Bilge Bir Akademisyenin Öğütleri
Yusuf Ziya Bahçıvan yazdı...
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, akademik bilgisi ve hayat tecrübelerinden süzerek aktardığı altın öğütleri bizlere sunuyor. Gençlerle Başbaşa adlı eserinde sunduğu altın değerindeki tavsiyelerin birçoğu, bugün hala geçerliliğini sürdürmektedir. Bu görüşlerin bazılarına hayatın gerçekleri nedeniyle katılmadığımı belirtmeliyim. Başlamadan Önce Burada Fransa'da bir yaz tatili geçirme tecrübesi aktarılıyor. Tatili eğlenceli, öğrenerek tecrübe ve bilgi edinerek geçirmenin insana verdiği mutluluk tasvir ediliyor. Boş zamanlarımızı değerlendirmenin gereksiz eğlencelerle geçirmenin verdiği yorgunluk ve bitkinlik gibi hallerden kurtulmak için bu tür etkinliklere başvurabiliriz. Geride mutluluk veren anılar ve bilgi birikimi bırakabiliriz. Bu birikimler başarı ve mutluluk basamaklardan biri olacaktır.
Hristiyan bir din adamı ve akademisyenin kendilerini Müslüman olarak dışlamama örneği de çok çarpıcıdır. Savaşlar ve istenmeyen toplumsal olaylarla dolu olan dünyamız; insanlar ve toplumlar arasında hoşgörü ve dayanışmaya o kadar muhtaç ki... Tarih boyunca atalarımız değişik inançlara, ırklara, gelenek ve göreneklere sahip insanlarla barış içinde yaşamışlar; bunun en güzel örneklerini sergilemişlerdir. Başarılı olmak ve saadete erişmek için kuru bilgiyle donanmak değil, başarılı ve mutlu olmak için yol ve yöntemlere sahip olmak da gereklidir. Ayrıca akılla iradeyi bu yolda etkin hale getirmek de gereklidir. Eserde bu konuda insana bir yol haritası sunuluyor.
Muvaffak Olmanın Tehlikeleri Ve Düşmanları
Muvaffakiyetin (başarı) elbette önüne engeller çıkaracaktır. Engeller ve güçlüklerle mücadele ede ede başarıyı yakalayacağız. Bu mücadelede bize bir donanım halinde yüklenen güçlerimiz ve donanımlarımız vardır. Kendimizi ümitsiz ve güçsüz hissetmemeliyiz. Önce başarılı olmanın önündeki engelleri tanımalıyız. Burada şunu belirteyim ki, herkesten önce manevi değerlerle moral ve motivasyon sağlamak bence en önemli husustur. Çalıştık başardık ne oldu. Bu hayat sona ermeyecek mi? Böyle düşünür insanoğlu. Bu kendimize ve insanlığa hizmet için ortaya koyduğumuz çabalar; sonunda elde ettiğimiz başarı ve saadet bir gün sona ermeyecek mi?
Hayır… Sona ermeyecek... Yaşadığımız hayatın sonunda ebedi hayata ve ebedi bir mutluluğa ereceğiz. Bu inanç ile hayal ķırıklıklarımızı sona erdirecek sonsuz saadete kavuşacağız. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamamız gereğini düşünüyorum.
Muvaffakiyetin İlk Düşmanı Tembellik
Tembellik aldatıcı bir düşman…Çeşitli kılıklarla insanı aldatan, ölüm olduktan sonra çalışmanın bir önemi olmadığı, hayatta başarının bir şans olduğu insanın şansı varsa her işinin olacağı, yırtınsa da bir iş olmayacaksa olmaz, olacaksa olur, işleri biriktirip bir defada hepsini halletmek daha iyi, çalışmak insanın neşesini söndürüyor, dünyaya bir defa gelinir, hayattan keyif almak gerekir gibi aldatmacalarla insanı çalışmaktan alıkoymaya çalışır.
