Birkaç Parça Hayal Kırıklığı: “Enhar-ı Aşk”
Bu yazımızın konusu Bulgaristanlı genç şair Hatice Durgud. Sirkeci Garı 'ndaki Türkiye Dergiler Birliği Uluslararası 11. Dergi Fuarının Bulgaristan Dergi Standında kendisiyle sohbet edip kitabını imzalattığımda tarih 11 Haziran 2022 idi.
Hatice Durgud, Bulgaristan Kırcaali 'de doğmuş, ilk ve orta öğretimini doğduğu yerde tamamlamış, Filibe 'de endüstri mühendisliği eğitimini tamamlamıştır. Hayatını doğduğu topraklarda devam ettiren şair yakın zamanda Yerel Yönetimler alanında yüksek lisansını UNSS-Sofia 'da tamamlamıştır. Bir inşaat firmasının satış departmanında çalışan yazarın şiir kitabının adı: "Enhar-ı Aşk" tır. Aşkı, çağıldayan bir nehir gibi anlatan kitabın kapağında bir ağaç görseli bulunmaktadır. Söz konusu ağacın yarısı yaz mevsimini sürerken diğer yarısı kış mevsimindedir. Ağaç görselinin tercihindeki etken; eserin adında olduğu gibi ana temasında "aşk" olmasıdır. Bir insanın diğerine duyduğu aşkın dışarıdan bakıldığında bir yaz kadar güzel olsa da karşılıksız halinin bir sonbahar yahut kış gibi olduğu vurgulanmaktadır. Hem adı, hem kapak görseli hem de içindeki şiirlerdeki "karşılıksız aşk" teması, daha ilk sayfada şu dizeyle kendisi açık etmektedir:
"Nehirler kavuşurken denizlere, okyanuslara,
Ne okyanuslar geçtim nehre kavuşamadım hala."
Şairin İçindeki Isırgan Otu
İç huzursuzluğunu okumakta olduğunuz bölümün adını oluşturan dizeyle anlatan yazar, duygularının can yakmasını ısırgan otunun dikenleriyle tasvir etmektedir. Aşk acısı ve ayrılık temasının yoğun bir şekilde hissedildiği şiirlerde ikincil öncelikteki duyguların; özlem, yalnızlık, umut, vazgeçme, kızgınlık ve seçimlerde bulunmak olduğu söylenebilir. "Sabreden derviş muradına ermiş" gibi çok bilinen atasözlerine yer verilen şiirlerde yoğun şekilde sitem duygusu bulunmaktadır.
Şair için önemli ve hatta anlam barındıran bazı ikonik unsurlar vardır dizelerde; "kelebek" gibi "papatya" gibi. Sadece "kelebek" değil "bülbül" ve "ateşböceğ"i ile "papatya" nın yanında "gül" de önemlidir onun için. Bu hususta eğer bir sıralama yapılacak olunursa; "aşk" > "papatya" > "kalan her şey" şeklinde olabilir.
Şiirlerin hemen tümünde zaman belirteçleri bulunmaktadır. Ay ve gün isimleriyle saatler bu hususa verilecek en temel örneklerdir. "Aylardan temmuz", "günlerden perşembe" imlerinde olduğu gibi benzer bir anlatı sıfatlardan destek alınarak da gerçekleştirilmiştir; "öğlen sıcağı", "soğuk gece", "sisli bir hava" gibi. Hatta bazı şiirlerde bu belirteçler öylesine güçlüdür ki zaman çok net olarak verilmektedir; "saat 03:35" ve "saat 02:57" gibi. Zaman konusunda yazar yer yer doğadan da esinlenmiştir. Örneğin; dört yıllık zaman diliminin mevsimsel olarak anlatıldığı; "Kiraz mevsimi geldi dört defa" dizesinde olduğu gibi.
"Sen" kelimesine özel bir anlam atfeden şair bu kelimeyi büyük harflerle yazamaya özen göstermiştir. Hal böyle olunca "Sen" in muhatabının (sanki) belli olduğu ve adını yaz(a)mayacağı için böyle bir tercihte bulunduğunu düşündürmektedir..
Gülmek önemli bir eylemdir şair için; "Bir gülüş" der bazen. Bazen de "Gül bi kez" der. Hatta "Gülüşünü severim" der. Umutsuzca beklenen ve yoğun şekilde hayallere daldıran bu hal kaybolmuşluğu da yanına takıp getirir sahneye. Kuvvetten düşmüş bir sporcu gibi kaybolmuş eski günlere uzanan ya da hayalleri kurulan güzel günlerin arayışını taşır mısralarına.
Satırlarda kararlılık olarak algılanacak "Çıkmaz artık ortaya içimdeki seni seven o ses" dizesindeki türden ifadelere rağmen aslında o kadar da kararlı olunmadığını düşündüren "Vazgeçme diyor kalbim" gibi dizeler bulunmaktadır. Bir tür serzenişle alınan kararda okuyucu; bir med cezir dalgası gibi gelgitli ruh dünyasının açık seçik izlerinin görmektedir. Alınan kararın devamında; pişmanlık ve sorgulama safhasına geçildiğinin izini sürmek de mümkündür. Tüm bu duygusal sürecin ardından gelen ise umut ve bekleyiştir. "Bekliyorum sabahlara kadar. Bir his var içimde… Geleceksin yine…" derken aslında sondaki "yine" kelimesi tekrar eden bir durumun varlığının tescilidir. Fakat her ne hal içinde olunursa olunsun hep bir affetme çabası vardır alt okumalarda. Bu çabanın en büyük destekçisi ise ait olma güdüsüdür.
