Biri Bizi Gözetliyor mu?, Düşünce, Enes CAN

Biri Bizi Gözetliyor mu? yazısını ve Enes CAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Biri Bizi Gözetliyor mu?

14.02.2025 09:00 - Enes CAN
Biri Bizi Gözetliyor mu?

Algoritmalar ve yapay zekâ kullanılarak enformasyonun ve işlenmesinin toplumsal, ekonomik ve politik süreçler üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu bir tahakküm biçimine enformasyon reyimi denir. Enformasyonun farklı türler ve araçlarla hayatımızın bütününü ele aldığı artık kanıt götüremez bir gerçekliktir.

Modern dünya düzeninin en etkin ve yaygın kullanım aracı olan enformasyon, bireyi ve kitleleri yönlendiren, yarınları öngörülemez bir karanlığa sürükleyen bir kitle imha silahı görevi üstlenmektedir. Enformasyon artık dünya üzerinde kendi rejimini oluşturan bir güç haline gelmiştir. Bu rejim bedenle ilgilenmeyip, psikopolitika aracılığıyla bireylerin zihin kontrolünü ele geçirmeyle ilgilenir. "Günümüzde beden sadece estetik fitness nesnesidir. (s.8)"

Şeffaflık, enformasyon rejiminin görselleştirme politikasının adıdır. Şeffaflık yani görünür olmak, enformasyon rejiminin sistematik bir zorlamasıdır. İnsanların hayatlarını ve yaşantılarını tüm çıplaklığıyla ortaya dökmesi, varlığını daha büyük bir sesle haykırması, evine çelik kapılar takan, camlarını kalın perdelerle örten insanların bir cep telefonu yayınıyla tüm hayatlarını canlı olarak dünyaya izletme girişimi bunun eseridir. İnsanlar daha çok görünür olmadan bu düzende varlığını sürdürememektedir. Biriyle ilgili merak edilme arzusunun ortadan kaktığı, herkesin herkesle ilgili her şeyi bildiği bir düzende, insanlar kendilerini sergileme yarışı içerisine girmiştir. Tamamen sayılabilir ve ölçülebilir olanla ilgilenen ve insanı öngörülebilir kılamaya çalışan bu sistemin istediği de tam anlamıyla budur.

Dijital enformasyon teknolojisi iletişimi gözetime dönüştürdü. Ne kadar çok veri üretirsek, ne kadar yoğun iletişim kurarsak, gözetim o kadar verimli hale gelmektedir. "Bu anlamda bir gözetleme ve teslimiyet aygıtı olan cep telefonu, özgürlük ve iletişimi tamamen sömürmektedir.(s.10)" Günün çok büyük bir kısmını tahakkümü altına alan telefonlar, erginleşememiş modern zaman insanını susturmaya yarayan bir emzik görevini üstlenmektedir.

Akıllı telefon, bizi sürekli gözetime tabi tutan etkili bir habercidir. Neyden hoşlandığımızı, neye ihtiyacımız olacağını, hangi kıyafetleri sevdiğimizi, hangi tür filmlerden hoşlandığımızı öğrenen cihazlar, bizlerle ilgili topladığı verilerle bize çok benzeyen klonlar üretmektedir. Bu klonların topladığı veriler artık insanın öngörülebilir birer varlıklar haline sokarken, sistemin dayattığı enformasyonlar da hiç şüphesiz sorgulanmadan kabul edilir bir durumu getirmiştir. Ne kadar çok veri o kadar çok öngörülebilirlik prensibiyle ilerleyen sistemin her şeyi akıllı hale getirmesi de bundandır. Akıllı evler günlük hayatımızı en ince ayrıntısına kadar kaydeden dijital hapishaneye dönüşürken, akıllı süpürge robotu bizi zahmetli temizlikten kurtarırken tüm evin haritasını çıkarmaktadır. Ağ bağlantılı yatak uyurken bile gözetlemeye devam ederken, akıllı saatler kolumuza vurulan kelepçeler gibi anlık olarak kalp atışlarımızı bile takip edebilmektedir.

Yaşamın dijitalleşmesi önlemez bir şekilde ilerliyor. Algımızı, dünyayla ilişkimizi, bir arada yaşamamızı kökten değiştiriyor. Kendimizi iletişim ve enformasyon sarhoşluğuna kaptırmış durumdayız. Demokrasi günümüzde enfokrasiye dönüşüyor.(s.17) Özgür olduğumuzu sandığımız ancak tercih etme hürriyetimizin elimizden alındığı bir dünyada, sistemin kendi şıklarıyla bize oyun oynadığı bir hayatı yaşıyoruz. İnsani olan her duygunun mekanikleştiği, yanlışların doğrudan daha evla görüldüğü, hakikatin üzerinin örtüldüğü vasatın sürekli takipçi topladığı bir çağ. Öyle bir çağ ki, influencerlara rol model olarak tapılıp, motive edici konuşmalarıyla kurtarıcı gözüyle bakılıyor. Genç takipçiler bunlara bakarak tükettiklerini iddia ettikleri ürünler satın alarak mürit gibi biat ediyor. Sosyal medya bir kilise gibi, Like amin demek, paylaşmak birlik, tüketmek ise kurtuluş gibi görünüyor.(s.13)

