Bir Merhamet Güzelini Anlamak İçin: Mehmet Akif, Edebiyat, Yunus ÖZDEMİR

Bir Merhamet Güzelini Anlamak İçin: Mehmet Akif yazısını ve Yunus ÖZDEMİR yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Bir Merhamet Güzelini Anlamak İçin: Mehmet Akif

10.01.2025 09:00 - Yunus ÖZDEMİR
Bir Merhamet Güzelini Anlamak İçin: Mehmet Akif

İnsanlık, Birinci Dünya Harbi ile sarsılmakta. 100 yılın ardından arka sayfalarında gizlenmiş büyük yangınlar, buhranlar ve insanlık trajedisiyle tarihine kara bir danga vurulmuştur. İyi ile kötünün mücadelesi var olma savaşını verirken; her asrın tamda gecenin çöktüğü yerde filizlenen umutlar vardır. Karanlıklara aydınlık olsun diye, zafer kasideleri okunur. "Odama girdim; kapıyı kapadım, ağlamaya başladım: O gün akşama kadar İslam'ın garipliğine, Müslümanların inhitatına ağladım, ağladım…" Diye, Mehmed Akif'in yürek sesindeki nameler yaş olup süzüldü. Osmanlı Devleti'nin yıkılışına çare arayan mütefekkirlerin sayı azdır. Tunuslu Hayreddin Paşa, Cevdet Paşa, Ahmed Midhat Efendi ile başlayan bu arayış Said Halim Paşa, Bediüzzaman Said Nursi ve Mehmed Akif ile devam eder. İttihad-ı İslam taraftarı bu zümre, Osmanlı'nın kurtuluş reçetesini İslam'ın asıl kaynaklarına inmekte ve İslam medeniyetinin tekrar ihyasında görürler.

Okurunu bekleyen bu çalışma, İbrahim Öztürkçü'nün titiz hassasiyetiyle; cümle cümle şahsın/olayların öz kaynağına sırtını dayayarak; sade, akışkan dille anlatır. Öztürkçü, dost ile düşmanın belli olmadığı geçmiş bir asrın olaylarına merhum Akif'in vicdan penceresinden bakmak isteyenlere rehber olabilecek bir araştırma/inceleme tarzında bu kitabı kendi alın teriyle hazırlayıp sunar.

Mehmet Akif'in Berlin Günleri

Alman İmparatoru Friedrich Wilhelm, İslam Âleminin nüfusundan, halifelik makamının gücünden ve kendi cephesini rahatlatmak niyetiyle Almanya ve Osmanlıyı birbiriyle dost olduğunu her fırsatta söylemiş, dile getirmiştir. Büyük bir propaganda ile Berlin, Drestein, Münih gibi şehirlerinde Alman Türk bayraklarıyla binalarda caddelerde donatılmıştır. Osmanlı Cihad-ı Ekber ile Almanya, Avusturya-Macaristan safında Birinci Cihan Harbine katılmıştır.

Merhum Âkif, mütefekkir/şair sıfatlarıyla, gerçekçi, akılcı, uyanık ve ilerici bir Müslüman portresi ile Şark ile Garb'ı mukayese ederek; dikkatli gözlem, isabetli ve gerçekçi tespitlerde bulunarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Bundan dolayıdır ki Ziya Paşa başkanlığında ki Teşkilat-ı Mahsusa kanalıyla Âkif ve İslam âlimi Şeyh Salih Tunusi ile bir heyet Almanya'ya gönderilir. Âkif'in ilk Avrupa gezisidir. Bu gezi Berlin'de ki ve Alman cephelerinde savaşan Müslümanlara vaaz verme, moral kazandırma gibi amaçlarla yaptığı gezilerdir. Âkif, Berlin hatıralarını Safahat'ın "Hatıralar" kısmında yayınlatmıştır.

Gazeteci/muhabir Mehmed Sadi, Almanca ve Türkçe çıkardığı İkdam gazetesinde dönemin güncel olayları yanında Akif'in Berlin gezisindeki izlenimlerini, yaşadıklarını yayınlamıştır. Öztürkçü, İkdam gazetesini 2 senelik nüshalarını titiz bir çalışmalarla baştan sona taranması neticesinde ortaya "Berlin Caddelerinden Necid Çöllerine Mehmed Akif" adlı kitabı okuruna sunmuştur.

Peygamber Aşkıyla Necid Çöllerinden Medine'ye

Akif, Berlin seyahatinden sonra Cihad-ı Ekber'in ilanı üzerine ittihad-ı İslam gayesi için Şeyh Salih Tunusi, Kuşçubaşı Reis Bey, Mümtaz Bey gazeteci Feridun Kandemir ile Teşkilat-ı Mahsusa Heyeti Necid Çöllerine yolculuk başlamıştır. 1915 Mayıs'ın sonlarında başlayan, dört buçuk ay suren bu seyahat da gaye Arabistan'daki İbnürreşid ile İbn-i Suud hatırı gecen bu iki önemli kabileyi barıştırmak ve Şerif Hüseyin isyanına karşı savaşmaktı. Yalçın kayaları, 63 derecede kızgın kum deryalarını, eşkıya yataklarını bin bir zorluk ve maceralarla aşılarak Halep'ten, Şam'dan, Medine'ye bir destan yazılmıştır.