Burada şans faktörüne bir açıklama getirmeyi gerekli görüyorum. Yıllarca şans oyunları oynayıp hiçbir başarı elde edemeyen dünyalar kadar insan vardır. Şans yoluyla başarılı olan bir yere gelen insan oranı yok denecek kadar azdır. Çalışarak başarılı ve mutlu olma oranı yüzde yüze çok yakındır desem yanılmamış olurum. Şansa bel bağlamak insanın hayatıyla kumar oynaması demektir. Çok vahim bir hatadır. Oturup salim akılla düşünen insanın; şansa bel bağlamanın ne kadar saçma olduğunu kavrayabilmesi gerekir. Ayrıca hiç bir başarı ve nimet yatarak insanın ayağına gelmez. Gençlerin yaşadığı çevredeki insanların hayatlarına ibretle bakması bu gerçeği görmesini sağlayacaktır. İşleri biriktirip bir çırpıda yapmak, öğrenme ve tekrar çalışmasını erteleyip, bir kez çalışmayla toptan başarı elde etmenin de insanın yaratılışına ve hayatın gerçekleriyle taban tabana zıttır. Çalışmayı öğrenmeyi zamana yayma yerine kısa zamanda gerçekleştirmeye çalışmak mümkün olmayacak bir çabadır. En basit örneği ile bir tek ayakkabıya iki ayağın sığmayacağı gerçeğidir.
Muvaffakiyetin İkinci Düşmanı Kötü Arkadaş
Muvaffakiyetin en kötü düşmanlarından biri de kötü arkadaştır. Aldatıcı ve cazip sözlerle insanı başarı yolundan ayırır. İnsana gençliğini yaşamayı tavsiye eder, çalışan ve başarılı olanları kıskanır, alay eder. Bu tuzağa düşmemek için gençlere iyi arkadaş örnekleri ve iyi arkadaşın insan için ne kadar önemli olduğu eğitimciler ve ebeveynler tarafından anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Yetişkinler kendi yaşayışlarıyla bu konuda örnek olurlarsa; daha etkili ve inandırıcı olacaklarına inanıyorum. Çok basit bir örnek: İnsan bir arkadaş ve başkası için kendini ateşe atar mı? Gençler bunu hiçbir zaman unutmamalıdır.
Muvaffakiyetin Bir Düşmanı da Kötü Örneklerdir
Kötü örnekler başarının önemli düşmanlarıdır. Bunlar hile ile başarılı olmak için başkalarının sırtından geçinip belli statü kazananlardır. Bunların şaşalı dünyası yalancı mutlulukları bir gün yıkılmaya mahkumdur. Yazarımız bu sahte örneklerden etkilenmemek için doğru, dürüst ve namuslu olmamız; bu değerleri kılavuz edinerek başarılı olmamız gerektiğini vurgulamaktadır Bu yolla elde edilen mutluluğun kalıcı olduğunu belirtmektedir.
Benim de bir eğitimci olarak bazı önerilerim olacaktır. Sivil toplum ve medya kuruluşları, sinema, tiyatro ve edebi eserlerle gençler ve toplum kötü örneklerin iç yüzü ve zararları konusunda uyarılmalıdır. Bilim insanları ve ilahiyatçılar gençleri bu konuda uyarmalıdır. Konferanslar ve seminerlerle toplumu aydınlatmalıdır. Yetişkinler ve ilgili kişiler hayatlarıyla birer rol model olmak zorundadırlar. Şuurlu ve akıllı bir varlık olarak iyi olanı seçip iradeyi bu yöne sevk edersek, güzel ahlaki davranışları gerçekleştirebiliriz. Bunun tam tersi de mümkündür. İradenin varlığı bu fiillerin gerçekleşmesi ile kendini gösterir.
Yazarımız kötü kitap konusuna kısaca değinmiş bu konuda çözüm önerileri üzerinde durmamıştır. Bu konu da çözüm önerileri olarak; devletin aydınların ve edebiyatçıların örnek kitap listeleri sunması gerektiğini düşünüyorum. Okuma gruplarının rehberlerine de önemli görevler düştüğü kanaatini taşıyorum. Bunun toplumumuzda kısmen de olsa gerçekleştirilmesi memnuniyet vericidir.
