Bir Tarihçinin Hatırasında Muallim Nurettin Topçu, Düşünce, Misafir Köşesi

Bir Tarihçinin Hatırasında Muallim Nurettin Topçu yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz

Bir Tarihçinin Hatırasında Muallim Nurettin Topçu

09.05.2022 10:46 - Misafir Köşesi
Bir Tarihçinin Hatırasında Muallim Nurettin Topçu

Ahmet KILIÇ yazdı[1]

Çalışma alanım gereği tarihe damgasını vurmuş şahısların ilkokul –geçmiş zamanlardaki adıyla mahalle/sıbyan mektebi- hatıralarıyla ilgili okumalar yaparken bir kitabı okuma fırsatı buldum: "Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri (2. Baskı Nisan 2012)" Kitabı okudukça medeniyet inşa etmede çocukluk çağlarının ehemmiyetini anlamıştım. Kimi şahıs keşke falakaya tekrar yatsam da o yıllara dönebilseydim diyor, kimisi okula başlama heyecanını besmele alayında okudukları ilahilerle tekrar tekrar yaşıyordu. Kitabın yazarlarına bakınca iki âşina isim: İsmail Kara-Ali Birinci. Meşhur isimlerin ilkokul hatıralarını acaba neden merak etmişlerdi? Onları yaralayan ne vardı da bu kitabı yazmışlardı? Geçmişe özlem mi, günümüzün mesuliyet duygusundan yoksun öğretmenlerinden dolayı mı, üniversite öğrencilerinin ilim ve âlim karşısındaki ciddiyetsizliklerinden dolayı mı yoksa? Bu soruların cevaplarını düşünürken hem Nurettin Topçu'nun hem de onların kıymetli talebeleri Ali Birinci ve İsmail Kara'nın ilmî şahsiyetlerini tefekkür ettim. Öyle hocanın böyle talebeleri… deyip iç geçirdim!

Nedense Nurettin Topçu ile ilgili İsmail Kara'nın birçok kitap çalışmasına rast gelirken Ali Birinci Hoca'nın bazen dergi, kitap vb. yerlerde yazılarına denk geliyordum. Acaba bir gün Ali Birinci, hocası Nurettin Topçu'yla ilgili hatıra kitabı yazar mı, diye düşünmeden kendimi alamadım. Ezel Erverdi'nin "Dünden Kalanlar ve Geleceğe Umutlar (Kasım 2018)" adlı eserini okumuştum. Emin Işık Hoca'nın "Çağdaş Bir Dervişin Dünyası (Ocak 2019)" adlı eserini de okumuştum. Ali Birinci'nin kaleme alacağı bir kitap neden olmasın ki?

"Tarihin Kara Kitabı (Nisan 2018)" adlı kitabı okuyorum… Ali Birinci, bazen sitemkâr bazen hüzünlü bazen ümitvar ama ekseriyetle "ilmin kazı çalışmasında elmas bulamamaktan" ya da "elmasın yerine gümüş konulmasından" muzdarip! Kitabı endişe ve şaşkınlıkla okurken ruhuma umut aşısı sayfa 300'deki bir cümle oluyor: "Nurettin Topçu İle Karşılaşmak (Hazırlanıyor)" Kim bilir ne zaman okumak bize nasip olacak?..

Yolunu beklediğim kitap Temmuz 2020'de karşıma çıkıyor: "Bir İnsanla Karşılaşmak Nurettin Topçu'nun Sohbetlerinden Kalanlar (Dergâh Yayınları)" 112 sayfa, az hacimli ama külliyat kuvvetinde bir eser. İlk bölüm, bir insanla karşılaşmak; son bölüm, hâsıl-ı kelâm.

Kitabın ilk bölümlerini okurken âdeta Nurettin Topçu'nun hânesine misafir oluyorsunuz. Ayaklarınıza doğru hafifçe eğilerek terlikler uzatılıyor… Akabinde nezaket dolu annesinin çay tepsisi Nurettin Hoca tarafından salondan alınıp, kendi eliyle çaylar dağıtılıyor… Bir Hoca düşünün, hürmetten talebelerinin ayaklarına doğru eğiliyor hâşa! Bir akademisyen düşünün talebelerine ücretsiz, gönüllü hayat dersleri veriyor…

