. Çizmeye başlamadan önce tekrar okurum fakat arada not alarak. Sonra resimlenecek sahnelere geçmeden o bölümleri tekrar gözden geçiririm. Özellikle vurgulanan bir şey var mı, ufak bir ayrıntı ama metin ile bütünlük oluşturan olmazsa olmaz ayrıntılar... Çizimlerin bitiminde son bir okuma daha yaparım.

Çocuk kitaplarını çizerken sizi en çok zorlayan nedir?

Metnin bana edebi yönden zevk vermiyor oluşu ile beraber, her sayfada tek düze anlatım. Metinle beraber aynı tekrarlara düşmemek için gayret sarf etmek. Resim için ayrılan bölümlerde metin içeriğin kayda değer bir şey anlatmıyor olmasına rağmen o seçili bölüme bağlı kalma zorunluluğu.

Okuyup çizmemeye karar verdiğiniz ya da istemeyerek çizdiğiniz metinler oldu mu? Olduysa size bunu hissettiren neydi?

Ne kadar önceden metinleri okuyor olsak da bazen birbiri ile bağlantılı kitaplar, devam kitabı oldukları için çizimleri yine bizden isteniyor. İşin içine girmek deyimi belki uygun düşer. İsteksizliği uyandıran metinlerde, edebi değerden uzak, sırf yazılması gerek görülmüş ve yazmak için yazılmış eserlerde çizim eziyete dönüşebiliyor.

z1_18

Bugüne kadarki en iyi işinizi görmek istesek bize hangi kitabın ismini verirsiniz?

Bugüne kadar çok sayıda kitap resimledim, fakat beni tatmin eden, ruhumdan geceni bütün olarak yansıtığım bir kitap olduğunu düşünmüyorum.

Metinlerinden en çok keyif aldığınız yazarlar kimlerdir?

Her okuduğum on kitaptan sadece biri için okunabilir diyorum. Çocuk alanında çeviriler dışında çok nadir denk geliyorum maalesef.

Hayalinizdeki proje/iş ya da mesleğinize dair en büyük hayaliniz nedir? "Ben yapsaydım" dediğiniz işler oldu mu?

Özellikle kitap çizerliğinden ziyade sanatsal resim çalışmalarında daha aktifim, fakat çocuk alanında yapmak istediğim, beklettiğim, yarım kalan çokça projem duruyor. Özellikle çocuklara felsefe üzerine yazdığım notları, kısa hikayeleri derleyip resimlemek istiyorum.

Evet en son okuduğum Charlie Mackesy'ın "Çocuk Köstebek Tilki ve At" kitabı için dedim. Böyle bir çalışma yapmış olmak isterdim, hem metin hem de çizimleri adına.


Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 01.03.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.03.2023 16:29
780
Yorumlar
  • Sabri Ünal 2023.03.01 14:07

    Çocuk edebiyatına içerden guzel bir eleştiri olmuş. Yayınevlerinin zaman baskısı ve çizimi eserin bir parçası gormemesi de vurgulanmış. Çeviri eserler güzel oluyor, kimse başarısız bir eseri kolay kolay uğraşıp çevirmiyor.

A. Erkan AKAY Hakkında

A. Erkan AKAY

1981 İstanbul doğumludur. İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. 2008 yılından bu yana Konya'da yaşamaktadır. İki evlat babası, iki evlat amcası, ikisinin de eniştesidir.

Spora, edebiyata ve küçükleri eğlemeye ilgisi çocukluğundan beri devam etmektedir. 2012-2020 yılları arasında Bilgin Atıcılık Spor Kulübü Kurucu Yönetim Kurulu Üyeliği, 2015-2020 yılları arasında Türkiye Atıcılık Federasyonu Teknik Kurul Başkanlığı, 2017-2020 yılları arasında Türkiye Olimpiyatlara Hazırlık Merkezleri Atıcılık Komisyonu Üyeliği ve İl Branş Sorumluluğu görevlerini yürüterek ulusal ve uluslararası düzeyde başarıya ulaşmış birçok sporcunun yetişmesine katkıda bulunmuştur. Destek AFAD gönüllüsüdür.

2017 yılında, kardeşinin bir hayali olan “Hayallerin Karın Doyursun” isimli kitaba katkılarından sonra, hep arzuladığı çocuk kitapları yazımının önü açılmıştır. Yayımlanmış sekiz çocuk kitabı bulunmaktadır. “Edebistan”, “Eğitim Her Yerde”, “Dilhane” gibi çeşitli sanal dergilerde deneme, makale ve şiirleri yayımlanmıştır.

Farkındadır ki her yazılan okunmaz ama okunanlar da ancak yazılanlardır. Yaşadıkça anlamını kaybeden sonsuz sözler arasından zarurî olanlara tutunuyor.

Dualarınızı bekler.

A. Erkan AKAY ismine kayıtlı 140 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 9 kitap bulunmaktadır.