Bunu Hüseyin Akın’a Kim Öğretmedi?, Edebiyat, Tuba YAVUZ

Bunu Hüseyin Akın’a Kim Öğretmedi? yazısını ve Tuba YAVUZ yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Bunu Hüseyin Akın’a Kim Öğretmedi?

02.08.2023 09:00 - Tuba YAVUZ
Bunu Hüseyin Akın’a Kim Öğretmedi?

İnsanız, kendimizi keşfetmeyi seviyoruz. Ayna arıyoruz sağda solda. Belki de bunun için okuyoruz hepimiz. Varoluşumuzu en çok edebi metinlerle fark etmek, onlarda kendimizi görmek istediğimizden kitaplara tutunuyoruz. Okudukça çevremizle ve insanlara olan bağımız değişiyor. En azından değişmesini arzuluyoruz. Dönüşelim istiyoruz. Daha zarif bir dünya hayal ediyoruz. Gönlümüz hep incelikler peşinde. Böyle olunca mısralara, satırlara gömülüp yakaladığımız güzelliklerin izini sürüyoruz.

İnsan insanın aynası derler ya da Hüseyin Akın'ın tabiri ile insan insanın yankısı. Birbirimizin aksinde "ben"imize ulaşma çabasındayız. Yolda olanlardan ve hep arayanlardan olmayı niyaz ediyoruz. Bu gaye ile farklı yazarları ve kitapları tanıma imkânı buluyoruz. "Bunu Bana Öğretmediniz" bu vesile ile okuduğum bir eserdi. Okurken kendimi, annemi, babamı, hatıralarımı gördüm. Aslında anlatılanlar benim çocukluğuma hiç benzemiyordu. Fakat hissettirdikleri birdi. Belki de hepimiz farklı evlerde, farklı öğretmenlerle, farklı okullarda da büyüsek benzer hisleri gönlümüze asarak şekillendik. Kocaman insan olduk gönlümüzün, zihnimizin evinin kapılarını dünyaya açtık ama bahçesine diktiğimiz ağacın meyvesinde hep o tasdı özledik, aradık. Çocukluğumuz.

Biz büyüdük ve kirlendi dünya diyor şarkıda. Büyürken neleri yanlış anladık, neleri iyi ki yaptık, fark etmeden kimler o çocuk kalbimize kanaviçe işler gibi merhameti, adaleti, dürüstlüğü işledi onları anlatıyor Hüseyin Akın "Bunu Bana Öğretmediniz" de.

Şairce Düşünen Çocuk

Kaybolmak için insan nereye gider? En çok hatıralarına yani çocukluğunadır yönü. Hele de şairse. Söke söke bitiremediğimiz yumağımızdır çocuk elimizde. Sonra büyürüz. Koca adam oluruz. Baba olur, anne olur, iş güç sahibi oluruz. Dönüp başka bir gözle bakınca çocukluğumuza o vakitler anlamadığımız detayların bugün bizi nasıl "biz" yaptığını fark ederiz. "Bunu Bana Öğretmediniz" Hüseyin Akın'ın çocukluğuna mercek tutan dönüp o yılların aile hayatının kapılarını okuruna açtığı kendi tabiri ile tavan arasındaki her şeyi döküp saçtığı bir eserdir.

"Bunu Bana Öğretmediniz" deneme anı türünde. Artık türler arası sınırlar da kalktığından anlatı deyip genel bir başlık da koymak mümkün. Eserin adı, başlığı ve türünden ziyade nereyi işaret ettiğine bakmak istiyorum ben bu yazımda.

Hüseyin Akın farklı türlerde eserler verse de şairdir ve ne yazarsa yazsın şairce yazar bana kalırsa. Bu şairce üslup onun hem yazılarına hem duruşuna sirayet ettiğinden samimi gelir okuruna. Özellikle şairane demek istemiyorum onun üslubunu tanımlarken çünkü şairane tavrın kibri yoktur onun dilinde şairce bakışın incelini taşır kelimelerinde.

Öğretmen mi Şair mi?

Annesinden öğrendiği "su bulanmayınca durulmaz" şiarıyla önce bulandırıp tefekkür edilsin sonra dupduru olsun taze zihinler diye arzular. Tecrübeleriyle oluşturduğu bir öğretmenlik anlayışı vardır ki bu anlayış okula sığmaz, zamanla sınırlanmaz. Bu öğretmen ya da hoca misyonunu sıklıkla eserlerinde anlatır. Eğitim meselesine, gençlerin nasıl yetiştirilmesi gerektiği konularına kafa yorar. "Bunu Bana Öğretmediniz" daha evvel çıkan "Bana Öğretmenini Söyle" ve "Kırk Dakika Koridoru"nun devamı gibidir. Hüseyin Akın, şairliğin yanında uzun yıllar öğrencilerle iç içe olmuş bir öğretmendir. Onun eğitim anlayışı, talebe hoca ilişkisi de yine şaircedir. Şairliğin öğretmenliğe çok şey kattığını, dümdüz müfredatı şair mizacıyla renklendirdiğini söyler sıklıkla. Bu bağlamda şair neyi, kimden, nasıl öğreniriz bahsinde sıklıkla kalem oynatır. Kendi yaşadıklarından yola çıkarak öğretmenliği ve öğrenme eylemini sorgulamış bu mevzudaki tespitlerini bu eserlerde anlatmıştır.

