“Bir Bellek Hatası” İsimli Kitabın Yazarı On Dört Yaşındaki Genç Yazar Elif Duru Koçal İle Söyleştik
Merhaba Elif Duru, bize biraz kendini tanıtır mısın? Kaç yaşındasın, nerede yaşıyorsun, kaçıncı sınıfa gidiyorsun?
İstanbul'da doğdum halen İstanbul'da yaşıyorum. On dört yaşındayım, Şu anda Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nde hazırlık okuyorum.
Okumaya nasıl başladın? İlkokula başladığında disleksi rahatsızlığını tedavi etmek için eğitim koçunun önerisi ile başladığını bildiğimiz okuma yolculuğundan bahsedecek olursak; okuma eyleminin salt bir öneri olmaktan çıkıp yaşam biçimin haline dönüşmesi nasıl bir trend izledi ve bu günkü "çok" okuyan ve "çok" yazan genç bir yazar haline geldin?
Sizin de dediğiniz gibi başta bir öneriydi. Tabi ki bana kitap okumama öneren eğitim koçum bana bir kitap da verdi. Gerçekten de bana vermek için en doğru kitabı seçmiş olabilir. Kitabı okuduğumda büyüleniş gibi oldum. Yazarın o dönem çıkmış diğer tüm kitaplarını da okuduğumu hatırlıyorum. Hatta imza gününe bile gitmiştik, o gün bir gün "imza alan" değil "imza veren" kişi olmak istediğime karar verdim. Yazar olmaya karar verince daha fazla okuma ihtiyaç duydum. Okumak ilk başlarda benim için cidden zordu ama yapmam gerektiğini hissediyordum. Neyse ki doğru kitaplarla karşılamıştım. Büyüdüğümde, internette dolaşmaya başladığımda, kitap tanıtan bir sürü genç gördüm, onları izledim. Onların anlattıkları kitaplardan beğenime uygun olanları edindim ve okudum. Ailem okuyacaklarımla ilgili beni sınırlamadı. Bu gelişmelerin sonucunda okuyan ve yazan bir genç haline geldim. İlk bloğumu dokuz yaşındayken açtım. Başta kısa denemeler paylaşıyordum, sonrasında öykülerimi de paylaşmaya başladım. O zamanlar en büyük hayalim bir yazar olmaktı. Geçen sene 2021 yılı bahar aylarında ilk kitabım yayımlandı.
Disleksi rahatsızlığı ile savaşanlara okuma dışında başkaca tavsiyen olur mu?
O dönemki anılarım çok taze değil fakat hatırladığım bir şey varsa eksiklik duygusu yaşadığımdır. Arkadaşlarımın benden kolay bir şekilde okumaları bazen beni çok şaşırtıyordu, niye onlar kadar hızlı ilerleyemediğimi düşünüyordum. Ama günümüze baktığımızda ben ne okuma yazma konusunda ne de diğer şeylerde onlardan geri değilim. Disleksiyle savaşanlara verebileceğim en iyi tavsiye şu ki; kendilerini eksik hissetmesinler. Evet, bazen bu durum imkânsız gibi gelecektir ama diğerlerinden geri değiller. Bu durumun kendilerini üzmesine ve ilerlemelerini yavaşlatmasından başka bir sonuncu olmayacağını unutmasınlar.
Yazma sürecinin yaklaşık bir yıl sürdüğünü bildiğimiz, arka kapağında "Bir bulmaca, geçmişten gelen bir mesaj: "Unutturmak mı? Unutmamak mı?" yazan "Bir Bellek Hatası" isimli eserinin kitaplaşma serüvenini bizlere anlatabilir misin?
Okuma serüvenimle yazma serüvenim birlikte başladı. Bloğumda yazılarımı ve denemelerimi paylaşıyordum. Kitap yazma fikri karantinanın başlarında, en yakın arkadaşımla eski fotoğraflara bakarken aklıma geldi ve hikâyemi yazmaya başladım. Evden çıkamadığımız için bir süre sonra bu hikâyeyi devam ettirmek en büyük eğlencem haline geldi. Film izlerken, müzik dinlerken ve hatta bazen on-line derslerde bu hikâyemi yazıyordum. Sonunda kitabı bitirdim, anne ve babama okuttum ve birkaç ay boyunca onu tamamen unuttum. Bu ayların sonunda kitap olacağı kesinleşti. Bu süreçte bana çok yardımı dokunan Mesut Aytekin ile birlikte kitabı düzenledik. O dönemde ben de lise sınavına hazırlanmaya başlamıştım ve sınava çok az zaman kalmıştı. O sıra hem sınava çalışıyor hem de kitabımı düzenliyordum. İlk başlarda biraz bocalasam da sonra kitap düzenlemeyi de günlük planıma ekledim. Düzenlerken en büyük sorun kitabın sonuydu. Birkaç farklı son yazıp aralarından seçim yaptım.
