Bir Gençlik Romanı: Veba, Edebiyat, Mustafa ATALAY

Bir Gençlik Romanı: Veba yazısını ve Mustafa ATALAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Bir Gençlik Romanı: Veba

01.01.2025 09:00 - Mustafa ATALAY
Bir Gençlik Romanı: Veba

Edebiyat bir topluluğun bütün duygularını, tasavvur ve tahayyüllerini, fikir ve fütuhatını, tasvir ve tahayyülünü dile getiren bir araçtır. İnsanı ve çevresini tanımada özne, dünyayı tanımada nesne, olumsuzlukları betimlemede sıfattır. Edebiyatın her kesime hitap etme gibi bir gayret ve mücadelesi olmasa da anlaşılmak ve anlatılmak iki koludur. Kavramak, tanımak, arzulamak, hissedilmek ve hayal edilmek beş parmağıdır. Gözleri kavramların anlam derinlikleri ve cümlelerin süsleri, kulakları sonsuz evrenin aheste ritmine kabartılmış, yüzü aydınlık bir sabahın ışığı misali gönülleri aydınlatmaktadır.

Edebiyatın bu çok sesli boyutu maalesef son zamanlarda gençlere hitap eden eserlerde ikinci plana atılmaktadır. Bilim- Kurgu ve Fantastik türlerin öne çıktığı, düşündürmekten çok hazza dayalı, kavramaktan çok tanınmaya odaklı, anlamaktan çok anlaşılma kaygısı içermektedir. Çok tartışılmasa da gençlere hitap eden eserler gençlerin dilinden, tavrından, duygularından, umutlarından, heyecanlarından ve arzularından farklı bir yerde mi olmalıydı emin değilim. Gençlerin dimağına dokunan bazı eserler gençlerin dilinden bir parça acemiliği, üst düzey vurdumduymazlığı, asgari rikkati, azami yalnızlığı, bolca aşk ve muhabbeti, sıfıra yakın gelecek düşüncesini bir arada mı bulundurmalıydı?

Salgın eserleri arasında olmasıyla gündemimize dahil olan Michael Grant'ın Yoklar Serisinin 4. Kitabı Veba adlı eser, gençlerin fütüristik düşüncelerine ve bilim-kurgu odalarına dahil olmamızı zorunlu kılmaktaydı. Bir gelecek tahayyülü olan eser, geçmişin verdiği tecrübenin ışığında yeni bir yarın kurmayı ihmal edemez. İçinde bulundukları toplumun geriye kalmış gençleri olarak, kendilerinden sonraki gençlere yaşanabilir bir şehir bırakmayı öncelemek onların görevi olmuştu. Yaşları olmasa da düşünceleri açısından büyümeyi mecbur kılan olaylar silsilesiyle, istemeden de olsa kendi kimliklerini bir kenara bırakıp mücadele vermek zorunda kalmışlardır.

RSGB (Radyoaktif Serpinti Gençliği Bölgesi)'nin sakinleri olan bu gençler, bulundukları kente hizmet etmeli ve karanlık güçlerin yıkıcı planlarına karşı mücadele ortaya koymalıydılar. Zira bir sabah kalktıklarında yetişkinler yok olmuşlar ve bulundukları şehirde kendi kaderleriyle baş başa kalmışlardı. Büyümek zorundaydılar, haz ve his ile ayakta kalmak mümkün değildi. Bir konsey ile şehir yönetilmeli ve olumsuz durumlara karşı tedbirler alınmalıydı.

Sam, Albert, Dekka, Sanjit, Bilgisayar Jack ve Taylor, Edilio, Astrit ve küçük Pete… Karakterlerin detaylı analizini yazar özellikle aktarır ki, gençler onlarla bir bağ oluşturabilsinler. Karakterleri birbirinin ağızlarından da teyitler ki, gerçeklikle bir bağ kurabilsin. Bütün bu temanın ortasına salgın bir hastalık koyar ki, hakikatten bir pay içersin.

Yazarın dili oldukça sade. Çeviri en azından bu sadeliği içermektedir. Zaman geriye sarmakta ve her bölümde saat ve dakika hatırlatılmaktadır. Her bölümde bir karakter üzerinden konu aktarılırken, eserin sonuna doğru olay bazlı anlatım ön plana çıkmaktadır. Eser ilerledikçe bir bulmacanın parçaları gibi asıl resim ortaya çıkmaya başlar. Yazar edebi bir kaygı içinde değildir. Akış onun için en önemli şeydir. O yüzden akışı bozacak betimlemeler eserin konusu değildir. Akışa hizmet edecek her şey kabulüdür.