Muvaffak Olmanın Şartları
Muvaffak olmak için irade ve çalışma kuvveti gibi iki güçlü özelliğimiz vardır. İlk şart iradeli olmaktır. İradeli olmak başarılı olmanın değil mutlu ve mesut olmanın da olmazsa olmazıdır. İradenin iyi bir insan olmamız yönünde sürekli kullanılmasını istiyorsak; her gün iyiliğe olgunluğa giden yolda bir adım atmalı bu adımları aksatmadan gerçekleştirmeliyiz. İradenin üstün değerine ve etkisine kayıtsız kalırsak kendimizi uyuşukluk ve kör talihe bırakır; sefalet ve pişmanlığın pençesine düşürmüş oluruz. Şuur, akıl ve iradeyi kullanarak, erdemli, başarılı ve böylece saadet ve mutluluğu yakalamış bir fert olarak varlık sahnesinde yerimizi almış oluruz. Burada ayrıca kişisel görüş olarak toplu irade üzerinde durmak istiyorum. Belirli insan toplulukları, gruplar ve kuruluşların ortak akıl ve şuurla bir konuda topluca bir irade beyanı ortaya koyabilecekleri; eğitim, insani yardım gibi faaliyetleri gerçekleştirebileceklerini göz ardı etmemeliyiz.
Bizim Olan ve Olmayan Hareketler
Bizim olan ve olmayan hareketler olarak hareketlerinizi iki gruba ayırabiliriz. Fiziki varlığımızın parçası olan organlarımızın hareketleri, irademiz dışında gerçekleşir. Kalbimizin, midemizin, böbreğimizin ve benzeri organlarımızın hareketleri isteğimiz dışındadır. İsteğimiz dışındaki hareketler düzenli ve intizamlıdır. Örneğin bu hareketlerin bir kurala göre seyretmesi; bu kuralların rastgele olmadığı, ilahi bir kudret eliyle olduğunu gösterir. Buda bize yaratıcı bir iradenin var olduğu ve O'na kulak vermemiz gerektiğini ihtar eder. Bu gücü tanımak ve buyruklarına uymanın insanı mutlu ve mesut edeceği kanaatini taşıyorum.
İrademize yabancı kalan; insiyaklar, itiyatlar ve telkinli hareketler gibi otomatik hareketleriniz de vardır. İnsiyaki hareketler (sevki tabiiler) yaratıcının kudret eliyle canlıların iç dünyasına yerleştirilmiş ve onun süreklilik kazandırmasıyla gerçekleşen hareketlerdir. Bir annenin yavrusuna şefkati, arıların aynı davranışları sergilemesi gibi birçok örneklerden söz edebilirim. Burada kişisel olarak şöyle bir açıklama getirebilirim: Annenin şefkati sonucunda; savunmasız zayıf olan yavrunun korunup hayatını devam ettirebilmesi gibi hayırlı bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Arıların sevkli ve otomatik hareketleri sonucunda bal gibi değerli bir gıda üretilir.
İtiyatlar ya da alışkanlıklar dediğimiz otomatik hareketlerimiz de vardır. İnsiyaklar belli bir türe ait olmakla beraber itiyatlar tamamen kişiye özgü hareketlerdir. Ferdin sigara ve kumar alışkanlığı gibi kötü alışkanlıkları olduğu gibi, erken kalkmak, yemekten önce ve sonra elleri yıkamak gibi olumlu alışkanlıkları da İnsanın kötü alışkanlıklarını iyi bir eğitimle ortadan kaldırabiliriz. Fakat eğitime genç yaşlarda başlamak daha kolay ve daha iyi sonuçlara ulaşmanızı sağlar. Zamanla kökleşmiş itiyatları yok etmek imkansız değilse de çok güçtür. Sigara, kumar gibi alışkanlıklara (iptila) fertlerin hiç başlamamalarını sağlamak ebeveyn, eğitimci ve birtakım kuruluşların en önemli görevleri arasında olmalıdır. Bu, daha sonra eğitme çabalarından daha kolay ve basittir. Bir de telkinli hareketlerimiz vardır. Bu hareketler çevremizden maruz kaldığımız söz ve fillerin etkisi nedeniyle ortaya çıkar. Telkinler iyi davranışlar olduğu gibi kötü davranışlar da kazandırabilir. Bir eğitimci olarak ifade edebilirim ki; iyi davranışları telkin yoluyla değil şuur akıl ve irade yoluyla kazanmak; onu daha çok sahiplenmemizi ve gerçekleştirmemizi sağlar.
