Bir Dizi Tuhaflıklar Hikâyesi: Başka Zaman Kütüphaneler, Edebiyat, Merve YURTSEVER

Bir Dizi Tuhaflıklar Hikâyesi: Başka Zaman Kütüphaneleri yazısını ve Merve YURTSEVER yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabil

Bir Dizi Tuhaflıklar Hikâyesi: Başka Zaman Kütüphaneleri

30.01.2023 09:00 - Merve YURTSEVER
Bir Dizi Tuhaflıklar Hikâyesi: Başka Zaman Kütüphaneleri

Bazı kitaplar, kitabı ele alarak, yayın dünyasının ve kitapların büyülü dünyasını anlatmak noktasında çok kıymetli bilgiler içerebilmektedir. Bu bilgiler, her kitabın genel olarak kitaplar dünyasının bir tür yansıması hükmünde. Kitapların kitap hikâyeleri içermesi ise kitaba dair kurulan bir tür hayalin, düşüncenin yansıması. Ele aldığımız kitabın da ana teması kitaplar olan altı ayrı bölümden oluşuyor Başka Zaman Kütüphaneleri kitabı. Eser postmodern fantezi türünde yazılmış. Ünlü Sırp yazar Zoran Zivkoviç tarafından kaleme alınan kitap 2003 Dünya Fantezi Ödülünü almış.

Birinci bölüm Sanal Kütüphane

İlk bölümün kahramanı bir yazar. Konu kitaplar ve kütüphane olunca bir yazar karakterin oluşu çok doğal elbette. Ancak bu yazarın öyküsünü ilginç kılan şey e-postasına aldığı bir mail oluyor. Bir süre gereksiz maillerle savaşan, baş edemediği noktada adresini değiştirerek sadece sınırlı kişilere veren, yine de başarılı olamayınca tüm mailleri direk silmekte çözüm bulan bir olay örgüsüne sahip. Tesadüfen gözüne çarpan Sanal Kütüphane başlığını taşıyan mailin içeriğinde "bizde dünyadaki bütün kitaplar bulunur" yazısı ilgisini çekiyor. Kendinde karşı koyamadığı bir merakla siteye giriyor. İlginç olaylar bundan sonra başlıyor. Kendi hayat hikâyesiyle karşılaşıyor. Yazdığı kitapların dışında ona ait olduğu iddia edilen yirmi bir kitap ismi daha var. Meçhul bir kişiyle yazışmaya başlayan yazar aslında gelecekten haber alıyor gibi gözüküyor. Tek seferlik girişe sahip olduğunu öğrenmesi sonucu tekrar aynı maili alma umudunu bir yük olarak taşımak zorunda kalıyor. Bu öyküde kitapların insanlarla özdeşleştirildiği fikrine kapıldım. Gereksiz e-postaların hayatımıza bir şekilde giren önemsiz kişiler olduğunu, hayatımızdan çıkardığımız takdirde huzurlu yaşayabileceğimiz mesajını içerdiğini düşünüyorum.

İkinci bölüm Ev Kütüphanesi

Bir takım takıntıları olan, her şeyin mantığının olduğuna inanan kahramanın anlamlandıramadığı olaylar sonucunda her şeye açıklama getirmekten vazgeçişiyle başlıyor hikâye. "Sağduyu şapka çıkarılacak bir şeydir, ama insan her zaman aklıselime bel bağlayamaz. Bazen muammayı olduğu gibi kabul etmek çok daha mantıklı ve gerekli olabilir. Böyle bir kabullenme insanın kellesini bile kurtarabilir bazen, bu da azımsanacak şey değildir." Diyor kahraman kendinden bahsederken. İlerleyen satırlarda bu bilince varması kahramanın hayatını kurtarmış dedirtiyor okura. Zira kimse posta kutusunda birden beliren kitaba böyle kayıtsız kalamaz. Üstelik posta kutusunu her açıp kapattığında yeni bir Dünya Edebiyatı cildiyle karşılaşmış olması ve gayet sakince 13. Cilde kadar açıp kapaması pek akıl karı gibi durmuyor. Olağan üstü olaylar yaşamaya alışkın olması gerekir ki insan böylesi kayıtsız kalabilsin. Şaşırmamayı ilke edinmiş olduğu ve de hayal gücünün geniş olduğu fikrine kapılıyor okur. Okur da kendince bir mantığa oturtmak istiyor yaşanılanı.