"Sosyal medyanın yeni özneleri olan takipçiler, akıllı influencerlar tarafından eğitilip sağılan tüketici hayvanlar haline gelmiştir. Sosyal medyadaki algoritma kontrolü iletişim ne özgür ne de demokratiktir. Bu durum yeni bir ergin olmama durumuna yol açar. Akıllı telefonlar özel konuların sürekli başkalarına sunulduğu mobil vitrinler olarak hizmet ettiğinden artık sorumlu vatandaşlar yerini tüketim ve etkileşim zombilerine bırakmıştır.(s.30)"

Kimseyi dinlemiyoruz. Sadece konuşuyor, kendimizi ve varlığımızı duyurmak için yükse sesle bağırıp duruyoruz. Herkes kendisiyle ilgili şeylerle o kadar meşgul ki dinlemeye, susmaya, biraz düşünmeye zaman kalmamış gibi. Düzen onlarca uyarıyla bizlere saldırırken, aynı andan birçok işi bizden isterken, neye nasıl yetişeceğimizi bilemez halde oradan oraya savruluyoruz. Hiçbir şeye vakit yetiremediğimiz gibi kimseden akıl almaya da zamanımız yok. Misafirlerden hoşlanmıyor, ailelerimizden kopuk, eşimizle ve çocuğumuzla dahi derin bir iletişim kuramamanın eksikliğiyle olmadığımız insanların pozunu vermekle meşgulüz. Dinlerken bile pasif bir şekilde sıranın ne zaman bize geleceğini düşünüyor, tüketmek ve sadece tüketmek üzerine zamanı öldürüyoruz.

Sosyal medyanın renkli ışıklarının cazibesi sıkıcı ve acı veren düşünme-sorgulama ıstırabından elbette daha çekici. İnternette ne kadar çok vakit geçirirsek, o kadar az düşünüp o kadar çok ezbere reçeteler öğreneceğiz. Feda edilecek şeyleri bıraktık, hazır olan varken neden zoru seçelim ki? Ancak sistemin isteği de tamamen bu! Sorgulamadan önüne sunduğu enformasyonları kabul etmen ve buna inanman. Daha çok ve daha çok ona bağlanarak sonsuz bir evrende sürekli çevrimiçi olman.

İnsanlığın bu kadar kalabalıkken tamamen yalnızlaşmasına sebep olan şey de elbette bu. Kendimizle olan meşguliyetlerimiz ortak bir şey yapabilme güdüsünü tamamen ortadan kaldırdı. Farklılıklardan tiksiniyor zihnimize, kişiliğimize, hayat görüşümüze yakın olmayan her şeyden olabildiğince nefret ediyoruz. Farklılığa saygının tamamen sözde kaldığı bir yok etme kültürünün içerisinde birbirimiz yemekle meşgulüz.

"Toplumun narsistleşmesi, bizi ötekinin sesine sağırlaştırdı. (s.33)"

Herkes ve her şeyin bu kadar aynılaştığı başka bir dönem olmadı dünyada. Herkes aynı giyinmeye, aynı ürünü kullanmaya, aynı yemeği yemeye, aynı çikolatanın peşinden koşmaya, aynı şarkıları söylemeye, aynı seyahatlerde bulunmaya, aynı estetik ameliyatlarla birbirine benzemeye devam ettikçe renklerini tamamen yitirmiş gri bir dünyanın hükümranlığı yakındır.

Bu durum aynı zamanda dünyada yeni bir nihilizmin yayılmasına da sebep olmaktadır. Sahte haberlerin, dezenformasyon ve komplo teorileriyle dolu çağımızda asıl gerçeği ve hakikati yitiriyoruz. Neye inanacağını şaşıran, inandıkların altında yatan dezenformasyondan dolayı tuttuğu dalı kırılan insan, güçlü bir gerçek bulamadığı için bunalımda. En hassas en dokunulmaz en tartışılmaz denilen kavram ve olguların bile kirletildiği, altının boşaltıldığı günümüzde insanlar bir yere ait olamadan, birliktelik kuramadan yok olup gidiyorlar.

"Hakikat Dürtüsü ancak bozulmamış bir toplumda gelişebilir. Hakikat dürtüsünün kaybolması ve toplumun dağılması birbirine bağlıdır. (s.48)"

"Hakikat krizi daima bir toplum krizidir. Hakikat olmadan toplum içsel olarak çözülür. Sonrasında ise yalnızca dışsal, araçsal, ekonomik ilişkilerle bir arada tutulur."

Enfokrasi
Dijitalleşme ve Demokrasinin Krizi
Byung-Chul Han
Ketebe Yayınları
4.Baskı, 2024
66 Sayfa


Yazar: Enes CAN - Yayın Tarihi: 14.02.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.02.2025 16:47
2.488

Enes CAN Hakkında

Enes CAN

Sessiz, sakin bir yazar.

Yayınlanmış Kitapları

- Hiçbir Özelliği Olmayan Adamın Hikayesi, Eşik Yayınları, 2021

Enes CAN ismine kayıtlı 39 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com