Bisiklet Dersleri Üzerine Bir Deneme
Büşra Tektaş Yazdı...
Bisiklet sürmeye başlarken nasıl yalpaladığımı anımsıyorum. Dört tekerden iki tekerleğe geçerken içimde hissettiğim kaygıyı. Ya düşersem ya hiç öğrenemezsem... A. Ali Ural "Bisiklet Dersleri" kitabında bisikleti hayatın bir metaforu olarak kullanmış bisiklete binmeyi öğrenmekle yaşamayı öğrenmek bir bakıma aynı işlevi görüyor yalpalamaları, düşmeleri, kalkmaları olan zevkli ama kaza yapma ihtimali hazır bulunan bir yol.
A.Ali Ural'ın 2019 yılında yayınlanan "Bisiklet Dersleri" eseri içerisindeki otuz denemeyle okurlarına sesleniyor. Ural'ın denemelerinin genel özelliği; sıra dışı betimlemeler ve arka planda mesajını okura kendine has üslubuyla yansıtması. Yansıtılan mesaj ne olursa olsun bunu okura sezdirmeden ve hoş bir şekilde vermek her yazarın harcı değil diye düşünüyorum. Kitaptaki denemelerin bir diğer özelliği konuşma tarzında ya da ben dili ile yazılmamış olması. Deneme türünde yeni bir ahenk oluşturmuş olan Ural'ın bu üslubunu Resimde Görünmeyen ve Makyaj Yapan Ölüler kitaplarında da görüyoruz.
Ural "Bisiklet Dersleri" eserinde hayatın hengâmesi arasında kaybolmaması gereken yüreklerimize sesleniyor. Kitabın adını aldığı "Bisiklet Dersleri" yazısı kapağı açar açmaz bizi karşılıyor. "Boşluğa terk edilen ellerde değil, nereye tutunacağını bilen ellerde özgürlük," (Ural, 2019, s. 10) cümlesiyle bitiyor yazı. Hayatta insanın tutunması gereken sağlam bağların olduğunu hatırlatıyor bu cümle. "Size, sımsıkı sarıldığınız sürece sapıtmayacağınız iki şey bıraktım: Allah'ın kitabı ve Rasûlü'nün sünneti." hadisi geliyor aklıma.
"Bizi Ne Çok Şey Yaralıyor" isimli yazı kitabın temasıyla paralel olarak çocukluğumuzda düşüp yaraladığımız dizlerimiz ile başlıyor, bizi yaralaması gerekip etkilemeyen noktalara da temas ediyor. Bu sitem kitapta: "Yıldırımlardan korunmak için paratoneri icat eden insan, yalandan korunmak için neden kılını kıpırdatmıyordu? Yakıp kül eden yıldırımlardan korkan insan yalandan neden korkmuyordu?" (Ural, 2019, s. 14) cümlesi ile ifade ediliyor. Yer yer Küçük Prens okuyormuş tadını veren kitap bana küçük Prens kitabında geçen şu cümleyi hatırlattı: "İnsanların artık anlamaya zamanları yok." (Exupery, 2017, s. 80)
"Bisiklet Dersleri" isimli eserin ilerleyen sayfalarında büyük kâinattan küçük kâinata yani insana meyil artıyor. Modern zamanda neredeyse megafon ile duyurusu yapılan "kendinle barışık olmalısın" cümlesine inat estetik üstüne estetik yapan ve maske üstüne maske edinen insanın özünü hatırlaması ve kaybolan parçasını bulması gerektiğini Ali Ural "Eksik Parçalar" denemesiyle hatırlatıyor. "Şöhret, bıçağın keskin yüzü" olarak tanımlanıyor. Okur eksik parçamızın şöhret olma arzusuyla beraber gittiğini anlıyor. "Herkes meşhur oldu, ne güzel... İyi haber: İnsan artık bütün organlarını yenileyebilecek. Kötü haber: İnsanın huylarını değiştirmeye niyeti yok." (Ural, 2019, s. 24) İnsanın kendiyle barışık olmaması, estetik ve olduğumuz gibi görünme korkumuz Ali Ural'ın Makyaj Yapan Ölüler kitabında "Yüz Nakli İstiyoruz" denemesi ile de konu ediniliyor. Konuyla paralel olarak kitaptaki bir başka yazıda "Unutulma Korkusu" gündeme getirilmiş. "Eylemci: Nedir sorun? Müşteri: Sorun unutmakla hatırlamak arasında savrulan insan"
Bu satırları okurken insan kelimesinin etimolojisi geldi aklıma; pek çok manası olduğu gibi insan kelimesinin bir manası da "nisyan" yani unutmak demektir. İnsan unutur: Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu, öleceğini, ruhlar âleminde Rabbine söz verdiğini...
