Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Ahmet Melih Karauğuz

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
Aslında temel nokta kelimeler. Anlatmak istediğim meselelerim var ve bu meseleleri bir şekilde herkese anlatmak istiyorum. Anlatırken de çocuklar için de kelimelere dökmem gerektiğini düşünmeye başladım. Özellikle kendi çocukluğumla birlikte içinde olduğum dijitallik, dijital dönüşüm süreçlerini doğru anlamak ve anlatmak gerektiğine inanıyorum. Burada da bu meseleyi tek bir kişiye, tek bir dille anlatmanın yetersiz olduğunu düşünüyorum. Böyle olunca da çocuklara da içinde bulundukları ama çok da farkında olmadıklar şeyleri anlatmak istedim.
Bunlar işin bir yanıyla teknik kısmı. Ama diğer yandan, ana motivasyon noktam, dönüşümü çocukların başlattığına olan inancım. Çünkü Kur'an bize peygamberlerin hemen birçoğunun çocuklunu da anlatıyor. Nerede yetiştikleri, ne yaptıkları vs. Çocuklara eğer bir şeyleri doğru anlatabilirsek geleceğin daha iyi bir yer olacağını umut edebiliriz. Bunun için çocuk edebiyatında bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Başarılı olur muyum bilmiyorum ama dönüşüme katkı sunabilme imkanı bile yeterince heyecan verici.
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Yok, hayır inanmıyorum. Şundan dolayı inanmıyorum. Temel mesele kelimeler. Eğer doğru kelimeyi seçerseniz, bir şey anlattığınız muhatap sizi anlar. Çocuklara da bir şeyleri anlatırken doğru kelimelere, örneklere, imgelere ihtiyacımız var. Yetişkinlerde daha zengin ve kolay bir imge hazinemiz, kelime imkanımız olduğu düşünülebilir ama bence çocuklara yazmak yetişkinlere yazmaktan daha eğlenceli ve diri tutan bir şey. Böyle olunca bence zor değil, kıymetli ve keyifli.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Olmazsa olmazım, yazarken yedeğime tüm anılarımla çocuk Ahmet Melih'i almak. Ve elbette o çocuk Ahmet Melih'in çocukluk arkadaşlarını da. O eğer, yazdıklarımdan hoşlanmazsa bilirim ki çok da iyi olmuyor yazdığım. Ama o heyecanlanırsa ve zihnime sürekli anılar/imgeler/suretler getirirse iyi bir şeyler yapıyorum demektir. Çocukluğum incinmiyorsa, yazarken çocukluğumda çimlerde koşar gibi coşku duyuyorsam doğru yaptığıma inanıyorum ve bir gün o çocuğu göremezsem yanımda, zannediyorum çocuk edebiyatından çekilme vaktim gelmiş demektir.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Elbette okuyorum. Okumak diri tutuyor hem de öğretiyor. Ben ülkemizde son yıllarda çocuk edebiyatı alanındaki hareketlenme, üretimde yaşanan artış vb. konularından dolayı çok heyecanlıyım. Elbette bence daha farklı temalar işlenmeli olsa da yavaş yavaş çok farklı konuların, yeni isimlerin, yetenekli kalemlerin ve elbette çizerlerin alanda üretim yapması değerli.
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Edebi kurgusu iyi olmayan bir metin ne kadar öğretici olmak istese de başarılı olamaz, öğretici kısmı zayıf bir metin de hiçbir şekilde edebi kurgu noktasında güçlü duramaz. Böyle inanıyorum. Yazarken çocuklara didaktik bir anlatımla seslenmeyi kesinlikle istemiyorum. Ama bu demek değil ki metinlerimde bilgi anlamında güçlü yönler yok. Her ikisi de ayarında olmalı bence. Bir vasat tutturmalıyız. İfrat ve tefrit biliyorsunuz, insanın en büyük düşmanı.
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Çocuk edebiyatının çocuklar için olduğu kabulüne katılmıyorum. Aslında direkt bir alan olarak çocuk edebiyatı da var mıdır bilmiyorum. Bence çocukların da anlayabileceği şekilde herkese hitap eden metinler yazıyoruz. Çocuğun kelimeleriyle herkesin meselelerini, zorluklarını, aradıklarını ve hatta bulduğunda yeniden ayağa kalkabileceği şeyleri.
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Bence en büyük eksik, iyi editör eksiği ki bu bence yayıncılığımızın genel bir sorunu. Metni okuyup tavsiyeler verecek, doğru yönlendirmelerde bulunacak editörler herkese lazım.
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Zannetmiyorum. Bir ön şart, sanat üretiminde gerekli değil bence. Zira ben çocuk edebiyatçısı olup çocuklarıyla arası hiç iyi olmayan insanlar da tanıyorum. İçindeki çocuğu öldürmemek, çok okumak ve iyi bir kaleme sahip olmak daha önemli.
