Cabiri ve Arap Aklı
Resul Olcay kitaphaber.com.tr için kaleme aldı.
Arap Aklının Tanımı
Akıl, Arapça asıllıdır. Arapça'daki anlamı "bağ kurmak" iken, Türkçe'de üç anlamı var: Düşünme, anlama ve kavrama gücü/us, öğüt, salık verilen yol ("Sana bu aklı kim verdi?") ve düşünce, kanıdır.
Arap aklı terkibi ise, bilgiye ulaşmak için gereken ilke ve kurallar toplamıdır.
Usûl ve Yapısı
Arap Aklının Oluşumu, İslâmî müktesebatı çok zengin bir zihnin ürünüdür.
Birçok kitabı Türkçe'ye çevrilmiş ve Türk ilahiyatçıların ekserisini etkilemiş Faslı âlim Muhammed Âbid el-Câbirî'nin (1936-2010), ilki 1984'te başlayıp, sonuncusu 2006'da biten, üst başlığı "Arap Aklının Eleştirisi" olan kitaplar serisinin ilkidir eserimiz.
Sonuçla beraber üç ana kısımdan oluşan eser, kısımlar içindeki alt başlıklardaki bölümleri de birbirine bağlıdır. Cabiri İslâm kültürünü, "dalları (fıkıh, kelâm, belâgat, tasavvuf, felsefe...) birbiriyle bağlantılı ve iç içe olan bir köşkün odaları gibi" düşünür. Bundan destek alarak bu ilk ciltteki temel ilgisi, bu revaklarda arz edilen ürünün doğrudan kendisi üzerinde değil, bunun temelleri ve onu ayakta tutan unsurların üzerinde yoğunlaşır. Bunu, başta koyduğu usûl kaidesince taraf tutmadan yapar.
Câbirî'nin Arap Aklı'ndan kastı, İsmet Özel'in Türk tanımıyla benzeşiyor: İslâm'la özdeş Araplık.
Çeviriye Dair
Çevirinin olumsuzluğu, çevirmenin kaynak dili bilmesine rağmen, hedef dili iyi bilmemesidir. Bu da okuru, çevirmenin kısır diline maruz ve mahkûm kılıyor. Çevirmen hedef dile hâkim, çeviri çok başarılıdır.
Eleştirinin Hedefi
Geçmişi herkese ait bir mülk olarak gören Câbirî, taraf tutmadan, bu ilk ciltte, düşünceleri değil, onları doğuran araçları işler. Meseleleri oryantalist, selefî, etnik gibi ideolojik eksende değil, ilmî olarak teolojik eksende ele alır.
"Her şey zıttıyla kaimdir" fehvasınca Câbirî, akıl-tabiat-Allah ilişkisi bağlamında Arap Aklı'yla Eski Yunan ve Modern Avrupa aklını kıyasa tâbi tutar:"Arap aklında tabiat, Allah'ı keşfetmede akla yardımcı olurken, Eski Yunan ve Avrupa aklında tanrı tabiatı anlamada yardımcı ve tabiatla içkindir, Modern Avrupa aklında ise tamamen yok sayılır."
Kur'ân'a göre ise akıl, isim değil, hakla batılı, iyiyle kötüyü ayıran, "Furkan" vazifesinin yüklendiği fiildir. Daha çok düşünce değil, ahlâkla ilgilidir.
"İslâm, sözlü kültürdür" iddiasının ve "hadîsler iki yüz yıl sonra yazıldı" gibi uçuk-kaçık tezlerin aksine Câbirî, çok erken dönemlerde yazıya geçildiğini, Rahmetli Fuat Sezgin'in Buharî'nin Kaynakları kitabındaki gibi belgelerle ispatlıyor.
Müslümanın geçmişle ilişkisinin inkâr değil, ıslah olduğunu belirtir. Dilin kuralını koyanları, Kur'an'a uyup dili zenginleştirebilecekleri yerde bedevînin kıt aklını baz alarak mumyaladıkları için eleştirir.
Câbirî'nin Özgün Kavramlaştırması: Âtıl Akıl
Câbirî'nin, Âtıl akıldan kastı, İslâm binasına kapısından değil de, penceresinden giren Hermesçilik, Yeni Eflatunculuk, Maniheizm gibi agnostik akımlar ve onlara İslâmî kıyafetler giydiren Şiî İrfân, Sûfî İrfân, simya, astroloji, hurufîlik ve Emevî şehzadesi Halid b. Yezid b. Muaviye, Cüneyd-i Bağdâdî, İhvân-ı Safâ, İbn Arabî, Gazzâlî gibi müntesipleridir.
Aklî rasyonel ve aklî irrasyonel kavramlarının, tarihî aktörleri, görüş ve eserlerinden örneklerle altını doldurur.
Sorun, Çözüm ve Sonuç
İslâm düşüncesi, tarihî süreçte üç disiplinden oluşur: Beyan Bilgi Sistemi, Burhan Bilgi Sistemi ve İrfân Bilgi Sistemi (ikinci kitap detaylıca bu üç sistemi işliyor, kısaca Beyân dile, nass'a; Burhân akla/mantık kurallarına; İrfân sezgiye/keşfe dayanır.) Esasında kitap, bu bilgi sistemlerini kuran unsurları inceler ve burada noktalanır.
Sorun bu sistem mensuplarının birbirine yaşam hakkı tanımamasıdır. Tarihî örnekler verirsek: "Halku'l-Kur'ân'a karşı çıkan İbn Hanbel'in mihnesi; bütün aşırı akımlara bayrak açan Muhasibî'nin susmaya ve ev hapsine mahkûm edilip nihayetinde cenazesinin birkaç kişiyle kaçırılması. Ayrıca Taberî ile İbn Hazm'ın tedriçleri, Hallâc'ın idamı, Halife Mehdî'nin kurduğu Zındıklar Divanı vb…"
Tedvin Asrı'ndan sonra temeller (yani hangi bilgi sistemi ölçü olacak sorunu) krizi yaşandığını belirtir ve bu krizi aşmaya çalışan âlimlerden olan Muhâsibî, Kindî, Farabî, İbn Hazm ve İbn Rüşd'den yararlanılacağına işaret eder.
İslâm felsefecisi olması hasebiyle, Câbirî'nin zımnen -çünkü bunu alenen yapmaz- çözüm önerilerinin hülasası olarak şu söylenebilir: "Bilimsel ve Evrensel Aklı dikkate alarak, Beyân'ı Burhân üzerine bina edip, İrfân'ı denetlemek."
Arap Aklının Oluşumu
Muhammed Âbid el-Câbirî
Çeviri: İbrahim Akbaba
Kitabevi Yayınları
428 sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 02.02.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.11.2024 17:10
Kitabın tanıtımı olmuş biraz da gizem bırakılmış merak uyandırıyor insanda. Resul Olcay'a teşekkürler.