Bir Kitap; Bir Çay (3)
Şefik abi hayırdır, çay ocağına wifi bağlamışsın? Ya abi bırak Allah aşkına, nerde kaldı senin o kapitalizme isyan eden devrimci duruşun. Nuri Pakdil görse seni inan ki, çok üzülürdü. Olsun belki bir gün görecekti. Nerden çıktı bu wifi? Biz buraya, oradakiler yok diye geliyorduk. Sen oradakileri, buraya getiriyorsun. Bir de utanmadan asmışsın oraya wifi bağlantımız vardır diye. Yani şimdi Hacı Mustafa amca ikindiden sonra çay içmeye geliyor buraya mesela, ya da Kazım dede… Çok mu ihtiyaçları var onların bu hizmete. Mustafa amcaya soralım bak: wifi bağlantımız varmış amca, ne düşünüyorsun bu konu hakkında? –O nedir kurban olduğum? Bu zamanın insanlarının bir nevi bağlantı kurma aracı amca. –Biz dua ediyoz oğlum, wifi de neymiş? Hep Amerikan oyunları bunlar, şirk bunların hepsi şirk! Duy duy, Şefik abi! Çaylar senden mi, yoksa…
Bir elim olsun cebimde
Ötekini sobaya atsam
(syf 75)
Bazen dert gibidir çay da, biri bitmeden öbürü gelir. Çay gelince bana; bir efkâr, biraz da şiir gelir. Sonra da zaten Şefik Abi gelir. Üç-beş siyasi analiz, beş-altı boş muhabbet… Ha bir de bizim buralara kış erken gelir, deniz de yok mesela ve bu benim hala şiir yazamıyor olmamın bahanesine iyi gelir. Ayrıca bu arkadaşlar benim yanıma neden hep sefil gelir? Bir de bir soru: ‘’Gidenler neden hep fazlasıyla gelir?’’
Göze işte böyle geliyor
Gülüşünün kaşının bile öncesinde ötelerden
(syf 24)
Birazdan bu kitap bitecek. Kerahet girecek. Ben iyi şiir yazan herkese küfür edeceğim, Eren Safi’nin gözlüklü fotoğrafı aklıma gelecek, güleceğim. Olsun diyeceğim, Hakan Arslanbenzer’in soyadı çok uzun ve anlamsız zaten diyeceğim. Oysa benimki öyle mi, tam şairlik. Zaten öyle değil mi, üç kelime kuramadan soy ismiyle şair olanlar var. Ama bunların çok da bir önemi yok, dandirik bir şiir yazdım ben şimdi. Sonra baktım şairinkine bu gerçekten epey iyi.
Tanrım
Beni sandırma beni
İnandır
Sevdiğin uykuya daldır beni
Sevdiğin taraftan uyandır.
(syf 39)
Canım sıkılıyor, keşke diyorum bir otobüs geçse şu camiinin önünden. Bir film izlemiştim o sahnesi canlansa. Epey acıklı, anlatsam mesela kesin ağlardınız. Anlattım, birkaç kişiye ağladılar. Sonra da güldüler tabi. Çünkü böyle şeyler hep filmler de olur. Güzel şeylerin çoğu ya filmlerde ya da şiirler de olur. Ben nişanlandım, Bilal Can evlendi. Raşit hala bekâr, Ahmet desen, daha da bekâr. Yusuf var bir de, şiirlerimi hala dinliyor. Yusuf dedim geçen; - burjuva çocuklarının her istediği oluyor, bizimkinin olmaması bundan mı?
Bir Yusuf sandılar onu değildi Yunus bile
Çok tartıştılar aralarında acaba ölmüş mü dağda mı kalmış diye
(syf 63)
Yok be Şefik Abi, ne yapacan fazla parayı? Biz azıyla baş edemiyoruz. Maazallah… Senin oğlan ne yaptı kazandı mı üniversiteyi. İşletme mi? Oo, Şefik Çay House zincirinin varisi olacak desene. Boşver yollama sen onu, bir sene daha hazırlansın. Şu radikal İslamcı kardeş ne yapıyor? Uğruyor mu buralara? Hadi ya… Sen bir dahaki gelişinde Kemal Dede’nin yanına oturt onu, ağzına ağzına vursun tesbihi. Tamam abi bir çay daha ver sen bana, demli olsun. Şefik abi beyaz çorap, sen, hayırdır? Yoksa sende mi Şefik abi…
Aşk
Bir kameraman ilgisi.
(syf 43)
Bir kitap daha bitti. Bir gün daha, bir çay daha, bir hayal daha… Bitti zaman, bitti bitmeyecek diye baktığımız tüm geçmiş. Hani zamanında bangır bangır bağırdığımız o doğruların, o çırpınışların hepsi şimdi bir artistlik. Bakıyorum önümdeki deftere, ne kadar da çabuk değişmişiz. Aşk demişiz, şimdi taksitli alınan düdüklü tencere seti. Dava demişiz, şimdi marjinal yeni yetmelerin, cebinde taşıdığı 140 karakterli manifesto cümlesi sanki. Adam olacağız demişiz, şimdi kerahete kılınan ikindi namazı gibi. Ne dediysek erken demişiz, ne dediysek geç kalmışız.
Kalbini oyup yerine bir yumruk koymuşlar
Düşün ki bir asiyi bir hücreye koymuşlar
(syf 85)
Şehidet’in Erken Günlerini Anarak
Hakan Aslanbenzer
Avangard Kitap
2.Baskı-2016
95 Syf
Yazar: Enes CAN - Yayın Tarihi: 07.11.2016 08:53 - Güncelleme Tarihi: 07.11.2016 09:53