“Black Panther: Yaşasın Wakanda” ile Sömürgelerin Uyanışı
İnsanlık tarihi medeniyetlerin çatışmalarıyla yazılmış, bu çatışmaların en yıkıcıları sömürüden kaynaklanmış, sömürgelerde yaşanmış ve tarafları da sömürenlerle sömürülenler olmuştur. Sömürgeciliğin yakın komşu ilişkilerinden çıkıp dünya sathına yayılması, tabiri caizse ayyuka çıkması ve tüm gayriinsanî eylemlerine rağmen 'meşru' bir kaynak kullanımına dönüşmesi ise Amerika kıtasının Avrupalılar tarafından keşfine dayanmaktadır. Bu yeni kıtada olgunlaşan, sonra sömürgeciliğin başkenti hâline gelip ürettiği film endüstrisiyle sömürgelerinin gözünde cazip bir yer edinmeyi de başaranlar son zamanlarda kafaları karıştıran işlere imza atıyorlar. "Black Panther: Yaşasın Wakanda" bu işlerden biri olarak dikkatleri çekeceğe benziyor. Çünkü rollerin değiştiği bir düzenle karşımıza çıkıyor ve "Avatar"da olduğu gibi dünya dışını sömürme ütopyasına baş vurmuyor. Dünyada kendini yalıtmış şekilde yaşamakta olan eski medeniyetler tahayyülüyle çok farklı bir bakış sergiliyor.
Bir Dünya Üç Âlem
Önceliği bu muazzam hayale vermek istiyorum. Filmimiz bugünün dünyasında geçiyor. Belki buna çok yakın gelecek de diyebiliriz. Bildiğimiz ülkeleri kapsayan, Birleşmiş Milletler'in yönetimindeki dünyaya yeryüzü ülkesi deniyor. Dünya tasarımının ikinci ayağı Wakanda ise Afrika'da, vibranyum denilen madene dayalı teknolojisi ile diğer dünya ülkelerinden çok üstün, dolayısıyla Birleşmiş Milletler'in de üstünde konumlanan ama adil bir güçle dünyaya hükmeden bir ülke. Bu ülkeyle ilgili belirgin özellikler; geleneklerine de sıkı sıkıya bağlı olan Afrika kabile tarzı yaşamlarını teknolojiyle harmanlayarak sürdürüyor olmaları, ülkelerine giriş çıkışlara tamamen hakim ve hatta ülkelerini dünyadan soyutlamış olmaları. Öyle ki başı yine Amerika'nın çektiği eski dünya sömürgecileri vibranyumu ele geçirmek için şartları zorlamalarına rağmen Wakanda karşısında pek başarılı olamıyorlar. Çünkü Wakandalılar vibranyumla bedenleri arasında bir bağ kurarak diğer ırklardan üstün bir fizikî yapıya da kavuşmuş durumdalar.
Dünya tasarımının üçüncü ve en az Wakanda kadar etkileyici diğer mekânı ise filmin biraz daha ilerleyen bölümlerinde ortaya çıkıyor. İspanyolların Amerika kıtasını keşfi döneminde kıtaya getirdiği çiçek hastalığı ve katliamlar ile soyları kırılan bir Maya topluluğu, şamanlarının tavsiyesine uyup hastalığa çare olacağını düşünerek tükettikleri mavi bir otun etkisiyle su altında yaşayabilecek bir fizyolojiye sahip oluyor ve okyanus altına çekiliyorlar. O günden bugüne okyanus altında, diğer dünya ülkeleri tarafından fark edilmeden yaşayan Talokan halkını ve kralları Namor'u asırlar sonra yeryüzüne çıkartan yine sömürgecilerin vibranyum araştırmaları oluyor. Çünkü Talokan'ın yegane enerji kaynağı ve hatta okyanus dibindeki hayatlarını mümkün kılan güneşleri de vibranyum.
Ve bu tasarım tamamlanınca hikâye bize önemli bir kırılma yaşatıyor. Vibranyuma hakim olan bir değil iki üstün medeniyet olduğu ortaya çıkınca bu iki medeniyet arasında bir savaş başlıyor. Bugünün gerçek dünyasının sömürgecileri çatışmanın başlamasına sebep olsalar da tamamen arka plandalar, sömürülenleri ise dünya liderliği için savaşan taraftalar. Buradaki arka planda kalışta bir sinsilik seziyoruz. "Bizim yerimizde kim olsa aynısını yapacaktı"ya getiren bir mesaj alttan alta veriliyor gibi duruyor. Oysa filmin sonu, bu iki medeniyetin makul bir orta yol bulmasıyla ve asıl tehlikenin yine o eski sömürgeci yeryüzü halkı olduğunun teyidiyle bağlanmış.
Akılda Kalanlar
Filmi çocuk edebiyatı büyütecinden izlediğim için Talokan Kralı Namor'un, çocukluğunda, ülkesini keşif ve istila eden İspanyollarla ilk karşılaşmasına geri dönen sahne hafızama kazındı. İnsanlarının köleleştirildiğini gören çocuk kral, üstün güçleriyle istilacıları cezalandırırken bir İspanyol rahip ona "nino sin amor" (sevgisiz çocuk) lakabıyla hitap ediyor ve onu lanetliyor. Sadece kendi halkını kurtarmak isteyen bir çocuğa, kendi vahşetlerini görmeksizin bu laneti yükleyen rahip, o iyi çocuğu ömrü boyunca taşıyacağı bir kimliğe büründürüyor. Kötülüğü hak edenlerin ne kadar kötülük hak ettiğini düşünme inceliği taşımayan bu kimlik, düşmanlarına karşı ölçüsüz bir yargı ve infaz eğilimi barındırıyor.
