Beşiği Kertilmiş Sosyoloji ve Tarihi Üzerine Bir Değerlendirme
Kitabın değerlendirmesinden önce başlığın hikâyesini yazmanın sizler açısından daha makul olacağını düşünerek başlamak istiyorum. Boratov'dan aktaracak olursak "Anadolu da dünyaya yeni gözlerini açmış bir kız çocuğu olduğunda erkek tarafı kız tarafına bir beşik gönderir ve söz kesilmiş olur."[1]Bunun adına da beşik kertmesi denir. Bu bağlamda sosyolojiyi bütünüyle kız tarafı olarak kabul edemeyeceğimiz gibi meselenin anlaşılması açısından bu benzetmenin beraberinde getireceği eleştirilere rağmen anlamlı olacağını düşünüyorum. Tarih olayları aktarırken sosyoloji olayları anlama çabası ve tarihin yazdıklarını inceleme derdine düşmektedir. Dolayısıyla toplumlar var olduğundan bugüne tarih yazdıkça sosyoloji olan biteni anlama ve ortaya koyma derdine düşmüştür. Bu bağlamda tarihten bağımsız bir sosyoloji düşünülemez. Sosyoloji bilimini arzulayan ve bu alanda okumak isteyenlerin tarihi de okuma zorunluluğu vardır. Çünkü ancak o zaman vitrindekilerin ağzındaki sakızın sosyoloji olmadığını anlayabiliriz. Bu kısa girişten sonra Heretik Yayınlarından çıkan "Sosyoloji Tarihi (Dünya'da ve Türkiye'de)" kitabı bize tarihi olay ve olguları sosyoloji ve sosyologların penceresinden sunmaktadır.
Tarihsel süreç içerisinde insan ve toplum yaşamlarını etkileyen değişim ve dönüşümlere neden olmuş pek çok olay ve olgu var olmuştur. Bu olay ve olguları anlamlandırma görevini üstlenen düşünürler farklı yöntem ve bakış açıları geliştirmişlerdir.
Düşünürler anlamlandırmaları yaparken birbirlerinden ilham almış etkilenmiş hatta birbirlerinin devamı şeklinde hareket etmişlerdir. Comte'un Saint-Simon'a borçlu olduğunu, Herbert Spencer'in Durkheim üzerindeki belirleyiciliğini, Durkheim'in Gökalp'e yansımalarını bu eserde görmek mümkündür. Bu kitap bizlere kesinlik olarak sunulanın kendinden önceki ile olan ilişkiselliğini ortaya koymakla beraber sosyoloji ile yan yana kullanılan önemli kavramları da anlamamız noktasında çaba sarf etmektedir.
Tarihin yazmış olduğu toplumsal kırılmaları sosyoloji biliminin ve önemli sosyologların, düşüncelerinden rafine bir şekilde bizlere sunma çabası içerisine girmiştir. Eser sosyolojinin fikri temellerini geçmişten günümüze doğru ele alırken aynı zamanda birbirleriyle olan ilişkiyi de ortaya koymaktadır. Bu anlamda yazarın inisiyatifiyle belli bir kronoloji gözetilmiştir. Bu eserde önemli olan noktalardan biri de sözlük niteliğindeki ara açıklamalardır. Bu ara açıklamalar belli sosyolojik kavramları anlamamızı ve ileriki okumalarda tökezlemeden anlamamıza yardımcı olmaktadır. Farklı başlıklar altında toplum, birey ve akıl gibi kavramlar düşünürlerin perspektifleriyle ortaya konularak bizlere ufuk açıcı yaklaşımlar sergilemektedir.
Eserin birinci kısım dediği bölümünde sosyolojinin bilim olarak adlandırılmasından önce toplumsal analizler nasıl yapıldığı ile ilgili ipucu verilirken aynı zamanda önemli filozofların geliştirmiş olduğu kavramlar çerçevesinde teorik analizler sunulmaktadır. Eser, "Aklın belirleyiciliğinin ifadesi olarak toplum" kavramını Kant'ın, "sözleşmenin bağlayıcılığının ifadesi olarak toplum"u ise Rousseau'nun penceresinden sunmaya çalışmıştır.
Eserin ilgi çekici bir yönü de belli başlıkları ikilikler çerçevesinde sunması olmuştur: Devrim-sosyoloji, ideoloji-sosyoloji, muhafazakârlık-sosyoloji vb. İkinci kısmında yazar, tarihsel açıdan önemli iki toplumsal kırılma olan Fransız ve Endüstri devrimini sosyolojik tahlilleriyle sunulmaktadır. Bu bağlamda tarihin ve sosyolojinin temaşası söz konusudur. Nitekim bu iki olgunun tarihi hazırlayıcıları olmuştur.
Eser, tarihi ve sosyolojik açıdan toplumları evrensel çerçevede etkileyen bu kırılmaları devrim ve sosyoloji ikiliği içerisinde açıklamıştır. Eserin bir başka kısmı da izim'lerin konu edildiği kısımdır. Yazarlar sosyolojiyi tarihsel olarak ortaya koyarken, fikri oluşumun sonrası bir evre olan ekoller evresini de bizlere küçük nüanslarla sunmuştur. Eserin ekoller ile ilgi bölümlerinde sosyoloji ekollerinin ve bu ekoller arasındaki farklılıkların neler olduğunu da görmek mümkündür. Elbette ki sosyolojinin babalarını, Marx'ın yabancılaşmasını, Weber'in Protestan Ahlakını, Simmel'i, Pareto'yu, Frankfurt Okulunu ve Chicago Okulunu bulacaksınız. Okul demişken sosyoloji okulu mu olur? diyenlere de ayrıca cevap verilmiştir.
Türkiye ile ilgili bölümünde ise Türk Sosyolojisinin hazırlayıcısının tarih olduğu net bir şekilde görülmektedir. Bu eserde Türk Sosyolojisinin fikri temelleri, milli sosyoloji ülküsü ve düşünce akımlarını ve kırılmaları sosyoloji ve tarihin birlikteliği içerisinde okuma fırsatı bulacaksınız. Hap kitap niteliğindeki bu çalışmaya emek veren değerli hocalarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Sosyoloji Tarihi (Dünya'da ve Türkiye'de)
Levent ÜNSALDI, Ercan GEÇGİN
Heretik Yayınları
[1]Pertev Naili Boratov,100 soruda Türk Folkloru
Yazar: Ozan AYTEPE - Yayın Tarihi: 31.08.2015 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.04.2023 23:13