Akif, Arap ümerasını emperyalist güçlere alet etmemek, İslam cephesini zaafa uğratmamaları için nasihatlerde bulunmuştur. Kısmen başarılı olunan Necid seyahati, Akif ile heyetin İstanbul'a dönmesiyle Şerif Hüseyin isyanı başlamış ve Osmanlı kanal cephesini kaybetmesi ile Arabistan topraklarını da kaybetmiştir. Öztürkçü, Necid Çöllerini anlattığı bu kısma, Kandemir'in hatıralarına ve Akif'in Medine hatıralarına yer vermiştir.

Kısa Bir Hikâyecik: Aşkı Nebi

Âkif, Medine'dedir. Resulü Ekrem'e duyduğu sevgiden dolayı o kutsal beldelerde dolaşır durur. Müslümanların dertleriyle dertlenir, ıstırap duyar. Bir gün Peygamberimizin kabrinin huzurunda… Orada müthiş bir hadiseye şahit olur. Ravda-i Tahire'nin yanı başında duruyordum ki, birdenbire bir ses yükseldi:

-Ya Nebi! Şu halime bak, diyordu bu ses. Sağıma döndüğüm zaman parmaklıklar üzerine abanmış bir Sudanlı gördüm. Kendi kendine Efendimize (sav) şunları söylüyordu:

-Nasıl ki çöle güneş vurduğu zaman bağrı yanar, ben de senin hicranınla senelerce yandıkça yandım Ya Rasulullah! Senelerce arzu ettiğim halde, harem-i pakine gelip başımı ayaklarının dibine koymayı düşündüğüm halde, memleketim, evladı iyalim karşıma çıktı, bu ziyaretimi geciktirdi. Nihayet hepsini yıktım, çevremi terk ettim. Sudan diyarından ayrıldım, Tihame Çölü diye üç çölü teptim durdum. Senin çölün diye...

Senin çölünde gezerken burcu burcu senin kokunu duydum. Eğer senin kokun imdada yetişmeseydi ben bu yolu kat edemezdim Ya Rasulullah! Elli üç yaşına kadar senin hicranının azabını sinemde taşıdım, yanına geldiğim zaman şu başımı çarptığım demir kafes de nedir Ya Rasulullah!

Hâlâ vuslat olmayacak mı? Tihame Çölü'nü kat ettim gözlerime uyku girmedi. Arzu edersen yıldızlara sor. Sor ki şu üç aylık zaman içinde bu gözler bir kere uyudu mu? Uyumadı diyecekler Ya Rasulullah! Derdimi geceye döktüm Ya Rasulullah! Nihayet huzuruna geldim.

Resulü Ekrem'in (sav) kabrinin parmaklıklarından tutan bu âşık, son sözlerini söylerken bitkinleşmiştir, titremektedir.

Akif şöyle bitiriyor:

Kısa bir sessizlikten sonra adam şöyle diyordu:

- Şu kadar mesafeyi geçip huzuruna geldim, bu hasta gönlümü bir daha ayakucundan ayırma Ya Rasulullah! Tahammülüm yoktur artık senin ayrılığına.

Sonra bir sessizlik oldu, bir "ah" feryadı duydum. Döndüğüm zaman parmaklıkların dibine yıkılıp gitmişti. Sudanlı gözlerini kapatıyordu bu âleme. Birkaç dakika sonra da bir iki ölü yıkayıcısı ve bir iki taşıyıcı geldi. Cennetül Baki'ye kaldırdılar mübarek cenazesini. Fakat ruhu muhtemelen Ravda-i Tahire'nin parmaklıklarına takılıp kalmıştı. Hadi bir adım daha öteye gidelim ruhu Resulullah'a (sav) dizlerinin dibinde keyif ve sürür içindedir.

Öztürkçü, Akif'i okuma anlama yolunda önemli eksikleri tamamlayacak, boşlukları dolduracak ve de rehber olabilecek iddialı bir anlatımla faydalı olabilecek bir kitap hazırlamıştır. Dönemin güncel olaylarından yola çıkan bütün belgelerle hakikatin sıcak ikliminde gücünü alan; kendinden emin duruşuyla okurunu bekleyen bir çalışmadır.

Berlin Caddelerinden Necid Çöllerine Mehmed Akif

İbrahim Öztürkçü

Etkileşim Yayınları

Nisan 2016

192 sayfa


Yazar: Yunus ÖZDEMİR - Yayın Tarihi: 10.01.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.12.2024 12:08
1185

Yunus ÖZDEMİR Hakkında

Yunus ÖZDEMİR

1992, Ağrı Taşlıçay Balık Göl doğumlu. İlkokul ve liseyi Ağrı'da tamamladı. Tarih lisans mezunu.

Tarih alanında İslam Bilim Tarihi, alan dışı Nörobilim ve İslam İktisat Düşüncesi konularında birikim yapmakta.

Yunus ÖZDEMİR ismine kayıtlı 53 yazı bulunmaktadır.