Büyük İtalya Seyahati; ROMA
Buket Çokyiğit yazdı..
Başlık böyle olunca herhangi bir tura takılıp on gün süren koşturmacalı bir gezi aklınıza gelebilir. Ama benim anlatacağım neredeyse 5-6 bölümlük yazı dizisi olacak. Seyahatlerimizi planlarken o bölgenin, şehrin sadece kendisini yaşayabileceğimiz, her köşesinin tadını çıkardığımız, bir şeylere yetişme telaşı olmadan yapılan bir gezi olmasına dikkat ediyoruz. On gün boyunca iki şehir geziyoruz mesela. İtalya da altı kez gittiğimiz bir ülke oldu bu yüzden. Hatta gezemediğimiz bir çok yeri de var başka zamanlara bırakılmış.
İtalya deyince ilk önce Roma akla gelir. Roma deyince de ilk gözümün önüne gelen küçükken televizyonda seyrettiğim o muhteşem Audrey Hepburn filmi geliyor; Roma Tatili. 1953 yılı yapımı filmde güzel oyuncunun baştan başa gezdiği Roma'yı seyretmiştim büyük keyifle. Roma'yı kendim gezdikten sonra da izledim filmi. Her dönemde güzel bir şehir Roma.
Roma binlerce turisti ağırladığından pahalı bir şehir. Çok fazla tarihi eser, park, kafe, mahalle olduğundan öyle iki günde gezilmiyor. Biz Roma'da beş gün kaldık ama göremediğimiz bir çok yeri oldu. Vatikan'a yakın bir cadde de ki otelde kaldık. Buradan her yere yürüyerek gittik. Roma'yı ikiye ayırmakta fayda var nehrin de ayırdığı şekilde olursa daha doğru olur. Sol taraf Vatikan bölgesi. Sağ taraf ise Antik Roma bölgesi. İki günü sol tarafa, üç günü de sağ tarafa ayırırsanız güzelce gezebilirsiniz.
Roma hakkında ne kadar yazsak az kalır. Gerçek bir açık hava müzesi sayılabilecek Roma'nın güzel meydanları o kadar çok ki:
Piazza Navona, Piazza del Popolo, Piazza dei Tribunali, Piazza della Repubblica, Piazza Venezia, Piazza Cavour…
Ve en güzel caddeleri;
Via Veneto, Via Margutta, Via del Corso, Via dei Condotti… St. Angelo Kalesi Nehrin hemen yanında. Ortaçağ'da burası hapishane olarak kullanılmış. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'da bir dönem burada esir olarak tutulmuş. Burayı da gezmek nereden baksanız 1-2 saat sürer. Kalenin terasından da gerçekten manzara çok güzel. Vatikan hemen karşınızda.
Vatikan; Roma şehri sınırları içerisinde yaklaşık 900 kişilik bir nüfusla dünyanın en küçük yüz ölçümüne sahip bir devlet. Papanın sözleri yasa hükmünde. Kendilerine ait bir bayrakları ve aynı zamanda da İsviçre vatandaşı olan 100 kişilik bir orduları var. Vatikan a girebilmek için oldukça sıkı bir güvenlikten geçmek gerekiyor. Girerken şort vb. yasak ve kadınlar başlarını örtmek zorunda. San Pietro Meydanı ve bazilikası İtalyan polisi tarafından korumasına rağmen Vatikanın içinde güvenlikten İsviçreli askerler sorumluymuş. Kıyafetlerini de Michalengelo tasarlamış.
Galleria Borghese; Roma'nın göbeğinde harika bir cennet. Canova ve Bernini'nin heykellerini görmek için doğru adres. Villa Borghese bahçesinde gezinmek de ayrı bir güzellik. Şehirde nefes almak için gidilen yüksek çam ağaçlarının olduğu büyük bir park.
Pastificio adlı makarnacı herkes tarafından önerilen bir yer. Esnaf dükkanı görüntüsünde küçük bir dükkan, günde 2 çeşit makarna çıkıyor. Hep sıra oluyor önünde ve insanlar ya ayakta yiyor ya da makarnaları alıp İspanyol merdivenlerine gidiyor.
İspanyol Merdivenleri ve merdivenlerin bulunduğu Piazza di Spagna meydanı..
1723-1726 yılları arasında Francesco De Sanctis tarafından Kral XV. Louis için tasarlanan İspanyol Merdivenleri'nin yapım amacı üst bölümünde yer alan Trinita dei Monti Kilisesi'ne meydandan ulaşım sağlamaktır.