Bunu Bana Öğretmediniz

"Bunu Bana Öğretmediniz" Hüseyin Akın'ın öğrenmenin bir kültür ikliminde nasıl şekillendiğini göstermek istediği bir eser. Burada kültür dediğimiz evlerinde okuma saatleri olan sabah akşam pedagoji kitapları ile çocuklarını büyüten ailenin kültürü değil. Yazarın tabiri ile:

"Kültürün çok değişik tanımları yapılmıştır ancak bir tanımı vardır ki anneliği çağrıştırır. 'Kültür her şeyi unuttuktan sonra akılda kalandır.' Evet, her şeyi unutursunuz öğrendiklerinizden geriye sadece annenizin söyledikleri ve ondan öğrendikleriniz kalır"(s.17)

İnsanın ailesiyle öğrendiğinin en kalıcı öğrenme olduğu fikri özellikle belirli yaşlara geldiğimizde hepimizin kabulüdür. İnsan gençlikte dış dünyanın, okulun, arkadaşların öğreticiliğine çok inanır. Fakat zaman geçtikçe en doğal ve en gerçek öğrenmenin baba ocağında olduğunu fark eder.

"Evde öğrendiklerim sokakta ve okulda öğrendiklerimden çok daha kalıcı bir o kadar da sahiciydi. Sırası geldi çaresizliği de cesaretsizliği ve karamsarlığı da evde öğrendik."(s.63)

Bu bağlamda eseri Anne Kültürü, Baba Bilgisi, Dışarıdan Bitirme olarak üç bölümde yazan Hüseyin Akın bizi de hatırlarımızda kaybolalım diye çocukluğuna götürerek eserine başlar.

Anne Kültürü

Modern çağ bize belirli çerçeveler sunuyor. Anne böyledir, aile budur, iyi çocuk böyle yetiştirilir. Ve bunu gözümüze o kadar sokuyor ki ondan başka doğrunun varlığını bile sorgulayamaz oluyoruz. Hâlbuki eskilerin irfanı, kadim medeniyetin insanı olduğu gibi kabul eden kalender tavrını unutuyoruz. Bu yüzdendir ki yazar bize kendi çocukluğunun kapılarını açıyor. Bu çağın bizi sürüklediği karmaşa karşısında durup sessizce kendimize bakmamızı hedefliyor. Anne Kültürü bölümünde Hüseyin Akın annesinden öğrendiklerinden bahsediyor. Ama bu öğrenme öyle elinde kitap bu yaşta çocuğuma bunu öğretmenliyim dediğimiz bir öğrenme değil. Kendiliğinden, olması gerektiği gibi. Ne öğreten farkında öğrettiğinin ne öğrenen öğrendiğini biliyor. Hayatın insana kendiliğinden sunduğu tabi bir aile kültürü olarak öğrenmenin ne kadar müstesna olduğuna işaret ediyor Hüseyin akın.

Yunus'u Niyazi Mısrı'yi, Eşrefoğlu Rumi'yi annesinden nasıl öğrendiğinden bahseder şair bu bölümde. Belki de çocukluğunda evlerinde Dostoyevski okunsa bambaşka biri olacaktı. Bu bambaşkalık daha iyi ya da daha kötü manada değil. Şimdikinden başka anlamında. Bu bağlamda anne, baba ve ev ne ise kişi de onun bir benzeri olarak var oluyor. Hüseyin Akın hesap gününü, sebepsiz ağlamayı, adaletli olmayı, şikâyet etmemeyi annesinden öğrendiğini de annesinden öğrendiğini yine bu bölümde anlatıyor. Belki de eserin bu noktasında siz de benim gibi durup annenize en çok ne yönden benzediğinizi ve ondan neler öğrendiğinizi düşünmüşsünüzdür.

Baba Bilgisi

İnsanın annesinden öğrendikleriyle babasından öğrendikleri farklıdır muhakkak. Özellikle ataerkil gelenekten gelenler için babanın elindeki otoriteye yakışır davranma telaşı vardır. Anneden başka türlüdür sevgisini gösterme şekli. Babalar kendi babalarından gördükleri gibi babadır. Fakat bu geleneksel tavır da çocuklar için bir öğrenme ortamı sunar. Babadan güveni, mücadeleyi, kollamayı ve susmayı öğreniriz belki de. Hüseyin Akın da babasından çok şey öğrenen bir şairdir.