Ali Birinci, Hocası'nın kendisinde bıraktığı tesiri şu şekilde aktarıyor: "Bir insanla karşılaşmanın kelimelerden önce kendisinin tavırlarına şahit olmak ve daha sonra sohbetlerini dinlemek ve kelâmıyla muhatap olmak üzere iki devresi vardır. (…) … bir anda insanı cezbeden alçak gönüllüğü sade ve samimi halleri ile O, kendini her zaman hatırlatacak ve özletecektir." (s. 12)

Birinci'ye göre kelimeler ruha vurulan çekiç darbeleridir. Hocası tarafından talebelik yıllarında onun ruhuna vurulan çekiç darbeleriyle dünyası şekillenmeye başlamış. Bu süreçte Topçu gönüllerde ihtilâllere sebep oluyordu. A. Birici'ye göre maarif'in de insanlara öğretmesi gereken ilk vazifesi "kelimelerin ciddiye alınması" hususunda olmalıydı.

Nurettin Topçu'nun sohbetleri, A. Birinci'nin Ankara-İstanbul arası yolculukları… Peki neden kalabalıklar Topçu'nun peşinde değildi, neden ismi gösterişli afişlerde yoktu? Çünkü onun "Sohbetlerinin siyasî hırsları ve kinleri tahrik ve tatmin etmemesi böyle bir alâkayı görmemesinin temel sebebiydi." (s. 23). Şu kadar yıl sohbetine gidildi ya geriye ne kaldı acaba, diyenlere de "Dâr-ı dünyada başka ne kârımız olabilir?" (s. 26) diyerek cevap veriyor.

Topçu, sohbetlerinde bazen fıkralar anlatıyor... Fakat kahkaha yok tebessüm var. Zaman geçsin mantığı yok tefekkür var. Edebiyata ilgisi olan Topçu, çevresine de birçok yazar ve kitap tavsiyesinde bulunuyor: Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Ömer Seyfettin, Ahmet Refik Altınay, Tarık Buğra, Rıza Tevfik, Mehmet Akif, Halide Edib, Suut Kemal Yetkin, Nihat Sâmi Banarlı, Louis Massignon, Bergson Andrĕ Gide, Burhan Toprak, Jacques Chevalier, Paul Foulqie, Osman Selim Kocahanoğlu, Oscar Wilde …

Topçu sanata; "Dinden sonra, ruhu besleyen, derunî bakımdan zenginleştiren en büyük menba nazarıyla bakıyordu." ve "san'at ona talip olan insan içindi" (s. 37).

Topçu'nun, Anadolucu görüşü hakkında yanlış fikirler de vardır. Topçu, Türk dünyasını ne yok sayma ne de gündemden düşürme gibi bir amacı hiç olmamıştır. Ona göre merkez halka Anadolu Türklüğü, daha geniş halka bütün Türk dünyası, en dıştaki büyük halka ise bütün İslâm âlemidir. İslâm sosyalizmi meselesinde de İslâmiyet'in bir eksiğini tamamlamak yahut İslâm'ı, sosyalizmin peşine takmak gibi bir niyeti olmadan; "Mesele sadece İslâmiyet'in iktisadî görüşünün tam ve anlaşılır bir tarifini yapmaktan ibaretti. Bu tavırda belki biraz da o sırada çok kuvvet kazandığı intibaını veren materyalist sosyalizmin önünü almak istemişti." (s. 38).

Topçu'ya bazı din adamları da gönül koymuştu. Oysaki Topçu, "din adamları" ile "dinin adamları"nı, "din görevlileri" ile "din gönüllülerini" farklı kategoriye koyar ona göre analiz ederdi. Topçu'ya göre din adamları cennet-cehennem ticareti yapmamalıydı. "Her şeyden önce din adamları, ümit, şefkat ve merhametin temsilcisi olmalıydı." (s. 39), "Dinin ruhunu şeyhler, şeklini veya ibadet kısmını ise imamlar temsil ediyordu." (s. 40). Siyaset ise bu dünyadaki yasak bir meyvedir.

Topçu, tabiat aşığı… Bu durum her ne kadar Necip Fazıl'ın sert üslûbuna maruz kalsa da Topçu'da ne kin ne nefret ne öfke! Topçu için gök de zemin de tefekkür sahası. Bilhassa da Eğin. Bu sevgisini yazılarındaki Eğin mânilerinde de görmek mümkün. Annesinin ve teyzesinin köyünün havası da tabiatın dillere destan güzelliği. "Nurettin Topçu'nun nazarında tabiat sevgisinin başka bir mânâsı da Allah'ın varlığının en büyük şahidi olmasıdır." (s. 60).