İspanyol Merdivenleri'nin alt kısmına Roma'nın ünlü çeşmelerinden olan kayık şeklindeki Fontana della Barcaccia yer alıyor. Şehrin en ünlü alışveriş caddesi olan Via Condotti de merdivenlerin hemen karşısında yer almakta.
Fontada Dei Quattro Fiumi (Dört Nehrin Çeşmesi) Bernini'nin şaheseri. 138 Basamağı bulunan ve dünyanın her yanından yüzlerce insanı bir araya getirtip şarap eşliğinde şarkılar söyleten İspanyol Merdivenleri'nin hemen önünde konumlanmış, tekne şeklindeki Barcaccia Çeşmesi'nin hikayesi ise 1598'deki büyük Tiber Nehri taşkınına uzanıyor.
Pantheon'a eninde sonunda yolunuz düşüyor. Aramasanız bile kalabalık sizi oraya götürüyor. II. Vittorio Emanuele burada yatmaktadır ve antik Roma döneminden kalma, mimarı tam olarak bilinmeyen bu muazzam eserin "bütün tanrılara" adanmıştır.
Buradan sonra harika bir dondurmacı adresi vermek istiyorum hem de en ucuzundan. Gelateria La Romana..Tam Roma dondurması değil Rimini asıllı. Rimini ise İtalya'nın Adriyatik kıyısında yazın çok halk kalabalığı olan bir kasaba. Bu dondurma biraz daha farklı. Daha kremalı ve yumuşak. Bir kovası 20 dakikada bitiyor 16 dakikada ikinci kova hemen aşağıdaki atölyede yapılıyor. Kapıda hiç bitmeyen bir kuyruk var. Donmuş gibi değil soğuk krema gibi değişik bir his denemelisiniz
Antik Roma gezinize Kolezyum'u gezerek başlayabilirsiniz. Kolezyum, Flavium karalları tarafından Roma halkına hediye olarak yapılmış bir amfi tiyatro. Tribünler farklı sosyal statüdeki insanların ayrı olarak oturacağı şekilde tasarlanmış. Bir dönem meşhur gladyatör savaşlarına tanık olmuş ve günümüze kadar iyi korunarak ulaşmış. Dışarıdan çok görkemli görünüyor ama içi kötüymüş dediklerine göre. Biz girmedik.
Kolezyum sonrası hemen karşısında bulunan Forum'u gezebilirsiniz. Forum da dönemin ticaret bölgesi olarak biliniyor. Forum olduça geniş bir alana yayılmış. İçeride bazilikalar, üç sutunlu tapınaklar, surlar, hamamlar, bahçeler, kemerler bulunuyor. Detaylı gezmek isterseniz 2-3 saatinizi ayırmanız gerekiyor.
Edebiyatseverler olarak ziyaret edilecek bazı noktalardan da bahsetmek istiyorum. Benim gibi kütüphaneleri, yazarların müzeye dönüştürülmüş evleri seviyorsunuz görmekten büyük keyif alacağınız yerler var Roma'da. Biliyorsunuz ki Umberto Eco'dan Calvino'ya bir çok değerli yazar İtalya'da doğmuş büyümüş. Bazı yazarlarda doğmasa bile sonradan İtalya'ya gelip yaşamış.
Casa Di Goethe; Johann Wolfgang von Goethe'nin 1786-1788 yılları arasında ki İtalya yolculuğunda kaldığı ev müzeleştirilmiş.
Keats-Shelley Evi; Roma'da uzun zaman geçirmiş olan Joan Keats ve Percy Bysshe Shelley adanmış müze ev meraklılarına önereceğim yerlerden. Byron, Oscar Wilde'ın el yazmaları ve mektupları bulunuyor.
Antico Caffe Greco; tarihi geçmişi bulunan kafeleri seviyorsanız tam sizin için bir yer. Biz de o kırmızı koltuklara oturup kahvelerimizi içerken bir zamanlar burada kimler oturmuş, kimler gelmiş diye düşündük. 1760 yılından beri duran bu kafeye Roma'da yaşadığı yıllarda Goethe çok gelirmiş, Wagner'de devamlı gelenlerden. Babanne keki diye geçen Torta Della Nonna'dan söyledim yanına da bir kahve. Smokin giymiş garsonların servis yaptığı, duvarlarında bol bol resim ve heykellerin bulunduğu bu kafede zamanda yolculuk yapıyorsunuz.
Yazar: Pelin YİĞİT - Yayın Tarihi: 18.08.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.09.2022 15:45
En merak ettiğim ülkelerden biri İtalya. Keyifli bir yazı olmuş. Teşekkürler
Roma'ya gitme planı olanlar için faydalı bilgiler içeren güzel bir seyahat yazısı, rehber olmuş.