Hiç şüphesiz sonu gelmeyen Dünya Edebiyatı ismini taşıyan kitaplar almak cezbedici olmalı. Kahramanın evinde kütüphane olmaması ve evinin küçük olması kitapları nereye koyacağı sorununu doğuruyor. Ancak yenileri için de posta kutusuna tekrar gitmesine engel olamıyor. Sekiz bin üç yüz beş kitaba ulaşan bu yolculuk hiç kütüphanesi olmayan evi eşyalarının tümünü kaldırıp yerlerini kitapla doldurarak koca bir kütüphaneye dönüştürüyor. Nefes kesici bir manzara olsa gerek.

Üçüncü Bölüm Gece Kütüphanesi

Kütüphaneden önce sinemaya gittiği için kapanmadan yetişebilecek miyim sorusu içinde kıvranan karakter film bitiminde aceleyle son anda girebiliyor kütüphaneye. " çok zaman önce okumanın televizyon önünde ömür törpülemekten çok daha işe yarar ve zevkli bir şey olduğunu keşfetmiştim." Diyor kahraman. Onca çabası da hafta sonunu kitapsız televizyon karşısında geçirmek istememesinden. Son anda girdiği kütüphanede kilitli kalması üzerine içini saran ürpertiyle çıkabilecek yollar aramaya başlıyor. Gece bekçisi sandığı gizemli bir görevliyle karşılaşması buranın Gece Kütüphanesi olduğu bilgisine ulaştırıyor. Tabi ki sıradan kitaplara sahip değil. "Hayat kitapları" diyor görevli. Üstelik kurmacadan tamamen uzak gerçek hayatlar. Bu durumda hangi kitabı istediği sorusuyla karşılaşacak olsa herkes ilk olarak kendi hayat kitabını görmek isterdi sanırım. Kahramanda öyle yapıyor. "Kendimi fala inanmayan, ama kendisine geleceğini anlatan bir falcının önünde durmuş bekleyen biri gibi hissediverdim." Diyor yaşadıkları doğrultusunda. Kendiyle yüzleşmenin sarsıtıcı olduğu bir kurguyu okuyoruz.

Dördüncü Bölüm Cehennem Kütüphanesi

Tahmin edildiği üzere cehenneme giren bir adamın hikâyesiyle karşı karşıyayız bu kez. Ancak öyle bizim bildiğimiz gibi cehennem değil burası. İçine bilgisayarların girdiği bu sayede de reform yaşadığı iddia edilen bir cehennem. Cezalandırma sistemi ise kitap okumayı herkes için mecburi tutmak. Sonsuza dek kitap okumak. Yalnız hikayede ceza yerine terapi kelimesi özellikle vurgulanıyor. Dünya ile orantılı bir sistemi olduğunu açıklayan görevliden öğreniyoruz bunları. Bir nevi yazarın kitapsız geçen ömrün cehenneme dönüştüğünü anlatmak istediği varsayımına ulaşabiliriz.

Beşinci Bölüm En Küçük Kütüphane

Dilenci görünümlü, yaşlı, çirkin bir sokak sahafından bahsederek başlıyor bölüm. Görüntülerinin aksine onlarla birkaç kelam edenin kitap üstadı olduklarını fark ettiğini söylüyor, yaptığı alışverişte fazladan bir kitap aldığını eve gelince fark eden kahraman. Bir köprü altında durarak satış yapan bu kitap üstatlarının müdavimi olduğunu, o gün ilk kez tezgâh açan yabancıdan kitabını aldığını ekliyor peşi sıra. Gözleri görmeyen bu satıcının sözleri bir hayli ilginç geliyor yazar olan kahramana. " Yazarların kokusu olur. Bir yazar yazmakta ne kadar zorlanırsa, kokusu da o kadar keskindir." Bu tuhaf muhabbetlerinin üzerine ihtiyacı olmadığı halde, zaten kendinde olan kitapları alıyor. Satıcının hiçbir ücret kabul etmemesi şaşkınlığını arttırıyor. Eve gelince fark ettiği fazladan poşete konulan kitap oldukça ilgi çekici. " Şu ihtiyarın bana verdiği hediye neden hokkabazlık yapıyordu?" diye soruyor kendine. Çünkü yazarı, yayınevi ve kaydı bulunmayan bu kitap kendi kendine kapağını her açtığında ismini ve içeriğini değiştiriyordu. Yayın adı Küçük Kütüphane olan kitap isminin hakkını veriyor diye düşündürüyor okura. Hatta keşke bizimde olsa düşüncesine kapılmamak elde değil doğrusu.

Kahramanın açıp kapattıkça kaybolan hikâyelerin derdine düşmesi, okunmayan onca kitapla doldurulan rafları getiriyor insanın aklına. Fotokopi çekerek hikâyelerin kaybolmasını önlemeye çalışması ama fotokopi kâğıtlarının boş çıkması ise sindirilerek okunmayan kitapların boşa geçen bir zamandan ibaret olduğunu düşündürüyor okura.

