bu-Ara-nın Kokusunu Alabilmek
Furkan Soylu yazdı...
Bugünün insanlarının zaman ile ilişkisi bir kriz taşıyor görünüyor. İnsanlar bu krizi zamanın hızlılığı olarak düşünmektedirler. Byung-Chul Han'a göre bu krizi sadece hızlanma olarak görmek pek tatmin edici bir düşünce değildir. Zamanın Kokusu eserinde insanların hayatları boyunca zaman ile kurdukları ilişkiyi irdeleyerek günümüzün zaman krizinin bir diskroni olduğunu ifade ediyor. Diskroni, kişinin zaman anlayışının bozukluk taşımasıdır. Bu diskroniye sebebiyet veren ise zamanı düzenleyici olan anlamın, amacın varlığının kaybedilmesidir. Han, zamanın atomlaşması ile aslında bir parçalıklı hal kazandığını ve zamana ilişkin bütünlüklü bir bilincin kaybedildiğini söylemek istemektedir. Zamanın kendisinde bir atomlaşmanın meydana gelmesi ise onun bir anlatıya sahip olmayan sadece eylem-etkinlik yaşamı ile şekillenen bir hal almasıdır. Atomik zaman kendisinde herhangi bir amaç taşımayarak aynılığın, tekrarın içerisinde dönüp dolaşan bir zaman haline gelir. Atomlaşan zaman ise artık uygunsuz bir zamanı ortaya çıkarmaktadır.
Uygunsuz zaman, bizim yaşamımızın anlamlı bir bitiş imkanından mahrum bırakılmasıdır. İnsan, yaşamını yerinde ve zamanında bitiremiyor ve bir amaçla sonlandıramıyorsa işte bu uygunsuz zamanda sonlanan bir yaşamdır. Uygunsuz zamanın yerine geçtiği doğru zaman bizim bir istikamet üzere olduğumuz bir zamandır. Doğru zamanın istikamet üzere olan yolunda daima farklı şeyler söz konusudur. Ancak uygunsuz zaman kendisinde atomik olmayı taşımasından dolayı kendisinin her bir noktası birbirinin aynılığını taşır. Eğer doğru zamanı kaybetmişsek yani uygunsuz zamanın hakimiyeti altındaysak ölümümüz de zamansız olacaktır. Zamanında ölmeyi becerebilmek zamanın içinde var-olmayı becerebilmekten geçmektedir. Var-olmayı becerebilen bir zaman içerisinde insan doğru zamanda ölür. Doğru zamanda ölmek ise bir anlamı ile insanın var-ölmesidir, yok olması ya da telef olması değildir. Ancak böylelikle zamanın kokusundan da söz etmek mümkün olacaktır. Zamanında ölebilmek bir anlamıyla da zamanın kokusunu duyarak ölebilmektir. İnsan zaman içre varlığında bir anlamı taşıyorsa eğer zamanın kokusunu içine çekmemesi imkansızdır. Zamanın kokusu olduğu müddetçe zaman kendisindeki atomik, noktalara bölünmüş halden de uzaklaşır. Zamanın kokusunu kaybetmesi zamanın parçalanması, atomlaşması ile daha kırılgan hale gelmesidir. Eğer bir kökten güç alabilir, kökene sahip olabilirse zaman kendisini daha uzun ve daha güçlü kılabilecektir. Sağlam bir köke sahip zaman hayat içerisindeki kokusunu daha çok muhafaza edebilir. Aynılaşma ile atomlaşmış zaman insana hiçbir zaman derin düşünme imkanları da vermeyecektir. Böylelikle insan derin düşünme anlarından mahrum kaldığı için zamanın kokusunu duyma yetisini yitirmeye başlar. İnsanın bugünkü yitikliğinin adıdır zamanın kokusuzlaşması. Koku ise daima bir nitelik demektir. Niceliğin egemenliği olan bir çağ zamanın kokusunu ne duyabilir ne de arayabilir. Modernitenin insanı daima hesaplamalarla ve planlamalarla ileri atıldığı içindir ki deneyim sahibi değil sadece proje sahibidir. Bir zamanı tamamlamak ise hiçbir zaman niceliklerin elinde söz konusu olamaz. Tamamlanacak zamanın sahip olacağı anlam daima bir niteliğin varlığını zorunlu kılar. İnsan artık hedeflerine varmak için aradaki süreyi deneyim olarak algılamaktan mahrum kalmıştır. Hedefe ile kendisi arasındaki aralık çok hızlı şekilde tüketilerek aşılmalıdır. Bu hızlılık ise zamanın kokusunu bir an olsun durup içimize çekememek demektir.
İnsan artık bu salt hedef odaklı yaşam ile derin düşünme anlarından mahrum kalmaktadır. Vita contemplativa yani tefekkür yaşamı hiçbir zaman hızlanma içerisinde kendisini var edemez. Nitekim derin düşünce bir hesaplama hızlılığı değildir, düşünmenin kendisi durup düşünme şeklinde sıhhat kazanır. Düşünüp durmamız zaman içerisinde hedeflerimize odaklıdır. Ancak durup düşünmek bizi zamanın hızı, atomlaşması karşısında bir köke/kökene, amaca, dayanağa tutunabilmeyi sağlayacaktır.
Zamanın kendisindeki bu kokuyu duyamama haline karşılık Byung-Chul Han, artık insanın etkin yaşam(vita activa) içerisinde boş zamanlar yaratarak bir tefekkür yaşamına(vita contemplativa) yönelmesi gerektiğini söylemektedir. Boş zaman ancak bizi kendimizi içerisinde bulduğumuz niceliklerin, proje odaklı yaşamın hakimiyetinden kurtarabilecektir. Eğer yaşamımız hiçbir zaman derin düşünce anlarını barındırmazsa artık yaşamak bizim için besteleyeceğimiz bir şarkı olmaktan çıkacaktır, yaşamımız sadece vızıldamalar ve uğultular içerisinde geçecektir. Derin düşünmeye yönelen bir insan yaşamı ancak zamanın kokusunu duyabilir, kendi yaşama sanatını icra ederek doğru zamanda ölmeye muvaffak olabilir.
Byung-Chul Han, Zamanın Kokusu, çev.: Şeyda Öztürk, Metis Yayınları.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 13.09.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 08.09.2024 14:50