Yaşanan hayal kırıklıklarını tespit çabasının içinde kendisini sorgularken çay içerek eski günleri yâd edip avunma halini tasvir eder şair. İyileşmeye çabalama haline getirilecek yorumda; yaraların gözyaşıyla sarıp sarmalamak olduğudur. Bu sarmal hal bir rüya yahut hayaldeki karşılıksız aşkın getirdiği çaresizliktir. Bu dermansızlığın tarifinde bazı renklerden yarım alınmıştır. Siyah ve beyaz en çok anılan renkler olurken mor onların en yakın takipçisidir.
Taş kalpli olmanın güçlü olmak demek u savunulduğu, geri dönmeleri, yeni başlangıçları anlatan şiirlerin hiçbirinde başlık bulunmamaktadır. Eseri okuduğum esnada; "Eğer şiirlere başlık belirlenmiş olsaydı ne gibi başlıklar türetilebilirdi?" diye düşünürken birkaç öneri kendiliğinden belirmektedir. Örneğin 41. sayfadaki şiirin adı "Üç Bilinmeyenli Denklem" olabilir. Çünkü içinde çıkılamayan bir hal vardır içinde. Yahut çikolata ve aşk bağlamında yazılan 59. sayfadaki şiirin adı "Çikolata" olabilir. Şiirlere isim seçme çabam sürerken 100 sayfadan oluşan eserde ilgime en çok mazhar olanın 47. sayfadaki şiir olduğunu belirtmeliyim. Gündelik hayatın içinden betimlemelerin olduğu şiirden bir alıntı yamak gerekirse şu olabilir:
"Sizi bilmem ama ben
Karpuzun ortasını severim mesela!
Çiçeklerin kopartılmamış halini
Kıyamam dokunmaya, koklarım sadece…"
Yeni nesil kelimelerin de olduğu gözlemlenen şiirlerde daha çok genç jenerasyonun kullandığı kelimeler göze çarpmaktadır. "Bi 'he' de bana", "parçalı bulutlu içim", "olucam", "kalıcam", "unutucam", "ya bir dur", "bir dur be" gibi kelime tercihleri yazarın genç biri olduğuna işaret ederken gençlerin şiire kendilerini yakın hissetmelerine sebep olma ihtimalini barındırmaktadır.
Birkaç Husus…
İkinci baskısı satışta olan eserin sonraki basımlarında daha kusursuz sayfaların okura ulaşması için birkaç tespitten fayda sağlanacağı düşüncesiyle bahsetmek yerinde olacaktır.
Yazım yanlışı olduğunu düşündüren birkaç yer bulunmaktadır; 5.sayfada ay ve gün isimlerinin ilk harflerinin küçük yazılması (temmuz, perşembe) bilinçli bir tercih değil ise düzeltilmesi uygun olacaktır. Zamanı anlatmakta kullanılan saatlerde yazım yanlışı olduğunu düşündürmektedir. Saat belirtilirken "2:00" olarak yazılsa da esasında dijital saat yazılımlarında 2 nin solunda sıfır olmalıdır. Başka bir yazım yanlışı ise 13. sayfada "boğuluyorum" olması gerektiğini düşündüren "bağuluyorum" kelimesinin yazımında mevcuttur. Benzer bir durum 67. sayfadaki "uyar" sözü anlatıma göre "uyanır" olarak yazılmalıydı diye düşündürmesine rağmen 71. sayfada yine "uyar" olarak benzer bir kullanımın görülmesi acaba bir yöresel ağız neticesinde yazılmış olup olmadığını akla getirmektedir. Keza 75. sayfada "septi" olarak yazılan kelime "serpti" anlamında bir yöresel ağızla yazılmış olabilir. Hatta 88. sayfadaki "gömüşmüş" kelimesi de aynı kategoride değerlendirilmeye muhtaç durumdadır.
Son olarak bir noktalama işaretinden söz edilebilir. Şiirlerde dize sonlarında üç noktanın sıklıkla kullanıldığı göze çarpmaktadır. "Aslında bu yazdığımın devamı var, o devamı varın siz düşünün." der gibi olan bu noktalar bazı yerde iki adettir. Bu durum; biri eksik üç nokta mı yoksa dizgi hatası olup olmadığını düşündürmektedir. (bir örneğini 13.sayfada görmek mümkündür)
Sonuç
Kendisine "Sevdikçe mi ölüyorum ben?" diye soran Hatice Durgud "seyirlik değil ömürlük" bir sevgi aradığını kitabının her sayfasında dile getirmiştir. Arkada bırakılanların, istemeden yapılanların, pişmanlıkların, yaşarken ölüymüşçesine hissetmenin kitabıdır "Enharı-ı Aşk". Büyük özlem içeren satırlar, çare arayan, yardım dileyen haykırışların da adresidir. Bulgaristan'da yaşayan şairle aynı milletin evlatları oluşumuzu aynı melodileri dinleyişimizden bir kez daha anlamak mümkün. Satırlarda Sezen Aksu 'nun adı görüldüğünde ister istemez düşünülmektedir. Çıkmaz sokaklarda duvardan duvara çarparak ilerlemeye çalışan bir karasevdaya tanıklık edilen esere ait kaleme alınan yazımızın son noktası yazarımızın elinden bir dizesiyle olsun: "Cümlelerin sonuna koy gülüşünü."
Enhar-ı Aşk
Hatice Durgud
İkinci Adam Yayınları
2.baskı
100 sayfa
Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 18.07.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.07.2022 13:41