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Çocuğa üstten bir dille meselelerin anlatılması, hatalı olayların çocuğun dünyasına girmek için normalmiş gibi gösterilmesi beni rahatsız ediyor. Burada belki de hep tekrar ettiğim için rahatsız edici hale gelebilecek bir şeyi bir daha tekrarlamak istiyorum. Her şeyi anlatabiliriz, önemli olan doğru üslup, doğru kelime, sağlam bir kurgu. Önemli olan yazarın neyi neden yaptığını çok iyi bilmesi. Yazar sağlam bir iç görü, bilinç ve farkındalığa sahipse, hemen her şeyi çocuklara faydalı şekilde aktarabilir diye düşünüyorum.
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Okuyan çocuk daha iyi olmaz ama iyiliği bulanlar okuyanlardır, desem, klişe mi olur bilmiyorum. Okuyan mutlak iyi olacak diye bir kaide yok. Bu bir inanış, umut sadece. Ancak şu da bir gerçek; okumak kişinin güçlü empati yapabilmesini, farklı olanı görüp anlamak için çaba göstermesini, daha geniş bir dünyaya sahip olmasını sağlar. Bunlar yeter şart değildir ama gerek şarttır. Okumak iç dünyayı besler. İç dünyası zengin olan biri iyilik yapmayabilir ama iyilik yapanlar zengin iç dünyası olanlardır.
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Şöyle ki, aslında her zaman için yönlendirme elzem. Bugün futbolda da, iyi bir girişimde de ya da başarılı bir eğitim hayatında da öne çıkan iyi antrenör/mentor/öğretmen. Okuma konusunda da şüphesiz ebeveyn ve öğretmenin dokunuşları önemli. Burada bence dokunuşlarda bulunurken, sınırlamadan, çocuğun keşfine imkan tanıyarak bir yönlendirme önemli. Zira keşif, her şeyin başı ve bitmeyen heyecanın biricik destekleyicisi. Ebeveyn ve öğretmenler şu kitabı oku demek yerine şu raflardan dilediğini seçebilirsin ya da şu yayınevlerinden dikkatini çekenlere bir bakabilirsin diyerek çocuğun okuma sürecine dokunmalı, bu faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Çocuklardan bir beklentim yok işin açığı. Salona gelmeleri, heyecanlı, meraklı ya da bezgin gözlerle beni dinlemeleri benim için çok öğretici oluyor. Her çocuktan öğrendiğim bir şey muhakkak var. Her çocuk beni heyecanlandırıyor. Bunun sebebi de zannediyorum hiçbir hesap gözetmeksizin duygu ve fikirlerini doğrudan yöneltmeleri.
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Modern bir yanıyla geleneksel olanın üstünde yükselir diye düşünüyorum. Geleneksel olandan kopuk modernin bir gerçekliği ya da etkisi olamaz. Burada her ikisi de yol gösterici oluyor.
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Muhakkak bırakacak. Ama bu kim olur bugünden söylemek zor. Çünkü günümüzde sis çok fazla. Yani bir metni öne çıkartan, geriye götüren, daha çok okutan parametreler sahih değil. Ben insana, insanın hikayesini, kendi gerçekliğini, bir ibret vesikası olarak sunma gayretinde olan eserlerin geleceğe kalacağına inanıyorum. Ama bu kim olur hangi kitap olur bilemem.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Mümkündür ve evet gereklidir. Zira dil sürekli değişiyor. Dilin değişmesi zihindeki imgeleri, anlamları, ufukları da değiştiriyor. Aynı dili, kelimeleri kullanamazsanız muhatabınıza ne dediğinizi anlatamazsınız. Farklı kuşaklar geçmişten kopuk değiller. Zira aileler içinde yaşıyorlar, akrabalık ilişkileri devam ediyor, okullar hala var ve öğretmenlerin hepsi yeni kuşak değil. Tekleşmek her zaman için zarar verici bir şeydir. Zira dünya çeşitlilik üzere var. Bunun için köprüler kurmak ve köprüleri sağlamlaştırmak önemli.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Korku, düşünmeyi engeller. Bu dönüşümler, yaşananlar korkutmaktan ziyade endişelendiriyor. Çünkü ticarileşen şey piyasaya düşer ve piyasada değerini korumak/değer bulmak/hep var olmak için kendisinden bir şeyleri feda edebilir. Sorun olan da bu olabilir. Zira kendi ruhundan bir şeyleri feda edebilir. Okur müşteri midir, aslında her zaman için evet ama kendi gerçeğini savunan her eser ve yazar da kendi yolunu bulacaktır. Bence korkmaktan ziyade, anlatma arzumuzu yitirmememiz gerekiyor. En nihayetinde her şey nasip değil mi?
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
2013-14'ten beri YouTube, Instagram vb. platformlardan kitap hesaplarını takip ediyorum. Açıkçası ciddi bir etkileri ya da yönlendirmeleri olduğunu düşünmüyorum. Elbette kendi kitleleri için bir yönlendirme yapıyorlar ama o da bir süre. Daha sonra herkes zaten farklı bir arayışla başka yerlere kayıyor. Günün sonunda her kitap kendi hikayesini yazıyor diyebilirim.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 14.09.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.07.2022 13:36