Terbiyenin Ruh ve Karakter Üzerine Tesiri
İnsanlar birbirinden fiziki ve ruhi karakter olarak üzere iki tür mizaca sahiptir. Her fert bu yönüyle diğerinden farklıdır. Burada karakter kelimesinin felsefi açıklaması üzerinde durmayı çok gerekli bulmuyorum. Eski devirlerde ve günümüzde değişik karakter türleri hakkında bilgiler verilmiştir. Konuyu çok fazla dolambaçlı bir hale sokmadan kısaca ve kabaca, herkesin kabul ettiği karakterler üzerinde duracağım. Bu karakterler üzerinde olumlu ve verimli terbiye yöntemleriyle; fertlerin güzel ahlak davranışları sergilemesinin mümkün olduğunu düşünüyorum. Örneğin sert mizaçlı bir karakteri eğiterek, haksızlık adaletsizlik ve zulüm karşısında sert ve dik bir duruşla bu olumsuzluklara set çekmesi mümkündür. Bu karakterin olumsuz kullanılması ise haksızlık ve zulüm gibi sonuçları doğurur. Yumuşak huylu, mizaçlı fertlerin de çevresindekilere nezaket ve şefkatle davranması; etkilenen fertlerde şefkat duygularını ve nezaketle davranma isteklerini geliştirerek olumlu tesirler oluşturur. Mizaç bakımından eğitilmiş kişiler kişilikli ve saygın kişiler olarak bilinir ve nitelendirilirler. Karakter, kişilik sahibi insanları çoğalarak toplumun ıslahına önemli katkıda bulunabilirsiniz.
Muvaffakiyet ve Verimli Çalışma
Muvaffakiyetin İlk şartı irade terbiyesi ve nefis mücadelesi yoluyla en ahlaki ve insani ifadesi çalışmaktır. Yani başarılı olmanın ilk şartı çalışmaktır. Tembellik her türlü ahlaksızlığın anası; çalışkanlık ise temiz bir başarı, yüksek ahlak, ruh ve beden sağlığının esas şartıdır. Çalışmak mevkiini emeğiyle ve ehliyeti ile kazanmak ve mükafata ulaşmaktır. İnsan için mutluluk böyle bir başarı kazanmakla mümkün olur. İnsanın sonunda mutluluğu elde etmenin önemli bir unsuru da verimli ve metotlu çalışmadır. Fert ve cemiyet olarak ilerleme ve muvaffak olmanın yolu budur.
Çalışmanın bedeni şartı sağlıklı olmak, duygusal şartı çalışmayı sevmek, akli şartı da çalışmayı bilmektir. İnsan mesleğini kendi yeteneklerine göre seçerse işini severek yapar. Kişinin kendi özelliklerine uygun olmalıdır. Fakat hayat şartları her zaman kişiye istediği mesleği sunmaz. Bence, böyle durumda bile insan mesleğiyle insanlara hizmet ettiğinin bilincine varır, hayatlarına dokunup onları mutlu ederse; kendisi de mutlu olur. İnsanları mutlu etmek de saadete kavuşmanın yollarından biridir. Kanımca istemediğimiz bir mesleği icra ediyorsak bile mutlu etmek ve mutlu olmak bir çözüm yoludur. Bunun hemen arkasından muvaffakiyet gelecektir.
Çalışma Hayatının Umumi Kanunları
Eserde, çalışma hayatının genel yasaları açık ve anlaşılır bir dille sıralanmıştır. Genç okuyucunun bu kuralları okuyarak, kendilerine rehber edinmesi tavsiye olunur. Bu kurallar gençleri başarı ve mutluluğa ulaştıracaktır. Ali Fuat Başgil Hoca'mızın bu değerli eseri gençliğin, hatta yetişkinlerin bile baş ucu kitabı olmalıdır. Kendisini saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
Gençlerle Başbaşa
Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil
Yağmur Yayınevi
Kasım 2014
Osmanlı Türkçesine Çeviri: Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi
Kitaba Osmanlı Türkçesine Çeviri bölümü eklenmesi, Osmanlıcasını geliştirmek isteyenler için önemli bir çalışma olmuştur. Bu değerli çalışmasından dolayı Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi çalışanlarını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Kitabın hazırlanıp basılmasına emek verenler:
Süleyman Özdemir, Yakup Şimşek, Müşerref Özdemir
159 Sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 11.11.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 11.11.2024 20:09