"Üzüntünün Bataklığa Döndüğü An" yazısıyla okurun duygularına daha derin bir giriş yapılıyor. "Sevincin tarihi üzüntünün tarihi kadar karanlık. Fili, atı, köpeği, maymunu, kediyi evcilleştiren insan, sıra kendi duygularına gelince ilkel halleri ile korumaya çalışıyor onları." Ural burada okura "Sevinenin sevinci, üzülenin üzüntüsü nerede?" sorusunu soruyor. Ve tasavvufi bir dille ifade edecek olursak nefsi tezkiye etmenin yolunun duyguları yönlendirme melekesi ve olgunluğu kazandırdığı gerçeğinden geçtiğini anlıyoruz. Sarih anlatımına rağmen Ural reçeteyi de son paragrafta okura veriyor: "Ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikâyet ediyorum' (Yusuf Suresi 86.ayet) demedikçe yatışmayacak kalbimiz, olgunlukla süslemedikçe zaferlerimiz çirkinleşecek." (Ural, 2019, s. 72)
"Başar Susam Başar" başlıklı yazıda insanın hayat yolculuğunda karşısına çıkan başarı beklentisi ve arzusu ele alınıyor. Başarıyı anlatırken "yürüme bandı" betimlemesini kullanan yazara burada bir kez daha hayranlıkla bakıyorum zira insanın ömrü boyunca bir şeyler yapıp bulunduğu yerde kaldığını hissettiği pek çok an vardır. Başarının kat edilen yol ile ilgili olduğunu ancak ölçülemeyeceğini anlatan güzel bir simge olmuş.
"Kendisine Hayat Veren Ellerden Kaçmak" başlığıyla Pinokyo'nun onu şekillendiren Gepetto Ustadan kaçmasını bağdaştıran yazar bu iki bağlam üzerinden insan ve emek kavramlarını ele alıyor. Devam eden yazılarda dünyada bulunduğumuz süreç içerisinde neredeyse her insanın karşısına çıkan ve engellenemeyen konulara yer verilmiş bazıları: Uyku, sevgi-aşk, sokak, çocuklar ve büyükler, marka ve itkan...
Kitabın sonlarına geldiğimizdeyse dikkatimi çeken ve çok hoşuma giden bir durumla karşılaşıyorum. Son yazıların başlıkları sırasıyla Yürüyen Saatler, Kaptana Mektup (ruh konusu işleniyor), Gayb, Toprak Olmak ve Âmin. Kitaptaki Bisikletin hayatı simgeleyen bir metafor olduğundan bahsetmiştim. İnsanın hayat yolculuğundaki en yalın gerçeklerden biri ölüm. Eser tam olarak insanın ömrünün seyri niteliğinde doğum- dünyaya alışmaya çalışma- yaşamın zorlukları- karşılaşılan imtihanlar ve ölüm.
Özetle kitap okura kul olduğunu ve dünyada bazı zorluklarla karşılaşabileceğini yani bisiklet sürmeye alışmanın zor olduğunu bazen yalpalanacağını, düşeceğimizi ve canımızın çok yanacağını ama her şeyin geçici olduğunu hatırlatan kıymetli bir eser.
Ural, A. (2019) Bisiklet Dersleri, İstanbul: Şule Yayınları
Exupery, A. (2017) Küçük Prens, İstanbul: Can Yayınları
Ural, A. (2018) Makyaj Yapan Ölüler, İstanbul: Şule Yayınları
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 27.11.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.11.2024 14:33