"Babamın öğretmen olduğunu onun vefatından sonra anladım. Öğrettiklerinden sınav yapmıyor gibi görünse de bütün evlatlarını en büyük sınavlara hazırlıyordu. Meğer hayatımın her safhasında ondan ne çok tahtaya kalkmışım."(s.64)

Hüseyin Akın'ın eserde bahsettiği aile ortamı henüz modernleşme telaşıyla annelik, babalık yarışıyla işin gösterişe dönmediği dönemlere ait. Günümüzde kitaplara göre büyütülen çocukların daha suni bir öğrenme ortamı var maalesef. Yazar okuruna öğrenmediklerimizin de kıymetini anlatıyor eserinde.

Dışarıdan Bitirme

Günümüzde eğitim sadece gençlerin bazı sınavları kazanması, diploma alması, bir meslek sahibi olmasına indirgendi maalesef. Hâlbuki Hüseyin Akın'ın da üstünde durduğu ahlaki bir hedefe dayanan eğitim, belli bir kültür ortamında yetişen çocuğun daha iyi insan olma yoluna girmesidir. Şimdilerde sadece yarışmak, kazanmak ve sınav odaklı yaklaşılan bu durumun sakıncalarını, çıkmazlarını ele alıyor yazarımız bu bölümde. Bir öğretmen olarak ben de herkesten yıllardır şu sitemi işitirim. Eğitim sistemi değişmeli, kökten bir reform şart! Fakat kimse bu değişimin neler olması gerektiğine dair fikir yürütmez. Malumunuz bizde şikâyet etmek hareket etmekten daha kolay gelir. Hüseyin Akın da bu meseleye dair tecrübelerini aktarıyor bu bölümün başında.

"Bir eğitim hamlesi başlatmak şart. Bunun önemini en tepeden sokaktaki vatandaşa kadar herkes dile getiriyor yıllardır. Her defasında niyet sabit kalsa da hedef şaşıyor. ….

Okullar fabrika değildir ve hiçbir zaman fabrikasyon insan yetiştirme peşinde de değildirler. Mesleki formasyonu ne olursa olsun eğitim ve öğretimin asli gayesi "iyi insan" yetiştirmektir. Aslına bakarsanız buradaki "iyi" kelimesi bile zaittir. Eğitimin hedefi "insan" yetiştirmektir."(s.153)

Dışarıdan Öğrenme'de şair, anne kucağından mektep yollarına düşen çocuğa değinir. O çocuk büyür, iş sahibi olur, kendisi anne baba olur. O vakte gelince onun fikir dünyasını artık dış âlem etki edecektir. Dış dünya çeldiricilerle doludur. İnsanı hakikatten uzaklaştırmak için o kadar çok cezp edici unsur vardır ki. Hepimiz hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Hüseyin Akın "Bunu Bana Öğretmediniz" de öğrendiğimiz ve öğrenemediğimiz yahut öğrenmekten alıkonduğumuz çeldiricilere de değinir.

"Mekân dünyada çeldiricidir. Kişiye bulunduğu yerde ölümsüz olduğu ya da oraya ait, ora için var olduğu telkini yapar. Zamanın geçiciliğini an içinde idrak edebilen insan mekân konusunda aynı derecede bir uyanıklığa sahip değildir. Mekân insanın fikir ve kanaatlerinin mahfazası gibidir."(s.171)

Son Söz

"Bunu Bana Öğretmediniz" esasen en iyi öğretmenin aile olduğu vurgusunu yapar. Okul hayatı ve başka insanlarla iletişime geçene kadar ailenin terbiyesi ile belli bir yola girer çocuk. Bu nedenle yazarın kendi tabiri ile üç kelimeyle insan hayatını hülasa etsek anne, baba ve ev denebilir.

Hüseyin Akın
Bunu Bana Öğretmediniz
Şule Yayınları
Ekim 2022
247 sayfa


Yazar: Tuba YAVUZ - Yayın Tarihi: 02.08.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 31.07.2023 02:49
879

Tuba YAVUZ Hakkında

Tuba YAVUZ

1982 yılında Erzincan’da doğdu. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Ankara’da çeşitli kurumlarda çalıştı. 2008’den bu yana Edirne’de Milli Eğitimde öğretmen olarak görev yapmakta. İki çocuk annesi.

Türk Edebiyatı, Hece Öykü, Ihlamur, Balkan Türküsü, Poyraz gibi çeşitli dergilerde öyküleri yayımlandı.

Yayınlanmış Kitapları

- Sitare, Meserret Yayınları, 2014

Tuba YAVUZ ismine kayıtlı 53 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram