Benliğinin Bilincine Varmak
Günlük, edebiyatta bizleri etkileyen en önemli türlerdendir. Kişiye has bilgileri direkt öğrenebildiğimiz için, diğer türlerden daha ilgi çekici olduğu düşünülür. Peki birilerinin hayatını öğrenmek kadar heyecanlı mıdır kendi hayatımızın bilgileri?
Yirmi birinci yüzyılda yaşıyorsanız ve bir kez olsun benim bu dünyada ne işim var? Sorusunu kendinize sormamışsanız bu kitabı okumamanızı önereceğim. Zira Zweig'in merhamet tanımı, Tolstoy' un on dokuz yaşındaki Tanrı arayışı, Camus'un "Huzur, suskunluk içinde sevmek olabilirdi." cümlesi sizleri sarsacaktır. Fakat, Sylvia Plath gibi "...zaten düştüğüm ve daha fazla düşmeyeceğimi bildiğim için rahattım." derseniz, günlüklerin hayali içerisinde dolaşmanız, kendinizi keşfetmenize katkı sağlayacaktır.
Kitap, içeriği açısından oldukça ilginç ve bir tür ifadesinin, kalıplarından taşan zenginlikte. Kitaba, tarihe ünlü eserleri ile geçmiş olan düşünce adamlarının, değerlendirme derlemesi demek yerinde olacaktır. Bu noktada yazar, kendi düşünce dünyasında uyanan hisler ile on beş adet yazarın, günlüklerini inceleyerek kaleme almıştır. Şimdiye kadarki okumaları ile onları birleştirerek bizlere karakterlerin simâlarının portresini çizmiştir. Yaklaşık yüz elli sayfa olan bu ince kitabın ağırlığı, görseli ile hayli ters orantıda. Seçilen yazarlar, zaten kendi dönemleri ile sınırlanamayacak kalemlerdir. Bunlardan bazıları; Lev Tolstoy, Andre Gide, Stefan Zweig, Albert Camus Virginia Woolf... Her bir karakterin ortak noktası ise tuttukları günlüklerdir.
Günlük, oldukça şahsi olması ile bilinir. Fakat isimleri yeniden gözden geçirdiğimizde günlüklerinin içeriğinin nasıl olduğunu bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. Yazar da bu gözle yeniden bakmış olacak ki, kitabı ortaya çıkarmasındaki amacı şu cümle ile ifade ediyor. "...bu kadar ince bakışa sahip olan yazarların günlük hayatta neleri ıskalamış olabileceğimi bana/bizlere göstermeleriydi."
Pek çok yazar, sıradan insanlara oranla düşünmeyi, hissetmeyi, acı çekmeyi ve kelimelere temas etmeyi göze alır. Örneğin Unamuno ağlamak meselesine şöyle bakmıştır. " Ağlamayı bilmek, ne bilgelik... Sadeliğin, özün ve hayatın bilgeliği." Yazar, bu alıntıları kendinde uyanan yansımalarla bizlere sunar. Kitap, yazarın da kaleminin kalitesi ile bir kişinin biyografisini okumak kadar ilgi çekici ayrıca üstüne sarsıcı bir etki uyandırır üstümüzde. Yazarların yaşadıkları dönemler farklıdır. Dünya savaşlarını gören yazarların, hassasiyetleri ile yazdıklarına yansıyan feryatlarına tanık oluruz.
Kitaptan öğrendiğimiz ve bizleri sarsan en önemli mesaj, yazarların çoğunun erken yaşta günlük tutmaya başlamalarıdır. Bu genelleme de yazarların tarihe geçmesinin tesadüfi olmadığını gösterir adetâ. Örneğin Tolstoy, on dokuz yaşında günlük yazmaya başlamıştır. Gelecekte yapacağı eylemleri planlamak için günlük tuttuğunu söyler. Aynı zamanda ekler. "Bir insanın yaşamındaki en önemli ân, benliğinin bilincine vardığı andır."
Bu cümle hem varlığımızı hem de ân denen zaman dilimini yeniden düşünmek durumunda bırakıyor bizi. Her gün onlarca "öz çekim" yaparak, ânı dondurma çabalarımız ne zamanı dondurmaya yarıyor ne de yüzümüzle karşı karşıya olmamıza rağmen kendimizi görebilmeye. Her fotoğrafta mutlu çıkışımız da hayata temas etmekten çekinen, ekran karakterlerine dönüştürüyor bizi. Hayatımızda, geleceği plânlamak ve geçmişten ders çıkarmak, fotoğrafın düzleminden çıkıp, tüm duyu organlarımızla müdahaleyi gerektiriyor hayatlarımıza. Bunun da zamanları aşan tek yolu, bizi besleyen yalnızlık hallerinde "ân" ile baş başa konuşmak zannediyorum.
Hayali Günlükler
Ramazan Sarısakal
Okur Kitaplığı
152 Sayfa
Yazar: Sueda KURT - Yayın Tarihi: 25.12.2018 08:55 - Güncelleme Tarihi: 25.12.2018 08:55
Hayatımı değiştiren iki kitaptan biri Ramazan hocamın güçlü kalemi ve yürekten çıkan cümleleri , hayata başka bir yerden bakmanızı sağlıyor ve söylemeden geçemem diğer kitabı Apaphenia muhteşem bir eser bitirmeye okumaya kiyamadigim bir kitap .yüreğinize saglik Ramazan Sarisakal hocam