Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Abdullah Harmancı
Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
Yetişkin edebiyatı bağlamında yazdığım öykülerin birçok özelliği çocuk öyküsü yazmama sebep oldu. Bu özellikleri çocuk edebiyatında bir değere dönüştürmeye çalıştım. Güçlü final, sade bir anlatım, zengin bir alt metin, sürükleyicilik ve benzeri unsurları sıralamak mümkün.
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Çocuklar için yazmak insanı özgürleştirir. Fakat kırmızı çizgileri de vardır. Çocukların frekansını yakalamak gerekir. Bu iş çok kolay değil. Ama çocukların dünyası bizimkinden çok daha zengin. Bu zenginliğin içine girmek bu hayal dünyasını işletmek insana zevk veriyor.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı arasında bir ayrım gözetmedim. Hepsi edebiyattır. Çocuğun frekansını yakalayan her türlü edebi metin çocuk edebiyatı metnidir. Olmazsa olmazım ise metnin edebi kalitesidir. Elbette çocuğu ruhen yoracak, onda kötü izler bırakacak bir dil veya içerik benimsenemez. Bu tür kaygılar hepimizin kaygılarıdır. Ancak psikolojik ve pedagojik kaygıları ön plana alanların edebi kaygıları ikinci plana attıklarını görüyoruz. Bunun konuşulması lazım.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Dünyada ve ülkemizde neler olduğunu merak etmeyen bir yazar olabilir mi? çocuk edebiyatında neler yazılıyor? Benim en çok zamanımı alan konu budur. Çağdaşlarımı merak ederim. Klasikleri de merak ederim. Bizde dünyaya göre daha steril bir çocuk edebiyatı var. Dünya çocuk edebiyatı daha cesur. Daha rahat. Çocuğu çirkinle veya kötüyle baş başa bırakma noktasında daha özgürler. Biz daha koruyucuyuz. Psikolojik metinler ön plana çıkmaya başladı. Özgüvensiz çocuklara ağırlık veriliyor. "Altın çocuk"lar sanırım çok yazıldı. Ayrıca mizah çok ön plana çıkıyor.
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Edebiyatınızı yaptığınız zaman onun içinden değerler fışkırır. Mesajlar çıkar. Çok önemli alt metinler oluşur. Maksat edebiyatı güçlü kurmaktır. Bunu başaran yazarın metninde eğitimsel boyut da kendiliğinden oluşur. Elbette edebiyat ön plandadır.
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
"Seri" yazılması beni biraz düşündürüyor. Yazarlar kendilerini seri yazmaya mecbur hissediyor. Aslında çok fazla klişe var. Elbette bu klişeler işlevsiz değil. Ama cesur olmak lazım. Bizim bugün yadırganan taraflarımız yarın çok beğenilebilir. Hatta klişeye dönüşür. Mesela tipleştirmek ve çocukların aklında kalacak sivri tipler yaratmak zorunda mıyız? Bunu hiçbir şekilde yapmayan yazarlar var ve çok beğeniliyorlar.
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Mesela korumacılık konusunda aşırı gidiyoruz. Mesela hazırlanan kitabı yayım öncesinde çocuklara okutmuyoruz. Çocuklar da kitap yayımlanmadan önce okumalı. Mesela editörlerin veya genel yayın yönetmenlerinin klişeleri var. Bunların doğruluğu tartışılmalı. Herkes kendinden çok emin. Aileler fazla müdahil. Ya da öğretmenler fazla çekingen. Risk alabilmek lazım.
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Çocuğa erişmek için yazarın kendini çocuk hissetmesi gerekir. Çocuk gibi bakmak. Çocuk gerçekliğine uygun düşünmek. Çocuğun frekansını yakalamak. Çocukça bir dünya kurmak.
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Sterillik beni rahatsız eder. Tertemiz bir aile. Tertemiz çocuklar. Her şey yolunda. Bir tek dış dünya çirkin. Ama burada cennet kurulmuş. Bu yaklaşım çok itici. İnsan mükemmel değil. Hepimiz aksıyoruz. Bu aksamaları vermek lazım. Çocuğu rahatlatan şey mükemmel olunamayacağı duygusudur. Eksiklerimizle varız.
