Batı’nın İslam’la Bitmeyen Kavgası

Rudyard Kipling 1889 yılında ‘Doğu Doğu’dur, Batı da Batı. Bunların buluşmasıysa asla mümkün değildir.’ demişti. Geçmişten günümüze kadar Doğu ve Batı ilişkilerini tanımlayan en veciz ve açık söz oldu Kipling’in bu sözleri. Batı’nın Doğu’yla, bizimle hep bir kavgası, içinde bize karşı diri tuttuğu bir hınç hep var oldu. İslam korkusu ve nefretinin Batı için izahı sömürü, katliam ve yalandır.
Ortada birinin diğerini yeterince tanımadığı üzerine sürekli bir itham var. Birinin diğerini tanımadığı kesin olmakla birlikte, her iki tarafta kendini alternatif kılmak için mücadele ediyor. Bu dinmeyen mücadele üzerine sayısız yazı yazıldı, konferanslar düzenlendi, araştırmalar yapıldı, tezler üretildi, eserler yazıldı. Fakat ne kavga dindi ne de bu mücadelenin nasıl biteceği konusunda bir fikir birliği var.
Asaf Hüseyin’in Batının İslamla Kavgası adlı eseri de bu durum üzerinden neşet etmiş bir kitap. Eser, giriş ve sonuç dâhil olmak üzere dokuz bölümden oluşuyor. Hüseyin, giriş kısmında Batı’da ırk sorunu olmadığı iddiası ve yalanı üzerinde duruyor ve asıl sorunun İslam’ın güçlenişiyle birlikte mahvolmamak için çeşitli yollar arama korkusunun Batı’nın temel ve tarihi endişesi olduğunu dile getiriyor. Kendi ırkının üstünlüğüne inanma kibirliliği veya kendi kendini kandırma yanılgısı içinde yaşamak, herhangi bir kimsenin sosyo-politik kavrayışını çarpıklaştırabileceği, eserin tâli tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor.
Kitap, İslam’ın doğuşuyla birlikte Hıristiyanlığın, ilk defa doğduğu topraklarda kendini tehdit altında hissettiğini ve kendini üç seçenek ile karşı karşıya bulduğunu tespit ediyor. İlk olarak İslam’ı aynı ilaha inandıkları için hoş karşılamak ve onunla bir arada yaşamak. Fakat bu tarih boyunca vuku bulmadı. İkinci olarak, İslam’ın ilahi emirleri tamamlayıcı bir din olduğunu kabul etmek, İslam’ın Allah tarafından gönderilen bir din olduğunu kabul etmeleri demek olacağından kabul görmediğini dile getirir. İkinciyi kabul etmeleri demek, üçüncü aşamada Müslüman olmalarını gerektireceğinden rahiplerin ve kilisenin otoritesi sarsılacağından mümkün görülmemiştir. Sonuç olarak İslam’ın her şeyi külliyen reddedilmiştir.
Bunun içinde İslam, Hıristiyan bilginleri tarafından müstakil bir konu olarak değil, Hıristiyan bakış açısına göre nasıl olması gerekiyorsa o şekilde araştırılmıştır. Böylelikle İslam bu eselerde akla ve mantığa uymayan bir din olarak anlatılmış ve İslam’ı karalamak ve iftira atmak için yazılan bu kitaplar da ilk hezeyanlar olarak tarihte yerini almıştır.
Bu iftirilar ile dolu kitapları yazan ilk oryantalistler olarak kabul edilen Şamlı John, Pierre Maurice, Montercroce gibi isimler İslam’ı karalamak ve Peygamber Efendimize iftira atmak için çalışan ilk örnekleri teşkil eder. Bundan sonra gelenler onların takipçileri olmuş ve kullandıkları iğrenç yöntemleri daha ileriye taşımak için uğraşmışlardır. Daha sonra gelenler içerisinde en azılı İslam ve Peygamber düşmanlarından biri Martin Luther’dir. Luther, özellikle Hıristiyan dünyasında otorite kurmak için İslami her şeye iftira atma konusunda sınır tanımamıştır.
Bilgi toplama ve kaydetmenin bir vasıtası olarak seyahat fikrine de yoğunlaşan eser, istihbarat toplama konusunda Doğu’ya gönderilen görevli seyyahların, bilgi toplamak amacıyla devletlerin özel görevlileri olarak hareket ettiklerini dile getirir. İlk oryantalist faaliyetlerin giderek farklı alanlarla gelişmesi, toplanan bilginin giderek bir sömürü silahı haline gelmesi, Batı’nın İslam düşmanlığının, adım adım sömürgeciliğe dönüşmesi eserde bölüm bölüm incelenmektedir.
Misyonerlik faaliyetlerinin sömürülmek istenen topraklara ulaştırılması, orda yaşayan tebaanın birbirine düşman haline getirilmesi, sürekli körüklenen ırkçılık ve ayrılık ateşiyle elde edilen güç ve zenginlik, bu gücü ve zenginliği elde ederken yapılan sınırsız katliamlar halen devam eden sorunlar olarak kitapta derinlemesine analiz ediliyor.
Sömürgecilik Tarihi’ne esaslı bir giriş yapmak için okunabilecek kıymetli bir eser.
Batının İslamla Kavgası
Asaf Hüseyin
Pınar Yayınları
İstanbul, 2017
134 Sayfa
Yazar: Uğur CUMAOĞLU - Yayın Tarihi: 13.12.2017 10:00 - Güncelleme Tarihi: 11.12.2017 10:08