Annen Yeşim Koçal'ın imzasını taşıyan kitabındaki iç desenlerinden bahsedecek olursak bu desteğin belirdiği noktayı öğrenebilir miyiz? Çizimlere karar verme ve uygulama süreci nasıl gelişti? Devamında ise; kitabın kapağındaki madalyona benzeyen görselin bahsettikleri hakkında bilgi alabilir miyiz?
Evet, kitabın iç desenlerini annem hazırladı. Zaten uzun zamandır tezhip ve bilimsel bitki çizimleriyle uğraşıyordu. Başta bundan haberim yoktu. Annem tasarımları hazırladıktan sonra söyledi bana. İçten içe beni mutlu eden bir şey oldu bu nokta. Tüm sevdiklerimin kitabıma destek olması beni mutlu hissettiriyordu. Kitabın kapağını gördüğüm anda çok beğendim. Gerçekten de, tüm kitap bir resimde ancak bu kadar güzel özetlenebilirdi. Size anlamından bahsetmek isterdim ama bunu yaparsam kitabın sonu dahil birçok şeyi anlatmam gerekir.
"İlham" var mı sence? Eğer "var" diyorsan sana ne zamanlar ilham geliyor? Yazarken seni motive eden bir duygu halin mevcut mu?
Bu soruyu çok beğendiğimi söylemem lazım. Evet, "ilham" diye bir şey kesinlikle var. Hatta ilhamım olmasa ben hiçbir şey yazamazdım. Yazacağım şeyler bir melodi veya bir kelime sonucu kafamda belirmeye başlıyor. Ardından kalemi elime aldığımda ise yazacaklarım akıp gidiyor. Ben sadece tam anlamıyla mutluyken yazabiliyorum. Yorgunsam, içimde küçücük bile olumsuz bir his varsa yazamıyorum. Yazsam da bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorum. Genelde yazarken müzik dinliyorum. Yazacağım şeylerin ana duygusunu ise dinlediğim şarkının notaları belirliyor.
Yazınsal olarak yazdıkların hangi türden? Gelecekte yazmayı denemek istediğin başka türler var mı?
Çoğunlukla bilim-kurgu, polisiye, fantastik türlerinde yazıyorum. Yazdığım şeyler genelde alışılagelmişten farklı, gerçeklikten uzak oluyor. Özellikle bu tarzlarda yazıyorum çünkü hayal gücümün sınırlarını zorlamak çok hoşuma gidiyor. İlerde kurmaca hayat hikâyeleri yazmak istiyorum. Birkaç kez bu tarz öyküler yazdım ama bu sayıyı çoğaltmak istiyorum.
Okumanın ruhu dinlendirdiği söylenir. Sence okumak insanda neye tekabül ediyor? Okurken ve okumaya fırsat bulamadığın zamanlardaki hislerin nelerdir?
Okumak benim günümün içinden olan bir şey. Bazı günler ne zaman okumaya başladığımı ve bitirdiğimi fark etmiyorum bile. Hatta sadece günlük bir alışkanlık değil bir ihtiyaç olduğunu da söyleyebilirim. Son zamanlarda okumadığım gün olmuyor. Ancak geçen sene lise giriş sınavına hazırlandığım dönemlerde söyle oluyordu; odama gidip kitaplarımı gördükçe içim sıkılıyordu çünkü okumak istiyordum ama sınava çalışmam da gerekiyordu. Belki biraz abartılı gelecek fakat okumadan geçen bir günümü bomboş geçmiş gibi hissediyorum.
Bize biraz okuma ritüelinden bahseder misin? Örneğin; "okurken mutlaka müzik dinlerim" veya "yeşil çayım olmazsa okuduğumu anlayamam" vb.
Özel bir okuma ritüelim yok, her yerde okuyabilirim. Özel bir zamandan ziyade hayatımın akışında yer alan bir eylem benim için okumak. Arabada, sınıfta, yemek yerken, müzik dinlerken hiç fark etmez. Bu sayılır mı bilemiyorum ama eğer fırsatım varsa yürüyerek okuyorum. Evdeysem rahat yürümek için daha büyük bir odaya geçiyorum. Bu kitapları daha hızlı okumamı da sağlıyor.
En çok hangi tür kitapları okuyorsun? En son hangi kitabı okudun? Yaşıtların için 10 kitaplık bir okuma listesi oluşturmanı istesek bu listede hangi kitaplar yer alır?