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Yeterli değil. Piyasa işi kötü metinler her yerde dolaşıyor. En iddialı kolejler bile problemli kitaplar okutuyor çocuklara. Çoğunlukla insanların nitelikli kitap gibi bir derdi yok. Bizim çocuk macera türünü seviyor diyor bir arkadaş. Edebiyatı dışlıyor. Edebiyatın da eğlence ürettiği anlaşılmıyor. Edebiyat sıkıcı imiş de o sebeple edebiyat dışı metinler okunuyormuş izlenimine kapıldım velilerle konuşurken. Çocuk elbette yönlendirilmeli. Çocuğu yemek yerken yönlendirmiyor muyuz? Bıraksak her öğün dondurma alacak. Ama kitap seçimine onu da katarak, kitapçıya götürerek, eline seçenekler vererek piyasa işi kitaplardan onu koruyarak elbette çocukları da kitap seçimi sürecine dahil etmeliyiz.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Çocuktan al haberi demişler. Öykülerimle ilgili yorum yapan çocuk beni mutlu eder. "Şurası neden böyle?" diyen çocuk. "Kitabın ismi değişik olsaydı keşke" diyen çocuk. Metinlerimde bıraktığım boşlukları gören ve soran çocuk.
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Parmak sallama dönemi sona erdi. Öğüt vermek, akıl vermek işi bitti. Çocuk, yapması gerekeni yapmadığında ne oluyor? Ona bunu hissettirmek lazım. Bencil bir insan sonunda hangi sorunları yaşamaya başlar? Bunu göstermek lazım. Şaşırtmak, merak ettirmek, çocuğun ruhunu metafizik olana açmak lazım.
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Bunun cevabını ilkesel olarak verebilirim. Bugünün beğenilerini okşayan metinler bugünde kalır. Zamansızlığı bulmak lazım. Toplumsal ihtiyaçları karşılayan metinler o toplumsal şartlar sona erdiğinde ortadan kalkar. Edebiyatçı hesapsız adamdır.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Evrensel bir çocuk var. Şeker yemeyi sever mesela. Bu zamansız ve mekansız bir durumdur. Pırasa yemeyi sevmez. Banyo yapmaktan hoşlanmaz. Pazar günleri çok sıkılır ve arayışlara girer. Yaramaz çocuk yoktur. Sıkılan çocuk vardır. Bir de günün getirdiği sorunlar var. Daha güncel daha bugünden kaynaklanan… Sanırım ustalık bu iki çizgiyi birleştirmekte. Yani bugünkü modern yaşam mesela çocukların şişmanlaması gibi bir sorunu ortaya çıkardı. Mayosunun rengini beğenmeyen çocuğun öyküsünü yazanlar da var. Daha düne kadar Muzaffer İzgü, açlık, yoksulluk, işsizlik gibi sorunları kaleme alıyordu. "Değişende değişmeyen"i yakalamak lazım.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Kapitalizm her şeyi kendine dönüştürüyor. Rakamların mutlak egemenliğine geldik dayandık. Teslim mi olacağız? Yazdıklarımızı rakamlara göre mi ayarlayacağız? Elbette hayır. Temiz kalmak isteyen kişi temiz kalmanın bir yolunu bulur.
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
Çocuk edebiyatı eleştirisi bu ülkede neredeyse hiç olmadı. Öğretmenler de eleştirmenlerin yönlendirmeleriyle hareket etmediler. Böyle bir mekanizma yok çünkü. Güvendikleri yazarlara, akademisyenlere, okurlara, öğretmenlere fikir soruyor insanlar. Sosyal medya mecrasındaki hesaplar ise sanırım görünürlüğü artırıyor. Tanınırlığı artırıyor. Elbette bu mecralarda saygıdeğer işler yapan arkadaşlar var. "Gönderilen" kitaplar üzerinden tanıtım yapan arkadaşlar da çok. Medya yok oldu. Onun yerini sosyal medya aldı. Yeterince seçici bir mecra olmadığı kesin. Ama sözgelimi "Çocuk Yazını" gibi saygın mecralar da var.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 01.06.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.07.2022 16:54