Filmin diğer çocuğu ise düşkün eski dünya sömürgecilerinin üniversitelerinde okumakta olan Wakandalı genç bir dahi kız. Farkında olmadan, bir proje ödevi olarak geliştirdiği aygıtlarla vibranyum araştırmalarının en zorlu basamağını, malesef Amerikalılar için aşmış oluyor. Tabii bu işin ucu da Talokanlara dokunuyor ve Nemor bu dahi kızı yok etmek için harekete geçiyor. İşte onu tehlikeden korumak isteyen Wakanda ile yok etmek isteyen Talokan'ın savaşı böyle başlıyor. Kızı vibranyum bulmak için kullanan Amerikalılar ama savaşanlar Wakanda ve Talokan. Nasıl? Yabancı gelmedi değil mi? O zaman gençlere yabancı gelmeyecek bir de replik atalım şuracığa; "Yetişkinler gençlerin zekasını öyle hemen kabullenmezler." diyor Shuri genç dahiye ve sanırım haklı. Büyükler küçüklerden hep zeki olmalarını isterler ama dahiyâne bir zekayla karşılaştıklarında bu pek de hoşlarına gitmez.
Son olarak akılda kalanlar başlığı altına iphone'un ilkel bulunduğu sahneyi eklemezsem içimde kalır. Wakanda Prensesi Shuri ve ordusunun kadın generali Okoye, Amerika'daki kampüste dahi kızı ararken onu elinde cep telefonu ile görüyorlar ve ne kadar ilkel bir cihaz kullandığından dem vuruyorlar. Bu tür filmlerde, teknolojinin işlevli kullanımı arttıkça maddenin hayatımızdaki etkisinin azalacağına dair bir öngörü hep yer almaktadır ve bu da bize içinde bulunduğumuz durumun aslında bir teknolojik bayağılıktan, yani kabaca ilkellikten ibaret olduğunu fark ettirmelidir.
Süper Kahraman Yan Rolde
Filmin farklı bir tarza tutunduğunu değerlendirmemizin her basamağında tekrarlamamız gerekiyor. Zira elinizi sallasanız ellisine denk geleceğiniz süper kahramanlarıyla meşhur yapım şirketi Marvell ve onun efsane tasarımcısı Stan Lee'nin bu filme adını veren süper kahramanı Black Panther, final sahnesi hariç hemen hemen hiç ortalarda yok denebilir. Çünkü Black Panther'e dönüşen Kral Tchalla serinin ilk filminde ölmüştü ve bu film onun şahsını değil makamını yaşatan bir Black Panther anlayışıyla devam ediyor. Siyahî Afrikalıların koruyucusu olan Black Panther filmin çoğunda kurumsal yapısıyla yaşıyor, daha doğrusu Wakanda'nın koruyucusu bir ordu gücü olarak yeniden canlandırılmaya çalışılıyor. Bu çabanın başında Tchalla'nın kardeşi, bilimci Prenses Shuri var. İleri teknolojilerini, yapay zekalı yardımcısını ve bitkileri kullanarak, hiç inanmadığı ataları ile iletişim kurmasını sağlayacak bir yapay kalp üretiyor. Bu sayede hikâye boyunca karşı çıktığı gelenekle buluşuyor ve atalarıyla irtibatı pek istediği gibi olmasa da Black Panther gücünü bedenine getiriyor. Yeni Black Panther, Wakanda'nın Talokanla savaşındaki kurtarıcı komutan rolünü barışı sağlayan prenses rolüyle birleştirerek taşı gediğine koyuyor.
Sonuç
Sömürgecilerle sömürülenlerin rolleri değiştiği, yeni bir dünya arayışının dünyada yeni bir hayat kurma arayışına dönüştüğü, sömürgeci medeniyetin özeleştirilerini barındıran, siyahîlerin sempatisini karizmayla birleştiren, aksiyonu ve görselliğiyle etkileyici bir film "Yaşasın Wakanda". Filmin ikinci yarısının ortalarında Nemor'un Wakanda'ya saldırdığı bölüme kadar görsel gerçekçilik hat safhada ancak bu aksiyonlu bölümde dijital boyut ağır basıyor ve sahneler biraz yapaylaşıyor. Filmin 160 dakika olduğuna değinmekte fayda var. Gerek evde, gerekse sinemada izlemek için en az üç saat ayırmanız gerekiyor. Ve tabii bu uzunluğun avatanjıyla hiçbir sekans hızla geçiştirilmemiş, her durumu, anıyı, gerekçeyi derinlemesine irdelenmiş buluyorsunuz ve tasarım-aksiyon zenginliği sayesinde akıştan hiçbir şekilde kopmuyorsunuz. Filmle ilgili son değerlendirmem yaş sınırıyla ilgili olsun. 13+ yaş kategorisine alınmış olan bu filmde 10+ yaş çocuğu rahatsız edecek tek bir sahne bile yok. Yaş sınırının yüksek tutulmasının gerekçesini anlayamadım. Filmi 12 yaşındaki kızımla keyifle izledik ve değerlendirdik. Sizlere de keyifli seyirler dileriz.
Black Panther: Yaşasın Wakanda
Yönetmeni: Ryan Coogler
Senarist: Stan Lee, Ryan Coogler
Marvell Studios
Vizyon Tarihi: 11 Kazım 2022
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 02.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.11.2022 23:03