Kitap okurken tür ayırt etmiyorum ama kitaplığımda çoğunlukta bulunan türler bilim-kurgu ve fantastik romanlar. Kitaplığımın çok büyük bir bölümü ise kurgu kitaplardan oluşuyor. Ama bu demek değil ki gerçek olayları okumuyorum. Özellikle de dünya savaşlarını anlatan kitapları okumayı seviyorum. Klasiklerdense en sevdiklerim kısa kısa öykülerin derlendiği kitaplar. En son birkaç saat önce "Ahmet Ümit- Şeytan Ayrıntıda Gizlidir" isimli öykü kitabını bitirdim. Bir kitap okuma listesi oluşturmam gerekirse bu şu şekilde olur:
Stefan Zweig-Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma,
Patrica Forde-Liste,
Pam Munoz Ryan & Peter Sis-Hayalperest
John Boyne-Zirvenin Dibindeki Çocuk
Kiran Millwood Hargrave-Mürekkep ve Yıldızların Kızı
Anton Çehov-Altıncı Koğuş
Lisa Thompson-Akvaryumda Yaşayan Çocuk
Kristy Applebaum-Ortanca
Reşat Nuri Güntekin-Çalıkuşu
Buket Uzuner-Benim Adım İstanbul
"Daha" çok okumak, "daha" hızlı okumak, "daha" verimli okumak, "daha" akılda kalıcı okumak gibi amaçlarla geliştirdiğin veya benimsediğin bir okuma tekniğin var mı?
Eğer okuyup okumamak arasında kalmışsam ve hala okuyacak çok sayfam varsa karşımda birkaç kişi varmış da ben onlara okuyormuş gibi hayal ediyorum. Sesli okumaya başlıyorum veya ortamımı değiştiriyorum. Okuduğum kitabı yorumlayacaksam veya ondan sınav olacaksam yani bir şekilde kitabi çok iyi bilmem gerekiyorsa not tutarım. Not tutmak zor geldiyse sesli okurum ve altını çizerim. Tabi bunları sadece cidden satırı satırına bilmem gereken kitaplar için yapıyorum.
Yeni projelerini veya geleceğe dönük planlarını öğrenebilir miyiz?
Geleceğe dönük bir sürü planım var. Bunlardan en çok üstünde durduğum birkaç yıldır üstünde çalıştığım bir hikâye. Geleceğe giden bir kızla ilgili bir distopya. Onun dışında ise boş zamanlarımda dönüp baktığım ilerde bir araya getirmek istediğim bir öykü serim var. Daha bir sürü de fikrim var ama kendime saklamayı tercih ederim.
Okuma ve yazma serüveninde ailenle olan etkileşimin ve küresel salgın dönemini nasıl geçirdiğiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
İlk başlarda onlar kitap okumam için beni teşvik etmeye çalışıyordu. Okuma ödevlerim olduğu için ödevlerimi yapmam için teşvik ediyorlardı. İlk başlarda sevdiğim kitaplar bile olsa severek ama yavaş ve sancılı bir şekilde okuyordum. Zaman geçtikçe ailem okumak için istediğim tüm kitapları aldı. Ben de hepsini okudum. Derken baktım ki sürekli okuyorum. Ailem okuma konusunda bana hiçbir kısıtlama getirmedi ve istediğim her kitabı okumam konusunda destek oldu. Yazma kısmına gelirsek de, küçüklüğümden beri pek çok öykü ve deneme yazıyordum. Tabii yazmaktan keyif alıyordum. Bir gün aileme blog açmak istediğimi söyledim. Birlikte Wordpress'de blog açtık, o gün kaç tane blog yazısı paylaştım cidden hatırlamıyorum. Yazıp yanlarına gidiyordum onlar da okuyorlardı. Halen bir hikâyemi bitirdiğimde ilk anne ve babama sonra da teyzeme okutuyorum. Teyzem kitap çevirmenidir. Onların yorumlarını alıyorum. Küresel salgın dönemine gelirsek başlarda evde ailece etkinlikler yapıyorduk. Fakat ben bir süre sonra tamamen odama kapandım; okudum yazdım. Arkadaşlarımla sık sık on-line görüşmeler yaptım. Ama özellikle kitabımı yazmaya başladıktan sonra odamdan neredeyse hiç çıkmadım diyebilirim.
"Pembe Ejderha" adlı bir bloğunun olduğunu biliyoruz. Blogunun teması nedir, bilgi verebilir misin?
Kitap yorumları üstüne bir blog. Kitaplar hakkındaki fikirlerimi paylaşıyorum. Bir blogdan çok "bookstagram" diyebiliriz. Okuduğum kitaplarla ilgili olumlu olumsuz tüm fikirlerimi, kitapların fotoğraflarını nasıl çektiğimle ilgili bazı videoları paylaşıyorum. Pandemi döneminde açtığım, kitapseverlere faydalı olacağını düşündüğüm bugüne kadar da yazmaya devam ettiğim bir sayfa orası.
Eklemek istediğin bir husus veya konu var mı? Veya şu da sorulsaydı dediğin bir soru var mı?
Bu yolda bana destek olan herkese teşekkür etmek istiyorum.
"Kitaphaber Ailesi" olarak bize vakit ayırdığın için teşekkür ederiz.
Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 04.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.01.2022 13:29