Salgın eserde bir dip akıntı gibi ara ara hatırlatılmaktadır. Sadece değinilip geçilen değil, yer yer ayrıntılı tasvirle de aktarılmaktadır. Yine de eserin hacmine göre oldukça zayıftır: "Salgın. Hastane ağzına kadar doluydu. Kaç kişinin hayatını kaybedeceğini kestirmek imkansızdı. (S. 170)" Salgın hastalığın bir grip olduğunu ve bunun tehlikeli bir grip olduğunu karakterlerin verdiği bilgilerden öğreniyoruz: "Dorian o kadar şiddetli öksürdü ki sırtüstü yere uçtu. Dorian sarsılıp C şeklinde büküldü ve aniden yine çok büyük bir şiddetle öksürünce Sanjit'in yüzüne kan püskürdü. Dorian kulaklarından bile kan akarak öksürmeye devam etti.(S. 214,215)" Salgın eserde hem hakikat hem de hayal olarak iki ayrı şekilde okurlara aktarılmaktadır. Grip salgınına ek olarak, ayrıca insan vücudunda çıkan bir kurtçuğun o vücudu yiyerek büyüdüğü bir başka salgın da yine eserde aktarılan fütüristik bir durumdur. Grip salgınıyla ilgili istatistik on kişiden birinin ölmesi olarak tutulmuştu. Oran çok yüksek olmasa da bu salgının kontrol edilmediğinde neler yapabileceğini göstermeye yetiyordu. İkinci salgının konusu olan bu büyük böcekler, insanlarla beslenen yapılarıyla oldukça ürkütücüydü. Bilim-Kurgu filmlerinin başat aktörü olabilecek kadar büyük ve farklı olan bu böcekler mavi gözlere sahipti. Boyları en az bir buçuk metre, uzun antenlere sahip, gümüş rengi kanatları ve kahverengi gövdeleri vardı. Ağızlarının içi amonyak kokulu iğrenç bir yapıdaydı.

Yan konu olarak salgın temasını kullanan eser, gençlerin yaşadıkları yeri yönetmesi, kendi iç çekişmeleri, onlara yol gösterecek tecrübeden yoksun olmaları, çaresizliklerle başa çıkmaya çalışırken kimi zaman yanlışa düşmeleri bir gencin gözünden ayrıca değerlendirilmesi gereken hususlar olarak eserde karşımıza çıkmaktadır. "Gençler bugün yeryüzünde tek başlarına kalsa ne yaparlardı?" sorusunun cevabı eserde net bir şekilde ifade edilmektedir. "Ne olacak bu gençlerin hali?" diye asırlar öncesinden yazıtların konusu edinilen, günümüzde sıfatlarla tanımlanan gençler, kendi başlarına kaldıklarında büyüklerden daha mı olgun davranabilecektir? Eser tam da bu noktada gençlere güvenmeyi önceler.

Eser bir salgın eseri olmasa ve "Veba" adına yakışır bir salgın teması içermese de, gençlerin karşılaştığı salgına karşı almaya çalıştığı önlemler ile bu önlemlerin karşılığını, yine çaresizlik ve belirsizlik içinde olgun fikirler kadar hazza dayalı olumsuz kararların da bir çerçeve içinde sunulmasını kıymetli bulduğumuzu ifade edebiliriz. Serinin diğer kitaplarını değerlendirmemiş olsak da, bu kitap etrafında durduğumuzda bugüne seslenilen şeyin durup düşünmek olduğunu, yaşanılan onca şeyden sonra kendi nefsi arzularını bir kenara bırakmak gerektiğini, olgunluğun insanın yaşıyla değil fikirleriyle gerçekleştiğini kavramanın elzem olduğu gerçeğidir. Aksi halde kaosun yuttuğu şehirde arzuları konuşmak mutlak iyiliği getirmeye yetmeyecektir.

Veba

Michael Grant

Artemis Yayınları

511 Sayfa


Yazar: Mustafa ATALAY - Yayın Tarihi: 01.01.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.12.2024 11:38
1797

Mustafa ATALAY Hakkında

Mustafa ATALAY

Bir gölün kıyısında 88 yılının Temmuz sıcağında hayata gözlerini açtı. Eğitiminin büyük bölümünü burada geçirdi. Bir denizin kıyısında 2007-2012 yılları arası Üniversite eğitimiyle birlikte hayat eğitimi de aldı.

Bir gölün kıyısına döndüğü yaşamını, 2012 Ağustos'undan bu yana 'Lale'lerle bezeli düşüncelerle 'Eczane'sinde devam ettiriyor.

Okuyor, yazıyor, çalışıyor ve başka alanlarda eğitimine devam ediyor.

Daha önce Üniversite bünyesinde çıkarılan Sentez Dergisi'nin editörlük ve yazı işleri sorumluluğu görevlerini üstlendi. Kardelen Derneği Bülteni'nin editörlüğünü yaptı. Dernek ve Vakıf bültenlerinde ara ara göründü, Alıntılar Mektebi'nde talebe oldu, Yolcu Dergisi'nde nefeslendi, on5yirmi5.com'da uzun bir serencamı oldu. Kitaphaber.com.tr'yi ise evi gibi görüyor...

Mustafa ATALAY ismine kayıtlı 120 yazı bulunmaktadır.

Twitter Facebook Kişisel