Altıncı Bölüm Soylu Kütüphane

Soylu bir kütüphaneyi mideye benzeten kahraman "içine neyin girip çıktığına dikkat etmek gerekir." Diyor. Karton ciltli kitapları küçümseyen, hiçbir saygıyı hak etmediklerini düşünen bir karakter ile karşılaşıyoruz bu kez. Ona göre saygıyı deri ciltli, altın varaklı, lüks bir baskıyla ancak hak edebilir kitaplar. Hikâye bir gün kütüphanesinde birden beliren karton ciltli kitabı görmesiyle başlıyor. Buna tahammül edemeyen kahraman hemen çöpe atıp rahatladığını düşünüyor, taki odasına dönüp çöpten çıkan kitabın tüm pisliğiyle raftaki yerini tekrar aldığını görene kadar. Öfkeyle hiç durmadan kitabı önce yırtıyor, tekrarlanan sonuçla götürüp nehre atıyor, olmuyor şehrin en yüksek binasından aşağı atıyor, yine olmuyor tren raylarına atıyor ama nafile. Ne yaparsa yapsın döndüğünde kitap yine rafta duruyor. En son çare olarak kitabı yemeye karar veriyor. Son parçasına kadar yediği kitabın Başka Zaman Kütüphaneleri olduğunu gören okuyucu da aslında tüm satırların zihninde yer edindiği farkındalığına ulaştırılmak istendiğini anlıyor.

İlginç bir kitap gerçekten. Okurken aslında her insanın hayatının bir kitap olduğu ve her insanı evren kütüphanesinde raflara dizili hayal ediyorsunuz ister istemez. Mutlaka okunması gereken bir kitaptır diyemem. Ödüllü bir kitap olduğunun bilinci daha yüksek beklentiye sokuyor. Hikâyeler konu olarak bir hayli ilginç ve sıra dışı olsa da tatmin edici sonlarla buluşturmuyor okurları. Ama olağanüstü hikâyeleri sevenler için lezzetli bir okuma olabilir diyebilirim.

Zoran Zivkoviç

Başka Zaman Kütüphaneleri

Ketebe Yayınları

99 Sayfa


Yazar: Merve YURTSEVER - Yayın Tarihi: 30.01.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.01.2023 23:04
891

Merve YURTSEVER Hakkında

Merve YURTSEVER

1985 yılının eylül ayında Ankara’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimlerini Ankara’da tamamladı. Yerleştiği Gazi üniversitesini yarım bıraktı. 2005 yılında evlenerek Bursa’ya yerleşti. Üç çocuk annesidir.

Yarım bıraktığı üniversite hayatına geri dönerek şu anda İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümünde okumaktadır. Aile koçluğu ve öğrenci koçluğu eğitimleri aldı. Aktif olarak birçok aile ve öğrencilerle çalışmaktadır. Küçük oğlunun aldığı özgül öğrenme güçlüğü tanısının ardından disleksi ile tanıştı. Önce kendi çocuğuna, sonra diğer çocuklara ve ailelere yardımcı olabilmek adına disleksi eğitici eğitmenliği eğitimini aldı. Birçok çocuğun tanı almasına ve hayatlarının kolaylaştığına vesile olmak motivasyon kaynağı haline geldi.

Kâğıt rölyef tablolar yapmayı, resim yapmayı, çeşitli el sanatlarıyla uğraşmayı seviyor. Onu tanıyanlar içinde sönmeyen bir öğrenme aşkı olduğunu vurgularlar. En büyük tutkusu ise yazmak. Nadir görebileceğiniz sinirli anlarında bilinir ki o gün bir şeyler yazmamıştır. Yazı hayatına Edebiyat Daima ile başladı. Şu an da çeşitli dergilerde yayınlanmış altmış öykü ve beş kitap tanıtım yazısı bulunmaktadır. 2022 yılı eylül ayı itibariyle Kitap Haber’ in başlattığı okuma hareketinin Bursa koordinatörlüğünü yapmaktadır.

Disleksili çocukların yaşadıkları sıkıntılara yakından şahit olması onu bu çocuklar için daha fazla ne yapabilirim sorusuna götürmüştür. Onların anlaşılabilmeleri, seslerini duyurabilmeleri için gerçek yaşanmış hikâyelerden oluşan Disleksinin Sesi isimli bir kitap çıkarmıştır. Okumak, yeni bilgiler edinmek, her gün bir öncekinden bir adım daha ilerlemeye çabalamak, hedefleri doğrultusunda hayatına yön vermek onu mutlu ediyor. Yeni kitap çalışmaları ise devam etmektedir.   

Merve YURTSEVER ismine kayıtlı 22 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 2 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com