İlk felsefe doçentlik tezini yazan (2 Haziran 1934) Topçu, üniversitede hoca olamaz. Sebepler farklı farklı… Kimisine göre o süreçteki sert üslûptaki yazıları, kimisine göre siyasetin bir oyunu, kimisine göre şahsi ihtiraslardı. Topçu, ömrünün kırk yılını (29 Eylül 1934- 20 Kasım 1974) lise öğretmeni olarak geçirir. Bu onun için bir kayıp olmamıştı, asıl kaybedenler "Kendisinin mesai arkadaşlığından nasip ve feyz alma imkân ve fırsatını fevt eden bedbahtlardır." (s. 69)

Sürgün yılları… Topçu'nun ilk görev yeri olan Galatasaray Lisesi'nden (1935) İzmir Atatürk Lisesi'ne sürgünü… Sebep; lise imtihanında başarısız olan öğrencileri sınavdan geçirmemesi… Sürgünde başlayan, zahmetten rahmete geçiş dönemi olan dergi macerası: Hareket Dergisi. Mayıs 1939, Nizam Ahmed adıyla "Çalgıcılar" adıyla kaleme aldığı yazısından dolayı yine bir sürgün: Vefa Lisesi…

Hareket Dergisi'nin yayımlanma adedi ve süreci ise şu şekildedir:

1.Devre: 12 Sayı (Şubat 1939- Mayıs 193)

2. Devre: 28 Sayı (Mart 1947- Haziran 1949)

3. Devre: 7 Sayı (Aralık 1952- Haziran 1953)

4. Devre: 115+25 Sayı (Ocak 1966- Mart 1982)

Birinci'nin eserindeki son cümlesi: "Bu küçük hacimli kitabın mânâsı ise bu sohbetlerin hâtırasını zamana tescil etmekten ve merhum Nurettin Topçu Hoca'ya olan sonsuz minnet borcumuzun ancak kifayetsiz bir ifadesinden ve itirafından ibarettir. Mekânı cennet, ruh-ı revanı şâd ü handan ve hâtırası daim olsun." (s. 103)

Bu kitabın, Topçu hakkında yazılmış diğer kitaplardan farklı kılan özellikleri nelerdir, sorusuna verilecek cevaplar şu cümlelerle belki karşılık bulur: Öncelikle Nurettin Topçu'nun başka eserlerde pek de anlatılmayan sohbet üslûbu yaşanılan örneklerle çok güzel izah edilmiş. Nurettin Topçu'nun fıkralardan yola çıkarak ibretlik hadiseleri anlatmada mahir olduğunu genç kitleden bilen kişi sayısı çok az olsa gerek. Topçu'nun tabiat sevgisi ve tefekkür ettiği coğrafyaların bu kadar derin tasvirlerle, resimlerle izahı pek bilinen bir hadise değildi. Bu eser sayesinde Topçu'nun soluduğu köy havasını soluyor insan. Topçu'nun tez süreci hakkında bazı bilgiler biliniyordu ama bu süreçte yazılmış belgeler hakkında derin bilgi sahibi değildik. Tez raporlarını okuyarak insan âdeta Topçu'yla birlikte jürinin önüne çıkıyor sanki. Topçu'nun fikir dünyası hakkında kafalarda kalan bazı olumsuz sorulara, kısa net cevaplar okuyucu tatmin edici. Hareket Dergisi'ndeki yazıların edebî türleri ve yazının sahipleri hakkında zahmetli bir çalışma da okurlara sunulmuş…

Topçu, konuşması bittikten sonra talebelerine "Değer mi, çocuklar?" sorusunu yöneltirmiş. Biz de okuyuculara şu soruyu yönelterek yazımızı sonlandıralım: "Ömür, güzel bir kitapla karşılaşmadan geçirmeye değer mi?"

Bir İnsanla Karşılaşmak
Nurettin Topçu'nun Sohbetlerinden Kalanlar

Nurettin Topçu

Dergah Yayınları

2020

112 Sayfa

[1] Bu yazı "Bir Kitapla Karşılaşmak: Bir İnsanla Karşılaşmak" başlığıyla alıntı yapılarak Ekim 2020 tarihinde Dergâh Dergisi'nde yayımlanmıştır.


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 09.05.2022 10:46 - Güncelleme Tarihi: 09.05.2022 11:59
970

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1103 yazı bulunmaktadır.